Türkiye-Ermenistan “normalleşmesi” bölgesel bir düğümün çözümü mü?

CIA Direktörü William Burns’ün geçen hafta Ermenistan'ın Başkenti Yerevan’a yaptığı ziyarette Başbakan Nikol Paşinyan ile görüşmesi tesadüf değil.

ALİN OZİNİAN 20 Temmuz 2022 GÖRÜŞ

10 Kasım 2020 tarihinde Rusya’nın liderliğinde Azerbaycan ile Ermenistan arasında yapılan ve 2020 Dağlık Karabağ Savaşı’nı sona erdiren ateşkes antlaşması imzalandıktan sonra sadece Türkiye-Ermenistan arasında değil, bölgede de yeni bir süreç başladı.

Bu sürecin “startı” Aralık 2021’de, Türkiye ve Ermenistan’ın “uçuşlara ve temsilcilik atamalarına başlayacağız” açıklamasının neredeyse hemen ardından “normalleşme sürecinde” görevlendirilecek özel temsilcilerin atanması ile başlandı. Türkiye’nin eski Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç ve Ermenistan Ulusal Meclis Başkanı (Sözcüsü) Yardımcısı Ruben Rubinyan, Ermenistan ile Türkiye arasındaki diyalog sürecinin temsilcileri oldular.

İçinde bulunduğumuz Temmuz ayı, bu sürecin belki de en hareketli ayı oldu. Kronolojik olarak takip edersek, bu ay 4 önemli adım atıldı.

Rubinyan ve Kılıç şu ana kadar dört görüşme yaptı. İlki Moskova’da yapılan temasların sonuncusu 1 Temmuz’da Viyana’da gerçekleşti. Viyana görüşmesinin ardından yapılan açıklamada, Türkiye ve Ermenistan arasındaki kara sınırının iki ülkeyi ziyaret eden üçüncü ülke vatandaşlarının geçişine ve doğrudan hava kargo ticaretinin de mümkün olan en yakın zamanda başlatılması üzerinde mutabakata varıldığını bildirdi.

Açıklamadan sonra ilgi “sınırın üçüncü ülke vatandaşlarının geçişine” yöneltilmiş olsa da, bu açıklamadaki “doğrudan hava kargosu” ilerideki olası işbirliklerinin mesajını vermekte.

Öte yandan görüşmelerde nihai hedef olan iki ülke arasında “tam normalleşmenin sağlanması” yönünde atılabilecek muhtemel diğer somut adımların da ele alındığı kaydedildi, tarafların normalleşme sürecinin önkoşullar olmaksızın sürdürülmesine ilişkin uzlaşılarını yeniden vurguladıkları belirtildi.

Viyana’daki görüşmenin ardından 11 Temmuz’da Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmenin hangi tarafın ricası/insiyatifi ile yapıldığına dair tek söz edilmese de, görüşmenin “üçüncü taraflardan” bağımsız, iki ülkenin insiyatifi ile gerçekleştirildiği belirtildi.

Görüşmede Paşinyan, Erdoğan’ı Kurban Bayramı vesilesiyle kutladı. Erdoğan da yaklaşan Vartavar Bayramı (İsa Mesih’in Başkalaşım Yortusu, bu yıl 24 Temmuz’da kutlanacak) vesilesiyle Başbakan Paşinyan’ı tebrik etti. İki lider, bölgedeki barış ve istikrarın güçlendirilmesine de katkı sağlayacak Türkiye ile Ermenistan arasındaki ikili sürece verdikleri önemi vurguladı. Liderler bu çerçevede Özel Temsilcilerin 1 Temmuz’daki görüşmelerinde uzlaşıya varılan hususların yakın zamanda hayata geçirilmesi yönündeki beklentilerini ifade etti.

Bu yaklaşık 10 yıldır ikili ilişkilerde rastalanmayan bir gelişmeydi. 15 Temmuz’da ise, gerçekleşen bu sürece Rusya ve ABD’den destek geldi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova çevrim içi düzenlediği haftalık basın toplantısında, Rusya’nın, 14 Ocak tarihinde Moskova’nın arabuluculuğuyla başlayan normalleşme sürecini desteklediğini dile getirdi. “Bölgenin istikrarı ve ekonomik refahının çıkarlarından kaynaklandığı gerçeğine dayanarak, Ermeni-Türk diyaloğunu gelecekte mümkün olan her şekilde desteklemeye hazırız” dedi, Rusya’nın Ermenistan ile Türkiye arasındaki ilişkileri normalleştirmeyi amaçlayan uzun bir geçmişi olduğunu da hatırlattı.

Zakharova, “Bunun, bölgenin istikrarı ve ekonomik refahının yararına olduğu gerçeğinden hareket ediyoruz.” ifadesini kullandı.

ABD Dışişleri Bakanlığı basın servisi de “ABD, tüm bölgeyi olumlu yönde etkileyecek olan Ermeni-Türk ilişkilerinin normalleşmesini kararlı bir şekilde desteklemektedir” açıklaması yaptı. Açıklamada “Ermeni-Türk diyaloğu, bölgesel istikrarı artırma, olumsuz etkileri engelleme ve herkes için faydalı olan daha büyük ekonomik kalkınmaya yol açma potansiyeline sahiptir ve Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı dikkate alındığında bugün özellikle önemlidir. ABD bu önemli diyaloğu her iki tarafın da uygun göreceği şekilde desteklemeye hazırdır” denildi.

Son dönemdeki görüşmeler ile ilgili yapılan bu açıklamalar, geçmiştekilerin aksine, hemen hemen aynı ifadelerle, eşzamanlı olarak iki ülkenin Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılıyor. Bu bize sürecin geçmiş süreçlere göre daha planlı, programlı ve iradeli olduğuna dair bir sinyal veriyor.

Fakat bu kez başka bir soru var. Bu süreç bir normalleşme/anlaşma/barış süreci mi? Yoksa süreç Türkiye-Ermenistan ilişkilerinden daha farklı, daha büyük bir anlam mı taşıyor?

Türkiye-Ermenistan sınırı

Rusya ve ABD’nin yaptığı “süreci destekliyoruz açıklamalarını” iyi okumakta yarar var, bu metinlerde uzlaşmanın yanı sıra, hatta uzlaşmanın ötesinde dikkat çekilen bir nokta var: bölgesel istikrar ve işbirliğini artırma.

Son olarak, 16 Temmuz’da Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ile Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov’un, Gürcistan Dışişleri Bakanı İlya Darchiashvili’nin ev sahipliğinde Tiflis’te biraraya gelmesi yine bu doğrultuda okunmalı.

İkili ilişkiler başladığında “oyunun” dışında kalacak, yıllarca iki ülke ticareti arasında transit ülke olan, ve kaçınılmaz bir ekonomik zararla karşılaşacak olan Gürcistan’ın bile, bu süreçte rol almak istemesi, konunun ikili/üçlü değil “bölgesel” bir planın ayağı olduğunun önemli işaretlerinden.

Temaslarda sürecin önkoşulsuz olarak devam edeceği belirtilse de daha önceki süreçlerden tanıdığımız, “son dakika golleri” var. ABD’nin Ermeni Soykırımını tanımış olması ve Azerbaycan’nın yıllardır Karabağ’da hedeflediği bölgeleri nihayetinden kazanması, Türkiye’nin yıllardır önkoşul olarak gördüğü Ermeni Soykırımı ve Karabağ konularını pasifize etmiş olsa da, yeni bir önkoşul ile karşılaşma şansı hep var.

Mirzoyan ve Bayramov, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine ilişkin gündemdeki konulara değindiler. Bu bağlamda, daha önce üstlenilen taahhütlerin yerine getirilmesi ve atılacak olası adımlar hakkında görüş alışverişinde bulundular. Mirzoyan’ın AGİT Minsk Grubu’nun deneyiminin kullanılmasının önemini, Ermeni savaş esirlerinin serbest bırakılması, ülkelerine geri gönderilmesi ve kayıp kişilerin akıbetinin açıklığa kavuşturulması da dahil olmak üzere insani konuların ele alınmasının önemini vurguladığı açıklandı.

Özel temsilci Rubinyan, Türkiye ile sınırları açma ve diplomatik ilişkiler kurma konusunda Ermenistan’ın tamamen hazır olduğunu, yarın bile bunları gerçekleştirme kararlığına sahip olduğunu belirterek, bu süreç başarısız olursa bunun Türkiye’nin siyasi iradesinden kaynaklanabileceğini vurguluyor.

Ararat Mirzoyan ise, her yönde yapıcı çabalar gösterme taahhüdünün yinelendiğini, lakin Azerbaycan’ın “Ermeni savaş esirini ve sivili rehin tutmayı ve Ermeni kültürel ve dini mirasını yok etmeyi, uluslararası insani yardım kuruluşlarının Dağlık Karabağ çatışma bölgesine girişini engellemeyi durdurması durumunda” sürecin çok daha sorunsuz ve verimli olacağını vurguluyor.

Süreç şu an göreceli olumlu gelişse de, Türkiye ve Azerbaycan’ın aklındaki “Zangezur koridorunun” ileride bir önkoşul durumuna gelme riski var. Ermenistan tarafı koridor konusunda, tutumlarının değişmediğini, Ermenistan topraklarında koridor mantığı ya da ulaşım yolu işleyemeyeceğini tekrarlıyor.

Brüksel’de varılan tüm anlaşmaların bölgedeki ulaşım bağlantıların açılması ile ilgili olduğu, bu bağlamda sınır, gümrük kontrolü, geçiş ücreti tahsilatı, uluslararası transitte değinilen anlaşmaları olduğunun altı çiziliyor.

Türkiye ve Azerbaycan’ın Karabağ zaferinin ardından iç politikada “Türk dünyasını birleştireceğiz” şiarı ile bahsettiği Nahiçevan’ı ve Azerbaycan’ın Batısını birleştireceği vaad edilen – “Zangezur koridoru” konsepti aslında sadece Ermenistan’ın karar ve yön verebileceği bir konu değil.

19 Temmuz’da gerçekleşen Türkiye-İran görüşmesinde bile “Zangezur koridoru” konseptinin gündeme gelmesi, bu hatta sadece Rusya’nın değil İran’ın da söz sahibi olduğunu hatırlatmakta.

İran’ın IRNA ajansının verdiği bilgiye göre, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Tahran’da bir araya geldiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Zangezur Koridoru arzusu” ile ilgili olarak – “İran ile Ermenistan arasındaki sınırı kapatmak için bir politika varsa, İslam Cumhuriyeti böyle bir karara karşı çıkacaktır, çünkü bu sınır yıllardır bir iletişim yolu olmuştur.” dedi.

ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı Direktörü (CIA) William Burns’ün geçen hafta Yerevan’a yaptığı ziyarette Başbakan Nikol Paşinyan ile görüşmesi yine tesadüf değil. Ermenistan resmi makamlarının yaptıkları “kısa bir açıklamada”, Paşinyan ve Burns’ün “uluslararası ve bölgesel güvenlik”, “Güney Kafkasya’da yaşanan süreçler” ve “terörle mücadele” konularını görüştüklerini belirtti.

Başta belirttiğim, 10 Kasım 2020 tarihinde Rusya’nın liderliğinde Azerbaycan ile Ermenistan arasında yapılan ve 2020 Dağlık Karabağ Savaşı’nı sona erdiren ateşkes antlaşması metninde silahlarının bırakılmasının hemen ardından gelen maddelerde, bölgesel işbirliği ve işbirliği hatlarının açılması vurgusu kendini öne çıkarmıştı.

Türkiye-Ermenistan “yakınlaşmasında” bir normalleşmeden ötesini bölgesel bir işbirliğinin kapalı olan hattının açılmasını görürsek, süreci anlamamız daha kolay olacak. Bu süreç, eski süreçlerden farklı. Bu sürecin merkezinde halkların yakınlaşması değil, bölgenin daha “işlek” hala gelmesi var… Rusya başı çekse, bu proje Rusya’nın projesi olsa da Batı da süreçten haberdar olmak, bölgeden vazgeçmemek derdinde, Burns’ın ziyareti bize bunu anlatıyor.