Çılgınlık olur: Dövizden KDV mi alınacak?

Bir tarafta rekor üstüne rekor kıran döviz kurları, diğer tarafta çarpıcı, bir o kadar da vahim iddialar... Döviz işlemlerinden yüzde 18 Katma Değer Vergisi (KDV) alınacak. Bahse konu iddiayı duyduğumda ilk cevabımı Twitter hesabımda soruya soru ile karşılık verdim. “Döviz işlemlerine KDV mi gelecek? O kadar da değil! Serbest piyasa kurallarından ne anladıklarına bağlı.”

TURHAN BOZKURT 01 Şubat 2021 HABER ANALİZ

17 Aralık Cuma günü ile biten haftada dolar 17,15 TL, euro 19,44 TL ile tarihteki en yüksek seviyeye çıktı. Türk Lirası’nın 1 Ocak 2021 tarihinden bugüne dek dolara mukabil değer kaybı yüzde 50’ye yaklaştı.

Dolar/TL kurundaki artış yüzde 120’yi aştı. Piyasaların tatilde olduğu hafta sonunda döviz kurlarının nerede duracağı kadar hükûmetin radikal kararlar alarak, döviz piyasalarına müdahale edip etmeyeceği sorularına cevap arandı.

Sosyal medyada iddialar havada uçuşuyor. Bankalardaki döviz mevduatlarının TL’ye dönüştürüleceğinden süper bono ihraç ederek döviz kurlarının düşüreleceğine kadar birbirini tekzip eden iddialar piyasaların üzerindeki gölgeyi daha da koyulaştırdı.

Çarpıcı, bir o kadar da vahim iddialardan biri de şöyleydi: “Döviz işlemlerinden yüzde 18 Katma Değer Vergisi (KDV) alınacak.”

Bahse konu iddiayı duyduğumda ilk cevabımı Twitter hesabımda soruya soru ile karşılık verdim. “Döviz işlemlerine KDV mi gelecek? O kadar da değil! Serbest piyasa kurallarından ne anladıklarına bağlı.”

TEKNİK OLARAK DÖVİZDEN KDV ALINAMAZ

Mevzuat açısından KDV; mal ve hizmet teslimlerinde, mal ve hizmeti teslim edenin ödediği, ancak teslim alana yüklenen bir harcama vergisidir. 1 Ocak 1985 tarihinden beri yürürlükte olan KDV’de oranlar yüzde 1 ile yüzde 18 arasında değişmektedir.

Harcama üzerinden alınan vergiler, harcamanın vergilendirilmesini ifade eder. KDV’nin özünde toplam katma değerin vergilendirilmesi ilkesi yatar. Bir mal veya hizmet teslimi yapıldığında teslim bedeli üzerinden KDV hesaplanır.

Döviz işlemlerine de KDV alınabilir mi? Meri mevzuata göre mümkün değil. Hele hele yüzde 18 gibi en yüksek orandan vergi salmak döviz piyasasını altüst eder. Hükûmetin bunu göze aldığını kabul edelim.

O vakit KDV Kanunu’nda değişiklik yapılması elzemdir. Amma velakin böyle bir hamle sağ kulağı sol elle göstermeye çalışmak kadar manasız bir teşebbüs olur.

KAMBİYO VERGİSİ’Nİ ARTIRMAK VARKEN…

Dolambaçlı yollara tevessül etmek yerine, Kambiyo Gider Vergisi (Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi/BSMV) oranı yükseltilebilir. Zira 2019 yılı mayıs ayından beri önce binde 1, akabinde yüzde 1 şeklinde tatbik edilen BSMV hâlihazırda yüzde 0,02. Başka bir ifadeyle her 1.000 dolarlık döviz işleminde 2 TL vergi olarak tevkif ediliyor.

Mevcut oranı artırmak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı bir kararı gece yarısı Resmî Gazete’de yayımlamak kâfi. Türkiye’de işler artık böyle yürüyor.

BSMV’nin artırılması ilk başta döviz talebini düşürüyor gibi olsa da paranın yastık altında muhafaza edilmesine ve sistemden kaçışa sebebiyet verir. Döviz kurlarındaki tansiyon zecri (polisiye) tedbirler ile düşürülemeyecek kadar kronik. Ekonomi solunum cihazını bağlı ölüm kalım mücadelesi veriyor.

DÖVİZE KELEPÇE VURMAKLA BU KRİZ BİTMEZ

Doların nerede duracağını kimse bilmiyor. Sanayici ile tüccarın sattığı malı yerine koyamadığı, doların bir günde 50-60 kuruş değer kazandığı bir ekonomide döviz piyasalarına vergi kelepçesi vurmak telaşı artırmaktan başka bir netice vermez.

Ucube başkanlık sisteminin resmen yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2018’den beri ağır bir sistem krizine düçar olan Türkiye demokrasi ve hukuk liginde artık 3’üncü dünya ülkeleri ile yan yana zikrediliyor.

Acı hakikati değiştirmek için samimi bir ıslahat programı hazırlanmasını teklif etmek hayli romantik kalıyor.

Bugünkü piyasanın temellerinin atıldığı 1989 yılında yayımlanan 32 Sayılı Karar’dan bu yana 1994, 2001 ve 2009 yıllarında üç ekonomik kriz patlak verdi. 2018 yılı ağustos ayında alevlenen kur yangını da listeye dahil edilebilir.


 

Devleti idare edenler her krizde halkın karşısına farklı bir kimlikle çıkmıştı. Son 1,5 krizde AKP iktidarda. İlk üç krizin müşterek paydasında acziyetini kabul ederek halkı fedakârlığıa ikna etmeye çalışan bir devlet profili vardı.

KORKU İMPARATORLUĞUNDA İHTİYATLI OLMAKTA FAYDA VAR

2018’den itibaren ekonomiyi yüksek faiz-enflasyon girdabına sürükleyen Erdoğan bu defa “demir yumruk” metotlarını çözüm olarak masaya koyuyor. Kendisini ve “Türkiye Ekonomi Modeli (TEM)” diye son 3 yılda üç defa ismini değiştirdikleri ekonomi modelini eleştiren bir avuç iktisatçıyı “mandacı” diye itham ediyor.

Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı gibi ailelerini ima ederek, “Sizin cibiliyetinizi de biliyoruz.” diyerek TÜSİAD’a operasyon imasında bulunuyor. İstanbul Kapalıçarşı’daki ayaklı borsaya “paralel bankacılar” operasyonu için geri sayım başladı.

A101, BİM, Migros, CarrefourSA ve Şok gibi zincir marketlere “stokçu” yaftası vuruldu bile… Sıra başka sektörlere ve firmalara geldi.

Teknik olarak KDV alınması zor gibi görünse de kararların Erdoğan’ın iki dudağı arasında olduğu bir Türkiye’de artık “Bu kadarı da olmaz.” demek yerine tedbiri elden bırakmamakta fayda var.

Siyasî, iktisadî, içtimaî ve ahlakî zaviyeden devleti ikame eden bütün taşıyıcı sütun ve kolonlar gümbür gümbür yıkılıyor. Suskunluk sarmalında cesaretin bulaşıcı olduğu çoktan unutuldu. Covid-19’dan daha hızlı yayılan korku virüsü herkesi esir aldı.

Ne hazindir ki bugün yarından daha umut verici bir gündü…

————————

İletişim için:
[email protected]

Twitter: @turhanbozkurTV

YouTube: https://www.youtube.com/turhanbozkurt

Facebook: https://www.facebook.com/TurhanBozkurt/

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com