Murat Ülker yazdı: Hobby çikolatanın açılışında nişanıma geç kaldım

Yıldız Holding yönetim kurulu üyesi Murat Ülker özel hayatından kesitler aktardı: "Eşim Betül Hanım hâlâ zaman zaman hatırlatır, Hobby (çikolata) imalatı başlaması yüzünden nişanıma geç kalmıştım! O gün tesisi devreye almıştık. Tabii nişan gecesi de yorgunluktan yemekte uyuyakaldım. Doğru dürüst bir fotoğrafım bile yok!"

KRONOS 10 Mayıs 2021 EKONOMİ

Yıldız Holding'in eski yönetim kurulu başkanı Murat Ülker

Yıldız Holding Yönetim Kurulu üyesi Murat Ülker, Anneler Günü münasebetiyle kendi hayat hikâyesinden bazı bölümleri kaleme aldı.

Kendisine ait web sitesinde, “Bugün Anneler Günü ve ben annemi çok özlüyorum” başlıklı bir makale kaleme alan Ülker, “Ben annemi düşündüğümde gerilere dönüyorum ve onu çok özlüyorum. Mesela, okula başlamadan önceki yaşlarda annemle evde geçirdiğimiz günler çok güzeldi.” ifadelerini kullandı.

Ülker en az annesi kadar başka isimlerin de kendisinin yetişmesinden katkı sahibi olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Üzerimde sadece annem değil, halam, yengem, ablam ve eşimin haklarının ne büyük olduğunu görüyorum. Bizim ailede, dış dünyada yani iş hayatında her ne kadar erkekler öne çıkmış olsa da ailemizin kadınlarının aile hayatımızdaki rolleri daima bizlerden önde olmuştur. Allah hepsinden razı olsun.” .

Murat Ülker’in makalesi şu şekilde:

“Aslında Anneler Günü’nün nasıl oluştuğu hakkında farklı bilgiler var. Antik Yunandan Antik Romaya milattan başlayan kutlamalarla devam ettiğini söyleyenler var.

Yakın çağımızın öyküsüne göre ise ABD’de yaşayan Anna Jarvis’in kaybettiği kendi annesi için 1908 yılında başlattığı anma günü ile başlamış. Anna Jarvis, 9 Mayıs 1905’te de annesini kaybetmiş. Babası öldükten sonra sürekli annesi ile beraber yaşamasına rağmen annesi öldükten sonra ona hayattayken gerekli ilgiyi gösteremediğine inanmış, bunun eksikliğini çok duymuş.


 

Bayan Jarvis, annesinin cenazesinden iki sene sonra mayısın ikinci pazarında yani annesinin ölüm yıldönümünde arkadaşlarını evine çağırmış. Bu davette arkadaşlarına bu günün anneler günü olarak ülke çapında kutlanması fikrini öne sürmüş ve anneler günü ritüeli ilk olarak bu şekilde ortaya çıkmış. Neticede anneler gününü hükûmete “resmi bir gün” olarak kabul ettirmekle bu iş olmuş.

1955’TEN BERİ TÜRKİYE’DE DE KUTLANIYOR

Ülkemizde Anneler Günü’nün resmi kabulü Türk Kadınlar Birliği’nin özel girişimi ve önerisi ile gerçekleştirilmiştir. 1955 yılından itibaren her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü “Anneler Günü” olarak kutlanmaya başlanmış.

Anna Jarvis sonunda çabalarının karşılığını almış, başlatmış olduğu kampanyasını başarı ile sonuçlandırmış. Bu gündeki ortaya çıkan çiçek, tebrik kartı ve hediye satışlarının tavana vurması özel ve manidar günün ticari tarafı olmuş.

Jarvis bundan sonraki çalışmalarını; dini ağırlıklı bir kutlama olarak düşünüp başlatmış olduğu Anneler Gününü, bugünden ticari çıkar sağlamaya çalışanlara karşı hukuki savaş açarak geçirmiş. Fakat Jarvis davaların hepsini kaybetmiş ve ticari sistem baskın gelmiş.

Hayatının geri kalan yıllarını dostlarının da desteğiyle sanatoryumda geçirmiştir. Bu arada dünyadaki bütün annelerin en azından senede bir gün mutlu olmalarını sağlamış olan Anna Jarvin hiç evlenmemiş ve 1948’de yılında 84 yaşındayken hayatını kaybetmiş. Ancak biz annelere özel bir gün kutlayacaksak çok da sebep aramamıza gerek yok diye düşünüyorum.

“BİZ İNSANA ANNE BABASINA İYİ DAVRANMAYI EMRETTİK”

Kutsal kitabımız Kuran’da annelerin değerini anlatan ayetler var:

-“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle.” İsra Suresi 23-24.

-“Allah’a kulluk edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez.” Nisa Suresi 36.

-“Biz insana anne babasına iyi davranmasını emrettik. Ama onlar, hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa onların sözüne uyma! Sonunda dönüşünüz yalnız bana olacaktır. İşte o zaman, vaktiyle yapmış olduğunuz her şeyi önünüze koyacağım.” Ankebut Suresi 8.

-“İnsana, anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu zahmete katlanarak taşıdı ve zorluk çekerek doğurdu. Karnında taşıması ve sütten kesmesinin süresi otuz aydır. Nihayet çocuk olgunluğuna ulaşıp kırk yaşına girince şöyle yakarır: Rabbim! Bana ve anne babama lutfettiğin nimete şükretmeye, razı olacağın işleri yapmaya muvaffak kıl. Benden gelecek nesli hayırlı eyle.. Dönüp kapına başvurdum ve ben şüphesiz sana boyun eğenlerdenim.” Ahkaf Suresi 15.

Bu konuda Hz. Peygamberden (SAV) gelen birçok hadis de var.

-“Ana babasına iyilik edene müjdeler olsun! Allah Onun ömrünü uzatır.” (Buhârî)

-“Ana babası, yanında yaşlandığı halde, onların rızalarını alamayıp Cenneti kazanamayanın burnu sürtülsün.” (Tirmizî)

-“Bir gün Peygamber’in (s.a.v.) huzuruna bir kimse gelerek dedi ki:

-Ya Resulallah! İzin verirseniz sizinle beraber gazaya gelip cihad etmek istiyorum.

-Anan baban var mı?…

-Evet var.

-Öyleyse onlardan ayrılma zira Cennet onun ayağının altındadır.” (Müslim)

Mevlana Celalettin Rumi’nin Mesnevisi’nde de annelerin değerini anlatan çok sayıda ifadelerden birisi şu: “Annenin hakkı Allah’ın hakkından sonra gelir. Çünkü o kerem sahibi, senin cenini ona emanet etti. Onun bedeninde sana şekil verdi. Taşımak için de ona huzur ve kabiliyet verdi. O da seni kendisine bağlı bir parça gördü. Allah’ın takdiri bağlı olanı ayırdı. Hak binlerce sanat ve fen yarattı, böylece anne de seni sevgiyle kuşattı.”

“ANNEMİ DÜŞÜNDÜĞÜMDE GERİLERE DÖNÜYORUM VE ONU ÇOK ÖZLÜYORUM”

Diyeceğim bizler bir gün değil hergün anneler gününü kutlasak ve annelerimizi düşünsek yeri. Ben annemi düşündüğümde gerilere dönüyorum ve onu çok özlüyorum. Mesela, okula başlamadan önceki yaşlarda annemle evde geçirdiğimiz günler çok güzeldi.

Oyalanayım diye annem çamaşır yıkarken, bana da yıkatırdı. Bazen evde erişte günü olurdu. Biz çocuklara da seyretmenin yanında görev düşerdi. Nedense o komik görüntüler daha sık gözümün önüne geliyor.

Annemin çocukken babamın bana güreşte yenilmemesine kızdığını gülümseyerek, hatırlıyorum. Babamla çocukken güreş yapardım. Uğraşıyorum, babamı devireceğim, devrilecek gibi oluyor, fakat bir türlü devrilmiyor. Annem de söylenirdi. “Yahu Sabri yenilsene şu çocuğa; bari bir kere yenil.” derdi. Herhalde 9 yaşlarında filandım.

İnsanların gençlik zamanlarından ‘asarım, keserim’ dönemleri olur ya, bunları ben de yaşadım. Bu öfkeli hâlimi annemle paylaşırdım. O zamanlar annem bana derdi ki; “Oğlum bana söyleme babana söyle”. Ben de “Olmaz, babam bana güzellikle nasihat eder. Beni ikna eder. Bırakın bugün kızayım, sinirim yarın geçsin…”

“AİLEMİZİN KADINLARININ AİLE HAYATIMIZDAKİ ROLLERİ DAİMA ÖNÜMÜZDE OLDU”

Üzerimde sadece annem değil , halam, yengem, ablam ve eşimin haklarının ne büyük olduğunu görüyorum. Bizim ailede, dış dünyada yani iş hayatında her ne kadar erkekler öne çıkmış olsa da ailemizin kadınlarının aile hayatımızdaki rolleri daima bizlerden önde olmuştur. Allah hepsinden razı olsun.

Misal Sıdıka Halam. Nogay Tatarı olan Nurettin eniştem ile evliydi ve hiç çocukları olmamıştı. Bütün sevgisini bizlere; ağabeyinin ve kardeşinin çocuklarına vermişti. Halam öyle iyi yürekliydi ki, eve sinek girse; ‘öldürmeyin onları, çocuklarım onlar benim ‘deyip, canlı yakalar dışarı atardı.

Halamın evine her gittiğimizde bir yaramazlığımız mutlaka olurdu. Genellikle vitrinin camını kırardık. Fakat hiç kimse kızmazdı. Enişte babamız hemen camcıya gider, kestirir, yenisini yerine takardı. Sineğe bile kıyamayanlar bize nasıl kızsınlar ki.

“BİR KERESİNDE AZ DAHA BOĞULACAKTIM”

Sanırım koşulsuz sevilmeyi öğrendiğim, kişi halamdır. Halamın yaramazlıklarıma kızmaması beni cesaretlendirirdi. Ona çeşitli maharetlerimi göstermeye bayılırdım. Bir keresinde bu yüzden az daha boğulacaktım. Göztepe’deki bahçeli evimizde küçük bir havuz vardı. Halamla enişteme o havuzda nasıl yüzdüğümü anlatıyordum. “Haydi biz de yüzmeni görelim” dediler.

Aslında sadece simitle yüzüyorum. Yine simitle atladım. Fakat simit çıkınca, battım ve havuzun dibinde kaldım. Dipte öyle oturduğumu hatırlıyorum. N’olacak acaba diye bekliyorum. Halamla eniştem de ‘çocuk yine ne numara yapıyor’ diye merakla bakıyorlarmış. Boğulmama ramak kala ablam yetişmiş, elbiseleriyle atlayarak çıkartmış beni.

“BABAM, ANNEM YORULMASIN DİYE TEK TABAKTA YERDİ”

Annem o yumuşak ve nazik görünüşüne rağmen güçlü, gerektiğinde rasyonel kararlar alabilen bir karaktere sahipti. Öyle ki o acıkırsa, biz de acıkmış sayılırdık. Annem üşürse babam, “Kalkın çocuklar anneniz üşüyor, biz de üzerimize bir şeyler giyelim.” derdi.

Babam annem yorulmasın diye tek tabakta yer, imkan olsa gömlek ve pantolonunu ikişer gün üst üste giyerdi. Ben terli iken bir bardak suyu ancak annemin vefatından sonra içebildim. Annem çok yoğun çalışan babamın hayattaki en büyük destekçisi idi.

Ailenin dirliği ve düzenini bir saat dakikliği ile yönettiğini şimdi daha iyi görebiliyorum. Ağabeyim Ali’nin vefatının onları ne kadar sarstığını biliyorum. Ali’nin vefatından sonra evdeki radyoda sadece ajans (haberler) açılırdı. Sonra bir şey keşfettim.

Dolabın içinde bir pikap ve bir sürü plak var. Meğer annemle babam Ali’nin ölümünden önce bunları dinlerlermiş. Sonra biz ablamla çalıp dinlerdik. Ama evde kimse yokken. Bu vefattan sonra hayatları tamamen farklı olmuş. İçlerinde hep bir keder hali vardı. Fakat annem ablamla beni bu kederle yetiştirmedi. Yani üzüntüsünü bize aksettirmedi ama ağabeyimin kaybı bizim üzerimize fazla düşmesine yol açtı.

“ANNEMİN BİR TARAFI OLAN İMANZADELER BALIKESİRLİ BİR AİLEDİR”

Annemin baba tarafı İmanzadeler sülalesi olarak anılır. İmanzadeler Balıkesirli bir ailedir. Babaannem Şakire Hanım, her şeyden haberdar, her konuda fikri olan biriydi. Annem kayınvalidesinden çok şey öğrendiğini belirterek onu hep hayırla yad ederdi.

Annem iki kültüre de hâkimdi. Yani hem Balıkesir Anadolu hem de Kırım muhacir folkloru. Ninem vefat ettiğinde ben ortaokula gidiyordum. Gece fenalaşmış, yanına bizi sokmadılar. Sabah uyandığımda, doktorun ölüm raporunu masanın üstünde buldum.

Ninemlerin babamdan, çok çalışmasından ötürü şikayet ettiğini söylerler. Aynısını annem de bana yapardı Bazen geç saatlere kadar çalıştığımda serzenişte bulunurdu. Annem “Elkızı evde bekliyor, nasıl böyle geç gelirsin, ayıp değil mi, günah değil mi?” derdi. Ben de ona “Sen kimin kaynanasısın.” derdim.

“HOBBY İMALATI BAŞLADIĞI GÜN NİŞANIMA GEÇ KALDIM”

Aslında belki haksız da değildi. Eşim Betül Hanım hâlâ zaman zaman hatırlatır, Hobby imalatı başlaması yüzünden nişanıma geç kalmıştım! O gün tesisi devreye almıştık. Tabii nişan gecesi de yorgunluktan yemekte uyuyakaldım. Doğru dürüst bir fotoğrafım bile yok! Neyse artık, kendime ve eşime ayıracağım daha çok vaktim var, telafi edebiliyorum.

Gelin-kaynana toprağından olur derler ya, eşimin bazı huyları da zamanla anneme çekmiş. Onun yemeklerini yapması bir yana, evimizde annemin koltuk takımları bile hala kullanılır. Zaten biz 25 sene anne babamla beraber oturduk. Son beş senede kayınvalidemler de bize katıldı. Ama hep kapımız bacamız ayrıydı.


 

Hayatımda beni etkileyen kadınlar arasında elbette ki ablama ayrı bir yer ayırmak lazımdır. Abla-kardeş çekişmeleri yaşadığımız olurdu tabii, iyi ve yardımsever bir insan olmasının, iyi huylarının çok faydasını görmüşümdür. Ali ağabeyimin vefatından sonra, annemin ıstıraplı dönemlerinde bana yarı annelik yapmış olduğunu şimdi daha iyi idrak edebiliyorum.

“ABLAM KARAKTER İTİBARIYLA ANNEME BENZER”

Ablam okullu iken yaş farkından ötürü çekişmelerimiz olurdu tabii. Aynı odayı paylaşırdık. Geceleri ışığı kapattın kapatmadın kavgası olurdu. Bu kardeş çekişmeleri bir yana, ablam çok iyi bir insandır. Ablam da karakter itibarıyla anneme benzer.

Ailenin en küçük bireyinden, en büyüğüne kadar kendisini sorumlu hisseder. Hem annemin hem de babamın hastalığı sırasında o da, onlarla çok yakından ilgilendi. Kendisinin benim üstümdeki emeği çok olduğu gibi üç erkek evlat yetiştirdi. Ali ile şimdi halef/selef olduk.

İnsan ailesinden ne görürse onu yapıyor. Annemle babamın mütevazı bir hayatları olmuştu. Bize çok düşkündüler. Ben annemle babamın bizi bırakıp gece bir yere gittiklerini hatırlamam. Yeter ki biz ders çalışalım, derslerimiz aksamasın diye. Onların bu özelliği bize de geçmiş. Biz de benim iş seyahatlerim dışında gece bir yere gitmeyiz.

Ben gitsem bile Betül hanım evdedir. Anne baba yokken çocuklar nasıl ders çalışsınlar? Zaten tanıdıklardan çok gezenler vardı ve onların çocukları okumadı. Annemle babam evdeki televizyonu bile açmazlardı, çocukların aklı kalır, dikkati dağılır diye.

“GEÇENLERDE BİR FİLMDE DÜĞÜN ARABAMIZIN BENZERİNİ GÖRDÜK”

Ben eşimle ve çocuklarımla film seyretmeyi seviyorum. Eşimle eski İstanbul’da geçen filmleri seyrederek çok eğleniyoruz. İstanbul’un değişen semtlerini ya da değişen adetleri konuşuyoruz. Mesela geçenlerde eşim bir filmde düğün arabamızın bir benzerini gördü!

Zamanında annemin olduğu gibi bugün de eşimin sağduyuyla yaptığı tavsiyelerden çok fayda görmüşümdür. Çocuklarımızı yani geleceğimizi yetiştirmek konusundaki fedakarlıkları için ise kendisine müteşekkirim. Kendisinin pedagog olmasının sadece çocuklarımızın değil hepimizin kişisel gelişimine katkı yaptığını görebiliyorum.

Annemi anımsayınca geçmişe gittim, nelerden bahsettim. Velhasıl bugün anneler günü ve annemi çok özlüyorum. Allah Rahmet Eylesin.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram