FAZ: Türkiye laik karakterinden ayrılıyor

Frankfurter Allgemeine gazetesinde, Ayasofya’nın camiye çevrilmesiyle ilgili yer alan bir yorumda, “Türkiye'nin laik mirasına ve kurucularına bir darbe. Erdoğan'ın eski kilisede ilk ibadet için seçtiği tarih de tesadüf değil” denildi.

KRONOS 25 Temmuz 2020 DÜNYA

Danıştay kararının ardından Ayasofya’nın ibadete açılması kadar, dün Ayasofya’da kılınan ilk cuma namazı da yurtdışında medyada  yer buldu. Alman Frankfurter Allgemeine (FAZ) gazetesinde yer alan makalede, Ayasofya’da kılınan ilk Cuma namazının Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yıl dönümüne denk geldiğine dikkat çekilerek aşağıdaki yorum yapıldı.

“Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi, Türkiye’nin laik mirasına ve kurucularına bir darbe. Erdoğan’ın eski kilisede ilk dua için seçtiği tarih tesadüf değil.

Ayasofya’nın camiye dönüşmesi son zamanlarda çeşitli şekillerde yorumlandı ve analiz edildi: Avrupa ve Hıristiyanlığa darbe olarak; Sultan II. Mehmet tarafından İstanbul’un fethinin sembolik bir temsili olarak; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gücünün veya zayıflığının bir işareti olarak. Her ne olursa olsun bu, Türkiye’nin laik karakterinden ve kurucu babası Atatürk’ten ayrılmasının bir başka adımı.

Onun (Atatürk’ün) girişimi üzerine Parlamento, 1934’te, 1453’ten beri cami olarak kullanılan ve tarihi 6’inci yüzyıla kadar uzanan kilise binasının müzeye dönüştürülmesine karar vermişti. Bu karar, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni modern, laik, batı odaklı bir devlete dönüştürme programına mükemmel bir şekilde uyuyordu. Henüz, “Türklerin Babası” lakabına sahip olmayan Mustafa Kemal, bu yeni Türkiye’yi, savaşın parçaladığı Osmanlı İmparatorluğu’nun kalıntılarından yaratmıştı.

1881 yılında Selanik’te doğan ve reformcu bu memur, askeri kariyere başlamış, Gelibolu Savaşı’nda yetenekli bir komutan olarak isim yapmıştı. 1919’dan itibaren ise Türk ulusal hareketini örgütledi ve Anadolu’daki müttefik işgal kuvvetlerine, özellikle de Yunan kuvvetlerine karşı yürütülen direnişe önderlik etti.

Kurtuluş Savaşı’nın başarısı, 24 Temmuz 1923’te, Osmanlılara karşı bir diktatörlük  dayatan Sevr Antlaşması’nı revize eden Lozan Barış Antlaşması’nı getirdi. Erdoğan, birkaç yıldır Türkiye’nin sınırlarını belirleyen bu barış anlaşmasını defalarca sorguladı. Küçük Asya kıyılarındaki Yunan adalarını hedef alan konuşmalarında “haksız düzenlemeler” yapıldığını savundu. Tesadüfe bakın, Ayasofya’daki ilk Cuma, Lozan Antlaşması’nın yıldönümünde gerçekleşti.

Erdoğan’ın birkaç düzenlemeyi geri almasına rağmen Türkiye’de  hâlâ Atatürk’e çok büyük saygı duyuluyor. Bu (düzenlemeler) her şeyden önce, 1923’te Cumhuriyet’in kuruluşuyla sınırsız güç kazanan Atatürk’ün din ve devlet işlerini katı şekilde ayırmasını hedef alıyor. Atatürk, Türkiye’yi dünyadaki birkaç laik devletten biri yaptı ve”Kemalist” reformları hayata geçirdi: Saltanat ve halifelik kaldırıldı, Latin alfabesi kabul edildi, kadınları özgürleştirdi.  Bu düzenlemeler birçok insanın hayatını altüst etti. Cumhurbaşkanı aynı zamanda, özellikle Kürtlere acı çektiren dar bir Türk milliyetçiliğini savundu. Atatürk, 10 Kasım 1938’de karaciğer sirozundan öldü.” (KRONOS DÜNYA)

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram