Erdoğan’ın tehdidine yanıt: Bir aslan miyav dedi, minik fare kükredi

İYİ Parti lideri Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Kendini benimle uğraştırma" sözlerine yanıt verirken, "Bir aslan miyav dedi, minik fare kükredi. Ben kiminle uğraşacağımı iyi bilirim" ifadesini kullandı.

KRONOS 05 Nisan 2023 GÜNDEM

Partisinin haftalık TBMM grup toplantısında konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sert ifadelerle yüklendi. Sinan Ateş cinayetini hatırlatan Akşener, Erdoğan için “simsarların, mafyaların kuklası” dedi.

Türkiye’nin uzun bir zamandır adaletten mahrum olduğunu söyleyen Akşener, Çünkü; adaleti gölgeleyen bir iktidar tarafından yönetiliyoruz. Hukuka, keyfine göre, yön veren, kendi çıkarları için, zalime boyun eğen, başkentin göbeğindeki, alçak bir cinayetin, gerçek faillerini bulmaktan bile, aciz bir iktidar! Mesela uzun bir zamandır; samimiyetten mahrumuz. Çünkü; kalbini karartmış bir iktidar tarafından yönetiliyoruz. Bir milletin ahını, bir annenin acısını, iki küçücük çocuğun gözyaşlarını bile, görmezden gelen, vicdansız bir iktidar” ifadelerini kullandı.

İktidarın verdiği hiçbir sözü tutmadığını söyleyen Akşener, “Verdiği hiçbir sözü, tutamayan, mafyaları, simsarları, uyuşturucu kaçakçılarını kollayan, Sinan Ateş’in katillerine göz yuman, zalim bir iktidar. Sorumsuz bir iktidar! Korkak bir iktidar. Ve artık vaktini, çoktan doldurmuş son kullanma tarihi geçmiş bir iktidar” dedi.

‘SENDE AYŞE ATEŞ’E VERDİĞİ SÖZÜ TUTACAK BASİRET YOK’

Ankara’da öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’i hatırlatan Akşener, şunları söyledi: “Düşünün ki Emniyet teşkilatımız, cinayeti planlayan şahsı bir milletvekilinin evinde yakalıyor. Buna ilişkin, tutanak tutuyor. Nasıl oluyorsa oluyor, o tutanak, ortadan kayboluyor. Ve bugün, o tutanak, dava dosyasında yok. Böyle bir rezalet olabilir mi? Böyle devlet yönetilir mi? Hey gidi hey… Neydin, ne oldun Recep Bey? ‘Cesaretin sembolüyüm’ diye geldin; giderayak, esaretin sembolü oldun. ‘Milletin adamıyım’” diye geldin; giderayak, mafyaların, simsarların, kuklası oldun. Bir zamanlar, geçmiş iktidarların hatalarından, ders alırdın. Şimdiyse, kendi hatasını göremeyecek kadar kör, doğruları duyamayacak kadar da, sağır bir adam oldun. ‘Neredeeen, nereye?’ değil mi Recep Bey? Görüyorum ki, artık sende; Ayşe Ateş’e verdiği sözü tutacak, basiret yok! Babasız kalan Banuçiçeğin, Bengüsu’nun karşısına çıkacak, yüz yok. Elindeki sınırsız yetkiye rağmen katillerden hesap soracak, cesaret ise, hiç yok. Recep Bey’in yapamadığını, biz yapacağız. Onun tutamadığı sözü, biz tutacağız. Ne olursa olsun; Sinan Ateş’in kanını, yerde bırakmayacağız. Katiller, cezasını çekecek. Azmettirenler, cezasını çekecek. Yataklık edenler, cezasını çekecek. Bu işin üstünü örtmeye kalkışanlar da, cezasını çekecek.”

SOSYAL MEDYA DÜZENLEMESİ TEPKİSİ

Akşener’in konuşmasında öne çıkan bazı bölümler şöyle:

“Seçimlere 39 gün kala BTK, yeni bir sosyal medya düzenlemesini, yürürlüğe aldı. Bu düzenlemeye göre, artık Sosyal medya platformları, kişisel bilgileri adli makamlara, iletmekle yükümlü olacak. Peki nasıl iletecek? Herhangi bir yargı kararı olmadan iletecek. Bir soruşturma bahanesi bulmak, yeterli olacak. Yani; bir İçişleri Bakanlığı yetkilisi; ‘Şu kişi hakkında soruşturma var. Bana bilgilerini verin.’ Dediğinde o bilgiler, derhâl iletilecek. Bu şekilde yargı önünde, suçu ispatlanmamış kişilerin tüm şahsi bilgileri, talep edilebilecek. Düzenlemenin ilgili kısmı, aynen şöyle diyor: ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak, Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, Devletin sırlarına karşı suçlar ve bu kapsamda içerik oluşturan ve yayan faillere ulaşmak için, gerekli olan bilgiler…”

‘RECEP VE ARKADAŞLARININ TÜRKİYE’YE LAYIK GÖRDÜĞÜ YÜKSEK DEMOKRASİ’ 

“Yani mesela gerçek enflasyon verilerini inceleyen ENAG ‘yanıltıcı bilgi yaymaktan’ susturulacak. Üstelik sadece ENAG değil ENAG verilerini, paylaşan hesaplar da susturulacak. Mesela ‘Kızılay’ın çadır satışını’ haber yapanlar ve yayanlar ‘devlet sırrını açığa çıkardı’ diye susturulacak. Mesela; ‘Dört gün oldu, bir tane arama kurtarma ekibi gelmedi’ diyenler, ‘Devletin birliğini bozuyor’ diye susturulacak. Yani böylece tek adam rejiminin, diktatörlüğe doğru uzanan yoluna, bir taş daha döşenecek. Türk demokrasinin önüne, ördükleri duvarlara, bir tuğla daha konulacak. Türk gençlerine layık gördükleri hapishane düzenine bir pranga daha eklenecek. İşte size Recep Bey ve arkadaşlarının Türkiye’ye layık gördüğü yüksek demokrasi standardı… Gerçekten ibretlik…”

‘SOSYAL MEDYA PLATFORMLARINI SARAY MEDYASINA ÇEVİRME GİRİŞİMİ’

“BTK’nın yapmış olduğu bu düzenleme sosyal medya platformlarını saray medyasına çevirme girişimidir. Bu düzenleme; Twitter’dan, bir AHaber oluşturma gayretidir. Bu düzenleme Facebook’ta milletimize bitmeyen bir penguen belgeseli izletme çabasıdır. Ellerindeki binlerce trole rağmen, istedikleri algıyı yönetemediler. Emirlerindeki, onca kanala rağmen, milletimizi, yalanlarına inandıramadılar. Attıkları onca iftiraya rağmen; oylarının eriyişini, bir türlü durduramadılar. Çünkü bu hükûmetin depremdeki acizliğini, sosyal medya ortaya çıkardı. Saray medyası, sahte başarı hikâyeleri yazarken, Kızılay’ın depremzedelere çadır sattığı haberi, sosyal medyadan yayıldı. Toplanan vergilerin, kimlerin cebine girdiğini, sosyal medya duyurdu. İşte tam da bu yüzden; Rezilliklerini meydana döken, her şeye düşmanlar. Sosyal medyaya düşmanlar. Gençlere düşmanlar. Gençlerin kullandığı, tüm teknoloji araçlarına düşmanlar.”

‘ARTIK O DA SEÇİMİ KAYBEDECEĞİNİN FARKINA VARDI’

“Siz sakın kürsülerde, ekranlarda, mangalda kül bırakmayan Recep Bey’e bakmayın. Artık o da bu seçimi kaybedeceğinin farkına vardı. Bu yüzden de son zamanlarda oldukça huysuz, aksi ve gergin… Aslında hoş görmek lazım. Sonuçta gelmekte olan hezimeti hazmetmek kolay değil. Yalnız buradan kendisine küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum: Recep Bey ‘gerginsin’ deyince, bana ve arkadaşlarıma kızmak, tehdit etmek, hakaret etmek, sandıktaki kaçınılmaz sonunu, değiştirmeyecek. Çünkü; içinde bulunduğun bu acınası durumun, tek sorumlusu sensin sen.”

‘BELLİ Kİ SEN HİÇ UTANMIYORSUN’

“Bak, tam 21 yıl oldu. Ama sen hâlâ, asgari düzeyde bir devlet insanı olamadın. Dile kolay. Koskoca 21 yıl… Kim olsa, bir şeyler öğrenirdi. Ama sen, maalesef, hiçbir şey öğrenemedin. Bir de üstüne, geçtiğimiz hafta, çıkmışsın; bana, ‘utan, utan’ diyorsun… Evet utanıyorum. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı olma şerefinin, zerresini dahi üzerinde taşıyamamandan, ben utanıyorum. Küfür bulaşmış dilinden, fitne saçan sözlerinden, söylediğin yalanlardan, attığın iftiralardan, biz utanıyoruz. Milyonlarca vatandaşına düşman gözüyle bakmandan, biz utanıyoruz. Ama belli ki sen, hiç ama hiç utanmıyorsun. Bu yüzden de, nefret saçmaya, öfke kusmaya tam gaz devam ediyorsun.

‘SEN KUPONCU OLDUĞUNDAN VATAN TOPRAĞININ KIYMETİNİ BİLMEZSİN’

“Hatta muhalefeti, Cudi’ye Gabar’a gömmekten bahsedecek kadar şirazeden çıkıyorsun. İnanabiliyor musunuz? Aynen böyle söylüyor. Arkadaş bizi, Cudi’ye, Gabar’a gömecekmiş… Bak Recep Bey Cudi ve Gabar senin için vatan olmayabilir. Ama bizim için Rize ne kadar vatan toprağıysa Cudi de o kadar vatan toprağıdır. Kocaeli ne kadar vatan toprağıysa; Gabar da o kadar vatan toprağıdır. Sen kuponcu olduğundan, vatan toprağının kıymetini bilmezsin. Ama biz gayet iyi biliriz. Al bayrağımızın gölgesinin düştüğü her yer, bizim için cennettir, cennet.”

‘BİR ASLAN MİYAV DEDİ, MİNİK FARE KÜKREDİ’ 

“Recep Bey’in geçen haftaki, sayısız hezeyanlarından biri vardı ki, gerçekten evlere şenlik… Neymiş? Kiminle uğraşacağımı, çok iyi bilecekmişim… Neymiş? Kendisini benimle uğraştırmayacakmışım… Vay vay vay… Bir aslan miyav dedi, minik fare kükredi… Recep Bey! Sen hiç merak etme. Ben kiminle uğraşacağımı, çok iyi bilirim. Mesela ben kul hakkı yiyenlerle uğraşırım. Mesela ben teröristin mektubunu devletin televizyonunda okutanlarla uğraşırım. Mesela ben; emekliden, memurdan, işçiden, çiftçiden esirgediği, milyarlarca lirayı yandaşların, rant şebekelerinin, ayaklarının seren, yağmacılarla uğraşırım. Mesela ben Milletine yalan söyleyen, milletinin sesini duymayan, üstüne de, utanmadan, saraylarda keyif çatanlarla uğraşırım. Anaları mutfakta, babaları da evlatlarına karşı, çaresiz bırakanlarla; emekçileri, memurları, enflasyon canavarına ezdirenlerle; vatandaşı yokluk içindeyken, faizcilere, 200 milyar lira aktaranlarla uğraşırım. Gençleri itip kakanlarla; kadınlara, hayatı zindan edenlerle; milletin helal aşına, ekmeğine, el uzatanlarla uğraşırım! Ve hiç kusura bakma; sen sevsen de, sevmesen de, uğraşmaya devam edeceğim.”

‘MERMİYE FALSO VERMİŞ, YANLIŞLIKLA BİNAMIZI VURMUŞ’

“Recep Bey’in bu tehdidinin, yansımasını hemen ertesi gün gördük. Biliyorsunuz, İstanbul İl Başkanlığımıza, silahlı bir saldırı yapıldı. Devlet ciddiyeti olan bir iktidar, böyle bir durumda, sizce ne yapar? Konunun araştırılması için, hemen harekete geçer, değil mi? Peki Recep Bey ve arkadaşları ne yaptı? Bize kızdılar. Kamera önüne geçip laf attılar. Sosyal medyadan hakaret ettiler. Neymiş efendim? İnşaat bekçisi bir kardeşimiz, hırsız kovalıyormuş. Hırsızları kaçırmak için de, havaya ateş etmiş; Ne hikmetse, kurşunlar gelmiş, İYİ Parti’yi vurmuş. Bakın siz şu işe… Allah’tan il binamız Kabataş’ta değil… Bilmeyenler için söyleyeyim; İstanbul İl Başkanlığımız, sanılanın aksine, havada değil, yerdedir. Üstelik ateş edilen yer ile, binamız arasında, belediyenin reklam panoları ile, koskoca bir E5 karayolu var. Yani; Binamızın girişi, E5’in altında kaldığı için, ateş edilen yerden, bina girişinin vurulma ihtimali, gerek fizik, gerek de, geometri kurallarına göre, imkansız. Yani; ya ifade yanlış, ya da bu bekçi kardeşimiz, bir aksiyon filmine özenmiş olacak, ‘mermiye falso vermiş’ ve olağanüstü bir nişancılık sergileyerek, ‘yanlışlıkla’ binamızı vurmuş.

