Tarihçi Cemal Kafadar: “Dünya kadar karmaşık bir Kupa”

Harvard Üniversitesi Tarih Bölümü hocalarından Cemal Kafadar, üniversitenin gazetesinde bu Katar'daki Dünya Kupası’nın karmaşıklığına ilişkin sorularına cevapladı. Emir Korkmaz'ın çevirisiyle bir tarihçinin gözünde Katar 2022...

KRONOS 21 Kasım 2022 SPOR

ABDdeki Harvard Üniversitesinde Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Cemal Kafadar.

Dört yılda bir düzenlenen uluslararası futbol turnuvası Dünya Kupası,  ev sahipliği yapan ilk Arap ülkesi olan Katar’da dün başladı. Orta Doğu’da yazın artan sıcaklar nedeniyle etkinlik ilk kez yaz aylarında yapılmayacak. Planlaması 10 yılı aşkın bir süre devam eden bu kupa, Katar’ın turnuvayı alabilmek için FIFA yetkililerine rüşvet verdiği iddiaları ve turnuvadan önce neredeyse hiç olmayan futbol altyapısını inşa etmek için tutulan binlerce göçmen işçinin ölümü tartışmalarıyla başladı. Harvard Üniversitesi Tarih Bölümü hocalarından Prof. Dr. Cemal Kafadar, üniversitenin gazetesinde bu Dünya Kupası’nın karmaşıklığına ilişkin sorularına cevapladı.

Katar’ın Dünya Kupası’na ev sahipliği yapması ne anlama geliyor?

Bu özel bir durum tabii ki çünkü aklıma hemen mevsim geliyor. Aslında oradan başlamayabilirim, ancak bu, her dört yılda bir yaz aylarında dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca futbol taraftarı için kutsal bir gün gibi olan bir şeyi değiştiriyor. Dini takvimler bu tür olaylarla doludur. Ve futbol taraftarları için bu onların kutsal takvimidir. Mesela maçlar başka bir kıtada oynanıyorsa, izlemek için çok erken kalkmanız gerekiyor; biraz çile çekmeden olmadan din olmaz.

Dünya Kupası’nın her zaman yaz mevsiminde olması, farklı ülkelerdeki futbol sezonlarıyla da uyumlu bir tercihtir. Ligler, sezonlarını Dünya Kupası maçları başlamadan önce bitirir. Oyuncuların dinlenmek için zamanları vardır. Taraftarların ayrıca kendi ulusal ligleri veya kıta şampiyonaları ligleriyle uğraşarak eğlenmeleri ve ardından Dünya Kupası’na odaklanmaları için zamanları var. Bu yıl kışın yapılan şampiyona, o şansı sağlamıyor. Ulusal ligler devam ediyor, aslında geçen hafta sonu memleketim İstanbul’da ve başka yerlerde derbi maçları oynandı ve bu hafta arkadaşlar bana bunun bir skandal olduğunu söylüyorlar. İngiltere’den, Lübnan’dan, Türkiye’den mesajlar aldım. Dolayısıyla Katar’da, ilk kez Kasım/Aralık aylarında gerçekleşen takvim değişikliği, futbol dünyasının ‘millileştirilmiş’ ritmini bozuyor.

Bu tür bir kesinti, her zaman yapılan bir şeyi değiştirmek için iyi bir şey mi?

Sanmıyorum. Birçok taraftar gibi ben de titiz biriyim. Belki de takvimi kurcalamak istemiyoruz. Aynı zamanda bu sıcaklık meselesinin nasıl sonuçlanacağını kimse bilmiyor. Her türlü teknolojik ve diğer (mimari vb.) önlemleri aldıklarına eminim. Ama bu da çevresel konularda hassasiyetlerin arttığı günümüzde enerji konusunda, iklim değişikliği konusunda insanı endişelendiriyor. Ve tabii ki Katar’daki çalışma koşulları var. Körfez’de, çoğunlukla Güney Asya ve Güneydoğu Asya’dan ve Orta Doğu’nun bazı fakir bölgelerinden gelen yabancı işçilerin koşullarından yıllardır endişeliyiz. Bu büyük bir döngü, işçi dövizleri anavatanlarına geri dönen yoğun bir işçi dokusu var. Çoğunluğu erkek olan bu insanlar, Orta Doğu’da çalışmak için ailelerini geride bırakıyorlar. Kadınlar da ayrıca – futbol kupasından bağımsız olarak – dadı olarak veya diğer ev işlerini yapmak için Orta Doğu’ya giderler. En azından yakın zamana kadar devam eden bu çok ağır ve korumasız çalışmayı bazı insanlar sözleşmeli kölelik veya esirlikle karşılaştırıyordu. Açıkçası, Katar’da olduğu gibi son teslim tarihleri yaklaşan pek çok yeni inşaat yapmak zorunda kaldığınızda durum gerçekten daha da kötüleşti. Ve bazı günlerde sıcaklıkların 32 dereceye ulaşması muhtemel. Sonunda oyun muhtemelen galip gelecek, ancak işçiler için bu ağır çalışma koşulları özellikle zihnimizde büyük bir yer tuttuğundan, birçok hayran kararsız. Kesin olan bir şey var: Akademisyenler olarak tüm bunları inceliyor ve yeni fikirler geliştiriyor olacağız.

Center for Middle Eastern Studies’de, Stephen Ortega’nın bu [Küresel Sporlar] Girişimi ile, ‘Beyaz Düşünme: Irksal Kimlik Maskesinin Arkasında’ adlı bir kitap yazan eski bir Fransız oyuncu olan Lilian Thuram’ katılacağı bir etkinlik düzenledik. Fransa/Tunus maçı öncesinde yapılacak. Kitabının halka açık daha geniş bir tartışmasından önce maçı topluluğumuzla birlikte izleyeceğiz. Bazıları futbolla ilgilenmese bile topluluk için ilgi çekici olacağını umuyoruz.

Ayrıca Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütü’nden bir temsilcinin bu olaydan önce veya hemen sonra bizimle konuşmasını sağlamaya çalışıyorum. Akademik bir kurum olarak, topluluğumuzun Katar’ın etrafındaki koşulların, bu tür etkinliklerin geleceği hakkında bize neler söyleyebileceğinin farkında olmasına ihtiyacımız var. Açıkçası, bu devam ederse, çoğumuz Dünya Kupası’ndan mahrum kalabiliriz. Aynı zamanda Katar’ı istisnaileştirme konusunda, insan hakları sicili berbat olan otoriter ülkelerde düzenlenen daha önceki Dünya Kupalarını unutturacak ölçüde dikkatli olmalıyız.

Daha geçen hafta bir Dünya Kupası elçisi – ve eski Katarlı oyuncu – eşcinselliği ‘akılda hasar’ olarak nitelendirdi. Eşcinsel karşıtı yasalara sahip bir ülkede oynanan bu oyunlar bağlamında taraftarlar nasıl tepki vermeli?

Evet, korkunç ama şaşırmadım. Bu futbolcular sadece belirli ülkelerde kendilerini ortaya koyabiliyor ya da en azından konuşuyor ve bu ülkelerde bile hala olumsuz tepkilerle karşılanabiliyor. Kendinizi bu tür retoriklerle karşılaşan bir oyuncu olarak hayal edin ve oynamak için Doha’ya gidiyorsunuz. Neyse ki Lilian gibi ana aktivizm teması insanlar adalet için olan oyuncular var ama o da farklı ayrımcılık ve adaletsizlik türlerinin gayet iyi farkında. Ayrıca diğer ayrımcılık biçimlerine de karşı duruyor. Akıl ve mantığın sesi ve insan hakları ve eşitlik gibi iyi ahlaki değerler olarak değerlendireceğim şeyler ile futbol kültüründeki köklü önyargılar arasında bölünmüş durumda.

Yani bunu daha geniş bir futbol kültürü sorunu olarak mı görüyorsunuz?

Evet, Katar’ın bu konuda özel olduğuna inanmıyorum. Yani dünyanın bazı bölgelerinde homofobi daha büyük bir sorun. Orta Doğu’nun genel sabıkası oldukça kötü olsa da, bu konuda büyük bir çeşitlilik ve farklılık var. Size benim de geldiğim ve en iyi bildiğim ülke olan Türkiye’den bir örnek vereyim. On ya da 12 yıl önce Türkiye, iki üç yıl üst üste, İstanbul’un en büyük meydanında büyük bir katılım ve tantanayla ve halka açık bir şekilde Onur Günü’nün kutlandığı bir yerdi. Daha sonra bu konuda daha az güvenli hale geldi. Son iki-üç yıldır yasaklandı. Bazı insanlar yasağa meydan okudu, ancak bu genellikle tutuklanmalara ve polis şiddetine maruz kalmaya yol açtı.

Yani, Orta Doğu’da eşcinsel haklarındaki ilerlemenin doğrusal olmadığını mı söylüyorsunuz?

Kesinlikle. Ve son zamanlarda, elbette, otoriterliğe dönüş çok yaygın. Bu yüzden, bunun sadece Orta Doğu’da tipik olarak böyle olduğunu söylemek istemiyorum, ama tabii ki burası, dünyanın LGBTQ topluluklarının açığa çıkmasının daha zor olduğu yerlerinden biri. Bu benim kalbimi kırıyor ama durum bu.

Katar’ın böylesine dev bir etkinliğe ev sahipliği yapmasına izin vermenin nihayetinde bu aktivizm için ileriye doğru atılacak bir adım olacağını düşünüyor musunuz? Mesela ülkenin daha fazla açıklığa doğru ilerleyebileceğini?

Ben, bunu inceleyecek birçok meslektaşım gibi, tarihte beklenmeyen olayların büyük sonuçlara yol açan bir rol oynayabileceğine kesinlikle inanıyorum. Kupadan sonra nasıl olduğunu anlamaya ve mantığını görmeye çalışabiliriz ama şimdiden tahmin etmek imkansız. Belirli bir bağlamda akan o kadar çok şey var ki, en iyi şekilde kasıtsız sonuçlar olarak tanımlanabilir ve Katarlı yetkililerin veya uluslararası futbol federasyonlarının niyetleri ne olursa olsun, evet, bu tartışma yaratabilir. Halihazırda hem televizyonlarda hem de sosyal medyada canlı tartışmalar ve konulara ilişkin keskin bir farkındalık var. Bu oyunculardan bazıları dünyanın en ünlü insanlarından bazıları. Ne söylerlerse söylesinler, tek bir cümle bile olsa, milyonlarca, milyonlarca insan üzerinde son derece etkili olabiliyor. Brezilya her zaman büyük bir futbol kültürü olmuştur ve Neymar en iyi Brezilyalı oyunculardan biri. Buradaki son seçimden hemen önce, Başkan Jair Bolsonaro’ya desteğini açıkladı. Sonunda kaybetti. Ama sözünün bazı insanlar için hala önemli olduğuna eminim. Ve Thuram gibi farklı olmak isteyen başka büyük oyuncular da olabilir.

Peki bu Dünya Kupası’nı izleyecek misiniz?

Sömestr ortasında olduğu için eskisi kadar izleyemeyeceğim ve bu büyük sorun değil. Gerçekten, iki düşüncem var. Kupada ilerleyen turlara geçildikçe, özellikle de, örneğin, beklenenden daha ileri giden bir Afrika takımı varsa, maçlar vazgeçilemeyecek kadar cazip oluyor. Ardından izlemeye başlıyorsunuz. Ama dürüstçe düşünüyorum, ve ne olacağını göreceğiz. Benim tahminim, hayranların turnuvaya biraz soğuk duracağı yönünde. Tamamen reddeden ve boykot eden birini duymadım ama biraz daha mesafeli duracaklar. Ancak Brezilya-Almanya gibi bir maçla karşılaşınca veya küçük bir futbol ülkesine ilerleyen turlara geçmeye başlarsa, bir futbol taraftarının öyle ya da böyle direnebileceğini düşünmüyorum. Fransa-Tunus gibi bazı oyunların farklı bir tarihsel yankısı var. Böyle bir maç, dünyadaki futbol taraftarları için büyük bir oyun değil; Tunus da hiçbir zaman en iyi takımlardan biri olmadı. Ancak Fransa ve Tunus arasındaki tarih göz önüne alındığında, Kuzey Afrika, Akdeniz kültürleri ve modern Avrupa tarihi ile ilgileniyorsanız, o zaman bu oyunun büyük bir etkisi var. Veya bir ABD-İran maçı (İran katılabilirse), futbol kültürünün çok ötesinde bir merak uyandırıyor çünkü 2022’deki bu maçın arka planında belirli bir tarih var.

Bunun büyüsü, nasıl ortaya çıkacağını bilmemekte. Sürprizlerle dolu. Eğer ilginç, değerli şeyler söylemişlerse, belirli oyunculara odaklanıyoruz. Başkalarıyla aynı hikayelere, aynı karakterlere dikkat ederek büyük bir uluslararası topluluğun parçası olduğunuzu hissediyorsunuz. (Çeviri: Emir Korkmaz)

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram