İstifalar Lübnanlıların öfkesini dindirecek mi?

Beyrut'taki patlamanın ardından yükselen öfke dinmiyor Halk siyasetçileri kötü yönetimden sorumlu tutuyor. Bakanlar peş peşe istifa ediyor ancak, değişimin istifa veya erken seçimle gelmeyeceği açık. Çok mezhepli yapı ülkenin tüm kurumlarına yerleşmiş durumda.

KRONOS 10 Ağustos 2020 DÜNYA

Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta en az 160 kişinin hayatını kaybettiği patlamanın ardından halkın öfkesi protestoya dönüştü. Cumartesi günü düzenlenen eylemlerde güvenlik güçleri ve göstericiler çatıştı...Olaylarda bir polis memuru hayatını kaybetti; en az 100 kişi yaralandı...Beş bin kişinin yaralandığı; çok sayıda kişiden haber alınamazken binlercesini de evsiz bırakan patlamanın ardından aktivistler protesto çağrısında bulunmuştu.

Lübnan’ın başkenti Beyrut’un yarısını harabeye çeviren limandaki yıkıcı patlamadan beş gün sonra ülkede tam bir öfke hüküm sürüyor. Beyrut’ta binlerce kişi hükümetlerini protesto etmek için hafta sonu sokaklara çıktı. Göstericiler yöneticileri sadece patlama nedeniyle suçlamakla kalmıyor, aynı zamanda tamamen yetersiz kriz yönetiminden de şikâyet ediyorlar.

Ülkede sokağın baskısı o kadar arttı ki, Başbakan Hassan Diab harekete geçmek zorunda kaldı. Dün gece erken seçim ilan etti. Pazartesi günü ilgili bir yasa tasarısını parlamentoya sunmak istiyor. Dışişleri Bakanı Nassif Hitti’nin ardından Enformasyon Bakanı Manal Abdel Samed ve Çevre Bakanı Damianos Kattar istifalarını sundular. Son olarak Adalet Bakanı Marie-Claude Najem, Beyrut’taki patlama ve onu takiben meydana gelen protestolar gerekçesiyle istifasını sunduğunu açıkladı.

Peki, tüm bu istifalar Lübnanlıların öfkesini yatıştırmaya yetecek mi? Die Welt gazetesine konuşan Beyrut’taki Amerikan Üniversitesi’nden siyaset bilimci Makram Rabah “Hayır” diyor. Ona göre bu istifalar, daha çok öfke çekecek: “Çünkü sadece hükümetin istifa etmesini istemiyorlar, tüm siyasi sınıfın gitmesini istiyorlar. Bu sistem bu şekilde düzeltilemez.”

Ancak, Lübnan’da sistemin değişmesi çok kolay görünmüyor. Çok dinli Lübnan’ı iç savaştan beri çok mezhepli sistemle yönetiliyor. 1990 yılında savaşın bitmesinin ardından bütün din ve mezhepleri koruma altına alan geçici bir anayasa yürürlüğe konuldu. Anayasaya göre Devlet başkanının Hristiyan Maruni, Başbakanın Müslüman Sünni, Meclis Başkanının Müslüman Şii olması gerekiyor. Bu sistem nedeniyle devlet kurumlarında, güvenlik birimlerinde ve mecliste din ve mezheplere ayrılmış kotalar bulunuyor.

Ülkenin sorunlarının başında yolsuzluk geliyor. Geçen Ekim ayında binlerce kişi kötü yönetimi protesto etmek için sokaklara çıktığında, hükümet de istifa etti. Ancak, ülkedeki güç yapılarında hiçbir şey değişmedi.

Bu nedene siyaset bilimci Rabah, ülkede çok daha fazlasının yapılması gerektiğini söylüyor: “Yargıçlar da değiştirilmeli. Güvenlik güçlerinin de yenilenmesi gerekiyor.” Çünkü, Rabah yargı ve güvenlik alanında da iktidar oyunlarının güçlü olduğunu söylüyor.

Mezheplerin ağları, sendikalara ve meslek birliklerine kadar uzanıyor. Seçim sistemi bile yerleşik partilerin lehine tasarlanmış durumda. Örneğin, 2018’deki son parlamento seçiminde sadece bir bağımsız aday Meclis’e girebildi. Bu nedenle Rabah, seçim ilanını, sadece siyasi elitin zaman kazanma girişimi olarak görüyor: “Ben buna Voodoo- politikası diyorum. Hiçbir şeyi değiştirmeyecek, sadece insanları sakinleştirmesi gerekiyor. ” (KRONOS DÜNYA)

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com