‘Meşruluğunu kaybeden sistem, kendi içinden çatlamaya başladı’

KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır: Sedat Peker’in geçen haftaki açıklamalarına bak. Sistemin kalbinden. Ya da kripto para vurgunu meselesi...Hepimiz biliyoruz ki 24 yaşında, lise terk bir çocuk siyasetten, güvenlik güçlerinden ya da yargıdan ortakları, koruyucuları olmadan bu kadar vurgunu kendi başına tasarlamış ve yürütmüş olamaz.

KRONOS 11 Mayıs 2021 GÜNDEM

Suç örgütü elebaşısı Sedat Peker, ifşa videolarının dördüncüsünü yayınladı

Suç örgütü elebaşısı Sedat Peker’in iktidarı hedef alan açıklamaları ile Ruhsar Pekcan’ın Ticaret Bakanlığı döneminde kendi bakanlığına dezenfektan sattığının ortaya çıkmasını yorumlayan KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, “Sitem kendi içinde, toplumun gözündeki meşruiyetini de kaybediyor bir yandan. O meşruiyet kaybından dolayı içerideki aktörler arasında da Sedat Peker ya da Ruhsar Pekcan meselesi de bence öyle. Bunların her ikisinde de dışarıdan bir basın mensubu bütün bunları ortaya çıkarmış değil ki içeriden bütün bu belgeler, ifşalar çıkıyor. Hani kökler o kadar güçlendi ki saksıyı içeriden de patlatacak” değerlendirmesini yaptı.

‘HER GÜN YENİ BİR BELGE, YENİ BİR OLAY’ 

“Sistem kendi içinden çatlamaya başladı” diyen Ağırdır’ın konuyla ilgili tespitleri şöyle: “Teker teker her gün yeni bir belge, yeni bir olay çıkıyor. Ya da pandemi ve 17 gün kapanma dendi ama devlet diyemiyor ki ‘17 gün boyunca gelir garantili işlerde mücbir sebep hakkımı kullandım ve bu geliri ödemeyeceğim’ diyemiyor. Kendi yurttaşına, esnafına, yoksul ailesine, vermediği parayı o köprülerin, yolların işletmeci şirketlerine ödeyecek.

KUTUPLAŞTIRMA, AYRIŞTIRMA, ÖTEKİLEŞTİRME…

T24’te Murat Sabuncu’nun hazırladığı “Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?” serisinin konuğu olan Ağırdır,  kutuplaşma, ayrışma ve ötekileştirme siyasetinin yarattığı problemlere dikkat çekti:

‘BEKLENEN SENTEZ OLMADI’ 

“Ortak duyguyu kaybettik. Ortak ufku da kaybettik. Empatiyi de kaybettik. Duygudaşlığı kaybediyoruz. Göçle metropollere, o mekânsal tanımını bildiğimiz geleneksel kent tanımları dışında olan çok geniş metropollere yığılma, tanış olmadığımız bir evrende yaşıyor olma hali. Normali böyle bir süreçte, Sanayi Toplum Teorisi de böyle varsayar, bu bir araya geliş, temas, karşılaşma farklılıkların kimliklerin karşılaşması bir sentez üretecek. Ama bizde böyle olmadı. Beklenen o sentez yerine tam tersine ötekileştirmenin, ayrışmaların, savrulmanın giderek de siyasileşme sürecine bağlı olarak da bir aşamadan sonra kutuplaşmanın hakim olduğu bir hayata döndük.


 

‘ORTAK UFUK VE ORTAK DUYGUYU KAYBETTİK’

Türkiye toplumu savruk bir modernleşme yaşıyor. Bunun sebebi bu ötekileştirmeler ve aynı zamanda da her kümenin kendi iyi, doğru, güzel tanımlarının ayrı olması. Ayrı değer setleri üzerinden yaşanıyor olması. O zaman da ortak ufku ve ortak duyguyu kaybettik. Ortak duygular da yok, ortak heyecanlar da yok. Türkiye toplumunun şu an en önemli ihtiyacının ortak heyecan, ortak ufuk, ortak başarı olduğunu sanıyorum.

‘KUTUPLAŞMA EKSİLMEDİR’ 

Bu ortak alanları genişletemezsek de bu ayrı gayrılıkların azalma anlamıma geldiğini, her bir küme için, her bir kültürel kimlik için, her bir siyasi kimlik için sofamızdaki yemek çeşidinin de azalması, dilimizdeki şarkıların, türkülerin de azalması… Çünkü bu kutuplaşma eksilmedir sonuç olarak. Çoğalmak yerine her kutup kendi içine büzülerek giderek eksiliyor.”

 

 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram