Demirtaş’ın parti başkanlığından liderliğe uzanan zorlu yolu: Fikirleri hep dışarıda

Sanılmasın ki, Selahattin Demirtaş'ın fikirleri de içerde. Onun ta kuruluş aşamasındaki Türkiyelilik vurgusu çok mühim. Zaten bu yüzden o bir ‘genel başkan’ değil, bir ‘lider’ olarak görüldü.

BERKE KAYA 01 Haziran 2023 PORTRE

1971’de Almanya’ya TİP üyesi olarak göçen Serol Teber’le yayın yönetmeni olduğum Say’da oturmuş, Melankoli üzerine konuşuyoruz. Toyluk edip “Gidişat kötü. Görünüşe göre daha da kötü olacak. Bir an önce batsak da kurtulsak…” minvali üç beş cümle kurmuştum. Serol Hoca, sözümü bitene kadar beklemiş, kendimi eksiksiz ifade ettiğime kanaat getirdiğinde ise hiç unutmadığım şu cümleyi kurmuştu: “Ya dip yoksa!”

Selahattin Demirtaş’ın aktif siyasetten çekildiği şu günlerde bu sözü hatırladım.

Bağıra çağıra gelen kazayı gören ve dibin olmama olasılığını sezen Demirtaş’ın pimini çektiği bombayı sükûnetle siyasi balçığın ortasına bırakışını nasıl okumalı, bilmem ki…

***

Hani psikanalizci için çocukluk bir membadır; orada bulduklarıyla günü ve yarını anlamlandırmaya çalışırlar ya… Biraz özenerek, kafa göz yarma pahasına bazı ipuçlarının izini sürmek istiyorum.

Demirtaş, bir ırgat değil. Gençliğinde babası Tahir Demirtaş’ın dükkânında çalışmış sadece.

Baba, Elazığ Palu’lu… Gençlik yıllarında fırıncı olmuş, Köy Hizmetleri’nde çalışmış, şantiye şefliği yapmış – Diyarbakır’ın köylerine su götürmüş. 33 yıl sonra bu işten ayrılıp 2005’te emekli olunca, bir bakkal açmış. Başarılı olamayınca tesisatçılıkta karar kılmış. Su tesisatçılığında… Demirtaş’ın da çalıştığını söylediği yer burası.

Demirtaş 1991’de, İzmir 9 Eylül Üniversitesi Denizcilik İşletmeleri Yönetimi bölümünü kazanmış. Burası beklentilerini doyurmamış olacak ki, 1993 yılında tekrar sınava girmiş. Aldığı puan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne yetmiş ve kaydını yaptırmış.

‘Hukuk’ kilit kavram.

Tercihinin işletmeden bu yöne kaymasında iki olay rol oynamış; Diyarbakır’da kaybolan HEP İl Başkanı Vedat Aydın’ın 3 gün sonra cesedinin bulunması ertesinde çıkan olaylar ve bu süreç sonrasında Muğla’da üniversitede okuyan ağabeyinin (Nurettin Demirtaş) PKK’nın gençlik örgüt sorumlusu olarak gözaltına alınıp 22 yıl hapse mahkûm edilmesi…

Gerçi kendi de gözaltına alınmış, ama işkence ve kötü muameleye maruz kalmadan serbest bırakılmış. Ama aynısı ağabeyi için geçerli değil.

Baba, varsıl değil; Köy Hizmetleri dışında tutunamamış. Biriktirdiği üç beş kuruşu da açtığı bakkalda batırmış. Yoksul. Avukat dahi tutamamış oğlu için.

Lakin tek sebep yoksulluk değil. Gücünün yettiği avukatlar yoğun baskı altında. Gözleri korkutuluyor.

Bu ‘sahipsizlik’ duygusunun tohumu, daha önce ekilse de içine, ilk kez o günler filiz vermiş.

Aradan yıllar geçmiş; Demirtaş HDP Eş Genel Başkanı… Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Burhan Kuzu’nun özel ofisinde HDP’ye yönelik kapatma davasına dayanak oluşturacak dosyalar toplanmakta.

