Mide sadece bedenin geçici yiyecek deposu değil aynı zamanda vücut sağlığımızda genel olarak önemli bir rol oynuyor. Sindirim sistemimizde bakterilerden oluşan bir ekosistem var ve bu ekosistem ikinci beynimiz olarak nitelendirilebilir. Bu ekosistemin içinde 100 milyon nöron bulunuyor ve bu rakam omurilikte olduğundan fazla.
Bu sistem düşünebilen bir beyin olmasa da insanların ruh halini belirleyebiliyor. Sağlıksız bir sindirim sistemi depresyondan, yorgunluğa, kilo alımından kansere pek çok sağlık sorunuyla ilişkili. İkinci beynimize ilişkin en önemli sorun ise sindirim sistemindeki sorunların farkında olmamamız. Düzenli bağırsak hareketlerine sahip olmak sindirim sistemimizin sağlıklı olduğu anlamına gelmiyor ve ne yazık ki çoğu önemli sorun ancak çok geç olduğunda fark ediliyor.
PROBİYOTİK VE KOMBU ÇAYI
Pek çok mide sorunu vücudumuzun diğer bölümleri hakkında işaretler veriyor. Son dönemde yapılan bir araştırmaya göre mide problemi olan insanların yüzde 22’si bunun farkında değil ve iç organları zarar görüyor. Bu nedenle yapılması gereken sindirim sistemi sağlığına önem vermek ve probiyotik almak. Uzmanlar aynı zamanda kombu çayı içmeyi de öneriyorlar.
İyi haberse sindirim sistemi duvarının kendini iki ila üç haftada yenileyebilmesi. Hasta olan sindirim sistemi eğer bağışıklık sistemine ilişkin bir sorun yoksa kendini iki ila on iki haftada sağaltabiliyor. Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre sindirim sistemi bakterisi yediğimiz besinleri değiştirdiğimizde üç gün içinde değişiyor. Bu da yediklerimizin bağırsaklarımızdaki bakteriyi belirlediğini gösteriyor.
ÇÖLYAK VE GLÜTEN HASSASİYETİ
Ancak bağışıklık sisteminde iltihap varsa bu sindirim sisteminin kendini iyileştirmesini önlüyor. Örneğin Addison hastalığı böbrek üstü bezlerinin yüzde 90’ını yok ediyor. Çölyak hastalığı ve çoklu sertleşim (MS) hastalığı da benzer bir etki yapıyor.
Bilim adamları bu nedenle sindirim sistemi sağlığına ilişkin bazı alerjik reaksiyonlara özellikle de glüten hassasiyetine karşı uyarıyorlar. Milyonlarca insan glüten hassasiyetiyle yaşamasına rağmen bunun farkına varmıyor. Araştırmalar çölyak hastalarının sadece yüzde 5’inin hastalıklarının farkında olduğunu gösteriyor.
