Bunları yayınlarsanız bizi buradan atarlar: 18 m2’de 10 yıl nasıl yaşanır?

Gazetecilerin girmesi yasak olan konteyner alanında henüz birkaç kare fotoğraf çekmişken, “Fotoğraf çekmek yasak” diyen yüksekçe bir ses işitiyoruz. Alanı terk etmek üzereyken ‘yasak müdahalesinden’ tedirginleşen kadınlardan biri yanımıza yaklaşarak “Şimdi bunlar yayınlanırsa, bizi buradan atarlar” diyor.

ÖZLEM ERGUN 09 Şubat 2024 KRONOS ÖZEL

Hatay Valisi Mustafa Masatlı’nın açıklamalarına göre Hatay’da adına ‘kent’ denilen 175 konteyner alanında 187 bin 216 kişi yaşamaya uğraşıyor. ‘Yaraları sarıyoruz’ diye anlatılan ve Masatlı’nın battaniye, yatak, nefresim takımı tahsisi yapıldığını söylediği konteyner alanlarından birindeyiz. AFAD’ın kurduğu ve gazetecilerin girmesi yasak olan bu alanlardan birine bir şekilde girebildikten sonra evlerden birinde misafir ediliyoruz.

21 m2 kare olarak tasarlanmış bu yapıların çoğunda çocuklu aileler kalıyor. Çocuk sayısını ortalama iki diye kabul edersek bu 21 m2’de en az 4 kişi barınmak zorunda. ‘Barınmak’ diyoruz çünkü sadece 2,5 m. yüksekliğindeki bu mekanlarda yaşamak pek mümkün görünmüyor. Mutfak diye üç karışlık bir tezgahın olduğu odada kadınlar yemek yapmaya, çocuklar ders çalışmaya uğraşırken bir yandan da televizyon seyrediliyor. Gündüz erkeklerin dışarıda ya da işte olduğu saatlerde konteyner alanında daha çok kadınlar ve çocuklar var. Komşu, akraba gibi gidecek kimselerinin kalmadığını söyleyen kadınlardan aylardır bu alanın dışına hiç çıkamamış olanlar var. İçlerinden biri “6 ay oldu tek bir kez eltime kadar gittim” diyor.

Zaten ulaşım da büyük sorun çünkü çoğunlukla kentin çeperlerine ve tarım arazilerine yapılmış konteyner alanlarına özel araç olmadan ulaşmak neredeyse imkansız. Antakya merkezde de durum farklı değil, toplu taşıma o kadar sınırlı ve yetersiz ki yol kenarlarında otostop çeken insanlar çoktan kentin normallerinden biri haline gelmiş.

‘ŞİMDİ BUNLAR YAYINLANIRSA, BİZİ BURADAN ATARLAR’

Eşlerinin ne iş yaptığını sorduğumuz kadınlardan ‘aylıkçı’ yanıtını alıyoruz yani asgari ücretli… Bazısı onu bile alamadıklarını söylüyor ama yine de ‘çok şükür’ diyorlar. Burada her en çok duyduğumuz kelime herhalde ‘çok şükür’:

-Küçük, sığamıyoruz ama çok şükür…
-Zor oluyor ama ne yapalım buna da şükür…
-Çatı akıyor ama hiç yoktan iyidir yine de şükür…

Kadınlar buraya 6 ay önce yerleştirildiklerini söylüyor ve ‘kalıcı konutlara ne zaman geçileceği ile ilgili sorumuza bazıları ‘bilmiyoruz’ derken, bir diğeri 5 yıl yanıtını veriyor çünkü yetkililer oraya gitmiş ve 5 yıl sonra kalıcı konutlara geçebileceklerini söylemiş.

Konteyner alanında henüz birkaç kare fotoğraf çekmişken, “Fotoğraf çekmek yasak, ne yapıyorsunuz?” diyen yüksekçe bir ses işitiyoruz. “Siz kimsiniz?” diye sorduğumuzda, “Burada kalıyorum, fotoğraf yasak” yanıtını alıyoruz.

‘Yasakları’ hatırlatan kaymakamlık görevlilerinden önce oranın bir sığınmacısı oluyor maalesef. Alanı terk etmek üzereyken ‘yasak müdahalesinden’ tedirginleşen kadınlardan biri yanımıza yaklaşarak “Şimdi bunlar yayınlanırsa, bizi buradan atarlar” diyor.

Kapısındaki güvenlikler ve yasaklarıyla bir tür nizamiye duygusu veren bu yere başlarını sokmak zorunda kalmış bu insanlar, konuştukları/ sıkıntılarını anlattıkları için çoluk çocuk sığıştıkları bu 21 m2’lerden atılma korkusu yaşıyor. Ortalarda pek kimselerin görünmediği, ‘yaşamıyor’ duygusu veren bu yerden yoksulluğun/çaresizliğin boyutlarına bir kez daha tanık olmuş olarak ayrılıyoruz.

‘KONTEYNER ŞİMDİ LÜKSMÜŞ GİBİ GELİYOR’

Tüm bu tabloyu konuştuğumuz TMOBB Şehir Plancıları Odası Hatay İl Temsilcisi Serkan Koç, “İnsanlar geçen sene bu zamanlar açıkta kalmıştı, sığınacak hiçbir yerleri yoktu, geçip bir çatının atında bile duramıyorduk. Zamanla imkanı olanlar şehri terk etti, edemeyenler önce çadıra geçti şimdi de konteynerdeler. Burada yaşayan insana konteyner şimdi bir lüksmüş gibi geliyor ama bizlerin hak ettiği yaşam alanları bunlar değil. Yetkililer, depremin üzerinden 1 yıl geçmişken daha nitelikli barınma alanları oluşturulabilmeliydi” diyor.

Konteynerlerin ‘geçici barınma yapıları’ olduğunu hatırlatan Koç, şimdi en önemli konunun bu geçici barınmanın süresi olduğunu söylüyor. Konteyner sığınmacılarına, kalıcı konutlara 5 yıl sonra geçecekleri söylense de, Koç bu iddiayı gerçekçi bulmuyor:

‘KALICI KONUTLARA GEÇMEK EN AZ 10 YIL SÜRECEK’

“Geçici barınmayı tarihlememiz gerek. Hatay’da 200 bine yakın vatandaşımız bu konteynerlerde barınıyor. Bunların hemen tamamı da 18 m2’lik niteliksiz alanlar. Kendine ait banyosu/tuvaleti olmayan konteyner alanları var. Yılda 30 bin konut üretsek, Hatay’da ihtiyaç duyduğumuz yapı stoğunu 10 yılda tamamlayabiliyoruz. 10 yılı iyimser bir süre olarak söylüyoruz. İnsanlar bu 10 yılda 18 m2 alanda yaşamlarını nasıl sürdürebilir? En az 1 çocuklu bir aileyi düşünün ki çocuk sayısı çok daha fazla. Bu insanlar 18 m2’de 10 yıl nasıl yaşarlar?”

‘TARİHİ KÜLTÜR VARLIKLARIMIZA MOLOZ MUAMELESİ YAPILDI’

Peki, iktidarın ‘kent’ dediği bu ‘geçici barınma alanları’ kent midir gerçekten? Konteynerden ‘kent’ olur mu?

“Bir kenti sadece barınmayla anmak yanlış olur. Kentin pek çok dinamiği var, barınma da bunun bir parçası. Ulaşım, altyapı, sosyal alanlar, ibadethaneler, kamu binaları, sanat mekanları… Kent bunların toplamıyla kent olur” diyen Koç, o dinamiklerin en kıymetlilerinden olan tarihi kültür varlıklarına reva görüleni ise şöyle anlatıyor:

“Tarihi kültür varlıklarımıza moloz muamelesi yapıldı. Bu alanlara kepçelerle dozerlerle girdiler, kamyonlara yükleyip götürdüler. Yerine yapılacak olan ise bu yapıların kötü birer taklidi olacak maalesef. “

‘KENT PARÇACI BİR ANLAYIŞLA KURGULANIYOR’

Depremden önceki kent imar planlarının halen geçerli olduğunu söyleyen Koç, kentin bir kez daha parçacı bir anlayışla kurgulanmaya çalışıldığına dikkat çekiyor:

“Bakanlığın yaptığı uygulamalara bakarsanız kent merkezinde bir bölgeyi SİT alanı diğer bir bölgeyi rezerv alanı ilan ettiler. Bir de dağ eteğindeki Dikmece ve Güldere’de Cumhurbaşkanlığı kararıyla acele kamulaştırma yaptılar. Merkezi yönetimin yanında yerel yönetime de bakmamız gerekiyor. Meslek örgütleri olarak imar planına yönelik itirazlarımız oy birliği ile reddedildi. Bu kent çok büyük bir yıkım yaşamış ve şimdi bu yapılanı anlamak mümkün değil. “

‘AĞAÇ KESEN BU VAKIF ŞEHRİMİZİ İNŞA EDECEK, DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ?’

Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı Nilgün Karasu ise bakanlığın ‘Antakya ve Defne ilçelerinin kent tasarımını yapsın’ diye görevlendirdiği Türk Tasarım Vakfı’na dikkat çekiyor:

“Bir gün Atatürk parkında ağaç kesimi yapıldığını öğrenince koşup gittik. Atatürk Parkı şu an şehrimizde kalmış tek yeşil alan. Havuzlu Bahçe denilen bölümde 40-50 yaşlarında 30 ağacın kesildiğini gördük ve parkta iş makineleri vardı. Tepki göreceklerini düşündükleri için ağaçları sabahın 5’inde kesmişler. Düşünebiliyor musunuz bu Türk Tasarım Vakfı bizim şehrimizi yeniden inşa edecek kurum.”
Kente ilişkin kararların halkla, kentin dinamiğini oluşturan kurumlarla birlikte verilmesi gerektiğini söyleyen Nilgün Karasu, iktidarın ‘halka rağmen’ tutumuna ilişkin gözlemini ise şöyle aktarıyor:

‘ŞEHRE İLİŞKİN KARARLARDA SÖZ SAHİBİ OLMALIYIZ’

“Belirli aralıklarla toplantılar düzenleniyor. En son Çevre ve Şehircilik Bakanı ile Kültür Bakanı geldi. Muhtarlar, STK’lar derken onlarca insanı topladılar, kente ilişkin projelerini anlattılar ama bizlerin sorduğu hiçbir soruya yanıt veremediler. Toplantıları da prosedür gereği yapıyorlar zaten. Ve alınan karların hiç biri de halkın yararına olmadı. Oysa halka rağmen bir şey yapılmamalı; kentin meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve uzmanları var. Kente dair kararlar bu dinamiklerle istişare edilerek verilmeli. Çünkü dışarıdan gelen insan buranın doğasını, kültürünü bilemez burada yaşayan bizlersek karaları da bizlerin vermesi gerekiyor.”

Depremin yıktığı Hatay, yeniden inşa sürecinde kendi dinamikleriyle kendi göbeğini kendi keserek hayata tutunmaya çalışıyor. Merkezi ve yerel yönetimlere güvenin kalmadığı Hatay’da meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve bunlardan oluşan platformların ortaya koyduğu dayanışma ise muazzam. Tıpkı kentin bütününde olduğu gibi…

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram