Bir 10 Ekim tanıklığı: Bombadan kurtulanlar gaza boğuldu

"Fotoğraf makinesini kapatıp çantama koydum. Kulağımda ağıtlar, yardım feryatları. Sağır gibiydim. Kördüm de. Hem her şeyi görüyordum hem de hiçbir şey görmüyordum. Zaman durmuştu. Yerlerde flamalarla kapatılmaya çalışılan cesetler, yaralıların başında onlara sarılıp ağlayanlar..."

YAVUZ GENÇ 10 Ekim 2021 HABER İZLENİM

Polis, 10 Ekim 2015’te Ankara Garı önünde IŞİD’in canlı bombalı saldırısı sonucu 103 kişinin hayatını kaybettiği katliamın yıldönümünde anma için buluşanlara saldırmış. Darp edilen, yerlerde sürüklenen, coplanan, gaza boğulan insanlar… Arkadaşlarını, kardeşlerini, yoldaşlarını anmak için buluşanlara ‘o günü unutmayın’ demek için sanki.

Görüntüleri izleyince o 10 Ekim sabahını hatırladım. Hayatımdaki en korkunç günü. Bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı o sabahı…

Zaman Ankara ekibindeyim. Gazete baskı, tehdit ve sansür tehlikesi altında. Kayyım tehdidi tepemizde.

O cumartesi günü Ulus’taki bir kahvaltılı programa gidiyoruz gazeteden arkadaşımla. Emek ve Barış yürüyüşü olacağını biliyoruz ama bizim işimiz o gün başka, yürüyüşü başka arkadaşlar takip edecek.

Program başladıktan bir iki dakika sonra ilk tweetler düşmeye başladı. Patlama olmuş diye. Arkadaşımla hemen kalktık, koştuk. Şans bu ya yola çıkar çıkmaz taksi geldi. Atladık, Gar, dedik. Son sürat git abi, dedik. Öyle de oldu.

MAHŞER YERİ GİBİ… 

Birkaç dakika sonra Gar’ın önüne vardık. Mahşer yerine. Korkunun, çığlığın, ve dahi geri kalan her şeyin kıpkızıl göründüğü meydana…

Kelimelerle anlatmak zor. Yerler cesetlerle doluydu. Hangi yana döndüysek parçalanmış bedenler, kopmuş uzuvlar, kan, kan, hiç bitmeyen kan. Ve o korkunç çığlıklar. Yardım isteyenler, çaresizlikten ağlayanlar, sesi kısılana kadar bağıranlar.

Olay yerine birlikte vardığımız arkadaşımla orada koptuk artık. Birbirimizi uzun bir süre bulamadık bir daha. Birbirimizi aramak da gelmedi bir daha ikimizin de aklına.

İlk anda gazetecilik refleksiyle fotoğraf çekmeye, ceset saymaya başladım. Sonra bunun anlamsızlığı karşısında öylece kalakaldım. Ben ne yapıyordum ki bu mahşerde…

DURAN ZAMAN… 

Fotoğraf makinesini kapatıp çantama koydum. Allak bullak olmuştum. Kulağımda ağıtlar, yardım feryatları. Sağır gibiydim. Kördüm de. Hem her şeyi görüyordum hem de hiçbir şey görmüyordum. Zaman durmuştu sanki. Yerlerde flamalarla kapatılmaya çalışılan cesetler, yaralıların başında onlara sarılıp ağlayanlar…

Sonra polis geldi. Her yıl anmalarda yaptığı gibi. Rap rap rap. Cesetlere, ceset parçalarına basa basa. Rap rap rap. Ve elbette tepki gördü polis. Parçalanmış cesetlerin başında bekleyenler polise tepki gösterdi. Polis durmadı. Cesetlere, kan denizine basa basa yürümeye devam etti. Sonra da gaz bombaları…

BOMBADAN KURTULANLAR GAZA BOĞULDU

İyi hatırlıyorum, bombadan sağ kurtulanlar gaz bombasına boğuldu adeta. Nefes alamadım. Spor salonunun olduğu tarafa koştum. Orada iki kızın birbirine sarıldığını gördüm. Birinin bacağı parça parçaydı. Diğeri ona sarılmış ağlıyordu. İkisinin de benim gibi gazdan nefes alamadıklarını, öksürdüklerini, sonra daha da şiddetli ağladıklarına şahit oldum…

Oradan Gar’a doğru yürüdüm. Ağaçlardaki ceset parçalarını, flamalardan taşmış kanı, parçaları görmemeye çalışarak. Her an nefesim kesilecekmiş gibi hissediyordum. Gar’ın tuzla buz olmuş camlarına basarak geçtim. Bastığım camlar kırmızıya boyanıyordu, ayakkabılarımdaki kandan dolayı. Bunu fark edince artık dayanamadım olduğum yere çöktüm. Ne kadar kaldım, ne kadar ağladım, uyudum mu, uyanık mıydım hatırlamıyorum…

Kendime geldiğimde yan tarafımda yaşlı bir çift gördüm. Kadın Kürtçe ağıt yakıyordu. Gar’ın camları inmiş binasına sırtını yaslamış, önündeki ceset, kan ve çığlık denizine ağıt yakıyordu… Ceset parçalarını bir flama ile çıkarıp toprağa koydum yavaşça, yaşlı çiftin feryadına şahitlik ederken…

Saatler sonra gazeteye döndüğümüzde, haber merkezinde 6-7 kişiydik, hiç kimse yazamadı haberi. Orada olup o mahşere tanıklık eden kimse birkaç saat bir hiçbir şey yazamadı. Patlamadan neredeyse 5-6 saat sonra ilk haberi ben yazıp attım.

10 Ekim hayatımın en korkunç, en allak bullak olduğum, en hayattan koptuğum gündü. Orada şahit olduklarımı ve yaşadıklarımı bir daha asla unutamam. Ve hala hesabı sorulmadı, sorulacak gibi de görünmüyor.

Ve bugün yine bir 10 Ekim. Polis aynı polis, iktidar aynı iktidar. Bir anmada daha kardeşini, dostunu, yoldaşını kaybedenlere saldırıyor ve gaza boğuyor. O katliamda ihmali ve izi varken üstelik…

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com