Akbelen’den bir ağıt yükseliyor: Seni kesen eller kırılsın oğul!

Yöre halkının tüm itiraz ve karşı koyuşlarına rağmen Akbelen Ormanı’nında katledilen çam ağaçlarını Bahadır Altan’ın gözünden gördük. “Seni kesen eller kırılsın oğul” ağıtıyla birlikte. İkizköylüler, şirketlerin ‘daha çok para’ hırsına karşı herkesi 780 dönümlük çam ormanı Akbelin’i ve yaşamı savunmaya çağırıyor.       

ÖZLEM ERGUN 25 Temmuz 2023 GÜNDEM

Devlet, 24 Temmuz pazartesi sabah saat: 5:30‘da bir şafak baskınıyla Akbelen Ormanı’na jandarması, toması ve kesim motorlarıyla girdi.

Jandarma ve tomalar iki yıldır ormanda nöbet tutan köylüleri zapt etmek, kesim motorları da az ötedeki asırlık ağaçları kesmek içindi.

Yöre halkı ile yurttaşların tüm itiraz ve karşı koyuşlarına rağmen Akbelen Ormanı’nında şimdiden onlarca ağaç kesilmiş durumda.

Katledilen çam ağaçlarının resmini direnişin başından beri köylülerin yanında saf tutan Bahadır Altan’ın gözünden gördük. “Seni kesen eller kırılsın oğul” ağıtıyla birlikte.

Ağaçların katledildiği bölgeye ulaşarak kesimi engellemek isteyen İkizköylülere cop ve biber gazıyla saldıran jandarma; bir kadının hastanelik olmasına, pek çok kişinin yaralanmasına/baygınlık geçirmesine sebep olurken köylülerin gönüllü avukatı İsmail Hakkı Atal dahil 8 kişiyi gözaltına aldı.

“Bu, bir yaşam mücadelesi. Ya yeter artık ya” diyerek jandarmaya seslenen genç köylü kadının Akbelen Ormanı’ndan çınlayarak tüm ülkeye yayılan çığlığı şöyleydi:

“Avukatımızı gözaltına aldınız. Arkadaşlarımızı gözaltına aldınız. Siz kimi kimden, neyi neyden koruyorsunuz? Bu ormanlar iki senedir yaşıyorsa bizim sayemizde… Orman yangınları varken buraya kesime girdiler, biz savunduk, biz koruduk. Bu ağaçlar hala ayaktaysa bizim sayemizde. Bu topraklar hala varsa bizim sayemizde. Burada toprağına sahip çıkan köylüler var. Bunlar sizin ananız, bacınız… Siz bunlara el kaldırıyorsunuz ya… Bunlara sıkıyorsunuz o biber gazını. Burada koah hastası insanlar var. Neden hasta? Bu termik santral yüzünden. Bu yüzden bu mücadele. Bu bir yaşam mücadelesi. Ne olur artık sesimizi duyun.”

Karakoldaki ifade işlemlerinin ardından serbest bırakılan köylü ve onlara desteğe gelmiş yurttaşlar gözaltının ardından yeniden nöbet alanına dönerken Atal, durumu şöyle özetledi:

“Bizi burada darp ederek gözaltına aldılar. Bugün burada ormanı koruyan değil, ormanı koruyanlara müdahale edenler suç işliyorlar. Bu açık bir akıl tutulmasıdır. Bugün Bayır’da yangın varken, orman müdürlüğü ekipleri Bayır’daki yangını söndürmek yerine burada orman kesiyorlardı. Buna gerçekten söyleyebilecek bir şey bulamıyoruz.”

ÇÜNKÜ LİMAK’A UCUZ KÖMÜR VE DAHA ÇOK PARA LAZIM

Akbelen Ormanı’nda açılmak istenen kömür madenine karşı köylülerin 2019’da başlattığı mücadele, son iki yıldır da ormanda yaz-kış demeden gece gündüz tutulan nöbetle sürüyor.

Çünkü; Limak ve IC Holdingin ortak iştiraki YK Enerji’nin Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerini çalıştırmak için ucuz kömüre ve kendileri için daha çok paraya ihtiyacı var.

Milas ve Yatağan’daki üç termik santral için bugüne kadar bölgede onlarca yerleşim yeriyle birlikte binlerce dönüm ormanlık alan yok edildi.

Yöre halkının ‘cehennem çukuru’ diye tarif ettiği 15 km’lik kömür madeni sahası en son Işıkdere Köyü’nü yuttuktan sonra Akbelen Ormanı’nın kıyısına dayanmış durumda.

Şimdi bu 15 km’lik alanda kömür bittiği için Nisan 2021’de Orman Müdürlüğü 780 dönümlük Akbelen Ormanı’nın kesilip altındaki kömürün çıkarılması için Limak’a izin verdi.

AKP, ORMANLIK ALANLARIN ŞİRKETLERE VERİLMESİNİN ÖNÜNÜ AÇTI

Çünkü AKP, maden kanunu ve yönetmeliğinde 2014’den sonra yaptığı değişikle ormanlık alanların şirketlere verilmesinin yolunu açmıştı zaten. Şu anda, AKP’nin Limak’a bir anlamda sattığı ormanının katlinin önündeki tek engel bölgedeki köylü ve onlara destek veren yurttaşların direnişi. Çünkü hukuki süreç, geldiği yerde köylüler aleyhine tıkanmış durumda.

Bu konuda yürüyen iki ana davadan biri orman kesim izninin iptaliyle, diğeri kömür sahasının genişlemesine itirazla ilgili. Ancak bu iki davadan da, -her ne kadar Anayasa’ya aykırı olsa da- yürütmeyi durdurmanın iptali kararı çıktı.

‘ELEKTRİKSİZ KALACAKSINIZ’ YALANI

Sermaye ve iktidar sözcülerinin bölgede yaptıkları katliama dayanak ettiği en güçlü argüman ise “Akbelen Ormanı’nı yok edip kömür madeni ocağı açmazsak elektriksiz kalacaksınız” şeklindeki büyük manipülasyon.

Bir tür tehdit içeriğiyle birlikte kamuoyuna pazarlanan bu asılsız iddialar, Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) ve Makina Mühendisleri Odası (MMO) tarafından geçen yıl yayımlanan ortak raporla da çürütüldü.

Kurulu kapasitenin anlık azami ihtiyacı rahatlıkla karşılayabilecek düzeyde ve aslında üretimin tüketimin çok üzerinde olduğuna dikkat çeken rapor, bu santrallere iddiaların aksine ihtiyaç olmadığını söylüyor. Raporun ilgili kısmı şöyle:

TERMİK SANTRAL GERÇEĞİ   

“Ege Bölgesinde de, ülkemize benzer olarak arz (üretim) kapasitesi, gerçekleşen talepten (tüketim) fazladır. Ancak bölgede elektrik santrali yatırımları, özellikle yenilenebilir kaynaklardan olmak üzere, hız kesmeden devam etmekte.

Ülke genelindeki enerji arzının yönetimi, TEİAŞ Yük Tevzi Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmektedir. Ege Bölgesi enterkonnekte sistem ile diğer bölgelere bağlıdır. Diğer bölgeler ile yeterli miktarda elektrik enerjisi alış-verişi yapma imkanına sahiptir. Bölge içindeki yerleşim merkezleri de, enterkonnekte sistem ile birbirlerine bağlıdır. Bölge, ihtiyaç halinde, TEİAŞ Yük Tevzi Müdürlüğünün üretim/tüketim dengesini esas alan yönetimi altında, ülkedeki ve/veya bölgedeki kapasite ile beslenebilir.

Bu çalışmada yer alan bilgi ve veriler, Muğla`da bulunan Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallarının elektrik üretimini durdurmaları veya sona erdirmeleri halinde, durumun, gerek yıllık toplam tüketim, gerek anlık ihtiyaç (puant talep) ve gerekse elektrik şebekesi sisteminin işlerliği açısından, Muğla İlini, Ege Bölgesini ve Türkiye enterkonnekte sistemini olumsuz etkilemeyeceğine işaret etmekte.”

‘KÖMÜRÜN ÖTESİNDE MİLAS’: KÖMÜRDEN ÇIKIŞIN YOL HARİTASI  

Konuyla ilgili bir başka çalışma da, ‘Kömürün Ötesinde Milas’ başlıklı rapor. Rapor, Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK), Milas Kent Konseyi, Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) ve İklim İçin 350 Derneği işbirliğiyle hazırlanmış.

Termik santrallerin kurulmasıyla birlikte 40 yıldır kömür solumaya mahkum edilmiş Milas’ta kömürden çıkışın yol haritasını sunan rapor, bölgede maden ve termik santrallere alternatif olabilecek kaynak ve olanaklara dikkat çekiyor.

Milas’ta bugüne kadar termik santrallere aktarılan kamu kaynaklarıyla yeşil bir ekonomi inşa edilebileceğini söyleyen çalışmada özellikle zeytincilik, zeytinyağı üreticiliği ve çam balı arıcılığına vurgu var.

Yine sermaye ve iktidar sözcülerinin konu maden sahaları ve termik santraller olunca sarıldıkları bir başka maniplasyon lafı da ‘istihdam’… Ve tüm bunların bölgede ‘işsizliğe çözüm olacağı’ şeklindeki propaganda…

 

KÖMÜR SAHALARI/SANTRALLER YERİNE ZEYTİN VE ARICILIK

Oysa çalışmalar gösteriyor ki, kömür sahaları ile santraller yerine zeytin/zeytinyağı ve çam balı arıcılığının desteklenmesi istihdam ve ekonomik değer konularına gayet çözüm olabilir.

Zeytinciliğe yapılacak yatırımların madencilik sektöründeki istihdam kadar yeni iş yaratabileceğini söyleyen rapor, bölgede zeytine dayalı bir ekonominin desteklenmesi gerektiğine işaret ediyor.

Yerel ekonomik alternatiflerin, kömürden çıkışın istihdam üzerindeki olası olumsuz etkilerini ortadan kaldıracağına dikkat çeken ‘Kömürün Ötesinde Milas’ raporunda öne çıkan notlar şöyle:

ZEYTİNYAĞI ÜRETİMİ 8 KATINA ÇIKARILABİLİR  

  • Zeytinciliğe yapılacak yatırım Milas’taki termik santrallere verilen bir yıllık kapasite mekanizmasına eşit ve neredeyse madencilik sektöründeki istihdam kadar yeni iş yaratabilir.
  • Zeytine dayalı bir ekonominin desteklenmesi ile AB coğrafi işaretli Milas zeytinyağının 100 ton üretimi sekiz katına ve yarattığı değer 4,5 milyon TL’den 60 milyon TL’ye (2021 yılı verisi) çıkabilir.
  • Türkiye’deki çam balı üretiminin yaklaşık yüzde 75-80’i Muğla’da yapılıyor. Arıcılık ve arılar yöredeki biyoçeşitliliğin ve ekolojik dengenin korunmasında kritik bir rol üstleniyor. Bölgede arıcılığın yeniden cazip hale gelmesi için var olan arıcılığın iklim değişikliğinin etkilerine uyumlu, ekolojik arıcılık anlayışı ile geliştirilebilir ve arıcılıkla ilgili eğitimler verilerek teşvikler sağlanabilir.
  • Bölgede, içine gastroturizimi de alan planlı ekoturizm geliştirilebilir. Organik tarım ön plana çıkarılabilir.
  • Ekosisteme uyumlu, tarım faaliyetlerini engellemeyen, yöre halkının katılımıyla oluşturulmuş planlara dayanan yenilenebilir enerji santralleri kurulabilir.
  • Otantik Milas halıcılığı teşvik edilebilir. Orman ürünlerinin işleneceği tesisler kurulabilir.

PARA NEDİR PARA? BİZİM CANIMIZ GİTTİ CANIMIZ 

Raporlar böyle söylerken iki gündür Akbelen Ormanı’nda devlet-şirket zorbalığına karşı yükselen güçlü çığlık, ülkenin her tarafından duyuldu. Katledilmiş ağaçlar karşında İkizköylü Nejla Işık’ın “Para nedir para? Bizim canımız gitti” diyen yürekten sesi iki gündür kulaklarımızda:

“Gözaltına mı alıyorsunuz, gaz mı sıkıyorsunuz, ne yapıyorsanız yapın. Zaten ölümden öte köy yok. Zaten topraklarımız giderse biz de öleceğiz. Bu ormanları kesin, güneşin bağrında sizler de bizler de öleceğiz. Bir ağacı dikmek için 70-80 senemizi verdik buralara. Bu kadar kolay mı? Para nedir para? Devlet neden köylünün karşısına askeri dikiyor. Kesimin durması için illa birimizin ölmesi mi lazım. Şu çamlar gitti, canımız gitti canımız.”

İkizköylüler, şirketler daha çok para kazansın diye devlet-sermaye işbirliğiyle kurulmuş suç ortaklığını bozmak için herkesi Akbelen’e çağırıyor. Yaşamı savunmak, yaşamak ve yaşatmak için…

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com