Nürnberg: Herkes daha Türk, daha Kürt, daha Alman’dı

ELİF TUNCA 14 Mart 2017 KÜLTÜR

Nürnberg Türk Alman Film Festivali bu sene belki daha önce hiç olmadığı kadar siyasete çekilmekle imtihan oldu. Kürt gruplar, Erdoğan yanlısı ve Erdoğan karşıtı Türkler ve Alman basını tarafından kimi kez politik olmakla kimi kez ise yeterince politik olmamakla suçlandı. Oysa festival ekibinin tek isteği, yirmi yılı aşkın zamandır olduğu gibi, yapmayı bildikleri ve sevdikleri işe, sinemaya devam etmekti. Festival başkanı Adil Kaya, bunu festival katalogunda yer alan yazısına, Seyfi Teoman’ın filminden mülhem, “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” başlığını koyarak özetlemiş.

Kaya’nın yazısında “bütün engellemelere ve kısıtlamalara rağmen” diye belirttiği şartlar, festivalin kalitesinin düşmesine yol açmadı. ‘Yeni Alman sinemasının gözü’ Jürgen Jürges ve Türk fotoğrafçılığının duayeni Ara Güler onur konukları olarak festivale katıldı. Türkiye ve Almanya’dan kısa metraj/ uzun metraj/ belgesel ve kurmaca dallarında 40’tan fazla film gösterildi. Uzun metraj jüri üyesi olan senarist, yazar, oyuncu Ercan Kesal, şehir kütüphanesinde bir okuma etkinliği gerçekleştirdi. Salonu lebaleb dolduranların çoğu Alman olsa da çeviriden takip etmeleri, hikâyelerin kritik anlarında yerli yerinde ve coşkulu tepkiler vermelerine engel olmadı. Her ne kadar ‘politik olmamak’la suçlansa da festival, ‘bir kültür politika tartışması’ tanımı ile “Almanya NSU davasından ders çıkardı mı?” başlıklı bir açık oturum düzenledi. Beş yıl önce “Döner Cinayetleri” adıyla anılan olayları, Neo-Nazi grupların planladığı ve Alman polisi ile parlamentosunun rolünün de yeterince işlenip işlenmediği üzerine gerçekleştirilen ve Nürnberger Nachrichten gazetesinden Georg Escher’in yönettiği etkinliğe Rosa Luxemburg Vakfı’ndan Friedrich Burschel ve NSU davası müşteki avukatı Yavuz Narin katıldı. Özetle 4 -12 Mart arası bir haftalığına da olsa sanatın egemenliğini hissettirdiği bir atmosfer yaşama fırsatı bulduk.

Festivalden Notlar:

  • Festivalin yıldızı kuşkusuz “Rauf”tu. Seyirci ödülünün de sahibi olan filme iki seans yetmedi, cumartesi gününe konan ek seansta salon yine ağzına kadar dolarken seyircilerin soruları da yağmur gibiydi. Filmin yönetmenleri Soner Caner ve Barış Kaya’nın, Karagöz Hacivat samimiyetiyle atışan/ paslaşan halleri de büyük sempati uyandırdı festival boyunca. En çok alkışı ise Caner’in, “Filmi çekerken Barış benden daha Kürt’tü, ben de ondan daha Türk olmak zorunda kaldım” sözleri aldı.
  • “Rauf” film olarak festivalin yıldızı elbette ama herkesin uzlaştığı yıldız isim çevirmen Recai Hallaç’tı. Aynı zamanda tiyatrocu olmasından kaynaklanan vücut dili hakimiyeti adeta festivalde kimsenin yabancı dil bilmiyor hissetmesine yol açtı. Bilhassa Ercan Kesal’ın okuma gününde hikâyeleri yalnızca okumayıp önce seslendirmesi sonra mimiklerle katkıda bulunması görülmeye değer apayrı bir performanstı.
  • Bu kadar sade ve yalın bir ödül töreni nasıl bu kadar dolu dolu geçer dedirtecek kadar özel bir geceydi. Oscar’daki tarihî hatadan ‘ilham’ alan kısa film jürisinden ödül zarfını bulamama, bulunca “La La Land” anons etmeler mi dersiniz, jüri üyelerinden oyuncu Selen Uçer’in tamamen doğaçlama gelişen “Lili Marlen” performansı mı dersiniz.. İnsan hakları ve demokrasi temalı filmler arasından jürinin seçtiği filme verilen Mahmut Tali Öngören ödülünden önce Claudia Roth’un salondaki herkesin gözlerini dolduran, samimi konuşması ve ödülü sunmak üzere sahneye gelen Michael Aua’nın, Türkiye’deki gazetecilerle sembolik bir dayanışma için herkesi ayağa kalkmaya davet edişi uzun süre unutulmayacak anlardan.
  • 22. Nürnberg Türk Alman Film Festivali Ödülleri

En İyi Film: Albüm (Yön. Mehmet Can Sertoğlu)

En İyi Kadın Oyuncu: Aslıhan Gürbüz (Kor)

En İyi Erkek Oyuncu: Tolga Tekin (Rüzgarda Salınan Nilüfer)

Seyirci Ödülü: Rauf (Yön: Barış Kaya- Soner Caner)

Öngören Demokrasi ve İnsan Hakları Ödülü: Bana Söz Ver/ Das Versprechen (Yön: Marcus Vetter- Karin Steinberg)

En İyi Kısa Film: Baka (Yön: Arvid Klapper)

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram