Deprem: İlk gün can pazarı, sonra yaşam savaşı

O gün 04.17’de ben ve eşim aynı anda uyandık. Odada gümüşlük vardı, içinde çini çanak… Hepsi birbirine vuruyordu. Ayağa kalktık. Yere düştük...

KRONOS 05 Mart 2023 YAŞAM

5 Şubat gündüzüydü; şehir bembeyaz bir örtüyle kaplanmıştı. O gün üşenmeden geçen yıl şehit düşen yeğenimi ziyarete gittim. Mezarı kar altındaydı. Temizleyerek eve döndüm.

3-11 vardiyasında olduğumdan, gece 12’de işten geldim. 6 Şubat şehidimizin doğum günüydü; sabah erken kalkıp ruhuna Kur’an okutacaktık.

Hazırlıklar yapılmıştı. Saat 2 olmuştu.

Eşime, “Uyuyalım, sabah erken kalkacağız” dedim ve uykuya daldık. Çok geçmeden 04.17’de ben ve eşim aynı anda uyandık. Odada gümüşlük vardı, içinde çini çanak… Hepsi birbirine vuruyordu.

Ayağa kalktık. Yere düştük. Ayakta duramayacak haldeydik. Tekrar kalktım, yine düştüm.

Diğer odada kızım uyuyordu. Onu uyandırmam gerekir, diye düşünmüştüm ki, uyanmıştı. Ona koşarken duvardaki saat yere düştü. Camı paramparça oldu.

Nihayetinde deprem durdu. Sallantı kesildi.

Evde ne var ne yoksa hepsi aşağı inmişti. Can havliyle dışarı çıktı herkes. Ben evde cam kırıklarını temizleme derdine düştüm. Ayağımızı kesmesin diye tüm camları topladım.

Derken ikinci deprem başladı. Eşim ve kızım aşağı indiler apar topar. Ben hâlâ yukardayım. Arabanın anahtarı, ruhsatı, kapının anahtarı ve son olarak da sigara paketini almanın peşindeyim.

Hepsini tamam edince aşağıya indim. Araca bindik. Açık alana gitmek üzere yola koyulduk. Gitmek ne mümkün. Ortalık mahşer günü gibi.

Artçılar da devam ediyor ara ara.

Ana caddede bozulma, çökme yok. Ama yan yollar yamulmuş. Ortadan ikiye ayrılan mı ararsınız, bir yüzü tamamen kaymış olanları mı…

Mecburen araçta sabahladık. Yağmur hiç dinmedi. Soğuk bir yandan… Ara ara çalıştırıp içeriyi ısıttım. Benzin biter korkusuyla…

Dışarda kalanların kemikleri sızlamıştır eminim.

Bazı bölgeler yıkılmıştı. Su, elektrik, doğalgaz gitmişti. Zaten olsa bile bizim işimize yaramazdı; araçta mahsur kalmıştık.

Sabah ekmek sıkıntısı başladı. Araçlar için gaz ve yakıt sıkıntısı da cabası.

İlk gün şehri terk etmek istemedim. Yakışmazdı terk etmek, ama çocuklar korkuyordu. Gönülsüzce köye gittik. Tuğlu köyüne… Köy, Antep’ten 15 km uzakta. Orada da üçüncü depreme yakalandık.

Her ne kadar 2 deprem deseler de 3 deprem art arda yaşadık.

Yavan ekmekle idare ettik birkaç gün. Ateş yakarak ısındık.

Arada şehre gitmem gerekiyordu. Gülerek eğlenerek yürüdüğüm sokaklardan bu sefer ağlayarak geçiyordum. Halen artçılar devam ediyor buralarda…

Eski Antep evleri yıkılmıştı. Yeni yapılmış lüks apartmanlar da…

Hatta 600 yıllık Antep Kalesi’nin bazı yerleri de…

Şehitkamil bölgesinde yıkılan binalara baktım mesela. Alt kattaki kuruyemişçi, işyeri geniş olsun diye taşıyıcı kolonları kesmiş.

Yıkılmayan, ayakta kalan dükkânlar ise kapalıydı. Ekmek fiyatları iki katına çıkmıştı ilk iki gün. İçecek su bulmak hepsinden zordu.

Kimsede para yok. Ne yapacağımızı bilemiyoruz.

Şehitkamil bölgesinde bir benzinlik sahibi ücretsiz yakıt vermeye başladı. Benzer şekilde Nizip’te de bir benzinci deposu bitene kadar ücretsiz yakıt verdi.

Tabii tüm benzinciler bu iki örnek kişi gibi değildi. Mesela biri benzinci tuvaletini kullandırmamış. Belediye araziye seyyar tuvalet koymak istemiş. Ama mal sahibi izin vermemiş. Halk da dayağı atmış adama.

Organize sanayide pek çok fabrika çorba ve sıcak yemek dağıttı çalışanlarına.

Çalışanları dışındakilere de dağıtanlar vardı. Mesela Özkaplan Halı her gün 10 bin kişiye ücretsiz çorba dağıttı.

Organizede deprem sonrası 1 hafta izinli sayıldı çalışanlar. Ancak bazı fabrikalar o bir haftayı ücretsiz izin olarak yazdılar. Bazı fabrikalar ise deprem yardımında bulundular nakit olarak.

Depremin 5’inci günü hane başı 5 ekmek bedavaydı. Ekmeklerin AFAD tarafından karşılandığı söylendi.

İlk gün can pazarı yaşandı. Sonra yavaş yavaş yardımlar gelmeye başladı. Ancak bu kez de yağma belası çıktı. Bazı sokaklar bomboştu. İnsan girmeye korkuyor. Yağmacılar evde ne bulursa çalmış. Bazıları kapıları söküp omuzlamış.

Halk yakalayabildiğine meydan dayağı attı. Kaçan kaçırdığıyla kaldı.

Vur emri çıkana kadar sürdü bu.

Başta kimin neyi, ne zaman, ne şekilde yapacağını kimse bilemedi. Ancak üçüncü gün bazı şeyler rayına oturdu. Mesela cankurtaranlar sürekli yollardaydı; hasta taşıdılar enkazdan hastaneye.

Antep, bir Adıyaman, bir Hatay, bir Maraş kadar etkilenmemişti depremden. Bu daha az etkilenmişliği bile bizi mahvetmeye yetti. Yalnız binalar değil, o yapılarla birlikte şehrin kültürü de çöktü.

 

HASİP KAYA
İşçi, müzik kaseti koleksiyoncusu

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram