Çiftetelliyi Alman’a nasıl anlatırsın?

Avusturya’da Leh bir anne ile Çek bir babanın kızı olarak dünyaya gelen, Türkçe dahil sekiz dili çok iyi derecede konuşan ve Berlin'de yaşayan müzisyen Petra Nachtmanova, müziğin dili ile yol alıyordu

SELAHATTİN SEVİ 05 Nisan 2019 KÜLTÜR

Uzun ince, toprak bir yolda yürürken durdu. Omuzundaki sazı özenle kucağına aldı, sarı saçlarını geriye attı. “Evimden 5 bin kilometre uzaktayım. Sadece bir enstrümanın izini sürdüğümü düşünüyordum. Ama daha fazlasını buldum. Şimdi size hikâyemi anlatmamın tam zamanı. En başından başlayarak…” sözleri yerini sazın tınısına bırakmıştı artık…

Avusturya’da Leh bir anne ile Çek bir babanın kızı olarak dünyaya gelen, Türkçe dahil sekiz dili çok iyi derecede konuşan ve Berlin’de yaşayan müzisyen Petra Nachtmanova, müziğin dili ile yol alıyordu. Henüz yirmili yaşlara gelmeden keşfettiği sazın, yüzyıllardır nasıl hâlâ birçok kültürün kalbinde yer aldığını öğrenmek için Berlin’den yola çıkıp yedi ülkeyi aşarak sazın doğum yeri Horasan’a kadar gitti. Yönetmen Stephan Talneau’nun bir yol belgeseli haline getirdiği Saz filmi, dünya prömiyerini 38. İstanbul Film Festivali kapsamında 5 Nisan Cuma akşamı 19.00’da Beyoğlu Sineması’nda yapacak.

Berlin’den belgesel gösterimi için İstanbul’a gitmeye hazırlanırken konuştuğum Petra Nachtmanova’ya önce sarı bir sonbahar ikindisinde Âşık Veysel’in mezarı başında seslendirdiği türküyü soruyorum. “İki yıl önce sonbaharda, Saz filmi belgeseli çerçevesinde ilk kez ziyaret ettiğim Sivas’ta Âşık Veysel’in ailesiyle tanıştık. Beni Nazender Süzer Gökçe hanım karşıladı, torunu. Mezara gittik. Onun fikriydi, “Belki mezarında bir türkü, bir deyiş söylemek istersiniz” dedi. Gelenekte var. Çok güzel… Bir çeşit ibadet sonuçta. Güzel bir ruhu hatırlıyorsun. Sözlerde, şiirlerde yaşıyor. Büyük heyecanla oturdum…

Sazıyla ve sözüyle seslendirdiği ve dua niyetine okuyor, ‘Dünyada tükenmez murat var imiş’ türküsünü.

Başka bir türküde, Dertli Divani’nin deyişiyle, “Nice benim diyenlerin ne izi ne tozu kaldı” ifadelerinin aksine, Veysel’in sözü de sazı da yaşıyor. Nazender Hanım’ın, “Âşık Veysel’in torunu olmak için kan bağı olması şart değil. Siz benden daha çok Âşık Veysel’in torunuydunuz.” sözleri sadece bir iltifat değil kuşkusuz. “Huzur vardı orada” diyor Petra Nachtmanova: “Mezarlıktan korkan bir insan değilim. Toprak çok büyük bir sembol. Toprağa geri dönmek büyük bir şey. Ben de çok önemli ve değer verdiğim bir insanın mezarındaydım, hafif esen bir rüzgarda türkü söylüyordum.”

O büyük ozanın en çok doğa ve toprakla olan bağından etkilenmiş genç sanatçı. Anadolu bozkırında doğan ve dünyayı sadece gönül gözü ile gören Âşık Veysel’i evrensel yapan değerin de bu tutku olduğunu düşünüyor.

