Mansur Yavaş ne diyor, ne demiyor?

Cumhurbaşkanlığı adaylığı için ismi öne çıkan Mansur Yavaş’ın Kürtler, mülteciler, KHK'lılar ya da insan hakları ile ilgili düşüncelerini bilen var mı? Muhtemelen yok, çünkü Yavaş bilinçli bir stratejiyle bu sorulara muhatap olmamayı başararak korunaklı bir alanda kaldı. Peki nereye kadar?

SÜLEYMAN ÖZKAYA 16 Nisan 2022 HABER ANALİZ

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş (FOTOĞRAF: ADEM ALTAN/AFP)

Ankara’dan bir süredir bürokrasinin AKP sonrası için hazırlık yaptığı yönünde haberler geliyor. Siyaseti yakından takip edenler Ankara bürokrasinin siyasi havayı en iyi koklayan kişiler olduğunu bilir. Bürokrasi güç ne taraftaysa oraya doğru kayar.

Siyaset yorumcularına göre yargı ve güvenlik bürokrasinin sonuna kadar Erdoğan’ın yanında olacağı varsayılıyordu. Ancak bu durumun hiç tahmin edildiği gibi olmadığı geçtiğimiz günlerde ortaya çıktı. Özellikle emniyet bürokrasinin bir süredir İYİ Parti çevreleriyle iletişimini artırdığı iddiası Ankara kulislerinde dolaşmaya başladı. İYİ Parti’ye yamanmaya çalışan bürokratların Ülkücü kökenli olduğunu düşünülerek bu hareketlenme önemli bulunmamıştı. Bu bürokratların AKP-MHP ortaklığının kirli işlerine bulaştığı, iktidar değişiminde yargılanmadan kurtulmak için İYİ Parti ile temaslarını artırdığı şeklinde yorumlanmıştı.

HER SÖZÜ EMİR KABUL EDEN YARGITAY’DAN ‘MAN ADASI’ BELGELERİNİ KABUL EDEN YARGITAY’A…

Son gelişme sadece Emniyet bürokrasinin değil yargı mensuplarının da kendilerini iktidar değişikliğine göre konumlandırmaya çalıştıklarını ortaya koydu. Erdoğan, 2014 yılındaki Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimi sonrasında üst yargı organlarına atanan üyelerin tamamını tek tek seçti. 15 Temmuz sonrası Yargıtay ve Danıştay’ın tamamı yandaş yargı mensuplarının kontrolüne geçti. Aralarında Ulusalcı ve Ülkücü bazı isimler eklendi. Bu  isimler genel liste içerisinde küçük bir oran oluşturuyor. Yargıtay bu süreç içerisinde hukuk yerine Saray’ın taleplerini yerine getirdi. Özellikle terörle mücadele kanununun istediği şekilde yorumlayarak binlerce insanın terör örgütü üyesi ilan edilmesini sağladı. Peki, Erdoğan’ın ağzından çıkan her sözü emir telakki ederek yerine getiren Yargıtay’a bir anda ne oldu da Man Adası belgelerinin doğruluğunu kabul etti? Bu sorunun cevabı iktidar ortaklarının seçimden zaferle çıkma ihtimalinin kalmamasında aranıyor. Yargının yeni iktidarla birlikte tamamen tasfiye olmamak için yeniden konumlanmaya başlaması sürpriz olmaz…

Yargıtay almış olduğu kararla Erdoğan ailesinin hesabına milyonlarca dolar paranın geçtiğini onaylamış oldu. Zamanı gelince o paraların neyin karşılığı olduğunu da öğrenme imkanımız olur. Bu saatten sonra özellikle güvenlik bürokrasi, MİT ve Yargı üzerinden iktidarın hoşuna gitmeyecek konuların gündeme gelmesini ve ‘can sıkan’ yargı kararlarının alınmasını bekleyebiliriz. Ancak AKP-MHP-Vatan Partisi iktidarının gidici olduğunu gören sadece bürokrasi değil.

AKP’LİLERİN DİLİNE YANSIDI

İktidarlarının ellerinin arasında gittiğini görenlerin başında AKP sözcüleri geliyor. Anket sonuçları ve ülkenin içinde bulunduğu durum dikkate alındığında Erdoğan’ın yeniden seçilmesi çok zor. Bu durum Erdoğan ve AKP sözcülerinin söylemlerine yansıdı. AKP sözcüleri, her açıklamada veya konuşmada bu kaybetme stresiyle hatalar yapıyorlar. AKP sözcüleri eskiden konuşmalarında hatalar yaparlardı ancak son dönemde bu sayının hızla artmasını kaybetme psikolojisine bağlamak mümkün. “Erdoğan giderse ne olacak?”, “Erdoğan olmazsa şunlar olur muydu?” veya “6’lı masa gelirse şunları kaldırır, şunları engeller” tarzı söylemleri kaybetmeyi kanıksadıklarının işaretleri.

ERDOĞAN’IN GREV KIRICISI KİM?

Başkanlık sistemine geçilmesiyle birlikte yüzde 1 oy alan partilerin önemi arttı. Bunu gören siyasetçiler ardı ardına yeni partiler kurmaya başladı. Bu partilerin büyük çoğunluğu Millet İttifakı’nın tabanına hitap ediyor. Bu partiler kısacası muhalefetten oy koparmak için kuruldu. Bu partilerin durumu Amerika’da 1929 ekonomik krizi sonrasında artan işçi grevlerini sonlandırmak amacıyla patronlar tarafından kiralanan grev kırıcılarını akla getiriyor. Grev kırıcılar, grevleri sona erdirmek amacıyla akla gelebilecek tüm hileleri ve zorbalığı yaptılar. Gerektiğinde katil bile oldular. Erdoğan’ın muhalefet blokunu dağıtmak amacıyla grev kırıcı rolünü üstlenen siyasi parti hangisi? Yoksa Erdoğan’ın tek grev kırıcısı yerine birbirlerinden habersiz çok sayıda grev kırıcısı mı var?

MANSUR YAVAŞ’IN ADAYLIK STRATEJİSİ

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, başkan seçildikten sonra günlük siyasi konulardan çok belediye işlerine yoğunlaştı, hizmetleriyle gündeme gelmeyi tercih etti. Gerçekten Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına yönelik hiç bir stratejisi yok mu? Yoksa strateji kendi işine odaklanan belediye başkanı görüntüsü üzerine mi kurgulandı? Ben ikinci şıkkın tercih edildiğini düşünenlerdenim.

Yavaş’ın iletişim ekibi İmamoğlu’nun dışarıya açık imajının tam tersi bir iletişim stratejisini tercih etti. Yavaş’ın küçük bir park açılışını bile ulusal çapta medyada yer bulmasını sağladılar. Kısacası gazetelerin yerel haber sayfalarında kalacak türden haberleri ulusal sayfalara taşıdılar. Mansur Yavaş’ın işine odaklanan belediye başkanı görüntüsünün ardında hep Cumhurbaşkanlığı düşüncesi vardı. ‘Ben belediye başkanlığından memnunun’ açıklaması bile bu stratejinin ürünü.

Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’ın adaylık açıklamasını önceden haber alıp ön alma girişimi de bu stratejiyi kurgulayanların gelişmeleri ne kadar yakından takip ettiğiyle ilgili. İmamoğlu ne kadar adaylığa hevesli ise Mansur Yavaş da o kadar hevesli. Sadece uyguladıkları iletişim stratejisinin farklılığından kaynaklanan farklı algılama durumu söz konusu.

Mansur Yavaş’ın bu stratejisi ülkenin gündemindeki önemli konularla ilgili sorularla muhatap olmasını engelledi. Mansur Yavaş’ın Kürtler, mülteciler, Aleviler, KHK’lılar, insan hakları, seçilmişlerin dokunulmazlıklarının kaldırılması, Osman Kavala gibi simge isimler ve belediyelere kayyım atanması gibi “cıss” konularında ne düşündüğünü biliyor muyuz? Hayır. Ülkenin önemli konularıyla ilgili sorulara muhatap olmadığı için yıpranması söz konusu olmadı.

Belki de bu nedenle Yavaş, Erdoğan’ın (ve onun tüm iletişim ekibinin, bürokrasinin, yargısının, bakanlarının) hedefinde değil. Hayati meselelerdeki düşüncelerini açıkça paylaşsa, muhtemelen 35-40 yıl önceki konuşmaları dahi bulunup piyasaya sürülürdü.

Yavaş’ın stratejisi şimdilik kendisini güçlü bir konumda tutuyor. Ancak iş ciddiye bindiğinde, ülkenin yakıcı sorunlarıyla yüzleştiğinde ne yapacağı, nasıl hareket edeceği merak konusu.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram