Terim’den 20 yıl önceki Terim’e mektup

NECATİ KOLA 17 Mayıs 2020 SPOR

Galatasaray, 17 Mayıs 2000 tarihinde Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da oynanan UEFA Kupası finalinde İngiltere Premier Lig ekiplerinden Arsenal ile karşılaşmış, normal süresi ve uzatma devreleri golsüz eşitlikte biten maçtan sonra sarı-kırmızılı ekip, seri penaltı atışlarında rakibini 4-1 mağlup ederek tarihi bir zafere imza atmıştı. Galatsaray Teknik Direktörü Fatih Terim, bu önemli başarının 20. yıl dönümünde, 20 yıl önceki kendisine bir mektup yazdı.

TERİM’DEN HAKAN ŞÜKÜR SANSÜRÜ

Mektup, IGTV’de eski görüntüler ve Terim’in seslendirmesi eşliğinde iki video halinde yayınlandı. Birçok oyuncunun yakın plan görüntülerine yer verilen iki videoda da UEFA Kupası’nın kazanılmasında çok önemli goller atan ve attıran Hakan Şükür’ün yakın plan hiçbir görüntüsüne yer verilmemesi dikkat çekti. Mektupta şu ifadeler yer aldı:

MERAK ETME, 20 YIL SONRA DA AYNISINI SÖYLEYECEKSIN!

“Sevgili Fatih,

Hatırlatmak istediğim bir maç var. Belki birçok kişinin unutmak isteyeceği bir akşam. İngiltere’de topun çizgiyi geçmesine rağmen gol kararı çıkmayan, kalecinin kırmızı kart görüp cezalı duruma düştüğü, deplasmanda tek golle yenildiğiniz Chelsea ile İstanbul’da oynanan karşılaşma… Maç başlıyor. O zaman dünyanın her takımına, dünyanın her yerinde yaptığınız gibi rakip takımın 18’ine yerleşiyorsunuz. Takım moralli, tribünler heyecanlı ama 90 dakika sonunda skor rakip lehine 5-0. 2020 yılında dahi o günkü gibi üzüleceksin o maça.

Chelsea Teknik Direktörü Vialli, karşılaştığınızda sana şöyle demişti: ‘Futbol bazen böyle, bugünün hakkı bu değildi.’ Gerçekten de o gün iki takımı tanımayan ve skoru bilmeyen biri, ‘Bu takım mavileri sahadan silmiş’ derdi. Biliyorum çok yalnız hissettin. Çoğu kayıplarında yalnız kalacaksın zaten. Her zaman etrafında olanlar, acısını senden uzakta, belki de seni sorumlu tutarak yaşayacak. Üzüntülerini o kadar derinden yaşayacaksın ki gelecek mutlulukların habercisi olduğunu göremeyeceksin. O gün stadyumdan çıktın, eve gitmek yerine takımla otobüse bindin ve oyunculara kampın devam ettiğini söyledin.

Stattan Florya’ya geçtiniz ve ilk günkü yerde unutulmayacak bir toplantı daha yaptın oyuncularınla. Çok değil, 48 saat sonra Bursa’da Bursaspor’la oynayacaktınız ve ideal kadrodan 8-9 kişi götürmeyecektin o maça. Olay bu ya, o günde yüzde 100 hakimiyetle 90 dakika sonu, 0-0. Kaybedilen 2 puan. Biz demiştik diyenler her zaman hazır. Döndünüz 3 gün sonraki Hertha Berlin maçını planlamaya.

UEFA Kupası’nda devam etmek için yapılması gereken şey hiç de kolay değildi. Grup lideri Hertha Berlin’i deplamanda yenmek ve grubun son maçında Ali Sami Yen’de Milan’ı mağlup ederek 3. sırayı almak. Berlin’deki penaltı golüyle yenik duruma düştükten sonra oynanan muhteşem futbol bize bazı şeyleri göstermişti. Almanya’da herhangi bir Alman takımını 4-1 yenmek hâlâ kolay değil. Üstelik o akşam o takım kazanması halinde Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tura çıkıyorsa…

Maçtan sonra basın toplantısında Almanlar’ın gündemi buydu. Onlara şöyle demiştim: ‘Merak etmeyin, son maçta da Milan’ı yeneceğiz ve siz yine Şampiyonlar Ligi’nde yolunuza devam edeceksiniz.’

Ne büyük söz değil mi? Söz verdin de karşındaki takım da Milan! 2. yarının başında 2-1 yapmışlar ve size 1 puan yetmiyor. Onlar kazanırsa Şampiyonlar Ligi’ne, 1 puan alırlarsa UEFA Kupası’na devam edecekler. Sen ne yapıyorsun? İlk oyuncu değişikliğinde takımın en büyük yıldızını (Hagi) alıyorsun yanına, 4 dakika sonra da savunmanın belkemiği (Popescu) geliyor kulübüye. O gün maçı yorumlayanlar, tribünde izleyenler, herkes şok içinde. Gole, belki de mucizeye ihtiyacın var.

Hagi çıkar mı? Çıkmaz. Bir vurur, ne olduğunu anlamazsın sana maç kazandırır. Pardon ama daha önce yapmış bunu defalarca. Ya Popescu? Savunma liderin. Milan’a karşı defanstan birini çıkarıp ileriye birini alıyorsun. Demek ki o gün öyle okumuşsun maçı ve böyle bir karar vermişsin. Biliyorum diyeceksin ki, ‘Oyun içerisinde inandığım ve gördüğüm ama yapmadığım, cesaret etmediğim hiçbir şey olmadı bugüne kadar.’ Merak etme, 20 yıl sonra da aynısını söyleyeceksin.

Aldığın riskler bazen kredinden gidiyor, bazen de yıllar geçiyor, unutulmuyor. Değil mi ki kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde uzaklaşırsın kendinden. Maçı kazanıyorsunuz 3-2. Hem de son 5 dakikada atılan 2 golle. Yeni bir yolculuk, hayalinin yeni bir aşaması başlıyor. UEFA Kupası’nda finale kadar yapılan her kura çekimine bizzat gittin ve her defasında kimilerine göre en zor ama senin gönlündeki takımlar geldi karşına. Bolonga, Dortmund, Mallorca, Leeds United ve Arsenal…

View this post on Instagram

2. Bölüm

A post shared by Fatih TERİM (@fatihterim) on

O GECE UYUYAMAYACAKSIN

“Sevgili Fatih,

Akşam saatlerinde hayallerinin takımı, vazgeçilmezlerinden biri olan Galatasaray’ın başında, bugüne kadar Türkiye futbol tarihindeki en büyük maça çıkacaksın. Rakibiniz Arsenal, İngiltere’nin en kuvvetli takımlarından biri ve açık konuşalım, dünyadaki birçok kişiye göre bu akşamın favorisi. Size pek şans tanınmıyor.

Bu mektubu sana, 66 yaşında, futbolun içinde kendisine 20 yıl daha tecrübe katmış ve birçok başarıda payı olan bir futbol insanı olarak yazıyorum fakat senin aklında tabii ki akşamki maçın sonucu var. Biliyorum; o kadar merak ediyorsun, o kadar heyecanlısın ki, saat gece yarısını geçmiş olsa dahi, birazdan yerinden kalkıp yardımcılarınla beraber muhtemel tüm senaryoları bir kaç kez daha konuşacak ve uyuyamayacaksın.

Sana bir sır vereyim, oyuncuların da uyumuyor. Şu an, 10-12 kişi bir arada, onlar da aynı senin gibi biliyorlar ki akşam sahada ne olursa olsun, inancını kaybetmeyen bir takım olacak.

AKLININ BİR KÖŞESİNDE GALATASARAY VARDI

Senin kaderinde futbol vardı ve bundan asla kopmayacaktın. Ankaragücü, Göztepe, Milli Takım… Her biriyle her zaman bir üst seviyeyi yakalamak istedin. Hedeflerin hep yüksekti. İlk gittiğinde kümede kalma mücadelesi veren Ankaragücü’nde 2. sezonda topladığınız puan, hâlâ kulüp tarihindeki en iyi sezonlardan birine karşılık geliyor.

Türkiye Olimpik Milli Takımı ile 1993 yılında kazanılan Akdeniz Oyunları’ndaki ilk altın madalya, 2020 yılında dahi, ülkenin futbol referanslarından biri. Kurulan o kadro, daha sonra ülke futbolunun kaderini değiştirdi. Tüm bunlara rağmen, aklının hep bir köşesinde Galatasaray vardı. Hayallerinin takımı, babanın seni emanet ettiği camia… Futbolu bıraktığın 1985 yılından sonra kulüp tesislerine hiç gitmemiştin, ta ki 1995 yılında Galatasaray’a teknik direktör olana kadar.

View this post on Instagram

1. Bölüm

A post shared by Fatih TERİM (@fatihterim) on

MÜCADELE ASLA SONA ERMEYECEK

Biliyorum, 17 Mayıs 2000 gecesini ve maç sonucunu merak ediyorsun. 3 sene üst üste şampiyon olmuşsunuz ve 4. için birkaç gün sonra oynayacağınız son maçta 1 puan yetiyor. Bu bile uzun süre tekrarlanmayacak bir başarı ama Türkiye’deki homurtuların nedeni, Avrupa’da henüz bir kupa kazanılamamış olması.

Tamam, 3 sene şampiyon oldular da Avrupa’da ne oldu sesleri, eleştiriler, yorumlarla birbirine girmiş durumda. O zamanlar Avrupa’da her sene Türkiye’den başka takım şampiyon oluyor ya(!), sesler ondan!

Merak ediyorsan söyleyeyim, 2000’den sonra bir daha kupa gelmedi Türkiye’ye. Peki bu eleştirilerin nedeni ne? Anlam veremiyor musun, her kazandığında bitecek mi sanıyorsun? Hayır, bu baskı ve başarı için verilen mücadele asla sona ermeyecek ama içten içe biliyorsun ki, seni 20 yıl sonra da ayakta tutacak ve motive edecek en önemli unsurlardan biri bu.”

Video, mektubun ardından ‘Devam edecek’ yazısıyla sona eriyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com