Bilim Akademisi: Sorun sadece Boğaziçi’nin değil tüm Türkiye’nindir

Boğaziçi Üniversitesi'nde süren öğrenci ve akademisyenlerin eylemlerine ilişkin açıklama yapan Bilim Akademisi, yaşanan 'atanmış rektör' meselesinin sadece BÜ'nün değil tüm ülkenin sorunu olduğuna dikkat çekti ve ekledi: "Gösteri ve yürüyüş hakkından faydalanmak ülke vatandaşı olan herkesin halen anayasal hakkıdır.”

KRONOS 04 Şubat 2021 GÜNDEM

Bilim Akademisi: Boğaziçi Üniversitesi kendisine yapılan bu talihsiz atamaya karşı çıkmakla sadece kendini değil Türkiye’nin geleceğini savunmaktadır.

Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasına ilişkin açıklama yapan Bilim Akademisi, sorunun sadece Boğaziçi Üniversitesi’nin değil bütün üniversitelerin ve Türkiye’nin sorunu olduğuna dikkat çekti.

Bilim Akademisi, ‘Barışçı yollardan tepkisini ifade etmenin ve bunun için gösteri ve yürüyüş hakkından faydalanmanın bu ülke vatandaşı herkesin halen anayasal hakkı olduğunu vurgulamak isteriz’ ifadelerini kullandı.

‘ÜNİVERSİTELER NEDEN ÖZERK OLMALI?’ 

Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanması sonrasında yaşanan gelişmelerin büyük bir kaygı ile izlendiği belirtilen açıklamada, “Tartışmanın temelinde aslında çok basit bir soru yatmaktadır: Üniversiteler neden özerk olmalıdır? Bunun tek gerekçesi T.C. Anayasası’nın 130. maddesinin halen bunu öngörüyor olması değildir kuşkusuz. Üniversitelerin özerkliği, bir ülkede bilimin gelişmesi için olmazsa olmaz ön koşul olması nedeniyle bir gerekliliktir” denildi. Açıklama şöyle devam etti:

‘ÖZGÜR VE YARATICI ARAŞTIRMA İÇİN ÖZERKLİK…’

“Arada aşikâr bir nedensellik ilişkisi vardır. Özerkliğin amacı ve gerekçesi özgür ve yaratıcı araştırma, eğitim ve tartışma ortamını var etmek ve korumaktır. Bunların ön koşulu da düşünce özgürlüğü, dürüstlük ve liyakattir. Özerklik ile kast edilen, belirli bir denetim ağı içinde kendi kendini yönetmek özgürlüğüne sahip olmaktır. Üniversiteler açısından bu özerklik, akademik, finansal, organizasyonel ve istihdamla ilgili politikalarına devlet müdahalesinin asgaride kalması anlamına gelir. Bunun tam tersi ise devletin onları yönetmesi demektir.

‘BÜROKRATİK YAPIDA NE BİLİM OLUR, NE EĞİTİM’ 

Yani Türkiye örneğinde düşünülecek olursa devletin 203 üniversite, 160.000 üzerinde akademisyen ve 8 milyonun üzerinde öğrenciyi yönetmesi anlamına gelmektedir bu. Bunların hepsinin yanı sıra üniversitenin bütün yönetici kadrolarının merkezden belirlenmesi ile üniversitenin bilimsel araştırmaya yaklaşımı da doğrudan bürokratik bir yapı içinde merkezden saptanır hale gelecektir. Ancak bu anlayışla ne bilim üretilmesi ne de kaliteli bir eğitimin sunulması mümkündür.

‘REKTÖR ATAMAK AKLA-MANTIĞA AYKIRIDIR’ 

Bir üniversitenin yönetilmesi için en ideal adayı tespit etme yetkinliği o üniversitenin kendisinde midir yoksa bir ülkenin Cumhurbaşkanı’nda mıdır? “Bilimin yuvası, gelecek kuşak araştırmacıları yetiştiren ve ülkenin göz bebeği olması gereken entelektüel bir birikime sahip üniversitelerin ister seçimle ister arama komisyonları aracılığıyla isterse diğer başka bir yöntemle yöneticisini doğru belirleyemeyeceğini – aksine – tek kişinin 203 üniversite için doğru rektörleri tespit edebileceğini kabul etmek akla ve mantığa aykırıdır. Ancak bugün hukuk düzenimiz tam da bunu öngörmektedir.

Bu yanlış atama sistemi değişmedikçe Boğaziçi Üniversitesi ne ilk ne de son örnek olacaktır. Seçim, üniversitelerin yöneticilerinin belirlenmesi için kullanılan yöntemlerden sadece birisidir. Hem akademik nitelikleri en üst düzeyde hem de yöneticilik vasıflarını haiz bir rektörün belirlenmesi için başvurulabilecek çok farklı bir dizi yöntem vardır.


 

‘İKTİDARLAR, BİLİMSEL BİLGİDE ONARILMAYACAK HASARLAR BIRAKIR’ 

Yüksek öğretimin, nefes almaya ve yeniden yapılanmaya ihtiyacı vardır. Aksi durumda süregiden beyin göçünün durdurulması mümkün olmayacağı gibi üniversitelerimizin düzeyinin her gün daha da düşmesine, ülkemizin en önemli değerlerinin erimesine şahit olmaya devam edeceğiz. İktidarlar gelir, iktidarlar gider; ancak Boğaziçi Üniversitesi gibi ülkenin güzide kurumlarına siyasi tercihlerle verilen zarar gelecek nesillere aktaracağımız bilimsel bilgi birikimimizde onarılmayacak hasarlar meydana getirir.

‘SORUN, BÜTÜN ÜNİVERSİTELERİN SORUNUDUR’

Sorun sadece Boğaziçi Üniversitesi’nin değil bütün üniversitelerimizin ve Türkiye’nin sorunudur. Boğaziçi Üniversitesi kendisine yapılan bu talihsiz atamaya karşı çıkmakla sadece kendini değil Türkiye’nin geleceğini savunmaktadır. Bu hazin duruma parmak basmak, barışçı yollardan tepkisini ifade etmenin ve bunun için gösteri ve yürüyüş hakkından faydalanmanın bu ülke vatandaşı herkesin halen anayasal hakkı olduğunu da ayrıca vurgulamak isteriz.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com