Kitap yasakları…*

"F noktasından G noktasına" ifadesinin geçtiği bir sorunun yer aldığı matematik kitabının (Fethullah Gülen'in baş harflerini içerdiği için) yasaklanması gibi saçma sansür olayları yaşandı. Bunlar kulağa gerçek dışı ve gülünç gelebilir, ne yazık ki değil.

CAN BAHADIR YÜCE 15 Şubat 2022 GÖRÜŞ

Pulitzer ödüllü çizgi roman Maus’un Tennessee’deki bir okulda oybirliğiyle yasaklanmasından sonra sansür bir kez daha tartışılıyor. Kitap yasaklamalar, Amerikan Kütüphaneler Birliği’ne göre, son dalgayla birlikte en yüksek düzeyine ulaştı. Bütün bunlar son yıllarda Türkiye’de yaşananları hatırlatıyor.

Türkiye’deki en saçma yasaklardan biri “Pennsylvania” sözcüğüyle ilgiliydi. 2016-2019 arasında Türkiye’de 300 binden fazla kitap imha edildi. Bu rakamı eski milli eğitim bakanı gururla açıklamıştı. Ayrıca 2 milyon civarında ders kitabı yok edilip yeniden basıldı. Aralarında Pennsylvania eyaletine atıfta bulunduğu için yasaklanan bir 6. sınıf ders kitabı da vardı. (Kitapta “Pensilvanya” kelimesi James Michener’in bir yazısında geçiyordu.) “Pensilvanya” epeydir Türkiye siyasetinde kutuplaştırıcı bir sözcük, çünkü cumhurbaşkanının baş düşmanı olarak gördüğü Fethullah Gülen bu eyalette yaşıyor.

Erdoğan rejimi 2016’daki başarısız askeri darbeyi kışkırtmakla suçladığı Gülen’in darbeyi tasarladığına ilişkin kanıt sunamadı. Cumhurbaşkanı, halka açık konuşmalarında Gülen’in adını asla anmıyor ve ona “Pensilvanya” diye atıfta bulunuyor. Bu yüzden söz konusu kelime, Türkiye’deki siyasi söylemin ve sansür gerekçesinin bir parçası haline geldi. Herhalde Pennsylvania’da yaşayan çoğu kişi, eyaletlerinin başka ülkede “sakıncalı” olduğundan habersizdir.

“F noktasından G noktasına” ifadesinin yer aldığı bir matematik kitabının (Fethullah Gülen’in baş harflerini içerdiği için) yasaklanması gibi daha saçma sansür olayları da yaşandı. Bunlar kulağa gerçek dışı ve gülünç gelebilir, ne yazık ki gerçek ve tehlikeli. 

Romanları, çizgi romanları veya ders kitaplarını yasaklamak bir toplum için iyiye işaret değil. Otoriter eğilimleri, baskıcılığı, zalimliği ve empati eksikliğini gösterir. Sansür tarihin yanlış tarafına aittir. Ancak sansüre karşı dururken tarihin doğru tarafında olmanın tesellisi sorunlarımızı çözmeyecek. Asıl tehlikenin nerede yattığını anlamamız gerekiyor. 

Bütün mesele sansürün sıradan hale gelmesiyle ilgili—toplum sansüre bir kez alışınca otosansüre ve daha fazla baskıya yol açılır. Ve bu, tek bir kitapla başlar: Gerekçe ister ırkçılık, ister antisemitizm, ister çocukları cinsel içerikli materyalden korumak olsun, kitap yasaklamak bir korku iklimi yaratır.

Türkiye’de hükümet kitap imha etmekle meşgulken, insanlar kitaplarını korkudan kendileri çöpe atıyordu. Sansür böyle işler. Basılı kitabı yasaklamak dijital çağda pratik olarak yararsız olsa da, merakı kamçılasa da (Maus kısa sürede en çok satan kitap oldu), yasaklar hâlâ temel bir sorun, çünkü yasaklama eylemi norma dönüşebilir. 

Kitap yasakları Amerika’da elbette yeni değil. Benzer tartışmalar uzun süredir okul yönetim kurulu toplantılarının bir parçasıydı. Gelgelelim, bu yeni dalga farklı görünüyor – yasaklama girişimleri artık daha organize, daha siyasi ve kutuplaştırıcı. Yeni normal bu olursa, siyaset kültürü değersizleştirecektir.

Zor konuları içeren kitapları yasaklamak gençleri korumak değildir. Bir akademisyen olarak, çetin sorunlara ilişkin kitapların verimli tartışmayı kolaylaştırdığını biliyorum. Genç okurlar eleştirel düşünmeyi kitaplardan öğrenebilirler. Farklı bakış açıları hakkında bilgi edinmek zihin açar. 

Kitap yasaklamak, düşünsel gerileyişin ve özgüven eksikliğinin göstergesidir. Bu bir eşik—toplumun çoğunluğu tarafından onaylanır ve sıradan görülürse anti-entelektüalizm güçlenecektir. Bu da bizi karanlık bir dönemin beklediği anlamına gelir. 

Ve her şey tek kitapla başlar.

 

* Bu yazının İngilizce orijinali Penn Live’da yayımlanmıştır.

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com