‘Ne oldu da İsmail Saymaz, 1 Mayıs’ta polis radyosuna döndü?’

Yazar Dilara İlbuğa Yıldırım: "Ne oldu da sadece birkaç gün önce katıldığı bir programda işçilerin ölümünü gözleri dolarak anlatan İsmail Saymaz, 1 Mayıs’ta bir anda polis radyosuna döndü? Sayelerinde koskoca 1 Mayıs iki ana hatta sıkıştı..."

KRONOS 08 Mayıs 2024 GÜNDEM

1 Mayıs geride kaldı ancak hükümetin Taksim yasağı ve Saraçhane’deki Bozdoğan Kemeri’ne Çid seddi gibi polisten duvar ördüğünü gösteren fotoğrafın tartışmaları devam ediyor. Sosyal medyada damga vuran fotoğrafa ilişkin gazeteci İsmail Saymaz’ın “Bu kadar polis ve askeri Suriye ve İran sınırına koysaydınız, değil kaçak göçmen, kaçak kuş bile içeri giremezdi” yönündeki sözleri ve daha sonra 1 Mayıs’a ilişkin “1 Mayıs solcu bayramı değildir. 1 Mayıs işçilerin ve emekçilerin dayanışma günüdür. Solcular toplansınlar birbirinin sırtını sıvazlasınlar, gitsinler polise çubukla vursunlar günü değildir” yönünde yaptığı açıklaması dikkat çekti.

Vesaire‘de bir yazı kaleme alan Dilara İlbuğa Yıldırım, “Ne oldu da sadece birkaç gün önce katıldığı bir programda işçilerin ölümünü gözleri dolarak anlatan İsmail Saymaz, 1 Mayıs’ta bir anda polis radyosuna döndü?” sorusunu yöneltti.

Saymaz’ın açıklamalarından sonra fikren kendisine yakın olan olmayan birçok ismin bu kanaatlerin arkasında durduğunu anımsatan Yıldırım, “Sayelerinde koskoca 1 Mayıs iki ana hatta sıkıştı: Açık mülteci düşmanlığı ve alandakilerin kriminalize edilerek ‘barbar’, ‘vandal’, ‘marjinal gruplar’ ilan edilmeleri. Türkiye’de mülteci nefreti her geçen gün büyürken, faşizm de çoktandır apolitik gençlerin çevrimiçi arzu nesnesine dönüşmüşken böyle bir açıklamayı 1 Mayıs’ta yapmak fazlasıyla kasıtlı olsa gerek. İktidarın dış politika tercihlerini eleştirmekten ziyade ülkesindeki savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınanları hedef göstermek çok daha kolay ve ucuz elbette. 1 Mayıs’ta mültecilere yönelik bir mesele tartışılacaksa, mülteci emeğinin nasıl sömürüldüğü ve sermayenin bu sömürüden nasıl nasiplendiği tartışılabilir. Ama bunları tartışmanın bedeli yüksek” ifadelerini kullandı.

‘DAHA BİRKAÇ GÜN ÖNCE İŞÇİLERİN ÖLÜMÜNÜ GÖZLERİ DOLARAK ANLATIYORDU’

İsmail Saymaz’ın 1 Mayıs’a yönelik açıklamasının da kendisinin işçi sınıfı siyaseti karşıtlığına dair daha fazla netlik sağladığına işaret eden Yıldırım, şunları söyledi:

“1 Mayıs’ın tarihini bilmediğini sanmıyorum. Hatta bana kalırsa bilmeden böyle bir açıklama yapması çok daha masum olurdu. Çünkü tarihi ve teorik birikimi bile isteye buraya bükmek daha art niyetli, kasıtlı ve planlı bir fikir bütününün ürünü. Ne oldu da sadece birkaç gün önce katıldığı bir programda işçilerin ölümünü gözleri dolarak anlatan İsmail Saymaz, 1 Mayıs’ta bir anda polis radyosuna döndü?

Bu ülkede emek rejimine dair tartışılması ve çözülmesi gereken onca adaletsizlik varken, İstanbul’un göbeğinde işçiler yanarak can verirken, emekliler geçinemedikleri ve genç öğretmenler atanamadıkları için inşaatlarda çalışıp hayatını kaybederken, bu devlet maden faciasında ölen işçilerin cesetlerini bile bulamazken, bu memleketin çocukları sermaye biraz daha doysun diye MESEM cehenneminde katledilirken, çocuklar okula aç giderken bazı isimler 1 Mayıs’ta direnenlere laf uzatma cüreti gösterebiliyor. Çünkü sınıf bilincinden yoksun, yoksul, sessiz, örgütsüz, güçsüz, rıza gösteren ve en önemlisi asla özne olamayan bir işçi sınıfı arzu ediyorlar.

İşçi sınıfı siyaseti müesses nizamın öyle büyük bir kabusu ki bütün kanaat esnafını aynı potada buluşturuveriyor. İsmail Saymaz yalnız değil. Yeni anayasa tartışmalarının da olduğu bir dönemde, Taksim ısrarı iktidarın keyfiliğine ve adaletsizliğine karşı bir tepkiyken bunu sanki bir “solcu romantizmi” gibi sunan ve bu ısrardan vazgeçilmesi gerektiğini salık veren liberal ezberin savunucularından biri de Nuray Mert… Sosyal medya hesabından “Bu nedir arkadaş, bu nedir? Bu vurduğunuz polisler kimin polisi? 1 Mayıs marjinal grupların Taksim’e çıkma ısrarından çıkarılmalıdır artık. Bu ezber bozulmalı…Bu rezalet yaşanmamalı,” diye feryat eden, yelkenini rüzgara göre ayarlama erbabı Cüneyt Özdemir… Her sabah YouTube kanalında gündeme dair kanaatlerini geveleyen, 1 Mayıs’ta alanda polisin saldırılarına direnenleri “vandal” olarak nitelendiren Fatih Altaylı ve “Gittiniz oraya kadar, polis karşınızda duruyor. Geçebilir miyiz, geçemezsiniz, izin veriyor musunuz, vermiyoruz. O zaman…” şeklindeki açıklamasıyla memleketin sosyalistlerine akıl veren değerli asistanı Emre Bey…

‘HEPSİ AYNI HİZADA, BİZ TAM KARŞILARINDAYIZ’

Hakikat yerine hayallerindeki pozisyon için gazetecilik yapanlar, ölen işçilerle ağlayıp katillerle gülenler, kibirleri gözlerini kör ettiği için memleketin sosyalistlerine akıl vermeye kalkışıp tartışma hattını kendileri çizmek isteyenler, devranın döneceğini hissedip devranın döneceği tarafta herkesten önce sandalye kapmaya çalışanlar… Hepsi aynı hizada. Biz de tam karşılarındayız.

Evet, bu 1 Mayıs Türkiye solunun kendine dair ciddi özeleştiriler vermesi gereken hatalarla dolu. Türkiye’de sendikaların geldiği hal, Taksim konusunda ciddi bir hazırlık yapılmamış olması, sosyalist solun dağınık ve neredeyse artık sadece birbirlerinin hatalarıyla meşgul yapısı, mücadeleyi kendisinden ziyade düzen içi yapılardan devşirme kolaycılığı, 1 Mayıs gibi bir günden iktidarın sıyrılmasına fırsat verilmesi gibi uzayan bir dizi başlık var elimizde. Fakat bu demek değil ki eleştiriyi ülkenin sosyalistlerine akıl verme işini İsmail Saymaz ve türevleri yapabilir.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com