Tarihçi Schick, Fahrettin Altun’u yazdı: Kötülüğün sıradanlığının kişileşmiş hali

Kapanan Şehir Üniversitesi’nin eski hocalarından tarihçi İrvin Cemil Schick, Fahrettin Altun için, “Şehir’den tanıyanlar sempatik, uyanık, çalışkan, samimi, eleştirel düşünebilen, ihtiraslı bir akademisyen olarak hatırlarlar; şimdilerde ise bu niteliklerden geriye sadece ihtiras kaldı” ifadesini kullandı.

KRONOS 08 Şubat 2021 GÜNDEM

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Boğaziçi Üniversitesi'ndeki eylemlerin nedeninin 'LGBTİ kulübünün kapatılması kararı' olduğunu ileri sürdü.

Ünlü tarihçi İrvin Cemil Schick, bianet.org sitesinde yayınlanan “AKP iktidarı ve Boğaziçi Üniversitesi’nin katli” başlıklı yazısında Şehir Üniversitesi döneminden tanıdığı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanan Melih Bulu’yu yazdı. Yazısında Altun’u, Alman filozofu Hannah Arendt’in “kötülüğün sıradanlığı” kavramı ile birlikte anan Schick, “Kötülüğün sıradanlığının kişileşmiş hali” dedi.

İrvin Cemil Schick, Alman filozofu Hannah Arendt’in Kötülüğün Sıradanlığı kitabında, saklandığı Arjantin’den kaçırılıp İsrail’e götürülen, yüzbinlerce Yahudinin temerküz kamplarına taşınıp imha edilmesinden sorumlu olan Nazi yarbayı Adolf Eichmann’ın mahkemesini anlattığını kaydederek, “Sanığın fanatik ve habis bir canavar değil, pek de zeki olmayan alelâde bir bürokrat olduğunu ortaya koyar: Hayatı boyunca başkalarının emirlerine itaat etmeyi şiar edinmiş, hiçbir zaman kendi başına buyruk yaşayamamış, yaptıklarını sorgulamadan, ne anlama geldiklerini fazla kurcalamadan iyi yapmaya çalışmış olan, tabir caizse etten kemikten bir makine” ifadelerini kullandı.

“YARIN ÖBÜR GÜN ŞİMDİKİ İKTİDARA DA İHANET EDER GÖRÜLEN LÜZUM ÜZERİNE, HİÇ ŞÜPHE YOK”

Schick, yazısının “Fahrettin Altun” bölümünde “Melih Bulu’yu ve Fahrettin Altun’u İstanbul Şehir Üniversitesi günlerimden az çok bilirim. Altun’u Şehir’den tanıyanlar sempatik, uyanık, çalışkan, samimi, eleştirel düşünebilen, ihtiraslı bir akademisyen olarak hatırlarlar; şimdilerde ise bu niteliklerden geriye sadece ihtiras kaldı” dedi. Altun’u, “doğru ile yanlış arasında bir fark olduğunu bile bilmeyen bir robot” olarak tanımlayan Schick, şöyle yazdı: “Tweet ve beyanlarındaki Altun, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmeyi bırakın bir kenara, aralarında bir fark olduğunu bile bilmeyen bir robot sanki. Hangisi gerçek Altun acaba? Doğrusu bilmiyorum. Çok da umurumda değil. Bugün karşımızda gördüğümüz Altun, kötülüğün sıradanlığının yaşayan bir örneği. Herhangi bir olay vuku bulduğunda, ağzından çıkacak sözleri kelimesi kelimesine önceden tahmin edebiliyorum. Sıradanlığı bu raddeye varmış yani. Karyerini borçlu olduğu Ahmet Davutoğlu’na, Bilim Sanat Vakfı’na, Şehir Üniversitesi’ne bir bir ihanet etti, yarın öbür gün şimdiki iktidara da ihanet eder görülen lüzum üzerine, hiç şüphe yok. Kötülüğün sıradanlığının kişileşmiş hali.”

“BU SIRADANLIK, BULU’NUN KÖTÜLÜĞÜNÜN, KÖTÜCÜLLÜĞÜNÜN TEMELİNDE YATIYOR”

Boğaziçi Üniversitesine Cumhurbaşkanı kararıyla atanan Melih Bulu içinse İrvin Cemil Schick, “Bulu ise tam tersi” dedi. “Şehir’deki çok sınırlı tanışlığımdan kendisini son derece sıradan biri olarak hatırlıyorum” diyen Schick, şöyle devam etti: “Ve işte bu sıradanlık, Bulu’nun kötülüğünün, kötücüllüğünün temelinde yatıyor. Liyâkat sayesinde varamayacağı mevkilere demokrasiyle aritmetiği birbiriyle karıştıran bir cumhurbaşkanının keyfi kararıyla ulaşabilmiş, Türkiye’nin en parlak öğrencilerinin ve en parlak hocalarının bir araya geldiği neredeyse 160 yıllık bir kurumun yıkılmasının aracı olarak hatırlanacak bundan sonra. Hayatının en büyük marifeti bu olacak yani. Tebrik ederim sizi, Melih Bey. Adınızı tarihe kazdırdınız şu veya bu şekilde. Çoğumuzun adı çoktan unutulduktan sonra siz ahlarla hatırlanacaksınız. Aferin size.”


 

AKP’CİLERE: VASATLIĞINIZDAN BAŞKA GERİYE HİÇBİR ŞEYİN KALMADIĞI BİR TÜRKİYE İLE NE YAPACAKSINIZ?

İrvin Cemil Schick, AKP’lilerin kendilerine benzemeyen her yeri “fethetmek” istediğini kaydederek, yazısını şöyle sonlandırdı: “Ayasofya’nın ‘ibadete açılması’na ilişkin bir makale yazmıştım geçenlerde ve şöyle demiştim: ‘Sorun sadece ve sadece şudur: Memleketin fethedilmemiş hiçbir noktası kalmayacak. Bize benzemeyenlerin yaşadığı yerler fethedilmemiş yerler olduğuna göre de, bize benzemeyenler kalmayacak.’ Boğaziçi Üniversitesi’nin fethi de nihayet gerçekleşiyor, gözünüz aydın sevgili AKP’ciler. Ve böylece Çinlilerin lingçi (凌遲) dediği ‘yavaş ölüm’ işkencesiyle Türkiye’nin katli devam ediyor. Parça parça kesilerek, her bir yanından kanayarak. İyi de, AKP’ciler, elinizde kalan Türkiye posası ne işinize yarayacak? Cehaletinizden, ilkelliğinizden, kifayetsizliğinizden, vasatlığınızdan başka geriye hiçbir şeyin kalmadığı, kendinize benzettiğiniz bir Türkiye ile ne yapacaksınız?”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram