Ukrayna’da kaybederse Putin bölgede yeni “çılgınlıklara” girişebilir

Son beş günde yaşananlar Rusya’nın Batı karşısındaki zayıflığını dramatik şekilde gözler önüne serdi. Ukrayna işgali "başarıyla" tamamlansa bile Rusya'da ekonomik sıkıntılar yaptırımlar yüzünden artacak. Hem Rus, hem de Ukrayna halkının kontrol altında tutulması güçleşecek. Bu nedenle Putin yeni 'çılgınlıklara' girişebilir.

ÖMER MURAT 01 Mart 2022 HABER ANALİZ

İbn Haldun, Mukkadime adlı meşhur eserinde “Yenilen ülkeler her zaman galiplerin bariz özelliklerini – giysilerini, geleneklerini, işlerini – taklit etmek isterler” der.

Rusya da Soğuk Savaş’ta yenilince öyle yaptı. Hızla Batıyı her şeyiyle taklit etmeye başladı. Ekonomisini, giyinme ve yeme kültürünü, mimarisini, lüksünü büyük bir iştahla ithal etti. 1990’larda bunlar yaşanırken Rus eliti ekonominin “liberalleşmesinden” istifade ederek ülkenin zengin doğal kaynaklarına “çöktüler” ve oligarklar etrafında kümelenerek, bu zenginlikten nemalanmaya başladılar.

Hikayenin Rus elitleri için iyi kısmı böyleydi. Madalyonun diğer yüzü ise Batıyı siyasi kurumlarıyla taklit etmeye başladıklarında yaşandı. Oligarklara dayanan bir düzenin Batılı anlamda demokratik bir siyasi kültüre tahammül edebilmesi mümkün değildi. Öte yandan, Rus halkı komünist ekonominin getirdiği fakirlik ve geri kalmışlıktan kurtulduğu için mutluydu ama ülkelerinin dünya sahnesinde artık Batının “göz hizasında görmediği” orta büyüklükte bir devlet olduğu gerçeğini kabullenmekte zorlanıyordu.

İmparatorluğu kaybetmek bir millet için en sancılı süreçtir. Osmanlı İmparatorluğu artık Avrupa ve Rusya’nın gücü karşısında gerilemesinin kaçınılmaz olduğunu görerek 18.yy’da Tuna Nehrini doğal sınırı kabul edip geri çekilseydi, sonucu yenilgiyle biteceği belli olan ve onun gerileme sürecini çok daha sancılı geçirmesine sebebiyet veren pek çok savaştan kaçınmış olurdu. Ama bunu yapabilmesi, halkın bu yenilmişliği kabullenmesi mümkün değildi. Kırım’ın, Budapeşte’nin bir gün yeniden alınacağı hayalleri hep canlı kaldı. Tanpınar’ın bir yerde vurguladığı gibi, bu duygu Türk milletini bir cepheden diğerine savurarak perişan etti. Bir başka örnek Britanya İmparatorluğu’dur. Almanya’nın yükselişini engelleyebilmesinin mümkün olmadığını, “güneşte ona da yer açması gerektiğini” kabullenseydi, iki dünya savaşında ağır hasara uğrayarak Batının liderliğini kendi eliyle ABD’ye bırakmak zorunda kalmazdı. Ama bunu yapamadı.

Putin rejimi Rusya’nın bu dilemmalarının tecessüm etmiş haliydi. Öncelikle politik ve ekonomik rejim oligarkların ayrıcalıklarını tehdit etmeyecek bir yapıya evrildi. Böylece siyaseten otoriter, iktisaden devlet kapitalizmini benimsemiş bir rejim oluşturuldu. Sonrasında sosyo-ekonomik gelişmişlik açısından Rusya Batının büyük devletleriyle kıyaslanmayacak denli zayıf olsa da, Putin sanki o devletlerle aynı ayardaymış gibi Sovyet geçmişinin getirdiği bazı avantajlara yaslanarak büyük bir ordu kurdu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin

İMPARATORLUKLARIN GERİLEYİŞİNİ DURDURMAK İMKANSIZ GİBİDİR

Böylece Rusya “yeniden dirilmiş” gibi bir algı oluşturmayı başardı. Fakat tarihte imparatorlukların dağılma süreçlerine baktığımızda aslında bunun da yeni bir durum olmadığını görürüz. İmparatorluklar “med-cezir” hareketleriyle, yani geri geri giden bir Mehteran gibi iki geri bir ileri şeklinde dağılırlar. 1980-90’lardaki “iki gerileme” sonrası, Putin dönemi Rusya için “bir ilerlemeyi” temsil ediyordu. Lakin Rus lider bunu böyle görmüyordu, ona göre 1990’larda yaşananlar büyük bir hatadan ibaretti, şimdi kendisi o hataların bir bölümünü düzeltmişti, şimdi “ikinci adımı” atmak için fırsat bekliyordu. Oysa o ikinci adımı atmanın hayallerini kurarken, Rusya yeni bir gerileme sürecinin arefesinde olabileceğine dair işaretler veriyordu. 2010’larda Rus ekonomisi yavaşlamaya, 2013’den itibaren Rus vatandaşlarının ortalama geliri düşmeye başladı.

Rus eğitim sistemi, 21. yüzyıl ekonomisinin gerektirdiği iş gücü ihtiyacını karşılayabilecek seviyenin epey altında kaldı, ülkede belirli sektörlerde yetişmiş iş gücü açığı hala en büyük problemlerden biri… Rusya büyük bir beyin göçü veriyor, parlak beyinler başka ülkelere göç ediyor, öte yandan düşük doğum oranları ve genç göçü nedeniyle nüfus ihtiyarlıyor. Büyük boyutlara ulaşan sosyal ve ekonomik eşitsizlik devamlı artıyor. ABD, Çin ve Avrupa’yla kıyaslandığında teknolojik ilerleme alanında Rusya çok gerilerde ve açığı kapatabileceğine dair bir umut da vaadetmiyor. Ekonominin bir noktada ciddi bir çöküş yaşayabileceğinin farkında olan oligarklar, buna çözüm üretmeye odaklanmak yerine, Batılı ülkelere aktararak farklı şekillerde aklamış oldukları servetlerini artırmaya, yani kendi kişisel durumlarını güçlendirmeye çalışıyorlar, çünkü onlara göre Rus ekonomisinin reforme edileceğini sanmak veya beklemek hiç gerçekçi değil…

PUTİN’İN ÇARLIK RUSYASINI CANLANDIRMA GİRİŞİMİ BİR “HAYALDİ”

Ekonominin ihtiyaç duyduğu köklü bir reform programı yürütmenin gündeminde olmadığı görülen Putin, sadece askeri güce dayanarak ABD’nin gerilemesiyle tek kutuplu düzenden çok kutuplu düzene geçiş sürecinde olan dünyada “eski güzel günlerdeki gibi” Rusya’yı başlı başına bir kutup yapabileceğini iddia etti. Rusya eski Sovyet coğrafyasında ayrıcalıklı bir konuma sahip olacaktı, özellikle Doğu Avrupa ülkeleri Moskova’daki “çar”a danışmadan Batıyla ilişkilerinde herhangi bir adım atmayacaklar, ülkelerinin dış siyasetinde Rusya’nın bir veto gücü olduğunu kabulleneceklerdi.

Putin için Ukrayna başından itibaren Avrupa’da bu doğrultuda yeni bir güvenlik düzenlemesi yapılabilmesini zorlamak için Batıya baskı uyguladığı bir muharebe alanıydı. Çin’le kapışmasına odaklanmış ABD’nin Avrupa’ya taahhütlerinin azaldığı bir konjonktürde, Batı Rusya’nın bu baskıları karşısında geri adım atacak ve ona “hak ettiği yeri” sunmak zorunda kalacaktı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kremlin Sarayı’nda Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile görüşmesi sırasında…

Bir yandan (önceki bir yazıda hikayesini anlattığım) Rusya Doğu Avrupa ülkeleri için bir model olarak cazibesini tamamen yitirirken, diğer yandan Putin onlar üzerinde Rus hegemonyasını yeniden kurmanın hayalleri içerisindeydi. Batı Rusya’yı talep ettiği konuma erişebilecek güçte görmediğinden Putin’in Ukrayna’da gerilimi artırmasına, uzun vadeli “ekonomik yaptırım” stratejisiyle karşılık verdi.

Putin Ukrayna saldırısını o kadar beceriksizce yürüttü ki Rusya’nın aslında kendi sıkletinin üzerinde dövüşmeye çalıştığını öteden beri belirten Batılı uzmanları tamamıyla haklı çıkardı. Öncelikle Ukrayna’ya yönelik tüm hamleleri ABD (ve İngiltere) önceden haber alıp dünyaya duyurarak onu zor durumda bıraktı. Rusya’nın Ukrayna’da bir darbe organize etmeye çalışmasından başlayarak, sınıra yığmakta olduğu askeri birliklerle ülkeyi işgal edeceğine kadar tüm bilgileri ABD Yönetimi önceden elde etti. Putin, sınıra asker yığdıktan sonra “Ukrayna’ya dört adam gönderirim. Rusya’ya sekiz füze attırıp savaş çıkartırım” başlığında özetleyebileceğimiz bir strateji güdüyordu.

BİDEN’IN PLANLARINI ÖNCEDEN ÖĞRENİP DÜNYAYA DUYURMASI PUTİN’İN İŞİNİ ZORA SOKTU

Rus toplumunun, kardeş bir halk olan Ukrayna’ya yönelik saldırgan bir tutumu tasvip etmeyeceğini bildiğinden, Ukrayna’nın Batının desteğine güvenip Rusya’yı kışkırttığı hikayesine uygun bir senaryo çizmişti. Fakat Biden Yönetiminin bu operasyonların tüm ayrıntılarını duyurması Putin’in işini zora soktu. Ukrayna’yı işgale başlamadan önce, büyük bir tiyatro şeklinde televizyondan yayınlattığı Milli Güvenlik Toplantısında, bu operasyonlardan sorumlu olduğu tahmin edilen Dış İstihbarat Şefi’ni küçük düşürmesi muhtemelen bununla ilgiliydi. Putin yaptıkları planların sızması sonrası kızgınlıkla, “Tamam, beceremediniz, ama ben vazgeçmiyorum, mazerete falan gerek yok, Ukrayna’ya giriyoruz” demiş gibi gözüküyor. Eski istihbaratçı olan Putin’in bu planların bu şekilde sızmış olmasını, aslında Ukrayna’nın işgaline yönelik Rus güvenlik bürokrasisinde yer alan bir isteksizlik ve muhalefetle ilişkilendirmiş olması da muhtemeldir. Adeta onlara “Madem işgale örtü olacak bir operasyonu başaramadınız, bunun beni durduracağını sanıyorsanız, yanılıyorsunuz” dedi.

Fakat bu hiddetli hamlesi sonucu hem Rus halkını, hem de Çin gibi ona destek olabilecek ülkeleri işgale hazırlayamamış oldu. Haftalarca Biden’ın Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceğine dair iddialarına yönelik Rus hükümetinin “ABD Başkanı histeri geçiriyor” şeklinde tepkilerini izleyen Ruslar, 24 Şubat sabahı kalktıklarında Biden’ın haklı çıkmış olmasının şokunu yaşadı. Çin’de Komünist Parti’ye yakın önde gelen güvenlik uzmanları, kendi kamuoylarında Rus hükümetinin tutumunu yansıtarak Putin’in Ukrayna’yı işgal etme niyeti olmadığını, ABD’nin Rusya’yı sevimsiz göstermeye çalıştığını söylüyordu. Bu Çinli uzmanlar 24 Şubat’ta “yanıldıklarını” itiraf etmek zorunda kalarak özür dilediler. Öyle ki ABD öncülüğünde BM Güvenlik Konseyi’ne Rusya’nın Ukrayna’yı saldırısını kınamak üzere getirilen tasarıya Çin “karşı” oy vermekten kaçınarak çekimser kaldı. ABD ile kapışmaya başlayan Çin için Avrupa’yı bu kapışmada tarafsız bir statüde tutmak kritik önemde… Bu nedenle Pekin, Putin’in Avrupa’yla çatışmasına açıktan destek verir bir konumda kalarak Avrupa’yı ABD’nin kollarına itmekten çekiniyor.

Avrupa’da Putin karşıtı protestolar sürüyor. Çekya başkenti Prag’da toplanan göstericiler, Rusya’nın Ukrayna’daki işgal harekatını protesto etti.

RUSYA’NIN PUTİN’İN İDDİA ETTİĞİ KADAR GÜÇLÜ OLMADIĞI ORTAYA ÇIKTI

Askeri harekatının ilk beş günü, Rus ordusunun bütün zayıflıklarını ortaya döktü. Böylece ekonomisi zaten sorunlu olan ülkenin aslında ordusunun da Putin’in yansıtmaya çalıştığı kadar güçlü olmadığı anlaşıldı. Rusya’nın son beş günde Putin’in attığı yanlış adımlar yüzünden uğradığı tahribatın boyutlarını bir nebze anlatabilmek için çocukluk yıllarımda şahit olduğum bir mahalle kavgasını örnek vereceğim. Top oynuyoruz, “büyük” çocuk kızarak “küçük” olana bir tokat attı. Gururu kırılan küçük, kimsenin beklemediği bir cesaretle büyüğün yüzüne doğru bir yumruk sallayıp dudağını patlattı. Büyük bunun üzerine küçüğü “eşşek sudan gelinceye kadar” dövdü. Ama bu hadise büyüğün başına çok işler açtı: Bir süre sonra küçüğün annesi geldi, “Bu senin yaşıtın mı?” dedi, sonra gidip büyüğün ailesine oğullarını şikayet etti. O yetmezmiş gibi mahallede büyüğün, küçükten “dayak yediği”, dudağının patladığı şayiası aldı yürüdü. Kaç kez “Sen de ordaymışsın, bu küçük nasıl büyüğü dövdü?” sorularına muhatap oldum. Büyük kendi akranları arasında dalga konusu oldu.

Rus ordusunun Ukrayna’daki ilk manevraları askeri açıdan ciddi başarısızlık ve becerisizlikler içerirken, Ukrayna ordusu tam tersine elindeki imkanlarla oldukça iyi bir savunma harbi gerçekleştiriyor. “Dudağı yarılan” Putin’in kızarak savaşı şehirlere taşıması ve çok kan dökmesi ihtimali bulunmaktadır. Nitekim büyük şehirlere yönelik bu tür saldırıların başladığını gösteren görüntüler medyaya düşmektedir. Putin’in başbakan olarak atandığında başlattığı İkinci Çeçen savaşı sırasında Grozni’yi sivil zayiata aldırmayarak yerle bir ettiği, Suriye’de muhalif şehirlere diz çöktürmek için hastaneleri, küçük sağlık merkezlerini, su ve elektrik altyapısını defalarca bombalamaktan kaçınmadığı hatırdadır. Benzerini Ukrayna’da da uygulayabilir, yani tabiri caizse Ukrayna’yı “eşşek sudan gelinceye kadar” dövebilir, ama bu dünyada ve ülkesinde yaşadığı imaj kaybını önleyemeyeceği gibi, yaptırımların Rus ekonomisi üzerindeki tahrip edici etkilerini de bertaraf edemeyecektir.

RUSYA’NIN BATI FİNANSAL SİSTEMİNE NE DENLİ BAĞIMLI OLDUĞU ANLAŞILDI

Önceki yazımda Batının Rus oligarkların varlıklarına dokunması halinde işlerin Putin için karışacağını, ama Batının bunu yapıp yapmayacağının belli olmadığını belirtmiştim. Batı o alanda kimsenin beklemediği hızda ve şiddette adımlar attı. Putin’in Batı yaptırımlarına karşı Merkez Bankası’nda ve Varlık Fonu’nda tuttuğu rezervlerin ona epey uzun süre dayanma gücü vereceği konuşuluyordu. Ama bu paraların önemli kısmı Batı finansal sisteminde yer alıyor. Batı Rusya’nın tüm varlıklarını dondurarak işlem yapamaz hale getirince Putin tam bir para darboğazında kalmış durumda ve buna ne kadar süre dayanabilceği belli değil. Rus ekonomisi büyük ölçüde doğal gaz ve petrolden kazanılan dövizlerle yurt dışından ithal edilen mamul mallara dayanıyor.

Gösterge faizleri iki kattan fazla (yüzde 9,5’dan yüzde 20’ye) astronomik şekilde artırılmasına rağmen rubledeki düşüş durdurulamıyor. Ülkelerinin durumu kötü gittiğinde muhalefetlerini kara mizahla ortaya koyma geleneği olan Rusya’da şimdiden Putin’e yönelik bir eleştiri mahiyetinde “Bir daha savaş başlatmadan önce haber verin de önceden dolar stoklayalım” esprisi yapılıyor.

Batı bu kadar sert yaptırımlar açıklarken Putin’in elindeki en büyük kart olan “doğal gazı kesme” tehdidini böyle kritik bir durumda bile kullanmaya cesaret edemediği ortaya çıktı, çünkü bu kartı kullanması halinde Avrupa’nın iki-üç yıl içinde Rusya’dan gaz almayı tamamen kesmesi söz konusu olacak. Avrupa kendisine biraz masrafa patlayacak olsa da Rus gazını ikame edebilecek durumdayken, Rusya’nın Avrupa pazarını ikame edecek başka bir pazar bulması mümkün değil. Putin yanlış adımıyla Rusya’nın o alandaki zayıflığını da ortalığa dökmüş oldu. Bu çaresizliği yüzünden, aklını tümden yitirmemişse bomboş bir tehditten öte hiçbir şey ifade etmeyen, Rusya’nın nükleer silahları olduğunu hatırlatan adımlar attı.

RUSYA’NIN İŞGAL ETTİKTEN SONRA UKRAYNA’DA KALICI BİR REJİM KURMASI ZOR

Tüm bunların sadece beş günde yaşanmış olması, Rusya’nın Batı karşısındaki zayıflığının boyutlarını dramatik şekilde gözler önüne serdi. Putin Ukrayna’nın işgalini tamamladığında bu ekonomik sıkıntılar çok daha fazla artacak. Ukrayna’nın ihracatında AB ülkelerinin payı yüzde 42,6 iken, Rusya’nın payı sadece yüzde 7,7. Eğer AB, Rusya’nın Kiev’de kuracağı kukla hükümeti tanımayıp Ukrayna’ya da ambargo uygularsa, ki bunu yapma ihtimali çok yüksek, Putin’in Batı yaptırımları karşısında ayakta kalabilmek için ihtiyaç duyacağı paranın miktarı muazzam boyutlara çıkacak. Ukrayna’da Rus işgalinin sosyoekonomik etkileri hissedildikçe, zaten Rus hegemonyasına girmek istemeyen halkın sivil itaatsizliği, kontrol edilmesi zor boyutlara ulaşacak.

Kendisini ve ülkesini oldukça zor bir duruma düşüren Putin’in bugünden yarına iktidardan devrilmesi sürpriz bir sonuç olur. Evet birdenbire popülaritesinin büyük yara aldığı doğru olmakla birlikte, bunun hemen bir iç darbeyi tetiklemesi beklenmemektedir. Putin için Ukraynalılarla değil, Batıyla savaştığını göstererek Rus halkını etrafında kenetlemenin bir yolunu bulması şu an kritik önemde… Bu nedenle, bir başka deliliğe daha girişip Ukrayna’ya komşu NATO ülkelerine yönelik, örneğin füze saldırıları düzenleyebilir. NATO buna nasıl karşılık vereceğini belirlemekte zorlanacaktır, fakat Doğu Avrupa’da füze savaşları yaşanma ihtimali artık masadadır.

2016 yılında İngiliz BBC kanalı, bir programında, Üçüncü Dünya Savaşı’nın Rusya’nın Letonya’daki Rus azınlığın yaşadığı sınır bölgesini işgali üzerine başlayabileceği senaryosu üzerinde durmuştu. Rusya’nın askeri ve ekonomik açıdan Batıyla boy ölçüşebilecek gücü olmamakla birlikte, “süper güç” rüyaları gören Putin’in ülkesini “parya” statüsüne düşürmekte olduğu gerçeğini kaldıramayarak yeni çılgınlıklara girişmeyeceğini de kimse iddia edemez.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat