Nobel’in yeni sahibi Fosse’nin metinleri saf şiir

Nobel Edebiyat Ödülü'nün yeni sahibi Fosse'nin oyunlarını ve romanlarını okumak, ihtiyatlı havası, geri çekilmesi nedeniyle varlığını daha da yoğun hisseden bir yazarla birlikteliğe girmek demek.

BERKE KAYA 05 Ekim 2023 KÜLTÜR

Bu yıl Nobel jürisi, tabiri caizse, ters köşe yapmadı; “söylenemez olanı dile getiren yenilikçi oyunları ve düzyazıları nedeniyle” Jon Olav Fosse’yi ödüle layık buldu.

Alma olasılığı Fosse’den yüksek isimler vardı listede; Can Xue gibi, Pierre Michon gibi, Haruki Muakami gibi, Michel Houellebecq gibi, Ismail Kadare, Adonis, Ludmila Ulitskaya, Gerald Murnane, Salman Rushdie gibi… Ama Jon Fosse de ‘favori’ler arasındaydı, sadece biraz geride.

Büyük olasılıkla polemikten uzak bir sürece tanıklık edeceğiz ödül sonrası. Çünkü edebi eserleriyle bir varoluş sergilemiş yazara verildi ödül.

Hatırlayım; 1953’te siyasi söylevleri ile Winston Churchill kazanmış ve bu işe kendisi bile şaşmıştı. 2016’da ödül şarkıcı ve söz yazarı Bob Dylan’a verilmişti. Adı aday listelerinde geçmemesine, dünya çapında hiç tanınmamasına, siyasi bir konuda adları anılmamasına rağmen ödül kazanan birçok şair ve yazar da var tabii.

NORVEÇ EDEBİYATI VE MERAKLILARI

Şunu baştan söylemek gerek: Norveççe, İngiliz yazarların ve çevirmenlerin öğrenmeye pek istekli göründüğü bir dil: James Joyce, Ibsen’i okumak için öğrendi mesela; Lydia Davis, Dag Solstad’ı okuyarak, yalnızca okuyarak öğrendi.

Bu dilin kelime dağarcığı küçük; İngilizcenin derin çekirdeklerine sahip.

Gel gör ki, muazzam bir ülke edebiyatı söz konusu.

Fosse, tüm eserlerini okumamış olsam da, benim için Melankoli romanının yazarı demek. Almancasını okumuştum. Türkçesi de çıktı sonra.

Jon Fosse, Amerika’da diğer bazı Norveçli romancılardan daha az tanınıyor. Norveç’te inanılmaz saygı görüyor – kazanmadığı ödül yok gibi:

1997 Aschehoug Ödülü

1998 Nynorsk Edebiyat Ödülü

1999 Dobloug Ödülü

2003 Norsk kulturråds ærespris ödülü

2003 Nynorsk Edebiyat Ödülü

2003 Fransa Ordre National du Mérite Şövalyesi

2005 Brage Ödülü

2005 Norveç Kraliyet St. Olav Nişanı

2007 İsveç Akademisi İskandinav Ödülü

2007 Federal Aile İşleri Bakanlığı’nın Deutscher Jugendliteraturpreis’i (Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü)

2010 Ibsen Ödülü

2014 Avrupa Edebiyat Ödülü

2015 İskandinav Konseyi Edebiyat Ödülü

Ve 2023 Nobel Edebiyat Ödülü

Norveç edebiyatının dört yaşlı devlet adamı biraz Beatles’a benziyor: Per Petterson sağlam, her zaman güvenilir Ringo; Dag Solstad, deneyci, fikir adamı John; Karl Ove Knausgaard, sevimli olan Paul; ve Fosse, sessiz olan, mistik, manevi, muhtemelen hepsinin en iyi zanaatkarı olan George.

Evet; Fosse’nin metinleri bir beste gibi; ama müziğinin işe yaramasını sağlayan şeyin ne olduğunu söylemek neredeyse zor. Düzyazısının kancaları yok, lakin büyülü. Biraz Philip Glass senfonileri veya Béla Tarr filmleri gibi. Glassa gibi dinlenir, Tarr gibi izlenir, ancak alıntılanamaz. Hatta: Anlatılamaz.

 

FOSSE: YENİ IBSEN

Fosse’yi ille de birine benzetmek gerekirse bu Ibsen olur. Bir farkla: Yeni Ibsen…

Bir kere ve her şeyden evvel oyun yazarı o. Üstelik oyunlarının düzinelerce dilde bine yakın prodüksiyonuyla izleyiciyle buluştu Çok rahat şunu söyleyebiliriz: Yaşayan yazarlar arasında en çok eser veren yazar.

Hiç kuşkusuz romanlarından, oyunlarından telif alıyor. İltifat görse de eserleri, aldığı telif sınırlı. Peki, nasıl geçiniyor?

Hemen söyleyeyim: Norveç hükümeti, edebi çabaları için ona ömür boyu tam maaş veriyor.

Yalnız maaş vermekle kalmıyor: Norveç hükümeti, Norveç Kralı’nın Norveçli bir kültür figürüne bahşettiği Oslo’daki Kraliyet Sarayı’nın yan binası olan Grotto’yu ömür boyu kullanmasına izin veriyor. (Buckingham Sarayı ya da Kimye Malikanesi’ni düşünmeyin: Norveçliler saraylarını eşitlikçi tarzda yapıyorlar. Saray, Oslo’nun ana caddesinin sonundaki bir parkın ortasında mütevazı sarı, üç katlı bir ‘şey’; insanlar işe giderken yanından geçerler.)

 

FOSSE’NİN METİNLERİ SAF ŞİİR

Fosse’nin edebiyata bir katkısı da şu: Karl Ove Knausgaard’ın yaratıcı yazarlık öğretmeni ve ona şair olmadığını söyleyen en etkili kişi…

Kavgam‘ın yazarı Karl Ove Knausgaard, New York etkinliklerinde bu hikâyeyi defalarca anlatır. Knausgaard Fosse’ye şiirini okutur. Fosse şiirdeki bir sıfatın, bir imgenin kötü olmadığını söyler, ama yetinmez: Geri kalanı şiir değil.

Knausgaard, Fosse’nin haklı olduğuna karar verir. Şiirde ısrar etmez.

Fosse, sadeleştirilmiş bir kelime dağarcığıyla saf, tekrarlayan, müzikal ifadelerle yazıyor; Knausgaard öyle değil.

İşin tuhafı: Fosse’nin metinleri saf şiir, Knausgaard’ınki ise saf düzyazı.

Üslup ile kurgu arasındaki fark, teknik anlamda şiir ve düzyazı arasındaki fark gibidir biraz; ancak ilginç ayrım bu değil: Şiir, görmeye başlamaktır vizyoner bir dünya yaratımıdır, bir aşkınlık patlamasıdır; Düzyazı ise iletişimdir, kişilerarası ve yatay bir iletişim… Düzyazı paylaşır, şiir taşır. Düzyazı bağlar, şiir yaratır. (Biraz malumatfuruşluk yaparak şunu da ekleyelim: Norveççe’de, ‘fosse’ şelale anlamına gelir ve ‘knausgaard’ ise yamaç çiftliği…)

 

TEK CÜMLEYLE YAZILMIŞ 7 CİLTLİK ROMAN

Fosse, kendini şöyle tanımlıyor: “Ben sadece Norveç’in Batı kesiminde yaşayan, Norveç’in kırsal kesiminden garip bir adamım. Bir komünist ile bir anarşistin tuhaf bir karışımı. Keman çalmayı ve kırsalda okumayı seven bir hippi…”

Bergen Üniversitesi’nde karşılaştırmalı edebiyat okuyor. Nynorsk’ta yazmaya başlıyor. İlk romanı Kırmızı, Siyah 1983’te yayınlanıyor. Sonraki otuz yıl boyunca Melankoli I ve Melankoli II,  Sabah ve Akşam, Ateşte Aliss gibi kitaplar okurla buluşuyor

Neredeyse sadece bir oyun yazarı olarak çalıştığı çılgınca başarılı ve telaşlı bir dönemden sonra, Fosse 2012’de koyu Katoliklik oluyor, içmeyi bırakıyor. Yeniden evleniyor.

Daha sonra tek bir cümleyle yazılmış, yedi ciltlik bir roman olan Septoloji’yi yazmaya başlıyor.

Fosse’nin oyunlarını ve romanlarını okumak, ihtiyatlı havası, geri çekilmesi nedeniyle varlığını daha da yoğun hisseden bir yazarla birlikteliğe girmek demek. Karakterleri genellikle jenerik isimlere sahip. İlkel ilişkilerimizin yoğunluğunu yakalıyor; kasvetli ve komik.

Septoloji, Fosse’nin dikkatle okuduğu on dördüncü yüzyıl teologu Meister Eckhart’ın tanımladığı gibi, ilahi olanın gerçekliğine inandıran bir roman.

Fosse, doğrudan siyasi slogancılığın peşinden koşmayan bir yazar. Bakalım ülkemizde hak ettiği ilgiyi görebilecek mi?

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram