Tarım üreticisi her geçen gün artan maliyetler karşısında ezilirken ürettiğini de değerinde satamıyor. Birçok çiftçi borç içinde.
Bugün Dünya Çiftçiler Günü. Türkiye’deki çiftçinin hali ise perişan. Kullandığı mazota, gübreye zam üstüne zam gelirken, ürettiğini değerinde satamıyor, desteklerden yararlanamıyor. Birçok çiftçi borç içerisinde. Traktörüne bile haciz gelen çiftçiler var. Tarım arazileri ipotekli.
Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre; çiftçinin kullandığı mazotun, gübrenin fiyatı sürekli artıyor. Öyle ki bu yıl çiftçi gübre bile atamadı. Artan maliyetler ve ürünün para etmemesi nedeniyle çiftçi alandan çekiliyor. Ziraat Mühendisleri Odası’ndan (ZMO) alınan bilgiye göre, son 10 yılda çiftçinin ekmekten vazgeçtiği alan miktarı 4.2 milyon hektara ulaştı. Çekilen çiftçi bir daha geri dönmüyor.
ÇİFTÇİNİN 255 MİLYAR TL BORCU VAR
Çiftçilerin bankalara 192, tarım kredi kooperatiflerine 13, tüccar başta olmak üzere özel sektöre de 50 milyar TL olmak üzeri toplam 255 milyar TL borcu var. Ayrıca son bir yılda kısa vadeli borçlar yüzde 58 arttı. Bu da çiftçinin borcunu ancak yeni borçla kapattığını gösteriyor.
2.5 MİLYON ÇİFTÇİ DESTEK ALMIYOR
Güvenceli çiftçi sayısı bir yılda yüzde 13.2 azaldı. Türkiye’deki toplam çiftçi sayısında da belirsizlik var. Ziraat odalarına kayıtlı 4.5-5 milyon civarında çiftçi bulunuyor. Bunun sadece 495 bini primini ödeyebiliyor. Desteklerden yararlanabilmek için çiftçi kayıt sisteminde olmak gerekiyor. Yararlanabilen çiftçi sayısı ise 2 milyon civarında. Bu da geriye kalan 2.5 milyon çiftçinin destek alamadığını ortaya koyuyor.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
ALIM GARANTİSİ İSTİYOR
Çiftçi taban fiyatların gerçek maliyetler üzerine yüzde 20 kâr payı ile açıklanmasını istiyor. Ancak bu hiç gerçekleşmiyor. Örneğin ekmeklik buğdayda alım fiyatı ton başına 2 bin 250 TL olarak açıklandı. Oysa şu anda yurtdışından 6 bin 300 liraya buğday alınıyor. Çiftçi alım garantisi de talep ediyor. Tarım Yasası’na göre tarımsal destekleme için bütçeden ayrılacak kaynağın gayrisafi milli hasılanın en az yüzde 1’i düzeyinde olması gerekiyor. Ancak bu da hiçbir zaman gerçekleşmedi.