Suriye savaşının 10. yılı: Yerle bir şehirler, yüz binlerce ölü, milyonlarca mülteci…

2011 yılında Beşar Esad karşıtı gösterilere yapılan kanlı müdahaleyle başlayan Suriye iç savaşı, onuncu yılında yerle bir olmuş şehirler, 5.6 milyon mülteci ve 600 bine yakın insanın ölümüyle dünya tarihindeki yerini almış durumda.

KRONOS 16 Mart 2021 DÜNYA

2011 yılında Arap ülkelerindeki hareketlilikten etkilenen lise öğrencilerinin Dera’da başlattığı Beşar Esad karşıtı gösterilere sert bir şekilde müdahale edilmesi ve öğrencilerin gözaltına alınması, ardından ailelerinin de gözaltına alınması sonrası 15 Mart 2011’de, Cuma namazı çıkışı Şam ve Dera’da protesto gösterileri düzenlendi. Esad gösterilere sert karşılık verdi, onlarca sivil hayatını kaybetti. Protesto gösterilerinin ülke geneline yayılmasıyla 10 yıldır devam eden iç savaş başladı.

BBC Türkçe’nin haberine göre; bugün ülkede yaşadığı bölge bombalanmamış; bir yakınını kaybetmemiş; ailesinden uzak düşmemiş bir Suriyeli bulmak imkansız. 2011’de nüfusu 22 milyon olan ülkede, 10 yılda neredeyse 600 bin kişi hayatını kaybetti. 6,5 milyondan fazla Suriyeli ülke içinde yerinden edilmiş durumda. Çoğu çadırlarda ya da sağlıksız koşullarda yaşıyor. 5,6 milyondan fazla sığınmacı da Suriye’yi terk etti. 3,6 milyonu Türkiye’de yaşıyor.

NELER DEĞİŞTİ?

-İç savaş başladığında çoğu cezaevinde olan El Kaide üyeleri bugün Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) veya farklı muhalif gruplarla birlikte toprak parçalarını kontrol eden örgütlerin parçası.
-Savaş başladığında örgütlü bir silahlı gücü olmayan Demokratik Birlik Partisi (PYD), bugün ABD ve Rusya’dan destek gören, Batı başkentlerinde temsilciliği olan, ülkenin dörtte birinden fazlasını kontrol eden bir güç.
-Ülke fiilen üçe bölünmüş durumda. Kuzeybatıda İdlib-Afrin-Carablus hattını kontrol eden muhaliflerin olduğu bölgede, bazıları HTŞ’nin elindeki kontrol noktaları var.
-PYD’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki bölgede yer yer Şam hükümetiyle işbirliği yapılıyor. PYD’nin merkezi konumundaki Kamışlı ve Şam arasında uçaklar çalışıyor.
-Hükümetin kontrolündeki bölgede de İran’a bağlı milis güçlerin hakimiyetinde yerleşim yerleri var.
-Ülke nüfusunun dört birinden fazlası ülkeden ayrılmak zorunda kaldı.

BBC Türkçe’nin derlediği ve Suriye iç savaşında kritik dönüm noktaları ise şöyle:

MUHALİFLERİN ÖZGÜR SURİYE ORDUSU’NU KURMASI

Protestolara güvenlik güçlerinin müdahalesinde onlarca insan ölmüş, protestolar şiddetlenmişti. Ordudan ayrılan subaylar yanlarına bazı askerleri de alarak silahlanmaya başlayan muhaliflere katıldığını duyurdu. 30 Temmuz’da, çoğu ordudan ayrılan subaylardan oluşan Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kurulduğu duyuruldu. Bu tarihten sonra Suriye’deki olaylar için “iç savaş” ifadesi kullanılmaya başlandı. Türkiye, Katar ve diğer Körfez ülkeleri başta olmak üzere muhaliflere dış yardım da geliyordu. ABD başkanı Barack Obama, Esad’ı istifa etmeye çağırdı. Birçok Batılı ülke de, Esad yönetimine ambargo uygulamaya başladı.

İRAN’IN SURİYE’DEKİ SAVAŞA DAHİL OLMASI

Bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olan Esad’ı kaybetmek istemeyen İran yönetimi, Şam ordusuna silah, milis ve Kudüs Gücü üzerinden eğitim/komuta desteği veriyordu.

İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, Hamaney ile

Kudüs Gücü’nün lideri Kasım Süleymani’nin Suriye’de cephede görüldüğüne dair bilgiler geliyordu. 14 Şubat 2013’te İran Devrim Muhafızları, bir komutanının Suriye’de muhalifler tarafından öldürüldüğünü duyurdu. Kasım Süleymani önderliğinde Hizbullah ve İran’a bağlı milislerin desteğiyle Esad’ın elde ettiği bu zafer, muhaliflerin iki yılda kazanımlar elde ettiği iç savaşın seyrini Esad lehine değiştiren dönüm noktası oldu.

ŞAM KIRSALINDA SARİN GAZI KULLANILMASI VE ABD’NİN DEVREYE GİRMESİ

Şam yönetiminin kimyasal gaz kullandığına yönelik iddialar, 14 Haziran 2013’te ABD tarafından ‘teyit edildi.’ 21 Ağustos’ta da Guta’da sarin gazı saldırısı düzenlendi. Siviller de dahil yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Bu saldırılar, Obama’nın 2012’deki açıklamasını hatırlattı: “Kimyasal ya da biyolojik silah kullanımı kırmızı çizgimizdir.” Ancak savaşın dönüm noktası sayılabilecek olay, sarin gazı kullanımı sonrasında Washington-Moskova hattında yaşananlar ve nihayetinde ABD’nin Suriye iç savaşındaki tutumunu değiştirmesiydi. Obama yönetimi, o tarihten sonra muhaliflere kısıtlı bir destek verdi; Esad’a karşı açık müdahalede bulunmadı.

IŞİD’İN RAKKA’YI ELE GEÇİRMESİ

2013’te Irak’tan gelen Irak İslam Devleti lideri Ebubekir el Bağdadi ve örgüt üyeleri, Rakka’daki muhalif gruplara yönelik saldırı başlattı. Ocak 2014’te şehirden bu grupları çıkararak “halifeliğin başkentinin Rakka olduğunu” duyurdu. Rakka’dan çıkarılan Ahrar-ı Şam, El Nusra gibi örgütler de çoğunlukla İdlib’e yöneldi. Böylece Türkiye sınırında radikal grupların sayısı arttı. IŞİD gittikçe güçlenerek savaşçı sayısını, Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, 30 bine çıkardı. 2015’te IŞİD, bazı Arap ülkelerinde, Türkiye ve Avrupa’da onlarca kişinin hayatını kaybettiği büyük saldırılar düzenleyecek kapasiteye ulaşmıştı.

KOBANİ KUŞATMASI VE ABD’NİN İLK HAVA OPERASYONU

2014’ün Haziran ayında Irak’ın en büyük şehirlerinden Musul’u ele geçiren IŞİD, Türkiye sınırındaki PYD bölgelerinin bir kısmını kuşatmıştı. Ağustos’ta Irak’ın Sincar bölgesindeki hava bombardımanıyla ilk kez IŞİD’i hedef alan ABD, 23 Eylül’de de Suriye’de örgüte karşı ilk hava bombardımanını gerçekleştirdi. 27 Eylül’de ise, PYD bölgelerine ilerleyişini engellemek için Kobani’de IŞİD’i bir kez daha vurdu. Erdoğan Ekim ayı başında, Türkiye destekli muhalifleri kast ederek “Kara harekatında bu görevi ifa edenlerle işbirliği kurulmadıkça hava harekatıyla bu iş bitmez. Şu anda Kobani de düştü, düşüyor” derken ABD’nin başka planları vardı. Barack Obama, 19 Ekim’de Erdoğan’ı arayarak YPG’ye doğrudan silah yardımı yapacağını söyledi ve yardımlar başladı. Bu kez savaşın seyri YPG için değişti. Önce Kobani’yi kuşatan IŞİD’i geri püskürten YPG, ardından Türkiye sınır hattı boyunca hızla ilerledi. Ardından güneye dönerek Rakka’yı ele geçirdi.

RUSYA’NIN SAVAŞA DOĞRUDAN MÜDAHİL OLMASI

ABD, Türkiye ve İran’ın artık müdahil olduğu savaşın dördüncü yılında Rusya da Şam’a verdiği desteğin şeklini değiştirdi ve hava bombardımanıyla savaşa müdahil oldu. Rus hava kuvvetlerinin devreye girmesiyle savaşın Esad lehine ilerlemesi hız kazandı. Rusya’nın müdahalesinin ardından 21 Ekim’de Esad da ilk kez Suriye dışında; Moskova’da görüldü.

Mülteciler Ege Denizi üzerinden Yunanistan’a geçmeye çalışırken çok sayıda can kayıpları yaşanıyor.

GÖÇMEN KRİZİ, AVRUPA’NIN ÇEKİNCESİ

Çatışmalardan kaçan küçük bir grubun ilk kez Nisan 2011’de Türkiye sınırına gelmesinden sadece birkaç yıl sonra, Suriyeli sığınmacıların sayısı milyonları bulmuştu. Artık evlerini temelli terk eden Suriyeliler, Avrupa’dan sığınma talep etti. Ege Denizi üzerinden Yunanistan’a göçmen akını başladı. Avrupa, sınırlarında on binlerce göçmeni görünce Türkiye ile Mart 2016’da geri kabul anlaşmasını yürürlüğe soktu. Anlaşmayla Türkiye sınırlarda sert önlemler aldı, kaçak geçişler büyük oranda azaldı. Ancak Şubat 2020’de, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında gerilimin yaşandığı bir dönemde Erdoğan, kapıları göçmenlere açtığını duyurdu: “Ne dedik aylar önce? ‘Böyle giderse kapıları açmak zorunda kalacağız.’ İnanmadılar. Biz dün ne yaptık? Kapıları açtık. Bu kapıları bundan sonraki süreçte de kapatmayacağız ve bu devam edecek.” Sınırı geçmek üzere Edirne’ye giden çok sayıda göçmen, Yunan polisi tarafından sert müdahalelere maruz kalarak geri gönderildi.

MUHALİFLERİN İDLİB’E ÇEKİLMESİ

2017’de Türkiye destekli olan muhalifler büyük oranda İdlib ve Cerablus-Mare hattında kalmıştı. 4 Mayıs’ta Rusya, İran ve Türkiye, Kazakistan’ın başkenti Astana’daki toplantıda muhaliflerin bulunduğu alanlarda “Dört çatışmasızlık bölgesi oluşturma” kararı aldı.

Birincisi geniş İdlib bölgesi; ikincisi 150 binden fazla sivilin yaşadığı Rastan ve Telbise; üçüncüsü 700 bin nüfuslu, radikal grupların da olduğu Doğu Guta ve sonuncusu da Dera ve Kuneytra’ydı.

Bu bölgeler için Mısır, Ürdün ve ABD’nin de devreye girmesiyle ayrı anlaşmalar imzalandı ve Temmuz 2018’e kadar Doğu Guta, Rastan-Telbise ve Kuneytra-Dera bölgelerinden binlerce savaşçı aileleriyle birlikte otobüslere bindirilip İdlib’e gönderildi. Böylece 2011’de Esad’a karşı savaşmaya başlayan muhalifler ülkenin kuzeybatısına çekilmiş oldu. İdlib’in nüfusu üç milyonun üzerine çıktı. İdlib’in büyük bir kısmı bugün HTŞ’nin kontrolünde.

IŞİD’İN SURİYE’DE SON OPRAK PARÇASINI DA KAYBETMESİ

Dönemin ABD Başkanı Trump, Aralık 2018’de IŞİD’in kontrolünde toprak kalmadığını ve Suriye’den çekileceğini duyurdu. Ancak tepkiler sonucunda, sadece 1.000 askerini çekti. Fırat’ın diğer yakasında ise Rusya’nın paralı askerleri ve İran’a bağlı milislerle birlikte Suriye ordusu IŞİD’le savaşmaya devam ediyordu. Trump, Obama’nın YPG’ye yardıma başlamasından beş yıl sonra, Ekim 2019’da Erdoğan’la yaptığı telefon konuşması sonrası bir kez daha Suriye’den çekileceğini açıkladı. Bu açıklama, uzun süredir Fırat’ın doğusunda YPG’ye yönelik askeri harekat düzenleme planları yapan Ankara için yeşil ışık niteliğindeydi. Erdoğan’ın “Kararı verilen ve süreci başlamış olan barış pınarlarının önünü açma vakti belki bugün, belki yarın denebilecek kadar yakındır” sözlerinin ardından Türkiye, 9 Ekim’de YPG’ye yönelik ‘Barış Pınarı Harekatı’nı başlattı. Harekat iki hafta içinde önce ABD, ardından Rusya’yla varılan anlaşmalarla sona erdi. YPG’nin sınırdan 30 kilometre derinliğe çekilmesi ve bu bölgede Rus ve Suriye ordularının bulunması kararlaştırıldı.

BAAS YÖNETİMİNİ TANIMAYAN ÜLKELERİN ESAD’A YEŞİL IŞIK YAKMAYA BAŞLAMASI

Savaşın büyük bir kısmını domine eden IŞİD sorunu büyük oranda ortadan kalktığında, önce Arap ülkelerinin ardından da Avrupa ülkelerinin Esad’a ve Baas Partisi’ne yaklaşımında değişim sinyalleri gelmeye başladı. Ankara ile Şam arasında da “terör örgütlerine karşı” iki ülkenin işbirliği yapabileceği, “Suriyeliler demokratik seçimlerde kendisini tercih ederse” Esad’la çalışılabileceği mesajları geldi. Öyle ki; iki ülkenin istihbarat başkanları, Hakan Fidan ve Ali Memlük, Ocak 2020’de Moskova’da görüştü.

Bu sırada İran’ın etki alanını kısıtlamak isteyen ve muhalifleri desteklemekten çoktan vazgeçmiş olan Umman, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi Arap ülkeleri de Şam’da diplomatik temsilciliklerini yeniden açtı, bazıları büyükelçi gönderdi. Savaşın 10. yılına yaklaşırken bu açıklamayı yapan Esad, artık Rusya ve İran’a bağımlı olsa da yönetimde kaldı.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com