Âşık Veysel’in ocağında gördüğü sıcaklığı ve konukseverliği Balkanlar’dan Horasan’a kadar bütün yolculukta tekrar tekrar yaşayan Nachtmanova, “Bütün kapılar sonuna kadar açıktı. Sadece kapılar değil yürekleri de açıktı insanların. Çoğu insan korkuyor anlatınca. Türkiye güvenli mi, İran güvenli mi? Her yerde sıkıntılar olsa da insanların çoğu iyi ve güzel.” diyor.

Sonra da ekliyor: “Bir şey için yola çıkıyorsun, bir şeyi anlamaya sormaya geliyorsun. Bağlamanla geliyorsun. Dinlemeye geliyorsun… İnsanlara güveniyorsun ve onlar da sana güveniyor. Hayatta farklı sürprizler, kötü tecrübeler de olabilir ama müzikle ve enstrümanımızla bizim tecrübemiz böyleydi.”

Petra Nachtmanova, Fotoğraf: Stephan Talneau

Akademik çalışma alanı Sovyetler, Doğu Avrupa komünist dönemi ve Orta Asya olan bir tarihçi olsa da hep müzikle iç içe olduğunu anlatıyor Petra Nachtmanova. Doğu Avrupa halk ve Bulgar korosunda söylemiş. Kurduğu ve içinde yer aldığı gruplarla müzik yapmış. Geçtiğimiz ay bir etnik müzik festivali için Telli Turnalar grubuyla Hindistan’daydı örneğin. Bağlamayla karşılaşınca hemen öğrenmeye karar vermiş. “Ben bir virtüoz değilim şarkıcıyım. Kendime eşlik etmek için çalıyorum daha çok.” diyor.

Türk halk müziğini ilk kez Yunan bir arkadaşının müzik kütüphanesindeki CD’lerle keşfetmiş. Arkadaşı ilgi duyduğunu anlayınca kopyalarını vermiş. Eğitim için gittiği İngiltere’den Viyana’ya tatil için geldiğinde yaşadığı bu deneyim bundan sonraki hayatını da şekillendirmiş. İngiltere’den sonra geldiği Berlin’de küçük çocukların sırtında sazla kurslara gittiğini görmüş. Berlin’de birlikte kaldıkları bir arkadaşının Âşık Veysel CD’sini dinlemiş defalarca. Türkiyeli göçmenlerin yaşadığı ünlü Kreuzberg semti yeni bir dünyanın ilhamını vermiş. “Berlin’e çocukluk arkadaşlarımdan birinin teşvikiyle geldim. Ama geldim ve kaldım. Tipik bir Berlin hikayesi…” diyor.

Bağlama çalmayı öğrenmek istese de kursa gidemeyecek kadar ‘fakir’ olduğunu anlatıyor Nachtmanova: O kadar fakirdim ki 30 euro aylık kurs ücreti çok geliyordu. İlk üç taksiti arkadaşlarım ödedi.

Türkiyeli kurum ve derneklerin Yunan öğrencileri de aralarına alarak gerçekleştirdikleri etkinliklerde yer almış. “Politik sıkıntıları bile anlamıyorduk. Biz sadece dans etmeye gidiyorduk…” diye konuşuyor.

Fakat geldiği noktayı önemsiyor. Kendi hayatı üzerinden çekilen belgeselle hayatının en önemli yolculuğunu yaptığını düşünüyor.

Yolculuk Berlin Kreuzberg’den başlamış. Sonra trenle Balkanlar… Bosna ilk durak olmuş. “Bosna’da bir saz çalıyorlar. Divan sazı gibi bir şey. Kocaman büyük bir sapı var. Dokuz telli. Püskülü bile var…” diyor.

İkinci durakları Arnavutluk olmuş. Hıristiyan  ve Bektaşi kültürüyle yoğrulan ülkede cura gibi iki telli bir enstrümanla karşılaşmışlar. “Hem Orta Asya kokuyor, hem mandoline benziyor. Bir tür evrim geçirmiş.” diye tarif ediyor.

Ardından Kosova, Bulgaristan’da bir Alevi köyü ve İstanbul. Baştan başa koca bir Anadolu. Ardından Gürcistan. Güney Gürcistan’da bir Azeri köyündeki âşıkları çekmişler. Oradan Azerbaycan’a ve İran’a yönelmişler.

Hem Türkmenlere hem Kürtlere hem Kürt Alevilere misafir olmak için Kirmanşah’a, son olarak da Horasan’a gitmişler.

2017’de başladıkları seyahat doğaçlama bir seyahat olmuş. Üç aylık seyahatin her bir ayında dinlenme molaları verilmiş.

Bosnalı saz ustalarıyla, takım elbiseleriyle dağlara çıkan müzik erbaplarıyla ve Blues Rock’un muhtemel mucitleri Türkmenlerle tanışan yetenekli müzisyen, her karşılaşmada tek bir şey istiyor: “Bana eve götürebileceğim bir şarkı çalın”. Başlardaki kuşkucu şaşkınlık yerini önce hayranlığa, en sonunda da derin bir güvene bırakıyor.

Belgeselde Nachtmanova, sazın öyküsünü Erkan Oğur, Erdal Erzincan, Murat Ertel, Gjovali Shani, Bosnalı Saz grubu “Sevdah”, Suat Kaya, Ayşe Sewaqî, Aşık Mübariz Aliyev ve Seyed Arash Shahriyari gibi müzisyenlerle birlikte keşfediyor.

Yol boyunca Türkçe konuştuğunu anlatan Petra Nachtmanova, “Boşnakça anlıyordum, Slav dili. Ama her yerde İngilizce bilen insanlar vardı. Çok iyi ve işini bilen asistanlarımız vardı. Türkiye’de kendisi Orta Asya bilimleri yapan, Moğolistan’daki Tuva Türkleri üzerine çalışan Selcen Küçüküstel mesela.” diyor.

İstanbul’da 5, 7 ve 9 Nisan’da gösterilcek olan Saz filmi için kitap ve fotoğraf sergisi gibi farklı projelerin de yapılabileceğini belirtiyor Nachtmanova. 11 Nisan’da ise film Berlin’de gösterilecek.

Çokkültürlü kökenlerinin de yardımıyla müziğiyle insanlar ve kültürler arasında hep doğal bir bağ kuran Petra Nachtmanova uzun ince bir yolun belki başlarında. Fakat uçak ve arabadan olabildiğince uzak durarak, tren ya da atlarla gideceği yere tadını çıkararak varmayı seçiyor. Bu sayede insanlarla hemen iletişim kurabiliyor. Bu de belki de gideceği yolu kısaltıyor.

Festivalde de gösterilecek olan belgesel Arte’de hem Almanca hem Fransızca olarak 50 dakika yayınlanacak. Fakat festivalde 90 dakikalık uzun versiyonu gösterilecek olan belgeselin kısaltılmasına gönlü el vermiyor Petra Nachtmanova’nın. En az üç saatlik bir versiyonunun yapılması gerektiğini düşünüyor. Ama pazarlama ve mali sorunlar önlerinde duruyor.

NOT: Saz belgeseli, İKSV’nin 5-16 Nisan 2019 tarihleri arasında düzenlediği 38. İstanbul Film Festivali’nin Musikişinas bölümünde sinemaseverlerle ve müzik tutkunlarıyla buluşacak. 

Bugün (5 Nisan Cuma akşamı) saat 19.00’da Beyoğlu Sineması’nda dünya prömiyerini yapacak olan “Saz”; 7 Nisan Pazar günü 16.00’da Cinemaximum Zorlu Center’da ve 9 Nisan Salı günü 13.30’da Cinemaximum City’s 3’te gösterilecek. Festivalin tüm biletleri, Biletix’ten ve salonların gişelerinden temin edilebilir.

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız…

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com