Ukraynalı Türkolog İrina Pruşkovska’nın hayatı bir gecede nasıl değişti? 

İrina Pruşkovska, Kiev'de yaşayan bir akademisyendi. 23 Şubat'ta çalıştığı üniversitede profesör oldu, 24 Şubat'ta ise Rus savaş uçakları Kiev'i bombalamaya başladı. Ani bir kararla 40 dakika içerisinde hazırlanıp önce Polonya'ya, oradan da Almanya'ya geldiler ailece. Ülkesinde profesör olan Pruşkovska artık mülteci...

SELAHATTİN SEVİ 12 Mart 2022 SÖYLEŞİ

Türkolog İrina Pruşkovska şimdi ailesiyle birlikte Almanya'ya sığında ve sürekli Ukrayna'da kalan yakınlarıyla görüşüyor. (FOTOĞRAFLAR: SELAHATTİN SEVİ)

Polonya’da okuyan kızı tatil için Kiev’e dönünce İrina Pruşkovska ona en sevdiği yemekleri hazırladı. 22 katlı apartmanın küçük dairesinde hasret giderdiler, haftasonu hoşça vakit geçirme planları yaptılar. Kimsenin aklına ertesi gün başka bir sabaha uyanacakları gelmedi. 24 Şubat 2022 Perşembe günü sabah beşte bütün başkent ahalisi gibi bomba sesleriyle sarsıldılar.

Bir gün önce profesörlüğünü almış akademisyen İrina Pruşkovska (40), Türkiyeli eşi Gökhan Demir (46), çocukları Meryem Betül (18), Büşra (16) ve Azra Rabia (6) için kendi evlerindeki son gündü. Birkaç haftadır haberlerde farklı ülke büyükelçiliklerinin vatandaşlarını geri çağırdığını işitiyorlardı ama “Belki tedbirdir, bir şey olmaz” diye konuşmuşlardı aralarında… Rusya ateşinin bütün Ukrayna’ya Kiev’den yayılacağını nereden bilebilirlerdi ki?

Bomba sesleriyle birlikte önce pencereye, sonra kapıya koştu bayan Pruşkovska; komşuları telaş içinde küçük birer çanta ve çocuklarıyla dairelerinden uzaklaşıyordu. “Abartıyorlar” diye geçirdi içinden: “En kötü ihtimalle bodrum katına ineriz, bir süre sığınakta bekleriz…” Ama olan oldu: “Komşularım ne olur ne olmaz çanta hazırlayın diyordu, onu bile yapmadım. Çünkü inanmıyordum böyle bir şey olabileceğine.”

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal operasyonu ikinci haftayı geride bırakırken, anne tarafı Rus olan İrina Pruşkovska akrabalarıyla sürekli irtibat halindeydi oysa. Gelişmeleri sadece televizyondan veya sosyal medyadan takip etmiyor, oluşturdukları aile içi Whatsapp grubunda mesajlaşıyor, yaşananları değerlendiriyorlardı. “Rusya bize saldıracak mı?” diye sorduklarında, “Olur mu öyle şey, buralarda hiç böyle haberler yok, nereden çıkarıyorsunuz?” karşılığını alıyorlardı.

‘BOMBA SESLERİ HİÇ SUSMUYORDU’

Ukrayna’ya göre silah ve asker üstünlüğü olan Rusya aradan geçen zamanda Kiev’i kontrol altına alamadı ama bütün önemli şehirlere zarar verdi. Başkentteki direniş henüz başlamamıştı. Son ana kadar süren sakinliği Perşembe akşamına doğru eşinin ısrarlı bir şekilde, “Hazırlanın hemen çıkıyoruz” sözleriyle sona erdi Pruşkovska’nın: “Bayağı kötü oldum. Çünkü hiçbir şekilde memleketimden, işimden, arkadaşlarımdan, ailemden ayrılmak istemiyordum. Geçici olarak Kiev dışına çıkacağız, diye düşünüyordum. Öte yandan bomba sesleri hiç susmuyordu. Kötü haberler arka arkaya geliyordu. Ben de anlamıştım, bu gece kötü olacak, ertesi gece daha da kötü olacak… O yüzden eşimin soğukkanlı kararı ile çocuklarımızı 40 dakikada hazırladık. Yanımıza ne eşya ne ilaç alabildik. Arabalara bindik, Allah’tan arabamız vardı. O gece saat 22’de Kiev dışına çıkan son aileydik, çünkü ondan sonra girişi de çıkışı da kapatmışlardı.”

‘ŞİMDİLİK’ DÖNÜŞÜ OLMAYAN YOL

Ülke dışına büyük bir göç dalgasının ilk günleriydi. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) son açıklamasında 24 Şubat tarihinde başlayan Rusya işgalinde Ukrayna’dan kaçanların sayısı 2,5 milyondan fazla olduğunu duyurdu. geçti. BM’ye bağlı Uluslararası Göç Örgütü de Ukrayna’yı terk edenler arasında 116 bin başka ülke vatandaşı bulunduğu bilgisini paylaştı. Ukrayna’nın nüfusu savaştan önce yaklaşık 37 milyondu.

HAYATLAR YARIM KALDI

Öğrencilik de yaptığı Kiev Milli Taras Şevçenko Üniversitesi’nde 18 yıldır akademisyen olarak çalışan ve profesör unvanına hak kazandığı hafta evini ve ülkesini bırakarak Almanya’ya sığınan İrina Pruşkovska bir Türkolog. Üniversitenin uluslararası ilişkiler bölümünde görev yapan Pruşkovska, sıradan hayatı bomba sesleriyle sona erip Avrupa’nın batısına doğru yola çıkana kadar doğup büyüdüğü Kiev’de yaşadı hep: “Sadece ben değil, annem, babam, ablam, yeğenim… Eşimle Kiev’de tanıştım, evlendim; çocuklarımın hepsi Kiev’de doğdu, büyüdü… Şimdi doğduğumuz topraklardan kopardılar bir gecede. Biz çıkabildik ama ailem maalesef hâlâ Kiev’de. Babam hasta. Yeni ameliyat geçirdi, çıkamıyor… Annem 71 yaşında. O da sağlık problemleri yaşıyor. Birçok arkadaşımız, akrabamız orada. Üzüntümü anlatamam…”

‘ŞEHİR DIŞINA ÇIKARKEN TEPEMİZDE ROKETLER UÇUŞUYORDU’

Altı yaşındaki çocuğunun montunu, şapkasını ve ayakkabılarını bile alamadan evlerini terk etmek zorunda kalan İrina Pruşkovska, “Yolda arkadaşlarımıza rastladık, bazı eşyaları paylaştık. Biz evimizde savaş durumunu daha az hissediyormuşuz, yollar tam bir perişanlıktı. Biz şehir dışına çıkarken tepemizde roketler uçuşuyordu. Uzun bir yolculuktan sonra Polonya sınırına geldiğimizde 28 saat sınırda bekledik. Sınırı geçtiğimizde evimizden çıkalı 50 saat olmuştu,” diyor.

İrina Pruşkovska ve ailesi 50 saatlik bir yolculuktan sonra Polonya’ya ulaştı.

Aradan geçen iki haftadan fazla bir zaman sonra Ukrayna’nın başkenti Kiev’de yaşayanların yarısı Rus saldırısı yüzünden kenti terk etti. Pruşkovska, evlerini terk eden Ukraynalıların yollarda yaşadıklarını şöyle aktarıyor: “Sınıra doğru 10 kilometre araç kuyruğu vardı. Bazıları arabalarını bırakıp Polonya yönüne yürüyorlardı. Ukraynalılar 18-60 yaş arası erkekleri dışarı, yurtdışı bırakmıyorlardı. O yüzden birçok kadın, çocuklarla beraber yürüyerek gidiyorlardı ya da babaları onları sınıra kadar bırakıp geri dönüyordu. Böyle üzgün, bitkin bir şekilde. O da çok üzücü bir şeydi. Çok üzücü bir manzaraydı gerçekten ve işte açıkçası yanımıza gıda da çok almadık. Çünkü bu kadar uzun süreli gideceğimizi de bilmiyorduk. Artık Ukrayna içinde de şey başladı; saat 20.00’den 21.00’den sonra akşam, saat 06.00’ya kadar dışarı çıkma yasağı çıktı. O yüzden biz doğru dürüst şey de alamıyorduk yolda. Yine çok şükür bazı yerlerde gönüllü olan Ukraynalılar yardım etmeye başladılar. Haber alarak. Ama şimdi çok daha fazla gönüllü var yollarda. Oyuncak dağıtıyorlar çocuklara. Çünkü gerçekten çok zor bir durum.”

ÖZGÜRLÜĞE AÇILAN KAPI: POLONYA

İnsanların dondurucu bir şubat soğuğunda sadece araçlarıyla değil, bulabildikleri her vasıta ile Polonya sınırına geldiğini belirten İrina Pruşkovska, trenlerin de tıklım tıklım olduğunu aktarıyor.

Polonya, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa tarihindeki en büyük göç kriziyle karşı karşıya. Durum her geçen gün daha da zorlaşıyor. Ülke, çatışmalardan kaçanlar için en iyi, yakın ve güvenli yerlerden olduğu için 300 bin Ukraynalı mülteci geldi. Son bilgilere göre Polonya Sınır Muhafız Teşkilatı, 1,5 milyon mültecinin Polonya’ya ulaştı.

ALMANYA’DA YENİ BİR HAYAT… 

Ukraynalı mültecileri Polonya’da gönüllüler karşılamış. Oluşturulan geçici misafirhanelerde adım atacak yer kalmamış. Polonya yiyecek-içecek ve ücretsiz ulaşım gibi imkânlar sağlasa da daha fazlasını yapamadığı için Almanya’nın yolunu tutan İrina Pruşkovska ve ailesi daha önce tanıdıkları bir ailenin yanına, Münster yakınlarındaki küçük bir kasabaya kadar gelmişler: “Beş kişilik bir aileyiz, okula giden çocuklarımız var, öncelikle sığınabileceğimiz bir ev lazım. Önceki yaptığımız işi burada yapmak zor, belirli bir süre maddi desteğe ihtiyacımız olacak. Nasıl iş bulacağız, nerede çalışacağız… Çocukların okulu, uyum problemleri de önemli… Bize konukseverlik gösterdiği için Polonya’ya da teşekkür ediyoruz ama Almanya bizim için daha iyi imkânlar sağlayabilirdi. Öyle de oldu, gelir gelmez, ikinci gün kalabileceğimiz evin anahtarını verdi belediye.”

İrina Pruşkovska ve ailesi Almanya’da yeni bir yaşama adım attı.

Yola çıkarken birikimlerinin olmadığını belirten Pruşkovska, “Ben öğretmen olduğum için birikimimiz yok. Ukrayna’da maaşlar belli. Bir devlet üniversitesinde ne kazanabilirsiniz ki… İş insanı değiliz, esnaf değiliz.” diyor ve önceliklerinin çocuklarının eğitimi ve sağlığı olduğunu kaydediyor: “Almanya’ya vardığımızda gerçekten birinci günden itibaren çok ciddi destek gördük ve daha başvurmadan önce bile bize söylendi ki mutlaka sığınacak yer olacak. Mutlaka destek olacak ve biz başvuru yaptığımızda, 1.5 gündür buradayız. Bugün başvuru yapabildik. Başvuru yaptığımızda bize hem yer gösterildi, kucak açıldı ve ihtiyaçlarımız giderildi. Yastık, yorgan, havlu olsun. Bunlar hepsi lazım olan şeyler. Olmazsa olmaz hiçbir şeysiz çıktık çünkü. Kendimizi burada güvende hissediyoruz ve umarım ilerde de onları mahcup etmeyeceğiz.”

‘HABERLER FARKLI, YAŞAMAK ÇOK FARKLI…’

Ne kendisinin ne eşinin aklına bir gün mülteci olabilecekleri ihtimali gelmiş. “Ben hiçbir zaman mülteci olacağımı düşünmedim. Çünkü her zaman ülkemi seviyordum, oturuyordum,” diyen İrina Pruşkovska şöyle devam ediyor: “Haberlerde duyuyorduk Suriye hakkında, başka ülkeler hakkında, Afganistan hakkında. Haberler farklı, yaşamak çok çok farklı. Biz mesela Polonya’ya vardığımızda, bu kadar uzun zor yolculuktan sonra Polonya’ya vardığımızda bazı ihtiyaçlarımızı gidermek için AVM’ye girdik. Sessiz sakin bir ortam. Herkes kendi dünyasında. Mutlu. Çocuklar koşturuyorlar ve anlıyorsun ki insan bunu yaşamadan haberlerde duysa bile tabii ki kendi hayatına devam ediyor.”

Polonya’daki gönüllülerin yardımlarını unutamayan Pruşkovska, “Yolda karar verdim, bundan sonraki hayatımın bir yerinde mutlaka gönüllü işler olacak.” diyor. Polonyalıların yardımlarını hep hatırlayacağını belirten Pruskovska şöyle devam ediyor: “Polonya’da bulunduğumuz ikinci ya da üçüncü günde bir merkez vardı, devlete ait bir merkez. Orada gönüllüler toplanıp Ukraynalılar için, gelenler için sandviç yapıyorlardı ve Facebook’ta böyle bir ilan koymuşlar. Şu kadar malzeme lazım. Gelebilen gelsin, yardım etsin. Baktım ki o kadar çok Polonyalı geliyor ki. Kendi paraları ile bir şeyler alıyorlar. Oturup bizimle beraber sandviç yapıyorlar. Dedim ki benim ülkemden benim milletim geliyor, ona destek veriyor. Bir şeyler yapabilmek çok güzeldi gerçekten. Biz bunu gerçekten yaşadık ve sınırda özellikle dediğim gibi büyükler anlıyorlar ama küçük kızım dediği zaman anne ben acıktım, şu lazım, bu lazım, ben şunu istiyorum ama hiçbir şey yok gerçekten ve alınacak hiçbir yer yok. O yüzden böyle bir şeyi herhalde hissetmemiz gerekiyordu ileride daha faydalı olabilmek için diye düşünüyorum. O yüzden mültecilik çok zor. Bence çok çok zor.”

‘ÇOCUKLAR SAVAŞ OYNUYORLAR ARALARINDA’

Kendileri Almanya’da güvenli bir yerde olsalar da bombalar altındaki ülkelerini düşünüyor İrina Pruşkovska ve ailesi: “Kiev’de bir düzenimiz vardı. Çocuklar okulda okuyordu. Mesela ortanca kızım son sınıfta okuyordu. Hem de plan yapıyordu. ‘Ben şu üniversitede okumak istiyorum, bu üniversitede okumak istiyorum.’ Onun hayatı mahvolmadı mı? Mahvoldu. Sertifika alabilecek mi Almancadan? Küçük kızım birinci sınıfta. Arkadaşları ile beraber anlıyor, savaşın olduğunu anlıyor ve bunu hissediyor. Geleceği için nasıl bir etkisi olduğu acaba bu bilgilerin, bu yaşananların? Tabii ki biz ilk etapta çıktık ama sonradan çıkanlar oldu mesela. Onlar sonradan çıktığı için çocuklar daha da çok etkilendiler. Hatta ateş altında kaldılar araba ile geçerken. Buluştuk Varşova’da. Çocuklar beraber oynarken ne oynuyorlar biliyor musunuz? Savaş oynuyorlar aralarında. Bu ne kadar acı bir şey. Ondan sonra tabii ki iş düzenim vardı. Ben üniversitede 18 seneden fazladır çalışıyordum ve profesörlüğümü de aldım. Son noktada dokümanlarımı Çarşamba günü verdim, teslim ettim. Bu olay çıktı. Tabii ki bu çok ufak bir şey. Söylemeye gerek yok ama bu da bir düzen. Hedefti mesela. İnsan çalışıyor. Benim öğrencilerim mesela. O kadar üzülüyorum ki. Çok çalışkan, çok akıllı öğrencilerim vardı. Öğrencilerimden bir tanesi dedi ki, ben gönüllü olarak savaşa gittim. Ben anlıyorum da aileniz ne diyor? Çocuk okuyacaktı, üniversite bitirecekti. Meslek sahibi olacaktı.”

WHATSAPP GRUBUNDAKİ RUS AKRABALAR…

Rusya’da iletişim imkânlarının kısıtlanmasının, sosyal medyaya erişimin engellenmesin sonuçlarını akrabaları üzerinden daha iyi anladıklarını belirten İrina Pruşkovska devam ediyor: “Esas savaş bizim ailemizde başladı, bu bir iç savaş. Biz her şeyden haberdar oluyoruz ya Ruslar bambaşka bir yerden haber alıyorlar. Onlar sanki bizi kurtarmaya geldiler gibi bir şey. Biz bunu saçmalık olarak biliyoruz. Ya bu kadar da olamaz. İnsanlar hepsi okumuş, yetişkinler. Hiç mi bilmiyorlar. En azından ailemi, annemin o tarafı biliyor. Çünkü orada kuzenlerim var, teyzelerim var. Amcam vardı. Bizim aile WhatsApp grubu var. Biz orada arada bir bayramlarda falan mesajlaşıyorduk her zaman. Şimdi bir sessizlik oluştu o grupta. Sonra birden değişik mesajlar gelmeye başladı mesela. Akrabalardan. Sizin orada bir Rus öldürüldü, çok üzücü falan. Biz onlara yazıyoruz. Bir Rus öldürüldü de sizin Rus askeriniz bize saldırdı. Buna inanmıyorlar.”

’21. YÜZYILDA OLMAZ DİYORSUN, OLUYORMUŞ’

Kendi aralarında, “Bu kadar yani olmaz” diyen İrina Pruşkovska, eşi ve arkadaşları, WhatsApp grubundaki kavgaları şöyle anlatıyorlar: “WhatsApp grubunda çok ciddi ağır bir kavga çıktı. Resmen küçük savaş. Dedim ya benim tarafım Kiev’de kalan tarafım, annem dahil, kız kardeşine karşı nefret duygularını besliyor. Ablam, yeğenim, teyzesine aşırı derece kızgın. Çünkü onlar anlamıyorlar. Diyorlar ki bu kadar olmaz. Benim teyzem Rusya’ya gittiği zaman hukukçu. Yıllar boyunca, hayat boyunca avukatlık yaptı. Diyorlar ki hiç mi bilmiyorlar, hiç mi anlamıyorlar. Gerçekten bilgiler çok yanlış gittiği için ve onlar bizi çok farklı algılıyorlar. Biz çok fazla milliyetçiyiz de zarar veriyormuşuz. Onlar da bizi kurtarıyorlarmış. Sonra şöyle bir şey dediler. Varşova’da karşılaştığım arkadaşlar anlatıyorlar. Onlar da akrabaları Rusya’da. Direkt anlatıyor. Mesele dediğim gibi haberler farklı ama yaşanan şeyler farklı. Diyor ki, benim annem Rusya’da okulda çalışıyor, ortaokulda çalışıyor, öğretmen. Ona diyorlar ki bir kağıt imzalattılar. Dediler ki, siz öğrencilerinize mutlaka hiçbir savaş yok, her şey normal. Ruslar sadece Ukrayna’ya yardım ediyorlar diye imzalayacaksınız. Öğrenciler savaş ile ilgili bir şey sorarlarsa mutlaka susturacaksınız diye bir kağıt imzalatıyorlar. Mesela Ukrayna şehirlerinde şey dağıtıyorlar. Savaş yok biz sizi kurtarıyoruz. O kadar 21.yüzyılda bu kadar saçmalık olur mu. İnsan inanamıyor. Olmaz diyorlar ama oluyormuş. Enteresan. Kafaları çok ciddi bir şekilde dolduruyorlar.”

İrina Pruşkovska bir gün mülteci olacağını hiç düşünmemiş.

RUSYA PLAKALI, UKRAYNA BAYRAĞINA SARILI ARABA…

Rusya’da sıradan insanlardan ve ünlü kişilerden işgale muhalif kişilerin de olduğunu ve baskı altında tutulduklarını hatırlatan İrina Pruşkovska sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ben ünlü insanları, yazarları, mesela şarkıcıları takip ediyorum. Ukrayna’da çalışan, normalde onlar çok ciddi iş birliği yapıyorlardı Rusya ile. Konser veriyorlardı vs. Onlar da seslenmeye çalışıyorlar. Biz seninle beraber aynı sahnede çalıştık. Beraber şarkı söyledik. Hiç mi anlamıyorsunuz. Hiç mi bizi duymuyorsunuz falan. Nasıl olur bu. En azından bizim arkadaşlarımız anlayın bizi diye. Farklı farklı mesajlar gönderiliyor. Hatta ben hoşuma giden bir grup var Rusya’da. O mesela biraz karşı oradaki yönetimine ve genel olarak karşı. Her zaman karşıydı da. O mesela bu günlerde bir konser vermiş. Rusya’nın bir şehrinde. Dedi ki ben Ukrayna’yı çok seviyorum. Savaşa kesinlikle karşıyım. O yüzden bütün eğlenceli şarkılarımı bugün kaldırıyorum. Sadece üzücü böyle ağlatıcı şarkıları bırakıyorum ki en azından bu şekilde destekleyelim Ukrayna’yı. Yani bilen var herhalde biz öyle anlıyoruz ama bilmeyen çok ve kafası karışmış olan çok. Çok çok üzücü gerçekten. Mesela inşallah bu savaş bitecek ama Ukrayna ile uluslararasındaki ilişkiler ne zaman düzeleceğini ben hiç tahmin edemiyorum. Varşova’da bir araba gördüm. Çok enteresan. Rus plakalı ama her tarafında Ukrayna bayrağı. Ben Ukrayna’yı seviyorum. Ben Ukrayna’yı destekliyorum. Ne olur, ne olmaz herhalde. Dediğim gibi bizim kan bağı olmasına rağmen akrabalarımla bu kadar iç savaş çıktı ve bilmiyorum yani diğer insanlar neler yapacaklar. Aynı zamanda benim büyük kızım Varşova’da okuyor. Orada eğitim geçici olarak online’a geçti koronavirüsten dolayı. Ama dediler ki yaza kadar büyük bir ihtimal devam edecek. Çünkü Rusya’dan Ukrayna’da öğrenci çok. Aralarında ciddi bir sıkıntı çıkmasın diye online devam edecekler.  Yani bu insanlar arasında ne zaman düzene girecek onu da bilmiyoruz. Çok büyük bir problem bence.”

‘ÖLMEMİZİ ONLAR DA İSTEMİYOR’

Akrabalarının Rusya’nın propagandasına kandıklarını ama kendilerinin ölmesini istemediklerini söyleyen Pruşkovska, “Rusya’da onlara gösterilmiyor kaç insan öldü, neler oluyor vs. O yüzden teyzem diyor ki bizde hiç gösterilmiyor ama ben Ukrayna kanallarını da takip etmeye çalışıyorum. Takip ettiğim için az çok haberdar oluyorum. Rusya’da mesela kanalların çoğu kapalı. Gerçekten haber alamıyorlar ve uzun zamandır ben öyle anlıyorum.” diyor ve ekliyor: “Uzun zamandır bunlara anlatılıyordur. 2014’te bizim Donbass tarafı sıkıntılıydı. O zamandan beri onlara anlatılıyordu. İşte o topraklarda Rus halkı çok ciddi baskı altında. Biz de onları kurtarmaya çalışıyoruz. O yüzden ellerinden aldık, işgal ettik vs. Tabii ki kirli propaganda. İnsanların beynini yıkıyorlar resmen. Çünkü benim ailem Rusya tarafındaki ailem okumuş insanlar. Öyle cahillik falan yok. Hepsi en azından 2 üniversite bitirdiler ve makamlı insanlardı. Onların anlamamaları ya da bilmek istememeleri değil. Bu kesinlikle yanlış bilgi.”

SAVAŞ, GÖÇ, YIKIM…

Rusya’daki akrabaları onların yaşamasını istese de ortada büyük bir savaş var. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Ukrayna savaşında şimdiye kadar 549 sivil ölüm kaydettiklerini açıkladı. 957 sivilin de çatışmalarda yaralandığını açıklayan kuruluş “insani acıların” artarak sürdüğünü belirtiyor.

İrina Pruşkovska ve eşi Gökhan Demir üniversitede okurken tanıştıklarını anlatıyor.

‘AİLEM ORADA, BURADA MUTLU DEĞİLİM’

Almanya iyi bir ev sahipliği yapsa da bir gün ülkesine dönmek istediğini belirtiyor İrina Pruşkovska: “Benim ailem orada. Benim işlerim orada. Tabii ki şimdi çocuklarım burada güvende. Güvensiz bir yere dönmek istemem.”

“Ama aynı zamanda oradaki insanlara yardımcı olmak isterim. Sonunda bir şey ilan edilse Ukrayna artık savaş bitti ama çok yardım lazım gerçekten. Ellerimden geleni yapmak isterim ben. Çünkü bu benim memleketim yani. Kesinlikle ben öyle düşünmüyorum. Ben kurtuldum geldim. Şey deniliyor ya kurtuldum falan. Almanya gerçekten güzel bir ülke. Şimdi bulunduğumuz yer güzel bir yer. Burada ilkbahar havası var. Çiçekler açıyor. Bizim orası soğuktu, kar yağıyordu son günlerde. Ben burada mutlu muyum. Ailem ve ülkem orada gerçekten çok vahşet bir durumda olduğu için ben mutlu değilim hiçbir şekilde.”

Tabi bir de konuşulan ve Putin’in canlı yayınlanan bir konuşmasında söyledikleri var: “Ukrayna diye bir ülke ve Ukraynalı diye bir millet yoktur, onlar Rus asıllıdır” diye. İrina Pruşkovska ve Ukraynalılar kendilerini nasıl görüyor. Dilleri ve kültürleri arasında bir farklılık var mı?

UKRAYNALILAR MİLLİYETÇİ Mİ?

Bu soruyu İrina Pruşkovska şöyle yanıtlıyor: “Bazıları diyor ki Ukraynalılar ayrı bir millet kesinlikle ve Ukrayna toprakları onlara ait. Başka bir taraf da diyor ki kardeş ülkeler Belarus, Rusya ve Ukrayna… Biz kardeş kardeşle savaşmamalıyız. Dilimiz hemen hemen aynı ama Ukrayna uzun zamandır Rusya baskısı altında kaldı. Uzun yıllar, yüzyıllar boyunca. Ukrayna dili mesela çok baskı altında kaldı. Çok problemler vardı. O yüzden Ukrayna milleti 2014’e kadar belki bu kadar, yani tabii ki kendini savunmaya çalışıyordu ama 2014’ten sonra Ukrayna’da çıkan olayların ardından o milliyetçilik duygusu, o toprak sevgisi daha da ortaya çıktı ve ülkeyi korumayı insanlar daha çok istediler gerçekten. Bütünlüğünü korumayı daha çok istediler. Özellikle Kırım meselesine çok üzüldüler. Ben şahsen Kırım Tatarlarına çok üzüldüm. Birçok Kırım Tatarı tanıdıklarımız var ve onlar gerçekten zor durumda kaldılar Kırım meselesinden dolayı. Yine işte sürgün edildiler ya onlar 20. yüzyıl başında. Şimdi aynı şeyi yaşamış oldular. Gerçekten çok üzücü olaylar. O yüzden böyle birkaç bakış açısı var ama genel bir bakış açısı, temel, Ukrayna ayrı bir ülke. Ukrayna bağımsız. Sovyetler Birliği’ne dönmek kesinlikle söz konusu değil. Mesela Ukraynaca şart koşuluyordu son zamanlarda. Radyo televizyon olsun, kitaplar vs. yüzde 80-yüzde 90 Ukraynaca olmalıydı. İnsanlar tabii ki milliyetçi olmalı, devletini, memleketini sevmeli. O yüzden çok ciddi bir şekilde bu milliyetçilik meselesi gelişmiş. Pozitif milliyetçilik meselesi gelişmiş Ukrayna’da. Benim babam Polonyalı, annem yarı Rus yarı Ukraynalı. Eşim Türk. Ben orada doğup büyüdüğüm için, oradan suyunu içtiğim için, o toprakta büyüdüğüm için kendimi Ukraynalı sayıyorum. Tabii ki hoşgörülü bakmaya çalışıyorum diğer milletlere de ama yani iyi ki Ukrayna vatandaşıyım. Ukraynalıyım ben.”

Peki, Rusça bilmeyen bir insan, Ukrayna’da öğrendiği dille Moskova’ya gitse oradakilerle anlaşabilir mi?

Bu sorunun yanıtı ise şöyle: “Diller tabii ki farklı ama benzer. Mesela Türkçe, Azerice, Gagavuz’ca gibi aynı şekilde. O yüzden çok rahat bir şekilde mesela Ukraynalılar Rusları çok rahat anlıyorlar, Rusçayı. Ruslar, Ukraynalıları hemen anlamıyorlar. Lehçeden. Çok benzer onlar. Aynı kökten geldiği için. Adapte olabilirler ama hemen değil.”

EŞİYLE ÖĞRENCİLİK YILLARINDA TANIŞTI

Ukrayna ve Türkiye ilişkilerinin her geçen gün geliştiğini de belirten İrina Pruşkovska, “Türkiye büyükelçisi bir konuşma yaptı. Onu dinlediğimde şöyle dedi: Yaklaşık ayda 300 evlilik yapılıyor Ukraynalılarla Türkler arasında. Resmi evlilik yapılıyor. Bir kısmı Ukrayna’dan Türkiye’ye gidiyor ama bir kısmı Ukrayna’da kalıyor.” Kendi evlilik hikâyesini ise şöyle anlatıyor: “Biz 2 kardeşiz. Ablam var. 5 yaş var aramızda. Kiev’de büyüdüm. Üniversiteye başladım. Birazcık şans diyebilirim ama o zaman ben İngilizce bölümünü seçecektim. İngilizce bölümü daha yakın olduğu için İngilizce Türkçe seçebilirsiniz, ben de seçtim. Okumaya başladım. Tabii ki Türkçe okumaya başladığım için Türk kültürüne ilgi duydum. Arkadaşlarım oldu. Eşim ile tanıştım o arada. Öğrencilik yıllarında başlayan tanışıklıkla sonra böyle bir aile kurulmuş oldu.”

HAYATI HEP ZOR OLDU

İrina Pruşkovska’nın yaşadıkları sadece Rusya’nın işgaliyle başlayan mültecilik macerası ve ailesinin geride kalmasıyla sınırlı değil. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Gülen cemaati Türkiye tarafından asılsız “terör” suçlamasıyla hedef alınınca, Türk okullarında ve kuruluşlarında görevli eşi Gökhan Demir nedeniyle kendi ülkesinde “öteki” ilan edilmiş. Türkiye’nin Ukrayna’yla ilişkileri nedeniyle kendi ülkesinde birçok baskıya maruz kalmış. Fakat her şeye rağmen hukuk işlediği için geç de olsa hakkını alabilmiş. Tıpkı mülteci olmadan hemen önce elde ettiği profesörlük unvanı gibi…

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com