Mumcu: Ağar’ın nerede olduğu belli, AKP-MHP ittifakı aşk beraberliği değil

Kültür ve Turizm eski bakanı, Anavatan Partisi eski Genel Başkanı Erkan Mumcu, AKP ve MHP’nin ittifak içinde olmasını “Bir mutlu aşk beraberliği falan değil" şeklinde yorumladı. Mumcu, “iki gönül bir olunca samanlık seyran olur beraberliği değil ama benim bu bildiğimi milletimin her ferdi de biliyor” ifadelerini kullandı.

KRONOS 22 Temmuz 2020 GÜNDEM

Demokrat Partinin Kuruluş Yıldönümünde DYP Ve ANAP Birleşmesi. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar ve ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu

Kültür ve Turizm eski bakanı, Anavatan Partisi eski Genel Başkanı Erkan Mumcu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sert tutumunu ve arkasında Mehmet Ağar’ın olduğu iddialarını değerlendirdi. Mumcu, “Arkasında Ağar olup olmadığını bilmiyorum ama Mehmet Ağar’ın bugün nerede olduğu herkesin gözü önünde”  dedi.

Özlem Akarsu Çelik’in KRT’deki Politika programına katılan Mumcu, Kürt sorununa ilişkin “Bir demokraside cezaevi açmakla, adı terörist bile olsa insan öldürmekle övünülür mü? Yaşatmaktır marifet” ifadelerini kullanarak “çözüm sürecini” PKK’nın içerisindeki bir grup ve Gülen Cemaati’nin bitirdiğini öne sürdü.

“AKP-MHP İTTİFAKI AŞK BERABERLİĞİ DEĞİL”

AKP ve MHP’nin ittifak içinde olmasını “Bir mutlu aşk beraberliği falan değil” diye yorumlayan Mumcu, “iki gönül bir olunca samanlık seyran olur beraberliği değil ama benim bu bildiğimi milletimin her ferdi de biliyor” ifadelerini kullandı.

Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın yanı sıra dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, 2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis’teki cumhurbaşkanlığı oylamasına katılmaması için Mehmet Ağar ile birlikte dönemin ANAP lideri olarak üzerinde baskı kurulduğu ile ilgili iddiaların gündeme gelmediği söyleşide Erkan Mumcu, özetle şunları söyledi:

“SOYLU’NUN MİZACI BELKİ BÖYLEDİR”

“Sayın Soylu’nun mizacı belki böyledir, belki kendisini göreve getiren iradenin tasarrufu böyledir. Bu dilin kendi seçimi olacağına inanmıyorum. Cumhurbaşkanının muvafık olmadığı bir şey olsaydı, zaten kendisi uyarılır, üslubu değiştirmeye davet edilirdi. Orada bir takım oyunu var ve takım oyunun bir oyuncusu var. Bu takım oyunundan da gurur duyduklarını biliyorum. Bütün bu olup bitenler milliyetçilik gibi sunuluyor. Ben böyle olduğunu düşünmüyorum.”

“KİMİ ÖLDÜRÜYORSUNUZ KARDEŞİM, VİCDANIM KABUL ETMİYOR”

“Bütün bu Suriye operasyonları sırasında gün gün, bugün şu kadar öldürüldü, bugün şu kadar öldürüldü. Kimi öldürüyorsunuz kardeşim. Tavuk ölse insan üzülür. Sokaktaki köpek ölse insan üzülür. Ölen insan. Bu kadar insanın ölmüş olmasını bir iftihar meselesi gibi görmeyi benim vicdanım kabul etmiyor.”

“KÜRTLERİN BİR DERDİ VAR”

“Kürtler de bizim vatandaşımız. Bu adamların bir derdi var. O derde biz arkamızı dönerek, yok sayarak nereye varırız. Hani komşusu aç yatarken, tok yatan bizden değildi. Bunu istismar edenler varmış. Tamam bu başka bir şey ama bu derdi yok sayamazsın.”

“ADAM ÖLDÜRMEKLE ÖVÜNÜLÜR MÜ?”

Militer yöntemlerle olabilecek bir şey mi? Ne yapalım kıralım mı? Şu kadar adam öldürdük, bu kadar adam öldürdükle olabilecek bir şey mi? Bir demokrasi cezaevi açmakla, adı terörist bile olsa insan öldürmekle övünülür mü? Yaşatmaktır marifet.

“MUHALEFETE MUHALEFET ETMEKTEN KOLAY ŞEY YOK”

AKP’nin DEVA ve Gelecek Partilerine yönelik tutumunu “Muhalefete muhalefet etmek kadar kolay bir şey yok” diye değerlendiren Mumcu, “Bugün iktidarın zulmü altında inlediklerini bas bas bağıran insanlar, inanın her hangi bir oh olsun saikiyle söylemiyorum ama ibret olması gerekiyor, bizi yererek (Anavatan Partisi’ni) göze girmeye çalışıyorlardı” diye konuştu.

“MAĞDURİYET BUNUN YÜZDE BİRİ BİLE DEĞİLDİ”

Kayyım atamak yerine varsa suçu, suçu tespit ve teşhir eder, tekrar topluma gider seçimini yaptırırsınız. Sen kimi seçersen seç ben bunu layık gördüm diyorsanız dün şikayet ettiğiniz şeyleri bugün siz yapıyor olursunuz. Aslında dün iddia ettiğiniz mağduriyet bunun yüzde 1’i bile değildi.

“BU İNSANLARIN BİR DERDİ VAR ARKADAŞ”

Bu ülkede genel geçer çoğunluk doktrinleri içinde hani diyorla da ben Türküm, Sünniyim, oyum buyum. Herkes en fazla neyse ben onlardan daha fazla oyum, bunu da herkes biliyor. Birilerinin sizden ya da benden daha fazla milliyetperver ya da vatanperver olduklarına dair söz söyleme hakları nereden geliyor? Önce bunu kanıtlamaları gerekiyor. Arkadaş, burası bizim ülkemiz mi? Burada yaşayan herkes bizim milletimizin bir ferdi mi? Kürtler de bizim milletimizin bir parçası mı? Evet mi? Bunu kalben söylüyor musunuz? Söylüyorsanız ben soruyorum, bu insanların bir derdi var arkadaş! Bu insanların on yıllardan beri süregelen bir derdi var. Bu derde arkamızı dönerek, yok sayarak biz nereye varırız? Hani komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildi! Bu derdi provoke edenler, suistimal edenler varmış. Tamam, bu başka şey. Bu dert yokmuş gibi davranamazsın. Eşit yurttaşlık… Eşitliği, özgürlüğü, adaleti tesis etmediğiniz, hakikatle kendinize hak gördüğünüzü her bir ferde hak görmediğiniz sürece sürdürülebilir bir geleceğe sahip olamazsınız.

“BİR DEMOKRASİ İNSAN ÖLDÜRMEKLE ÖVÜNEBİLİR Mİ”

Bu militer yöntemlerle olabilecek bir şey mi? Bu kadar adamı öldürdük, bu kadar adamı yakaladık, bu kadar adamı hapse attık. Bir demokrasi cezaevi açmakla övünebilir mi? Adam öldürmekle, adı terörist bile olsa, teröristliğinden kuşku duymaksızın da olsa, ki ben kuşku duymadan söylüyorum, insan öldürmekle övünebilir mi? Yaşatmaktır marifet! Sen haksan, hakikatliysen aç şemsiyeni, aç kollarını kucakla insanları, göster merhametini. Bu neyin kabadayılığı! Sürekli bir kışkırtmacılık.

“ONLARCA ŞEYİN TANIĞIYIM DEDİM, BİR SAVCI ÇAĞIRMADI”

Onlarca şeyin tanığıyım. Benim gibi bir adam televizyonda onlarca şeyin tanığıyım dediğinde olması gereken şey asla olmaz. Olmadı. Bundan sonra da olmayacak. Beni çok savcı çağırdı sonra ne hikmetse vazgeçtiler.

(Gülen Cemaati size soruldu mu?) Bırakın sormayı, bazı savcılar çağırdılar tanıklığıma başvurmak üzere. Sonra dedim ki, bakın bu savcı bir müddet sonra benim ifademi almaktan vazgeçecek. Savcı benim ifademe başvurmuş, yazmış. Fakat sonra bir gün birisi ona diyecek ki, kardeşim bu adam gelirse bir sürü şey anlatır, bu işler karışır, gözünü seveyim diyecek ve bu işler kalkacak ortadan. Ve kalktı.

“AYASOFYA KONUSUNDA MUHALEFET AKILCI DAVRANDI”

Bir kamplaştırma alanı açılacaktı, öyle olmadı. Ben muhalefetin akılcı davrandığını düşünüyorum. Cumhurbaşkanı, bundan önce söylediği konuda haklıydı. Sultanahmet’i doldurdunuz da Ayasofya mı kaldı?

“DİNİN BUNA CEVAZ VERDİĞİ KANISINDA DEĞİLİM”

Bana sorarsanız hiç kimse hiç kimsenin ibadet yerini, ben dinin böyle bir şeye cevaz verdiği kanısında değilim. Sizin ibadet yerinizi aldık, şimdi artık bizim ibadet yerimiz haline getirdik durumuna dinin cevaz verdiği kanısında değilim. Ama Ayasofya sıradan bir ibadet yeri değil zaten. Başından beri imparatorluğun gücünü , egemenliğini ve özellikle Batı Roma’ya meydan okuyuşunu gösteren bir siyasal simge olarak, egemenlik simgesi olarak inşa edildi Ayasofya. Fatih’in de orayı kendi egemenliğinin bir nişanesi olarak camiye dönüştürmesi bir siyasal mesaj olarak doğru bir şey. İyi de bunlar 500 sene öncede kaldı. Artık siyasal mesajlar öyle verilmiyor. Artık siyasal egemenlikler öyle kurulmuyor. İçeriye dönük mesajlarla olacak işler değil bu işler.

“ÇOK ŞÜKÜR BU DEFTERİ DE KAPATTIK”

Bu meselenin kapanmasından mutluyum. Çok şükür bu defteri de kapattık. Aramızda ihtilaf konusu olacak şeyler başörtüsüydü oydu buydu bir an önce bitsin bunlar.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com