KHK’lı yüzbaşının annesi ve babası göçük altında hayatını kaybetti

15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili Kara Harp Okulu davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan ve 7 yıldır cezaevinde tutulan KHK'lı yüzbaşı Volkan Kençi'nin annesi ve babası hayvanlarına yem vermek için girdikleri ahırın çökmesi nedeniyle vefat etti. Volkan Keçni, 2017'de yaptığı savunmasında "Dedem İstiklal, babam Kore gazisidir." demişti.

KRONOS 31 Mayıs 2023 GÜNDEM

Kençi ailesinin Kars'ın Hacıhalil köyündeki ahırı aşırı yağış sonrasında çöktü.

Kars merkezine 15 kilometre uzaklıktaki 200 nüfuzlu Hacıhalil köyünde Kençi ailesinin evlerinin yanındaki toprak damlı ahır, son bir haftadır bölgede etkili olan yağışlar nedeniyle çöktü. Bu sırada ineklerine yem vermek için ahırda bulunan annesi Yeter Kençi (82) ve babası Bey Kençi (84) enkaz altında kaldı.

DHA’nın bildirdiğine göre, çevredekilerin ihbarıyla olay yerine gelen jandarma, AFAD ve 112 Sağlık ekipleri Kençi çiftinin cansız bedenlerine ulaştı. Kençi çiftinin cenazeleri otopsi yapılmak üzere ambulansla Kars Harakani Devlet Hastanesi’ne götürüldü.

Hacıhalil köyü muhtarı Hasan Karslı, “Kençi çifti ahırdaki havanlarına yem verirken toprağın ağırlaşması sonucu çökmüş ve bu sırada ikisi toprak altında kalmış. Çok üzgünüz. Çiftin 7 çocuğu var ama hepsi başka illerde yaşıyor” diye konuştu.

CENAZEYE KATILMASINA İZİN VERİLMEDİ

Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuklu olan Volkan Kençi’nin 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili Kara Harp Okulu davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldığı öğrenildi. Yargıtay, Kençi ile birlikte aynı davada yargılanan 63 kişiye verilen müebbet hapis cezalarını Şubat 2020’de onadı. Volkan Kençi’nin, anne ve babasının cenazesine, aldığı ceza nedeniyle katılmasına izin verilmediği belirtildi.

“DEDEM İSTİKLAL, BABAM KORE GAZİSİDİR”

2004 yılında Kara Harp Okulu’ndan mezun olan ve 22 Kasım 2016’da ihraç edilen Volkan Kençi, 15 Temmuz günü Kara Harp Okul öğrenci bölük komutanı olarak görev yapıyordu.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yargılanan Volkan Kençi, Mayıs 2017’de yaptığı savunmasında, “Ben Kars’ın bir köyünde yaşayan 76 ve 79 yaşlarındaki fakir bir çiftçi ailesinin çocuğuyum. Hiçbir siyasi ya da nüfuslu tanıdığım yok. 10 aydır eşim ve çocuğumla sesimizi duyurabileceğimiz hiçbir yer bulamadık. Bu yüzden şimdi söyleyeceklerimi söyleyebileceğim tek yer burası. Dedem İstiklal Gazisidir. Kurtuluş Savaşı döneminde vatan elden gidiyor, ya gidip kurtarmalı ya da bu uğurda ölmeli diyerek gidip Mustafa Kemal Atatürk’ün askerlerinden biri olmuş, 4yılsonra da tüm umutların kesildiği bir anda geri dönmüş. İstiklal Madalyası verilmiş bir vatanseverdir. Babam da Kore Gazisidir. Gurur duyduğum ceddimden kaynaklı olarak küçüklüğümden beri hayalim olan askerlik mesleğini severek girdim. 8 yıllık askeri okul eğitim ve öğretimim ve 1 yıllık sınıf okul eğitimim devamında 11 yıl TSK’nın çeşitli birliklerinde görev yaptım. 11 yılın 6.5 yılını batıdaki çeşitli birliklerde mesai mefhumu gözetmeden her türlü fedakarlıklarla çalıştım.” dedi.

KARA HARP OKULU BÖLÜK KOMUTANIYDI

Hakkında hakkındaki tüm suçlamaları reddeden Keçni, 16 Temmuz’da gözaltına alındıktan sonra maruz kaldığı fiziksel ve psikolojik işkenceleri mahkeme kayıtlarına geçti: “16 Temmuz’da daha Genelkurmay nizamiyesinde otobüse bindiğimde polis sırtıma, kafama cop ile vurarak TEM’e getirildim. TEM’in bahçesindeyken polislerce oluşturulmuş dayak koridorunda linç edilmek üzere sayısını bilmediğim polislerden dayak yedim. Yerde dakikalarca tekmelendim, burnum kırıldı, yüzüm gözüm kan revan içinde bütün kıyafetlerimin yırtık, her tarafım kanlı bir şekilde salona getirildim.

Zemini komple kana bulanmış mezbahaya dönen salonda polisler tarafından saatlerce ördek oturuşunda ve dizüstü pozisyonda bekletildim. Eşlerimizin artık bu polislere ganimet olduğu söylenerek elimizdeki alyanslarımız çıkartılıp yere atıldı. Günlerce uyutulmadık bunun için geceleri suyla, psikolojik işkenceyle veya copla vurarak uyandırıldık.

“GÜNLERCE FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK İŞKENCE GÖRDÜK”

2 günden sonra kişi başına günlük olarak 1 hamburger ekmeği, 1 küçük tereyağı verildi. Su ilk 2 gün için 3-4 kişiye 1pet şişe düşecek şekilde dağıtıldı. İlk 2 gün boyunca tuvalet yoktu, sonraki gün salon dışına seyyar 2 tane tuvalet kuruldu ancak su eksikliğinden ve yaklaşık 1000 kişi bulunan salon için bu tuvalet hijyenik değildi.

Bütün herkesin kıyafetleri ve eşyaları salonun giriş kapısının kenarındaki köşeye rastgele yığıldı. Benim üzerimde bulunan askeri kimliğim, kredi kartım, özel aracımın kontağı ve nöbetçi subay cep telefonum polisler tarafından bu yığının bulunduğu alana rastgele atıldı. Bu malzemelerimin hala nerede olduğunu bilmiyorum. İlk 23 gün spor salonunda sadece don ile bekletildik, daha sonra Guantanamo’daki mahkumları veya IŞİD’in kafa kesme ve diri diri yakma görüntülerindeki insanları hatırlatan turuncu tişört, siyah pantolon ve siyah kapalı terlik dağıtıldı. Bu psikolojik ve fiziki işkencelere 21 Temmuz öğlen vaktine kadar maruz kaldım.

21 Temmuz’da mahkemeye çıktım, tutuklanarak cezaevine konuldum. 10 aydır cezaevindeyim, ayda 2 kapalı görüş 2 kez de10’ar dakikalık telefon görüşmesi hakkımız var. 10 ayda toplam 4defa açık görüş yaptım. Zaman zaman değişse de 10 kişilik koğuşlarda 28-30 kişi kalıyoruz. Akademik olarak hiçbir sınava giremiyorum, eğitim-öğretim hakkım yok. Eğitim kitabı alamıyorum, İngilizce veya herhangi bir yabancı dil kitabı yasak. Bütün bu saydıklarıma rağmen esas sıkıntıyı eşim ve henüz 3yaşında olan çocuğum çekiyor. 22 Kasım’da bir KHK ile meslekten ihraç edildim. Neye mahsuben ne sebeple ihraç edildiğimi de bilmiyorum, fetö ile irtibatlı olduğuma dair en ufak bir delil olmadığı gibi bu yönde tarafıma yöneltilmiş bir iddia veya suçlama da yoktur.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com