Tam da bu esnada ağabeyinin yaralandığı iddiaları çıkıyor ayyuka.

Demirtaş itiraz ediyor; “Anadolu Ajansı’nın servis ettiği haberi teyit ettiğimi söyleyemem. Çünkü abim Kandil’de değil. IŞİD’e karşı bedelli askerlik yapmıyor abim, IŞİD’e karşı halkı için direniyor” diyor ve ekliyor: “Böyle bir barbarlık içinde ölebilir, yaralanabilir de… Böyle bir durumda boyun bükecek halimiz yok.”

Zor olanı yapıyor Demirtaş, ağabeyine sahip çıkıyor. Hatta bir adım ileri gidiyor ve “ölebilir, yaralanabilir de” diyor, “boyun bükecek halimiz yok.”

***

Hukuk fakültesini bitirip Diyarbakır’a dönmesinden hemen sonra başlıyor asıl mücadele. Diyarbakır Barosu Cezaevi Komisyonu ile İnsan Hakları Derneği’ne katılıyor. Diyarbakır ve çevre illerdeki cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini takip ediyor. Bir yandan da kurduğu hukuk bürosu aracılığıyla mağdur ailelerin davalarına ücretsiz bakıyor.

2004’te İHD Diyarbakır Şube Başkanı oluyor. 2005’te Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) üyesi…

Derken ister istemez çözümü siyasette buluyor; zira hak ihlallerinin kökünü kazımak ancak bu şekilde mümkün.

Siyasi kariyerinin ilk yılında Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) desteklediği bir grup bağımsız adayla birlikte 22 Temmuz 2007’de, Diyarbakır milletvekili seçiliyor, meclise giriyor; seçilen milletvekilleri DTP çatısı altında birleşerek grup kuruyor, Demirtaş da bu grubun başkanvekilliğine seçiliyor.

Bilindiği gibi DTP, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un eş başkanlığında 9 Kasım 2005’te kuruluyor. Türkiye’deki siyasi parti sayısı DTP’yle birlikte 49 oluyor.

DTP tüzüğüne yüzde 40 kadın kotası konuyor. Bu bir ilk.

Eş başkanlık sistemi getiriliyor. Bu da bir başka ilk.

2002 seçimlerinde yüzde 10 barajını aşamıyor. 2004 yerel seçimlerinde de bazı belediyeleri kaybediyor. Peşi sıra da Kürt siyasi hareketinin halktan kopuk kaldığı tartışmaları yaşanıyor.

Parti 26 Haziran 2006’da ilk kongresini yapıyor. Yeniden seçilen Türk, “PKK’nın tümden silahtan arınarak, demokratik siyasal yaşama katılması” gerektiğini söylüyor. 26-28 Ekim 2007’de Diyarbakır’da yapılan kongrede de “Türkiyelilik” üst kimliği önerisi geliyor.

2007 genel seçimlerine sol, sosyalist gruplar ve DTP bağımsız Bin Umut Adaylarını destekleyerek giriyor. Meclise girince ÖDP’ye geçen Ufuk Uras ve SDP’den istifa edip DTP’ye geçen Akın Birdal’la birlikte 22 milletvekili Meclis’e adım atıyor.

Nisan 2009’dan itibaren DTP’li yöneticilere ve üyelere yönelik ‘operasyon’ düğmesine basılıyor. Abdullah Öcalan’ın bir “yol haritası” açıklayacağını söylemesinin ardından hükümet Temmuz sonunda “demokratik açılım” çalışmalarına soyunuyor. Başbakan ilk kez DTP yöneticileriyle görüşüyor.

Parti son kongresini 4 Ekim’de yapıyor. Türk ve Ayna Eş Başkan seçiliyor. 80 kişilik parti meclisinin 54 üyesinin tutuklu olduğunu vurgulayan Türk, partiye yönelik baskıları şöyle eleştiriyor: “Türkiye’de bir açılımın olabilmesi için, öncelikli olarak yürürlükteki darbe Anayasasının değiştirilmesi gerekiyor. Halkın, kamuoyunun beklentisi bu yöndeyken, Sayın Başbakan yeni anayasanın gündemlerinde olmadığını söylüyor. Şunu açıkça belirtelim ki, içinde yeni bir anayasanın bulunmadığı bir açılımın başarı şansı yoktur.”

11 Aralık 2009’da Anayasa Mahkemesi’nin, DTP’yi kapatması üzerine DTP’li milletvekilleriyle beraber Barış ve Demokrasi Partisi’ne (BDP) geçen Selahattin Demirtaş, 1 Şubat 2010’da Gültan Kışanak ile birlikte eş genel başkan seçiliyor.

***

BDP, 2013’de başlayan Kürt sorununa çözüm arayışı sürecinde başrolde yer alıyor. Ama arada, 27 Ekim 2013 tarihinde Ertuğrul Kürkçü ile Sebahat Tuncel eş başkanlığında, Halkların Demokratik Partisi (HDP) adıyla yeni bir parti kuruluyor. BDP, Devrimci Sosyalist Parti, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek gibi partilerle birlikte Halkların Demokratik Partisi’ne katılıyor. Böylelikle Kürt siyaseti Türkiye solunun bazı parti ve örgütleri, HDP adı altında toplanıyor.

28 Nisan 2014’de BDP milletvekilleri HDP’ye geçse de belediye başkanları ve yerel yöneticiler BDP de kalıyor.

Ve Türkiye’de hâlâ şaşkınlıkla karşılanan 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 13,12 oranında oy alan HDP 80 milletvekili çıkartıyor.

1 Kasım 2015’de yenilenen seçimde ise yüzde 10,76 oranında oy alarak 59 milletvekilliği kazanabiliyor.

Kürt siyaseti Türkiye genelinde HDP, yerelde ise DBP ile kol kola yürüyor.

2019’daki yerel seçimlere HDP çatısı altında giren Kürt siyaseti 3 büyükşehir, 5 il ve 50 ilçe olmak üzere toplam 58 belediye kazanıyor. Ancak seçimlerden kısa süre sonra Diyarbakır, Mardin ve Van belediyelerine kayyım atanıyor. Takibinde de HDP’li 49 belediyeye…

Bu arada HDP listesinden TBMM’ye giren Saliha Aydeniz, Demokratik Bölgeler Partisi’ne geçerek, eş genel başkan seçiliyor.

2018 genel seçimlerinde yüzde 11,7 oy alarak 67 milletvekili çıkaran HDP de kapatılma riskiyle karşı karşıya kalıyor.

Demirtaş, HDP’li 10 milletvekili ile birlikte 4 Kasım 2016 gecesi gözaltına alınıyor. O tarihten bu yana Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuklu olarak bulunuyor.

Demirtaş, 2015 yılında Atatürk Havalimanı’nda yaptığı bir açıklamada Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla yargılanıyor. Savcı, Demirtaş’ın 1 yıl 2 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapis cezasına çarptırılmasını istiyor. Mahkeme Demirtaş’a 3 yıl 6 ay hapis cezası veriyor.

***

HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş.

İstanbul 47. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya başka suçtan tutuklu olan sanık Demirtaş, SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) ile katılıyor. Duruşmada ifade veren Demirtaş, “Kimseye hakaret etmedim. Hükümet politikalarını sert bir şekilde dile getirdim. Görevimi yaptım” iddiasında bulunuyor.

Hakim Selahattin Demirtaş’ın ‘milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılmasının anayasa aykırı olduğu’ yönündeki iddialarının mahkemece ciddi görülmediği gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına yer olmadığına karar veriyor.

Gerginliğin siyasi ayağındaki önemli bir dönüm noktası, aralarında Demirtaş ile HDP’nin diğer Eş Başkanı Figen Yüksekdağ’ın da olduğu 50 HDP milletvekilinin dokunulmazlığının 20 Mayıs 2016 günü TBMM’de kaldırılması oluyor.

Çalkantılı bir dönemden geçen Türkiye’de 2016 yılının 15 Temmuz’undaki darbe girişimi partileri kısa bir süre de olsa birleştiriyor. TBMM’de HDP’nin de katıldığı ortak açıklama ile darbe girişimi kınanırken, dönemin Başbakanı Binali Yıldırım “Gece boyunca sergilenen çalışma yeni bir sürecin de başlangıcıdır” diyor. Ancak o geceki işbirliği uzun sürmüyor. HDP Yenikapı’da düzenlenen mitinge davet edilmiyor.

Darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile Eylül 2016’da 28 belediyeye kayyım atanıyor. Kayyım atanan belediyelerin başkanlarından 24’ü PKK-KCK ile 4’ü de darbe sonrası soruşturması kapsamında Gülen yapılanması ile ilişkilendiriliyor.

Kayyum atamalarının devam ettiği süreçte HDP’li bazı belediye başkanları tutuklanırken, dokunulmazlıkları kaldırılmış olan HDP milletvekillerine 4 Kasım 2016’da düzenlenen operasyonlarda 12 siyasetçi gözaltına alınıyor. Eş başkanlar Demirtaş ve Yüksekdağ ile 9 vekil tutuklanıyor.

HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş.

2017 yılının ilk aylarında ve ilerleyen süreçte çok sayıda HDP’li milletvekili ve parti çalışanı tutuklanırken, bazıları daha sonra serbest bırakılıyor.

Demirtaş, 2018 yılında, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Nevruz kutlamasında yaptığı konuşmadan ötürü görülen duruşmada, ”Terör örgütü propagandası” yapmak suçuyla 4 yıl 8 ay daha ceza alıyor. 2019 yılında ana dava da tahliye kararı çıksa da başka davalardan dolayı tahliye edilmiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş’ın ifade özgürlüğü ve seçme-seçilme hakkının ihlal edildiğine hükmediyor.

Aslında tüm bu süreci tetikleyen, düğmeye basılmasına yol açan şey, Demirtaş’ın 2015 yılında, çok kısa süren grup toplantısında söylediği sözler oluyor. Karadeniz örgütlerinin katıldığı grup toplantısında konuşan Demirtaş, “Bugün kürsüye tek bir cümle söylemek için çıktım. Halklarımıza verdiğimiz demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesinden vazgeçmeyeceğimiz sözümüzü tekrarlamak için çıktım. Biz bir pazarlık hareketi değiliz. Asla ve asla AKP ile aramızda kirli bir işbirliği ve pazarlık olmadı, olmayacak” diyor ve ekliyor: “Ama kürsüye çıkma gerekçem olan bir tek cümle söyleyeyim. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, HDP var oldukça HDP’liler bu topraklarda nefes aldığı müddetçe sen Başkan olmayacaksın. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız.”

İşte bu süreçte Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren devreye giriyor, “’Seni başkan seçtirmeyeceğiz’ gibi bir sözün siyasette ne sonuçlar doğurduğunu en iyi Selahattin Demirtaş bilir” diyor.

HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş.

İstiklal Caddesi’nde patlatılan bombanın ülkenin turizm gelirini sekteye uğratma riskinin yanı sıra, olayın ‘seçime doğru giden ülkede siyaseti zehirleme boyutunun çok daha etkin’ olduğunu da sözlerine ekliyor.

Sonrasında Erdoğan’ın ağzından şu sözler dökülüyor: Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek.

2018’de geri dönelim.

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimine HDP’nin adayı olarak katılıyor Demirtaş. Avukatlarının tahliye talepleri reddedildiği için siyasi çalışma yapamıyor. Buna rağmen seçimlerde 4 milyon 205 bin (yüzde 8,4) oy alıyor.

Cezaevinde bulunduğu dönemde Seher (2017) ve Devran (2019) adlarında iki öykü kitabı ve Leylan (2020) ile Efsun (2021) adında iki romanı yayımlanıyor. Kitapları onlarca dile çevriliyor. Müzikle ilgileniyor. Güfte yazıyor, besteler yapıyor ve onları seslendiriyor.

***

Derken takvim yaprakları 2023’te duruyor. Hemen hemen her şey 14 Mayıs’a odaklanıyor.

HDP, Anayasa Mahkemesi’nde bekleyen dosyası nedeniyle kaygılanıyor ve Yeşil Sol Parti çatısından seçime giriyor.

YSP seçimlerde oyların yüzde % 8,8’ini alabiliyor. HDP’nin bazı oyları TİP’e mi kaydı, sorusuna yanıt aranıyor.

Tüm bu süreçte, Demirtaş’ın adeta canhıraş bir şekilde kapalı tutulduğu cezaevinden partisine destek verdiği görülüyor. Ve çok samimi bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yana duruyor.

28 Mayıs’ta ise Erdoğan, “ama şu, ama bu” mührünü taşıyan montajlı videoyla seçmeni ikna etmeyi başarıyor. Vatan elden gitmesi gibi son derece hassas duygulara hitap ederek seçimi önde tamamlıyor.

Balkon konuşmasında “Selo’ya idam” naraları atılıyor.

Belli bir kesim, Demirtaş’tan bir tepki bekliyor.

Günde 3-5 paylaşımda bulunan Demirtaş sessiz…

Sessizlik uzun sürmüyor. Demirtaş, Artı Gerçek’ten İrfan Aktan’la konuşuyor. “Ben HDP’liyim ve öyle de kalmaya devam edeceğim.” diyor. Sonra da korku filmlerinde kullanılan ‘jump scare’ örneği vermek istercesine “aktif siyaseti bırakıyorum”la pimi çekiyor.

Sonra anlıyoruz ki, Demirtaş, cumhurbaşkanı adayı olmayı olmak istemiş, ama bu önerisi reddedilmiş. “Ret gerekçesini hâlâ bilmiyorum” diyor.

HDP Sözcüsü Ebru Günay’dan jet yalanlama geliyor. “Cumhurbaşkanlığı adaylığı kendisinin hukuki durumu nedeniyle değerlendirilmedi.” diyor. Sözleri arasına da ‘kadın aday önerdi’yi ekliyor. İştahlılar için sandviç arası peynir…

Bazı yandaş gazeteler sekiz sütuna manşet giriyor: Birbirlerine düştüler.

Yeşil Sol Parti Muş milletvekili Sezai Temelli de Demirtaş’ı eleştirenler arasına katılıyor.

Bırakma mesajının altına yazılan yorumları okumak için bir dil altı hapı almak gerekiyor. Sosyal medya kalemşörleri şovda…

Sanıyorum perdesinin arkasındaki manzara biraz farklı.

HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş.

Demirtaş, seçimi bir mücadele olarak görürsek, o mücadeleyi dışarıdan gözleme imkânı buldu. Biraz ironik bir durum tabii… Kendisi içerideyken yaptı bunu.

Teşbihte hata olmaz, derler; Demirtaş, sahnelenen “fil karıncayı boğdu” oyununu gördü. Tüm trajedilerin temel düsturu olan bir şey vardı çünkü; uzun karşısında kısa, güçlü karşısında zayıf, sünni karşısında alevi… Bu oyunda, normalde karıncalar fili boğar – bilinen bir fabldır. Ama tersi gerçekleşti.

Demirtaş, muhtemel ki, “aktif siyaset” tamlamasını bile isteye kullandı. Beş yıl boyunca, öyle ya da böyle, içeride kalacak. İstisnai bir durum olmazsa elbette.

Lakin sanılmasın ki, fikirleri de içerde. Onun ta kuruluş aşamasındaki Türkiyelilik vurgusu çok mühim. Zaten bu yüzden o bir ‘genel başkan’ değil, bir ‘lider’ olarak görüldü.

Bunu şöyle de görebiliriz. Birinci perde bitti. Şimdi ara… Çok geçmeden ikinci perde sahnelenecek. Olasılık ki, dinlenmiş ve güçlü bir şekilde çıkacak sahneye…

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram