Babacan’dan Merkez Bankası ve İstanbul Sözleşmesi kararlarına tepki: Türkiye karanlıkta yönetiliyor

DEVA Partisi lideri Babacan, İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılması ve Merkez Bankası başkanının görevden alınmasının askeri vesayet dönemini hatırlattığını belirterek, "O dönemde de kararlar gece birden açıklanırdı. Bu iktidar ülkeyi yine karanlıktan yönetilen bir ülke haline getirdi" dedi.

KRONOS 20 Mart 2021 GÜNDEM

DEVA Partisi lideri Ali Babacan.

Ali Babacan’dan Merkez Bankası ve İstanbul Sözleşmesi kararlarına tepki: “Türkiye karanlıkta yönetiliyor”

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme ve Merkez Bankası başkanının görevden alınması kararlarını değerlendirdi. Babacan, parti genel merkezinde yaptığı basın açıklamasında, gece yarısı açıklamaların muhtıraları, askeri vesayet dönemini hatırlattığını belirterek, “O dönemde de kararlar gece birden açıklanırdı. Bu iktidar ülkeyi yine karanlıktan yönetilen bir ülke haline getirdi. Zaten karanlık bir döneme girmiş ülkemiz, maalesef karanlıkta alınan kararlara karşı karşıya. Zaten boğulma hissi tüm ülkede yaygın bir his olarak yaşanırken iki kararla daha uyandık bu sabaha.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milletten özür dilemesi gerektiğini ifade eden Babacan, şöyle devam etti: ”
“Daha dün Sayın Erdoğan’ın önünde iki seçenek olduğunu söyledim. ‘Ya Merkez Bankası’na gereğini yapacak ya da yanlış tezi yüzünden bu milletten özür dileyecek’ dedim. Sayın Erdoğan bu milletten özür dileyemedi, Merkez Bankası başkanıyla ilgili bir adım attı. Son 20 ayda, partili cumhurbaşkanlığından bu yana tam dört tane Merkez Bankası, dört tane de TÜİK başkanı gördük. Normalde bu görevlerin süresi beş yıldır. Böyle bir ülkede istikrar sağlanabilir mi? Bunlar akıllara durgunluk verici gelişmeler. Basiretli yönetim bunu yapmaz. Bunun adı en hafif ifadesiyle keyfiliktir. Bu hukuksuzluk ve kuralsızlık ülkeyi yöneten zihniyetin en önemli sorunudur.”

‘KADINA ŞİDDETİ BAZEN MAZUR MU GÖRÜYORSUNUZ?’

İstanbul Sözleşmesi’nin konusunun kadına şiddet ve aile içi şiddet olduğunu ifade eden Babacan, “Bunlar bizim kırmızı çizgilerimizdir. Bunlara gerekçe bulunamaz, mazur gösterilemez. Bu uluslararası sözleşme onun sözleşmesidir. Bu ülkede kadına şiddet sorunu büyüyor. Her gün kadın cinayetleri işleniyor, her gün aile içi şiddet yaşanıyor. Yıllardır hükûmetin başındasınız, bu konu hakkında somut ne adım attınız? Hangi önlemi aldınız, hangi kararı aldınız? Hangi yeni kanuni düzenlemeyi yaptınız? Hangi yeni uluslararası sözleşmeye imza attınız? Mevcudu yıkmak en kolayı. Madem beğenmiyorsunuz, yerine ne koydunuz? Daha sağlam bir yasal düzenlemeniz var mı? Yoksa siz de bazıları gibi kadına şiddeti bazen mazur mu görüyorsunuz? Kadına şiddetin aması, fakatı, mazereti olmaz. Kadına şiddete karşı topyekûn sağlam bir duruş göstermek her siyasetçinin, her vatandaşımızın görevidir. Bizim hükûmetten beklentimiz budur.”


‘KADINA ŞİDDETTEKİ ARTIŞIN GÜNAHI CUMHURBAŞKANININ BOYUNANDIR’

Babacan, alınan bu karar doğrultusunda kadına yönelik şiddet artarsa sorumlusunun Cumhurbaşkanı Erdoğan olacağını söyledi.  Babacan, “Bu attığınız adım sebebiyle kadına şiddette, aile içi şiddette ve kadın cinayetlerinde meydana gelecek her artışın vebali size aittir. Kadınların ahından korkun. Yerine daha iyi tedbir tedbirleri açıklayın, kadınların yakasından düşün.” dedi.

“Anayasamız ne diyor ‘Uluslararası sözleşmeler öncelikle bir kanun niteliğindedir” dediğini ifade eden Babacan, açıklamasına şöyle devam etti: “Meclis’ten geçer, hatta Anayasa Mahkemesi’ne götüremezsiniz. Normal bir kanundan daha zor bir iptal yöntemi vardır. Uluslararası sözleşmeler önce Meclis’ten geçip, daha sonra hükûmet kararıyla yürürlüğe sokulurken, bu sözleşmelerin iptalinin de yine meclis tarafından yapılması gerekir. Yine yürürlüğe hükûmetin koyması gerekir. Burada çok açık bir hukuk ihlali var. Bu kararla TBMM’ye ait olan anayasal bir hak, Cumhurbaşkanlığı tarafından gasp edilmiştir. Bu durumda tek bir imzayla tüm uluslararası sözleşmelerden çekilebilirsiniz. Tabii, bu yöntem boyutu. Denilebilir ki Meclis’te de aynı sonuçla karşılaşılabilirdi. Ama esas kadar usul de önemlidir.”

‘EKONOMİDEKİ BOZULMAYI İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE YÜKLEYECEKLER’

Babacan, ekonomide çuvallamanın sorumluluğunu İstanbul Sözleşmesi protestolarına yıkmak isteyebileceklerine işaret ederek, şunları söyledi: “Bu iki karar niye aynı anda alınıyor? Uluslararası sözleşmeden geri çekilmenin bazı kesimlerde oluşturacağı infial hükûmet tarafından biliniyor. İnsanlar bir araya gelip kararı protesto edilebilir. Pazartesi günü finansal piyasalar açıldığı zaman Merkez Bankası ile ilgili atılan adımın piyasa üzerinde olumsuz etkisi olacaktır. Sayın Erdoğan bu iki konuyu paketleyip, ‘İşte bunlar sokaklara döküldü, piyasalar bozuldu’ diyebilir. Kendi hatasıyla bozulan ekonomik dengeleri, bambaşka bir konu için eylemde bulunan insanların üzerine yıkabilirler. Bu oyuna aman dikkat edelim. Barışçıl yöntemlerle herkesin kendi düşüncesini ilan etmesi doğaldır. Ancak hükûmetin istismar edip, kendi ekonomideki çuvallamasının üstünü örtecek malzeme haline gelmesine de asla izin vermemeliyiz.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com