Auden, Necatigil, Glück

Hikmet burcunda üç şairden yeni şiirler, mektuplar...

CAN BAHADIR YÜCE 01 Şubat 2022 GÖRÜŞ

İlk kez gün yüzüne çıkan şiirini (NYRB, Aralık 2021) Auden 1941’de yazmış. Kâğıda dökülüşünden 80, şairin ölümünden 48 yıl sonra hâlâ diri.

Auden’ın şiiri ülke değiştirirken yazmış olması dikkatimi çekti. (Yaşamındaki o kırılma ânına, ikinci ülkesindeki yalnızlığına değinmiştim.) Neden yayımlamadığı bilinmiyor. Ola ki yeterince güçlü bulmamıştır ama taslaklardan, birkaç kez temize çekişinden yayımlamaya niyetlendiği anlaşılıyor. 

W. H. Auden yaşama ilişkin büyük soruları şiire dönüştürürken “felsefe yapmamayı” bilen şairlerdendir. Üstelik bunu öyle yalın, ustalıklı, tecahül-ü arifane yapar ki sorduğu soruların şiirin önüne geçmesine izin vermez.

Nasıl da anlıyoruz diyalektiği
Aşağı akan sular nasıl büyüyen ağaçlara
Olmadığı bir şeye döner insan da

diye başlayan sestina da büyük bir soruyu kurcalıyor: Yaptıklarımızın ne kadarı kaçınılmaz, ne kadarı bizim elimizde? Şiiri fazla kaderci göründüğü için (“kaderle savaş bağışlanmaz suç”) yayımlamamış olabilir. Auden 13 yaşında kiliseyi reddetmiş, dini “dönmemek üzere” terk etmişti. Ama döndü—bu şiir tam da inanca yaklaştığı yıllarda yazılmış. Hiçbir zaman ‘dindar’ olmasa da inancın ahlaki tarafı Auden’ı hep ilgilendirmişti. Kader sorusuna yanıt ararken, “hakikatin şaire kafiyeyle indiğini” söylüyor—burada bence bir poetika da saklı. Yüzyılın en karanlık yıllarında şair, zamanı gelince her şeyin yerini bulacağından kuşku duymuyor. 80 yıl önce, 80 yıl sonra.

***

Necatigil’in Alman Şarkiyatçılarla mektuplaşmalarını (Tercümemi Nasıl Buldunuz?, YKY, 2022) bitmesin diye yavaş yavaş, günlere yayarak okudum. Dört Şarkiyatçıya (Otto Spies, Andreas Tietze, Annemarie Schimmel, H. W. Brands) yazılan mektuplarda o bildiğimiz çekingen, çalışkan, özenli Necatigil var. (Daktiloda yazdığı her mektubun bir kopyasını da saklayan Necatigil…) Satırlar boyu bitmeyen telaşlar, yetişecek işler, kitap çevirilerine adanmış yaz ayları… Oysa “Hep kendi şiirlerimi, kendi oyunlarımı yazmak isterdim,” diyor Necatigil. 

Mektupların yayımlanmasına öncülük eden, Almanca mektupları Türkçeye çeviren, şairin mirasına sahip çıkan Ayşe Sarısayın’a bütün Necatigil okurlarının bir teşekkür borcu var.

İki şey dikkatimi çekti: Almancadan düzenli şiir çevirmeye başladığı yıllarla Necatigil şiirindeki değişim arasında bir koşutluk fark ediliyor. Galiba üzerinde pek durulmadı. Necatigil’in Borchert çevirilerine bir kez daha göz attım—iki şair arasındaki ruh yakınlığı rastlantı değil.

1951’de, 35 yaşındayken H. W. Brands’e şöyle yazmış: “Ben de tekrar Almanya’ya gelmeyi, orada bir doktora yapmayı çok isterdim, fakat bizim hayat şartlarımız sizinkilerden çok farklı olduğu gibi, imkânlarımız da kıttır bir hayli. Bize şimdilik bu işin hayaliyle avunmak düşüyor. Kim bilir, çok geç kalmamışsam belki ileride…” Ustanın o yaşta doktora yapmak istemesine, başka dünyalara açılma özlemine doğrusu şaşırdım.

Necatigil 1972’de üç aylığına Almanya’ya gidiyor, yine ürkek: “Yaradılışım dolayısıyla tedirginim, telaştayım.” Ama o hep kabuğunda kalmayı seçmiş, ‘odası dünyadan büyük’ Necatigil birkaç hafta sonra şöyle yazıyor: “Stuttgart’a alıştım, çok sevdim burasını. Öyle ki hep burada kalsam diye geçiyor aklımdan.” 

Başka dünyalara özlemli yaşamış, kabuğunu kırmak, gitmek istemiş, belki bunu sezdirmemiş büyük şairin dizeleri —kimbilir kaçıncı kez— bana bir otoportre gibi görünüyor:

Alıngan, onurlu
İstemez görsünler saklı su.

***

Louise Glück’in kış şiirlerinde (Winter Recipes from the Collective, FSG, 2021) duygusallığa yüz vermeyen o lirik ses iyice incelmiş göründü bana. Nobel’den sonra yayımladığı bu ilk kitapta Glück benzersiz mesafe ayarı kuruyor: Lirizmin sınırlarında ama dışında değil.

Bir kış kitabı bu, bir yas kitabı. Hem sıradan hem gerçeküstücü, tıpkı kar yağışı, bir şiir dili. Her şairin bir mevsimi varsa Glück’e elbette kış yaraşıyor.

Nobel konuşmasında onu içine çeken şiirlerin “içten seçim ya da çarpışma şiirleri, dinleyeni ya da okuyanı bir güvenin yahut feryadın muhatabı kılan, bazen de işbirlikçisi yapan şiirler” olduğunu söylemişti. Kış tarifleri öyle: Tutulan yasın ortağı kılıyor bizi.

Louise Glück’in hikmet burcu şiirleri yumuşak, karlı bir kış gününe benziyor: Güneşsiz ama aydınlık, soğuk ama üşütmüyor. 

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com