DEVA Partili Mustafa Yeneroğlu, İsmail Çataklı'nın kardeşinin legal bankaya para yatırdığı için 'terör iltisaklı' ilan etmek yerine benzer durumda olanların mağduriyetlerinin giderilmesini istedi.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğu, İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı’nın kardeşinin Bankasya’ya para yatırdığı için ‘terörle iltisaklı’ ilan edilmesini eleştirdi.
İçişleri Bakanı Yardımcısı İsmail Çataklı’nın kardeşinin Bank Asya’ya para yatırdığı için terör örgütü ilan edilmesini eleştirerek, “Legal bir bankaya para yatırmış olmak ne İçişleri Bakan Yardımcısının kardeşini terör örgütü üyesi yapar ne de benzer durumda olan sayısız insanı. Talep edilmesi gereken Sn Çataklı’nın kardeşinin cezalandırılması değil, benzer durumdakilerin mağduriyetlerinin sonlandırılması”dedi.
Yeneroğlu, İçişleri Bakanı Soylu’nun İBB Başkanı İmamoğlu’nu görevden almak için belediye çalışanlarını birde yakınları üzerinden “terör iltisaklı” diye suçlaması ne kadar sorunlu ise benzer yakıştırma ile Çataklı’nın kardeşinin cezalandırılmasını istemenin o kadar sorunlu olduğuna işaret etti.
Legal bir bankaya para yatırmış olmak ne İçişleri Bakan Yardımcısının kardeşini terör örgütü üyesi yapar ne de benzer durumda olan sayısız insanı.
Talep edilmesi gereken Sn Çataklı'nın kardeşinin cezalandırılması değil, benzer durumdakilerin mağduriyetlerinin sonlandırılması.
— Mustafa Yeneroğlu (@myeneroglu) December 31, 2022
‘AYNI DURUMDA OLANLAR DEVLETİN İLERİ MAKAMLARINDA YER ALABİLİYOR’
İktidar ve muhalefet partilerinin “senin tarafındakiler daha terörist yarışına” girmesini eleştiren Yeneroğlu, paylaşımına şöyle devam etti:
“Herkesi kolayca terörist ilan eden İçişleri Bakanının da işine gelince bir hukuk devleti ilkesi olan ‘ihbar suçun sabit olduğu manasına gelmez’i hatırlaması da bildik çifte standart.
Ülke maalesef öyle korkunç bir halde ki aynı durumda olan insanlar terör örgütü üyesi olarak cezaevinde yatabildiği gibi devletin en ileri makamlarında da oturabiliyor veya insanlar makamlarına göre bir hukuksuzluğu alkışlayıp diğerini koruyabiliyor.
Hukukun geçerli olmadığı ve dolayısıyla herkesi tehdit eden bu tabloyu değiştirmedikçe ülkede hiçbir şey düzelmez, sadece nöbetleşe zorbalık devam eder.
Şart olan herkesin ötekinin hakkını da kendi hakkıymış bilinciyle savunması. Bu hem iktidarın hem de muhalefetin sorumluluğu.”
