Soylu 15 Temmuz tartışmasını alevlendirdi: Erdoğan niye ‘Hulusi orda neler oluyor’ diye sormadı?

Kısa Dalga yazarı Atar: 'Ülkede darbe yapılıyordu ama ne ülkenin Başbakanı aranıyor ne de tatildeki Cumhurbaşkanı “rahatsız ediliyordu”. Ve işin ilginç tarafı ülkenin Cumhurbaşkanı’nın da kulağına bazı şeyler geliyordu ama ülkenin Genelkurmay Başkanı’na, “Hulusi, orda neler oluyor?” diye sormuyordu.'

KRONOS 04 Mayıs 2023 GÜNDEM

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ’15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs da siyasi darbe girişimleridir.’ açıklaması 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili karanlık noktaları yeniden gündeme getirdi.

Kısa Dalga yazarı Ersan Atar ’15 Temmuz’da darbeyi görmemek 14 Mayıs’tan darbe çıkarmak’ başlıklı yazısında o gün yaşandığı öne sürülen gelişmeleri hatırlatarak “Devletin kurduğu sandığa atılacak oy mu darbe girişimi?” diye sordu.

O.K. isimli bir binbaşının 15 Temmuz günü darbe hazırlığını ihbar ettiği iddiasını hatırlatan Atar, MİT ve Genelkurmay’ın darbe girişimini önleyebileceğine dikkat çekti ve “Allah’ın lütfu”nun faturası ülkeye bu kadar ağır olmazdı’ dedi.

Ersan Atar şunları yazdı:

Binbaşı O.K. Yenimahalle’den, kendisine bir dinleme cihazı takılarak ayrılmıştı. “İrtibatta kalalım” denmişti. MİT’teki personele durumu bildirecekti. Hatta mesajlarının şüphe çekmemesi için MİT personeli telefonunda “pastacı” olarak kayıtlı olacaktı. O.K. “pastacı” ile yazışacak hatta arayıp durumu bildirecekti ve öyle de yapıyordu.

İddia ciddiydi ama MİT ve Genelkurmay arasındaki trafik önce niyeyse “ikinci adamlar” düzeyinde işledi. MİT Müsteşarı Hakan Fidan Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler’i aradı, “Bize bir subay geldi, ciddi şeyler söyledi, ben şimdi size yardımcımı gönderiyorum, o size aktaracak” dedi. Fidan’ın yardımcısı saat 16:00’da Genelkurmay’a geldi, durumu Yaşar Güler’e anlattı. Güler de Hulusi Akar’a aktardı. Artık darbe olacağını bilenlerin sayısı artıyordu. Akar MİT Müsteşarı Fidan’ı aradı, Genelkurmay’a davet etti. Daha saat 16:30’du ki Fidan Genelkurmay’a giriş yaptı. Genelkurmay’da toplantılar yapıldı ve Hakan Fidan Genelkurmay’dan uğurlandı.

Aranmayan Akar, “ulaşılamayan” Fidan

Ülkede darbe yapılıyordu ama Fidan randevusuna sadıktı; Diyanet İşleri Başakanı Mehmet Görmez ve Suriyeli muhalif lider Muaz el Hatib ile “iş yemeğini” iptal etmemişti.

Ülkede darbe yapılıyordu ama Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar yardımcılarını askeri birliklere gönderiyor, “Gidin bakın bakalım olağanüstü bir durum var mı, varsa bana bildirin” diyordu. Askeri birliklere dağılan komutanlar “durum normal” raporu veriyor, Akar “Bir daha bakın bakalım, oralardaki subaylarla çay için, ağızlarından laf almaya çalışın” diyordu.

Ülkede darbe yapılıyordu ama ne ülkenin Başbakanı aranıyor ne de tatildeki Cumhurbaşkanı “rahatsız ediliyordu”.

Ve işin ilginç tarafı ülkenin Cumhurbaşkanı’nın da kulağına bazı şeyler geliyordu ama ülkenin Genelkurmay Başkanı’na, “Hulusi, orda neler oluyor?” diye sormuyordu. Belki de binbaşı O.K.’daki “darbeyi asker yapacaksa askerle bir şey paylaşmak doğru olmaz, MİT’e bildirmeli” tedirginliği Cumhurbaşkanı’nda da vardı.

Cumhurbaşkanı da öyle yaptı, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı aradı. Fidan Suriyeli muhalif ve Diyanet İşleri Başkanı ile “yemekli toplantı”daydı. Gündüz “yoldan geçen bir binbaşı”nın söyledikleri yine o saatlerde de toplantıda olan Fidan’a dakika dakika aktarılıyordu da niyeyse Cumhurbaşkanı kendisine ulaşamıyordu. Ve niyeyse Cumhurbaşkanı’nın da aklına, “Bari MİT Müsteşar Yardımcısı’nı arayayım” demek gelmiyordu. Hani arasa, “Sayın Cumhurbaşkanım durum bu” diyecekti. Nihayetinde Müsteşar Yardımcısı da günün trafiğini tam da ortasındaydı.

Belki bütün bu görüşmeler gerçekleşse ne “enişte”ye iş düşecek ne de yarın Ruslar’a “Darbeyi Erdoğan’a biz haber verdik” kozu bırakılacaktı.

Ve belki de darbe girişimi daha önceden önlenecek, sonrasında “Hakan Fidan, Hulusi Akar’a ‘darbe’ dedi mi demedi mi” sorusu da dahil birçok sorunun hala cevapsız kalmasına gerek bile kalmayacaktı.

Ve belki de “Allah’ın lütfu”nun faturası ülkeye bu kadar ağır olmayacaktı.

Darbede darbeyi görememek, seçimde darbeyi görmek

Bütün bu anlattıklarımız uzun 15 Temmuz gününde saat 20:00’den önce oluyordu. Daha ne tanklar yürümüş, ne uçaklar havalanmıştı, ne Meclis bombalanmış ne de insanlar ölmüştü.

Özcesi; darbe olurken darbenin yaşandığından tereddüt ediliyordu ama İçişleri Bakanı Süleyman Soylu günler, haftalar sonra olacakları darbe girişimi olarak nitelendiriyordu. Ve o olacak olan ne “MİT Müsteşarı’nın alınması”ydı ne de “çok kan akacak faaliyet”ti. Demokrasinin; dünya üzerinde Antik Yunan’dan beri geçerliğini halen koruyan, yerine başka bir yöntem icat edilmemiş tecelli yöntemi olarak kabul edilen “seçim”di. Ve AKP de bu yolla iktidara gelmişti.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram