Aslı Erdoğan: Zulüm sürerken yaralar kabuk bağlamayı öğrenemiyor

Yazar Aslı Erdoğan, Türkiye'de zulüm "sürekli" devam ettiği için kişisel yaraların da kabuk bağlamadığını, "Bir kapı aralanmış ve aradan sıyrılmışım, şu an pek çok arkadaşım, tanıdığım cezaevinde ya da yargılanmakta... Onların maruz kaldıkları da benim yaramı kalıcılaştırıyor..." ifadesiyle açıkladı.

KRONOS 26 Ağustos 2023 KÜLTÜR

Yazar Aslı Erdoğan (DANIEL RONALD / AFP)

Özgür Gündem Yayın Danışma Kurulu’nda olduğu gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanan, 4 ay cezaevinde kalan ve yıllar sonra beraat eden yazar Aslı Erdoğan, 6 yıldır Almanya’da sürgünde yaşıyor. Uzun süredir ciddi sağlık sorunları yaşayan Aslı Erdoğan, yaşadıklarına dair açıklamalarda bulundu.

T24’den Candan Yıldız’a konuşan Aslı Erdoğan, 6 yıldır yaşadığı sürgün hayatını, “Sürgün, bir kez daha… Ağır, acılı bir batış, meçhulun derinliklerinde uzadıkça uzayan bir boğulma… İnce ince, gölgemsi bir varoluşsuzluk hali… Puslu bir arafta, ikisi de eşit ulaşılmazlıkta geçmiş ve gelecek arasında asılı kalmak… Yitirilmiş, yaralıları geride bırakmak pahasına içinden çıkıp gelinmiş bir geçmiş ve vaat dahi edilmemiş bir gelecek arasındaki bir arafta, belki de yabancıların iyi niyetiyle kurulmuş bir limboda askıda kalmak…” ifadeleriyle anlattı.

‘ŞİDDETİN BEKASI UĞRUNA HARCANAN HAYATLAR BİZİM KADERİMİZ’

20 yıldır şiddet, travma, yara ve parçalanma üzerine yazdığını ifade eden Aslı Erdoğan, “Yani yirmi yıldır yazıyor, “anlatılamayan”ın etrafında çemberler çiziyorum. Şiddet sadece öldürerek yok etmez. Bazen sağ tutar, bir tür ‘rigor mortis’, ceset katılaşması içinde tutarak çürüyüşe mahkum eder. Susturur, dilsizleştirir, hissizleştirir, insansızlaştırır. Bireyleri de toplumları da… İnsanın kendi içinde parçalanması, kendi hakikatinden koparılmasıdır asıl ‘travma’…. Devletin şiddetinin sınırsızlaştığı coğrafyalarda -bizimki gibi- nesilden nesile aktarılan kişisel ve kolektif travmalardan kuruluyor hikayelerimiz, şiddetin bekası uğruna harcanan hayatlar bizim kaderimiz” dedi.

‘BÜYÜK KORKU ÜLKESİ’NDE HERKESİN HAYATI CEHENNEME ÇEVRİLİYOR’ 

Çoğunlukla haklar konusunda yazan bir yazar olarak “Türkiye’deki hakları” değerlendiren Aslı Erdoğan, şunları söyledi:

“70’leri de yaşadım, 80’leri de… Beş yaşındaydım hayatımın ilk polis baskınında (1972), ilkokuldayken dehşet içinde uyandığım işkence kabusları görürdüm… (Hala görüyorum) Bazen çocuklar daha derinlemesine hisseder yetişkinlerin dile getiremediklerini… 90’lı yılların ilk yarısında yurt dışındaydım, iki yıl Cenevre’de, iki yıl Rio de Janeiro’da kaldım. O dönemi köşe yazarlığına başladıktan sonra belgelerden, tanıklıklardan az çok öğrendim, öğrendikçe dehşete kapıldım. Elbet bütün bu dönemlere ilişkin bilmediğim, anlamadığım, hissedemediğim pek çok şey var. Seksenli, doksanlı yıllarda avukatlık yapmış pek çok kişi, günümüzdeki kadar hukuksuzlukla karşılaşmadıklarını söyledi. Ne yazık ki, benim sezgim de bu yönde, hukuk kurumunun bütünüyle çöktüğünü, muhalif seslerin acımasızca susturulduğunu, demokrasinin son kalıntılarının el çabukluğuyla silindiğini düşünüyorum. Olmazsa olmaz kavramların, düşünce özgürlüğü, toplumsal adalet, laiklik, insan hakları gibi kavramların altı bütünüyle oyuldu. İnsan hakları sicilimiz pek çok Afrika ülkesinin gerisinde, yerlerde sürünüyor. Büyük Korku Ülkesi’nde, kadınların, LGBTI bireylerin, özgürleşmek isteyen herkesin hayatı cehenneme çevriliyor. Asıl endişem, geri dönüşü olmayan bir noktaya, totaliter bir rejime evrilmemiz…”

‘ZULÜM SÜRERKEN YARALAR KABUK BAĞLAMAYI ÖĞRENEMİYOR’ 

Aslı Erdoğan, cezaevi süreciyle ilgili yaralarının hâlâ açık olduğunu ve soğudukça ağrısının arttığını ifade etti. Erdoğan, “Maruz kaldığım her haksızlıkta, her aşağılanmada bir kez daha kanıyor” dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti: “Kabuslarım hâlâ sürüyor, polisten, mahkemeden kaçtığım, kan ter içinde uyandığm ‘post-travmatik’ kabuslar… Bir bakıma şanslıymışım, bir kapı aralanmış ve aradan sıyrılmışım, şu an pek çok arkadaşım, tanıdığım cezaevinde ya da yargılanmakta… Onların maruz kaldıkları da benim yaramı kalıcılaştırıyor… Gezi davası, HDP’lilere açılan davalar, bizzat koğuş arkadaşlarımın yaşadıkları… Zulüm sürerken yaralar kabuk bağlamayı öğrenemiyor. Durduk yerde ağırlaştırılmış müebbet talebiyle tutuklanmak gerçekten berbat bir his, beraat etseniz dahi hiçbir şeyle avunamıyor, hiçbir şeye güvenemiyorsunuz, özellikle de tanıdık tanımadık yüzlerce insan çok ağır cezalara çarptırılırken… Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet verildiğinde kapıldığım korkuyu, umutsuzluğu, duyduğum utancı anlatamam… Kendi kişisel yazgımın çok ötesine geçen bir korku ve utanç bu. Çaresizlik hissi…”

‘BERAAT ETTİĞİM GÜN BENİ KAÇ KİŞİ ARADI DERSİNİZ?’ 

Cezaevi sürecindeki dayanışmayı anlatan Aslı Erdoğan, tahliyesini çok geniş bir dayanışma ağına borçlu olduğunu ifade etti. Erdoğan, sonrasını ise şöyle anlattı: “Elbet vakti gelince bu ağın çözüleceğini biliyordum, beklediğimden daha hızlı ve insafsız oldu bu çözülme! Özgür Gündem ana davası yıllarca sürdü, on kişi ağırlaştırılmış müebbet talebiyle yargılandık, dört kişi hapis cezaları aldı. Onlarca dava sürerken, elbet ilgi odağı olmayı ummuyordum. Beraat ettiğim gün beni kaç kişi aradı dersiniz? Ya da beyin kanaması geçirdiğimde kaç kişi ziyarete geldi? Hiç söylemeyeyim! İstemeden ve sanırım hak etmeden bir simgeye dönüşmüşüm, benim de bir insan olduğum unutulmuş, bana biçilen rol sırtımda taşıdığım ağır bir çarmıhmış!”

‘KIRGIN YA DA KIZGIN DEĞİLİM, YAŞADIĞIM HİS BURUKLUK’ 

Aslı Erdoğan, Türkiye’ye dönüp dönmeyeceğine yönelik soruyu ise şöyle yanıtladı: “Beraat etmiş olmak insanı boş umutlara sevk ediyor! Yanıltıcı, tehlikeli umutlar… Özellikle son bir iki yıldır sık sık bu umuda, dönebilme umuduna kaptırıyorum kendimi… Milyonlarca insanın kaçmayı dilediği topraklara geri dönmek, bir sürgünün tek düşüdür. Türkiye’ye kırgın ya da kızgın değilim, yaşadığım his burukluk… Son bakışta aşk, karşılıksız kalmaya yazgılı… Açıkçası, sağlık durumum bu kadar vahim olmasaydı, dönmeyi aklımın ucundan dahi geçirmezdim. Dişlerimi sıkar, kendime sürgünde bir gelecek kurgulardım.”

SĞALIK DURUMU: UZATMALARI OYNUYORUM

Asıl Erdoğan, sağlık durumu hakkında ise şu bilgileri verdi:

“Berbat! Çok ağır, çok ağrılı bir ameliyat geçirdim, bağırsağımdan tam bir metre alındı -ameliyat ekibi kendi rekorunu kırdı- silikon boru takıldı, toparlanmam bir yıl sürecek en iyi ihtimalle… 2019’da iki bağırsak ameliyatı geçirmiştim, 2020’de Sistemik Skleroz Crest Sendromu teşhisi kondu. Tedavisi olmayan, çoğu durumda ölümcül, kılcal damarlara ve zar dokularına hasar vererek iç organları işlemez hale getiren bir oto-immun hastalığı… Bağırsaklarımdaki, hatta tüm sindirim sistemimdeki çöküş, hastalığın olağan seyri, doktorlara göre akciğerler çalışmaya devam ettiği sürece şanslıymışım! Elbet bu ameliyattan sonra kendimi pek şanslı hissedemiyorum! Üstelik bir de beyin kanaması geçirdim, beyincikte başlayan, nedeni bulunamayan bir kanama! Amiyane deyimle: ‘Uzatmaları oynuyorum!’”

‘KİM GIRTLAĞINA BIÇAK DAYANMIŞKEN ARYA SÖYLEYEBİLİR Kİ’ 

Usta yazar, okurlarına, bitmek üzere olan iki kitap olduğu müjdesini verirken, şunları kaydetti: “Ben sözcüklerin mırıltılarını, fısıltılarını, iç çekmelerini dinleyerek yazarım, giderek daha zor duyuyorum anadilimde, sözcüklerin iç sesini ya da sessizliğini… Bitmek üzere olan iki kitap var, ama son dört yılda 12 kez hastaneye yattım, beyin kanaması da hafızamda hasara yol açtı, itiraf edeyim, özgüvenimi kaybettim. Bizim coğrafyamız elbet insana dair daha çok hikaye, daha çok trajedi sunuyor, ama kim fırtınanın orta yerinde yazabilir, gırtlağına bir bıçak dayanmışken arya söyleyebilir ki?”

Aslı Erdoğan, son olarak şunları söyledi: “Keşke bir çocuğum olsaydı, onun üzerinden geleceğe seslenebilirdim! Son altı yılda tek bir kez Türkiye’yi çıplak gözle görebildim, Midilli Adası’ndan. 18 yaşından beri her yaz gittiğim Ayvalık Körfezini karşı kıyıdan, on kilometre mesafeden izlerken kırık dökük sözcüklerden fazlasını bulamadım: Çok geç! Neyse! Keşke!”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com