‘UTANMASAN MERMİYE SALDIRDI DİYE BİNAMIZI TUTUKLAYACAKSIN’

“Ayrıca; İddiaya göre, bu bekçi kardeşimiz hırsızlığı engellemek için, defalarca ateş etmiş. Ama ne hikmetse; bu kadar ciddi bir hadiseyi, şirketteki üstlerine bildirmemiş. Tutanak tutmamış. Polise haber vermemiş. Hatta bunları yapmadığı gibi; Üstüne de; sanki hırsızlık hadisesi, normal bir olaymış gibi; Hırsızlara ateş etmek de, bu Teksaslı kardeşimizin, günlük rutiniymiş gibi; gitmiş evine, bir güzel yatıp uyumuş. Yaa… Hollywood prodüksiyonlarına, taş çıkartacak, bu fantastik açıklamanın, sonunda ise, Recep Bey çıkmış, benden özür bekliyormuş… Çünkü, kendisi çok kırılmış. Duyguları incinmiş. Rencide olmuş. Vah vah… Yazık ki ne yazık. Recep Bey utanmasan, mermiye saldırdı diye parti binamızı tutuklayacaksın. Bir de senden, özür dileyeceğim, öyle mi? Hadi oradan be hadi oradan! Çok beklersin!”

‘BURALARA, ÇİÇEK BAHÇELERİNDEN GEÇEREK GELMEDİK’

“Sakın unutma! Biz, bugünlere, öyle kolay gelmedik. Biz, buralara, çiçek bahçelerinden geçerek de gelmedik. Biz bu yola, 2015 yılında koltuk sevdası uğruna her türlü hukuki ve vicdani ilkeyi hiçe sayan sırtını ve aklını tek adama teslim eden bir anlayışa karşı mücadele etmek için çıktık. Biz bu yolda 2017 referandumu ile getirilmek istenen ucube bir tek adam sistemine en gür sesimizle ‘hayır’ diyerek yürüdük. Çiçek bahçelerinden değil, mayın tarlalarından geçtik; İYİ Partimizin kutlu güneşinin etrafında buluştuk. Cümle aleme meydan okuduk demirden dağları bile eriten kadim bir ateşin etrafında buluştuk.”

KURŞUNLARI KÜRSÜDEN ATTI: TÜM TEHDİTLERE DİRENECEKSİNİZ, SÖZ MÜ?

“Söyleyin, Sinan Ateş durdu mu? Bunca tehdide, direndikten sonra; Şimdi bizi, bu kurşun mu korkutacak? Söyleyin! Ömer Halisdemir, korktu mu? Bunca ahlaksızlığa, göğüs gerdikten sonra; şimdi bizi, bu kurşun mu sindirecek? Söyleyin. Özgecan’lar, Şule’ler, Ceren’ler sindi mi? Bunca tuzağı bozduktan sonra; şimdi bizi, bu kurşun mu öldürecek? Söyleyin. Gaffar Okkan’lar, Uğur Mumcu’lar, öldü mü? Bunca hainliğin, üstesinden geldikten sonra; Şimdi bizi, millî misakımızdan, bu kurşun mu vazgeçirecek? Söyleyin. Eren Bülbüller, Yasin Börü’ler, Aybüke Öğretmen’ler, vazgeçti mi? Bunca nifakı, bunca fitneyi, hakikatin ışığıyla yendikten sonra; şimdi bizi, bu kurşuna, adres verenler mi ayıracak? Söyleyin. Hilalle yıldız hiç ayrıldı mı? O zaman; bugün, burada, sizlerden bir söz istiyorum. Bu sözü; törenize, atanıza uyarak verin. Bu sözü; imanınıza, vicdanınıza sorarak verin. Bu sözü; Aklınızı ve kalbinizi duyarak verin! Kıvılcımdan ateş olacaksınız. Söz mü? Tüm tehditlere, tüm iftiralara direneceksiniz. Söz mü? Tüm mermilere göğüs gerip; Söz mü? 15 Mayıs günü burada; gülmeyen yüzleri güldürmek için, susmuş sesleri haykırmak için, çöken karanlığı dağıtmak için, 40’dan 40 bin olacaksınız. Söz mü? Türkün Türküsü olacaksınız. Söz mü?”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram