Evvel zaman ‘selfie’si Görçek’in sıra dışı öyküsü

Selfie akımının Türkiye'deki hikâyesinin eğlenceli bir tarihi var. 1944 yılında ‘Görçek’ sistemini icad eden fotoğrafçı Fikret Kaftanoğlu'nun girişiminin tarihi kitaplaştı ve bazı yanlışlara son verme iddiası taşıyor.

SELAHATTİN SEVİ 13 Aralık 2022 FOTOĞRAF

Görçek ile kaydedilmiş bir fotoğraf (Uğur Kavas Arşivi)

Dünya sosyetesinin ünlü isimlerinden Paris Hilton, beş yıl önce Britney Spears ile çekildiği bir fotoğrafı paylaşmış ve “Selfie’yi birlikte icat ettik” demişti. Bu iddialı çıkış sosyal medyada gülme emojisi ile geçiştirildi. Çünkü, selfie’nin 178 yıllık bir geçmişi vardı.

Bugün dijital bir fotoğraf makinesi ya da kameralı cep telefonu ile çekilen oto-portre akımının Türkiye’deki hikâyesinin ise eğlenceli bir tarihi var. 1944 yılında ‘Görçek’ sistemini bulan, bir söyleşisinde ‘Güzel bir Türk icadı’ diye takdim eden fotoğrafçı Fikret Kaftanoğlu, ayna karşısına poz veren kişinin, elindeki kablo vasıtası ile deklanşöre basıp kendi fotoğrafını çektiği bir yöntem geliştirdi.

Ankara’nın kültür sanat yaşamının “atom karıncası” Uğur Kavas ve yol arkadaşı Sabahattin Ergin’in birlikte hayat verdikleri, “Bir Fotoğrafçının İcadları Fikret Kaftanoğlu (1914-1995) Selfi’den, Stüdyo Makinesine” adlı kitap bu sıradışı girişimcinin çabalarını anlatıyor.

Uğur Kavas Arşivi

Görçek konusunda dolaşımda olan yanlış bilgileri düzelten kitap, doğruları belgeleriyle gün yüzüne çıkartıyor. Dedesiyle ilgili belgeleri titizlikle koruyan ve yazarlarla paylaşan Murat Çevik, Fikret Bey’in kızı Sayın Nevin Çevik, koleksiyonlarındaki Görçek’le ilgili görselleri paylaşan fotoğraf gönüllüleri konuya ilişkin bugüne kadarki en kapsamlı çalışmayı ortaya seriyor.

Tecrübeli foto muhabiri ve araştırmacı Uğur Kavas, kitabın öyküsünü Kronos’a anlattı.

– Selfie akımı cep telefonları ve dijital kameralarla popüler olsa da Türkiye’de uzun bir geçmişi var. Kitap yapma fikri nasıl doğdu?

Emekli foto muhabiri ve Ankara araştırmacısıyım. Daha önce birisi iki baskı yapmış on iki kitaba imza attım. Kitaplarımın iki tanesi, Basın fotoğrafçılığı ile ilgili, diğerlerinin konusu hep Ankara. Bu kitapla birlikte yapmış olduğumuz üç kitabın kahramanları, 30’lu yıllarda Ankara’ya gelmiş, burada işlerini yürütmüş ve ünlenmiş, ölümlerine dek bu kent de yaşamış, yine bu kentin bağrında ebedî uykularını sürdüren ustalar. Osman Darcan, Burhan Agâh Özak ve son olarak Fikret Kaftanoğlu.

Osman Darcan, Burhan Agâh Özak ve son olarak Fikret Kaftanoğlu kitapları.

1963 yılından beri, Ankara, Küçükesat’da yaşıyorum. 70’li yıllarda dolmuşla Bülbülderesi Caddesi’nde yol alırken, solda bir apartmanın altında bir imalathane gözüme çarpardı. Görçek Fotoğraf Makineleri İmalâthanesi. 1977 yılında fotoğrafa başlayınca, bu dükkân daha çok ilgimi çekti. Makineleri inceledim ve imâl edilen makinelerin stüdyo makinesi olduğunu öğrendim. Daha çok ufak makinelerle ilgilendiğimden, fazla umursamadım. Ancak, Görçek adı beynime kazınmıştı. Yıllar sonra Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği’nde yine bu Görçek makinesi ile karşılaştım.

– Döneminin büyük formatı selfie, Türk Dil Kurumu’nun taktığı adla öz çekim makinası Görçek peşinizi bırakmamış…

Evet, sonra Ankara’nın ünlü fotoğraf makinesi onarım ustası sevgili dostum Ali Değer’le görüştüm, onun koleksiyonunda da bunun olduğunu öğrendim. Sohbet koyulaştı. Bir gün bir sahaf dostumda, 1948 tarihli Fotoğraf Aylık sanat dergisi buldum. Sayfalarını karıştırınca Fikret Kaftan ( Kaftanoğlu) karşımdaydı. Fikret Kaftan’ın, Görçek adı ile öz çekim mekanizmasını icat ettiğini o zaman öğrendim. O yazıdan hareketle, Ali Usta’nın evinde küçük bir video çektik. Ancak konumuz, öz çekim mekanizmasından çok 50’li yılların ortalarında imal etmeye başladığı yine aynı adı taşıyan Görçek stüdyo makinesi idi. Artık, benim için yeni bir konu çıkmıştı. Araştırmaya başladım.

Uğur Kavas Arşivi

‘ORTALIKTA YANLIŞ BİLGİLER DOLAŞIYOR’

Bir kitaba girecek belgeleri, bilgileri toplamak kolay oldu mu?

– Sosyal medyada Selfie diye araştırma yapınca, Emrullah Ali Yıldız adı ön plana çıkıyordu. Oysa, mekanizmayı icat eden, Görçek adını koyan, patentini alan Fikret Bey’di. Fikret Bey, mekanizmanın daha iyi tanıtılması gayesiyle isim hakkı ve makine patentini 50’li yılların başında Emrullah Ali Yıldız’a devretmişti. Ortalıkta yanlış bilgiler dolaşıyor, ben araştırmaya devam ediyordum. Fotoğrafların izini sürdürdüğümde, Allah bana hep yardım ediyor ve hep doğru kişilerle karşılaştırıyor. Hamdolsun. Son altı kitabı birlikte yaptığımız, yol arkadaşım Sabahattin Ergin’le -tasarım, grafik, ona ait- ortak bir dostumuzun işyerine gittik, laf lafı açtı. Neler yapıyorsunuz diye sorulunca, Fikret Kaftanoğlu’nu araştırıyorum dedim. Arkadaş, Fikret Bey, benim akrabam olur, sizi torunu ile tanıştırayım dedi. Sonraki günlerde, arkadaş bizi torun Murat Çevik ile tanıştırdı. Bir sohbetten sonra, belgeler, gazete kupürleri v.s. akmaya başladı. Ortalıkta gezen yanlışları da düzeltme adına kitap yapmaya karar verdik. Yanlış bilgilerin kaynakları isimlerini belirtmeyeceğim üç kişi. Hele ki, bir hanım araştırmacı. Ona da fazla kızamıyorum. Elindeki kısıtlı malzeme ile, eksik araştırma ile paylaşım yapmış ve ne yazık ki, suya atılan taşın yaptığı daireler gibi büyüyerek yanlış bilgiler devam etmiş. Kitap, yine torun Murat Çevik’in katkılarıyla basıldı. Satılıp, satılmayacağına, ya da ne şartlarla satılacağına onlar karar verecek. Başta da söylediğim gibi, üç usta ile ilgili kitap yaparak, az da olsa vefa borcumuzu ödemiş olduk. Hem Ankara fotoğraf tarihi, hem de Türk fotoğraf tarihi açısından önemli olduğu düşüncesindeyim.

Fikret Bey’in kızı Nevin Kaftanoğlu Çevik, araştırmacılar Uğur Kavas (sol başta) ve Sabahattin Ergin (ortada) ile. (Fotoğraf: Murat Çevik)

Aile için Fikret Kaftanoğlu ve Görçek ile ile ilgili belgeleri iyi korumuş diyebilir miyiz? Aile dışına da çıktınız mı?

– En büyük kaynak tabii ki, Fikret Bey’in torunu Murat Çevik ile kızı Nevin Kaftanoğlu Çevik oldu. Murat zaten, dedesi ile ilgili neredeyse tüm belgeleri titizlikle saklamıştı. Aile albümleri de açıldı. Ayrıca benim iyi sayılacak bir arşivim var. Oradan ve koleksiyoner arkadaşlardan katkılar oldu. Seksen sayfalık ancak, yeterli bilginin olduğunu düşündüğüm bir kitap ortaya çıktı.

Soldaki belgede hem fotoğraf makinesi hem de aynalı kondansatör için ihtira beratı alındığı görülüyor.

Kitapla birlikte bazı yanlışları düzelttiğini söylüyorsunuz? Neydi o yanlışlar?

– Fikret Bey’in, 1944 yılında yapmış ve patent almış olduğu, -o zaman ki adıyla ihtira beratı- Görçek adını yine kendisinin koyduğu öz çekim mekanizmasının patentini, daha iyi tanıtılması için arkadaşı olan Emrullah Ali’ye devretmesi. Emrullah Ali’nin çok iyi bir PR çalışması yaparak tanıtımı… İşte yanlışlar da burada başlıyor. Paylaşılan bilgiler, sanki Görçek öz çekim mekanizmasının Emrullah Ali tarafından bulunduğu, Görçek adının yine onun tarafından konduğu, hatta mekanizmayı geliştirdiği yönünde. Tümüyle yanlış. Doğrular ise; Görçek adı verilen öz çekim mekanizmasının Fikret Kaftanoğlu tarafından bulunduğu, Görçek adının Fikret Bey tarafından konduğu. Ama ne yazık ki sosyal medyada Selfie diye aradığınızda önce Emrullah Ali adı çıkmakta. O’na da haksızlık etmeyelim. Havacılık tarihinde iz bırakan önemli bir şahsiyettir. Gençliğinde uğraştığı fotoğrafçılığa, emekli olunca tekrar dönmüş, Fikret Bey’den devir aldığı Görçek öz çekim mekanizması ile İstanbul’da Görçek Stüdyosu açmıştır. Fikret Bey, isim konusunda meslektaşlarına yazdığı mektupta, mekanizma hakkında bilgi vermiş, satın alma şartlarını belirtmiş, Görçek adının tanınmış bir ad olduğunu yazarak, açılacak stüdyoya Görçek adının konmasının faydalı olacağına değinmiştir. Bu belge de kitap da mevcut. Yani Görçek adı; Emrullah Ali tarafından bulunmuş ve konmuş bir ad değil. Kitap da, tüm süreç yer almakta.

Ali Değer Görçek stüdyo makinesiyle

Fikret Kaftanoğlu’nun ilginç bir öyküsü var? İlkokul mezunu bir göçmenden mucit bir öncüye kısaca hikâyesini özetler misiniz?

– Evet, gerçekten Fikret Bey’in ilginç bir öyküsü var. Ahıska’dan göç eden bir ailenin üçüncü kuşağından. Erzurum Oltu’da, Pitkir köyünde dünyaya gelmiş. İmkânsızlıklar nedeniyle ilkokuldan sonra fazla okuyamamış, ancak mekanik alanda kafası iyi çalışan bir genç. Daha on dört yaşında iken, Ruslardan kalma bir film makinesinin parçalarını onararak, çalıştırmış, karpit lambası eşliğinde Oltu’da ilk film gösterisini yapmayı becermiş. Sonraki serüveni Oltu’da, Kars’ta devam ediyor. Sonra 30’lu yıllarda Ankara’ya gelişi… Önce Ankara Foto Spor’da, sonra kendi açtığı Foto Üstün, Görçek Foto Üstün, Görçek Fotoğraf stüdyosu…

“Görçek”in ilanları İstanbul İstiklal Caddesi’nde…

Bu dönem öncü girişimiciler çağı adeta, bunlardan da etkilenmiş midir?

– O dönem gerçekten önemli. Ülkemizde de önemli işler yapılmış. Türk mucitlerin yaptıkları dış güçler tarafından ne yazık ki engellenmiş. Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş, Devrim arabasını yapanlar. Kurban edilenlerin başında geliyor. Mucitler, birbirlerinden etkilenmiş, hatta birbirlerine yardımcı olmuşlar. Ama süper devlet (!) buna izin vermemiş. Siz uçak yapmayın, biz veririz, siz araba yapmayın biz veririz, politikası. Bu yönden yapılan lobi çalışmaları. O engellemeler yapılmasa, dönemin siyasetçileri bu konuda sağlam dursaydı, ülke şimdi nerelerdeydi kimbilir.

Tekrar Fikret Kaftanoğlu’na dönelim, Görçek’ten başka hangi icatları yapmış, hangi patentleri almış?

Fikret Bey’in patent aldığı altı icat var. Bunlar dönemin tabirleriyle; Görçek Foto makinesi, aynalı kondansatör (1 ve 2 aynı patent de yer almakta), dünyayı döndüren ve depremleri meydana getiren amiller / depremi önceden haber veren aygıt, yangın vukuunda otomatikman su veya gaz fışkırtan ve ihbar eden cihaz, band film şarjörü, matbaacılıkta kullanılan tel zımba makinesi… 50’li yılların ortalarında imalatına giriştiği Görçek Stüdyo Makinesine patent almamış.
Ülkenin birçok yerindeki stüdyolarda kullanılmış. Ankara, İstanbul, İzmir, Çankırı, Adapazarı, Trabzon, Bursa, Edirne, Kayseri, Tekirdağ, Mersin, Sivas, Sivas Zara, Malatya.

Görçek Fotoğrafçısı, 24 Mayıs 2016. (Fotoğraf: Cengiz Kahraman)

Selfie’nin dünyadaki gelişiminin de eski bir tarihi var. Türkiye bunun neresinde?

– 1944 yılında bir Türk mucidin yapmayı becerdiği öz çekim mekanizmasının dünya fotoğraf literatüründe adının geçtiğini sanmıyorum. Selfi’nin tarihine baktığınızda verilen bilgiler, ilk selfie’nin 1839’da Amerikalı Robert Cornelius’un çektiği yönünde. Daguerretype ile nasıl çekildi? 15 dakika hareketsiz kalmış v.s.. 1914,1920,1928 de çekilen örnekler, 1966 dan sonra çekilenler, ayna karşında çekilen öz çekimler… Ve son olarak artık 50 pixellere ulaşmış cep telefonu ile çekilen çılgınlık derecesinde milyarlarca selfie.

Türk Dil Kurumu neden Görçek sözcüğünü değil de öz çekim sözcüğünü tercih etti? Üstelik o dönem tartışıldı da…

– Görçek adı gerçekten güzel isim. Aynada kendinizi görüyor, fotoğrafçının buyruğu dışına çıkarak poz verip, kendi fotoğrafınızı çekiyorsunuz. Nedense bu isim rağbet görmemiş. Öz çekim deyimi de pek revaçta değil. Yabancı selfie kelimesi ne yazık ki yerleşmiş.

Emrullah Ali’nin İstanbul’daki Görçek stüdyosunda çekilen bir fotoğraf. (Gülderen Bölük Arşivi)

Böyle bir dönemde kitap yapmak, özellikle foto muhabirliği tarihine ilişkin özel çalışmalar yapmak her yönden zor. Nasıl devam edebiliyorsunuz?

– Ben yerel çalışmaları savunuyorum. Yerelde tükenmez hazineler var. Mühim olan aramayı bilmek, onları ortaya çıkarmak. Yine yaram depreşti. Türkiye’de Basın Fotoğrafçılığının Görsel Tarihi adını verdiğim 2 ciltlik çalışma, Osmanlı’dan 1960’a, 1960’tan günümüze… Benim toplam sekiz yılımı aldı. İkinci cild, güncellemeye muhtaç, 2010’da kaldı. Sağ olsun arkadaşlar destek sözü verdi. Ardıma dönünce bir Allah’ın kulu yok. Zaten şu an, Türkiye’de kitap basmak gibi işler aptallık. Allahtan ustaların kitabı hep ailelerin desteği ile çıktı. Yoksa mümkün değildi.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com