Vurulmuş kalbinden Ali, kanıyor…

YAVUZ GENÇ 29 Nisan 2020 GÜNDEM

Ali El Hamdani, ülkesindeki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen milyonlarca Suriyeli göçmenden biriydi. Sınırı geçerken üzerine yapışan ‘Suriyeli’ kimliği, 3 metreden kalbinden vurulup yere yığıldığı gün de ilk dile getirilen özelliği oldu. İnsan olmak, çocuk olmak, yoksul olmak, salgında bile çalışmak zorunda kalmak önemli değildi ne de olsa. Yabancı bir ülkede hepsi ‘Suriyeli’ olmaya sığdırılmış bu ‘kimliksiz kimlik’ ona yapılanları aklamak için yeterliydi.

Adana’ya geldikten sadece bir yıl sonra çalışmaya başladı Ali. Ülkedeki ‘çocuk işçi’ gerçeğinden apayrı bir noktada görmezden gelinen on binlerce ‘Suriyeli çocuk işçi’ gibi… Tekstil atölyesinde, overlokçu olarak ve elbette sigortasız çalışan Ali’nin tek derdi, ailesindeki yoksulluğun bir ucundan tutarak kaldırmaktı. Canını korumak için sığındığı ülkede yoksulluk nedeniyle sağlığını koruyacak kadar zengin değildi ailesi. 20 yaş altına uygulanan sokağa çıkma yasağına rağmen çalışmaya mecburdu.

Polisin dur ihtarına 3 bin liralık cezayı yememek için kaçarak karşılık verdi önce. Bir ara sokağa daldı. Polis hâlâ peşindeydi, kaçamayacağını düşünerek bu kez dur ihtarına uydu, durdu, arkasını döndü, kendisine sadece 3 metre mesafede olan polisle göz göze geldiği an kalbinin üstüne kurşunu yedi. Onu vuran polisin, “oruçluydum, kafam yerinde değildi, yere düşerken ateşlenmiş olabilir” dediği silah 17 yaşındaki Ali’nin göğsünde patladığında, pırıl pırıl gözlerinin feri söndü. Kaldırıldığı hastanede öldü. Vurulduktan sonra ortaya çıkan görüntülerde panikle üstelik kalp masajı yapılarak hayata döndürülmeye çalışılan Ali, Valiliğin de otopsi raporunu beklemeden peşinen ‘kaza’ dediği bir seremoniyle uğurlandı.

Hikayenin bundan sonraki kısmında yaşananlar 12 yaşında sığındığı, 13 yaşında çalışmak zorunda kaldığı, 17 yaşında da kalbinden vurularak betona düştüğü ülkede insanı insanlığından utandıracak kadar rezildi. Sanki Türkiye’de ilk kez bir çocuk, polis kurşunuyla katledilmiş gibi “şaşıranlar”, “ama o da kaçmasaymış” diye ölmüş bir çocuğa akıl verenler, “zaten Suriyeliymiş” diye öldürmeye kılıf bulanlar, “keşke tüm Suriyeliler vurulsa” diyen ama sorsan “asla ırkçı” olmayan kalpsizler, “polis de ne yapsın, başka çare bırakmamış” diyerek katledilmeye polisten yana merhamet rezervi kullananlar, ne yaparsa yapsın devleti ve devleti temsil eden her şeyi aklayanlar…

Bir de basın var tabi. Uzunca bir süredir argümanlarının neredeyse tamamı “devleti, hükümeti, polisi zor durumda bırakmak isteyen hainlerle mücadeleye sığdırılmış” basın. Uğruna özgürlüklerin, demokrasinin, hukukun ve elbette vicdanın da rafa kaldırıldığı bu “kutsal mücadelede”, 17 yaşındaki bir çocuğun polisin kurşununun önüne atılarak “hükümeti zor duruma düşürmesine” elbette ve kesinlikle izin vermeyeceklerdi! Diyarbakır meydanında polise birkaç metre mesafede sırtından kurşunlanarak katledilen Kemal Kurkut’un hikâyesinde olduğu gibi “ölüm aklamaya” hızlı giriştiler ancak yine, onların bile reddedemeyeceği görüntüler, “yere düşen silah değil, polis döner dönmez kalbinden vurdu” diyen tanıklar ve bir çocuğun ölümünün üstünün örtülmesine izin vermeyecek milyonlarca sosyal medya kullanıcısı vardı. “Dur ihtarına uymadı, vuruldu” aklama manşetler, “polise başka çare bırakmadı” gibi mesajı saklama gereği bile duymayan başlıklar, devlete yönelmiş her eleştirinin önüne “hainler!” diye bağırarak atlayan basının bu cinayetlerdeki rolü hakkında epey bilgi veriyor.

Ali’nin babasının o vurulduktan sonraki görüntüleri en kalpsiz insanın dahi içini yakar. Gencecik evladı gözlerinin önünde, vurulmuş kalbinden, kanıyor. Yüzü, tarifsiz acılardan bir harita. Yeni bir hayat umuduyla düşülen yolda, yıllardır küçük elleriyle ailesine bakan bir çocuğun, bir oğulun, bir evladın düşmesi değildi yalnız babanın yüzündeki keder. Sahipsiz, kimliksiz, devletsiz, bir sığıntı gibi hissetmenin verdiği keder de o haritanın bir yerindeydi.

Savaştan kaçarak bir başka ülkede kimliksiz olmak, yoksulluk nedeniyle 13 yaşından beri çalışmak zorunda kalmak, pandemiye dair alınan tedbirlerden eşit şekilde yararlanamamak yetmedi: Orantısız güç kullanılarak polis eliyle kalbinden vuruldu Ali El Hamdani.

Ali’nin ölümü, hepimizin gerçek yüzünü faş etti.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram