Veba Geceleri: Orhan Pamuk hayali bir Osmanlı adasında salgını anlatıyor

Orhan Pamuk’un Osmanlı döneminde Doğu Akdeniz'de hayali bir yer olan Minger adasında yaşanan salgını anlattığı, "40 yıldır düşünüyordum" dediği yeni romanı Veba Günleri 23 Mart’ta raflarda yerini alıyor.

YAVUZ GENÇ 14 Mart 2021 KÜLTÜR

Kırmızı Saçlı Kadın romanı 2016’da yayımlanan Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un “40 yıldır düşünüyordum” dediği yeni romanı Veba Geceleri, 23 Mart’ta okurla buluşuyor. Merakla beklenen roman, dünyanın 2 yıldır salgınla boğuştuğu bir dönemde ‘veba salgını’nı merkezine alıyor.

Romanın bir başka ilgi çekici yanı hikâyesinin, Türkiye’nin başta sismik araştırmalar olmak üzere birçok konuda çalışmalar yürüttüğü Doğu Akdeniz’deki Minger adasında geçiyor olması. Türkiye’nin Yunanistan, Fransa, Mısır, Kıbrıs ile karşı karşıya geldiği şu günlerde Müslüman-Ortodoks Rum kardeşliğinin tesis edildiği adada salgınla değişen hayatları anlatıyor Pamuk romanında.

SALGIN VE DOĞU AKDENİZ KONUŞURKEN KADERİN CİLVESİ Mİ, ŞANS MI?

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’i konuştuğu bu dönemde tam da Doğu Akdeniz’de geçen roman, Orhan Pamuk’un ‘şansı’ mı yoksa kaderin cilvesi mi bilinmez ama Veba Geceleri bu yönüyle de konuşulacak.

“40 YILDIR DÜŞÜNÜYORDUM”

Orhan Pamuk, Veba Geceleri için “40 yıldır düşünüyordum bu romanı. Olaylar, 1901 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu Akdeniz’deki küçük bir adasında, Minger’de geçiyor. Sultan Abdülmecit’in vilayet yaptığı ve havası, suyu, insanı ve dili bir başka olan, yarısı Rum yarısı Müslüman bu adayı ve merkez şehri Arkaz’ı ev ev, sokak sokak bütün ayrıntılarıyla ben yıllarca hayal edip kurdum” diyor.

Pamuk’un on yıllardır kafasında dönüp duran, hayalinde kurup genişlettiği Minger adası, yazarın çizimleriyle de haritası bile olan bir ‘gerçeğe’ dönüşmüş durumda. Pamuk’un, yayımlanmasından yıllar sonra kuracağı müzenin ‘kataloğu’ olarak tasarladığı Masumiyet Müzesi romanını düşününce, hayal ettiği Minger’in bir gün gerçekten kurulup kurulmayacağını insan merak ediyor doğrusu.

Orhan Pamuk, Veba Geceleri’nden ilk kez Kitap-lık dergisinin Eylül-Ekim 2018 tarihli 199. sayısında bahsetmişti. Kitabın bir “Doğu-Batı romanı” olduğunu belirten Pamuk, söyleşide bu eseri 35 yıldır düşündüğünü de söylüyor. 1901 yılında geçen ve tarihi roman olarak da tanımlanabilecek eser, yazarın Sessiz Ev’in başkarakteri Faruk’un kitabı için yaptığı araştırmalar sonrasında doğmuş.

1983’te yayımlanan Sessiz Ev’de Faruk, Orhan Pamuk’un 38 yıl sonra yayımlanacak Veba Geceleri için araştırma yapıyordu. Söz konusu söyleşide Pamuk, Veba Geceleri’nin diğer romanlarıyla ilişkisine dair şu bilgileri vermişti: “Faruk ‘Sessiz Ev’de bu yazacağım roman için araştırma yapıyordu aslında. Ya da ‘Beyaz Kale’de yazacağım romandan birkaç sahneyi o kitaba aldım. Ayrıca ‘Kar’ romanında da benzeri durum söz konusu, Kars’ın çevre ile ilişkisinin kopmasını vebayla değil karla yapmıştım. Kısaca söyleyebilirim ki 35 yıldır düşündüğüm bir romanı yazıyorum.”

VEBA GECELERİ KONUSU

Orhan Pamuk’un Veba Geceleri romanındaki olaylar Ege’nin Minger ismindeki hayali bir adasında geçiyor. Minger Adası, Müslüman ve Ortodoks ağırlıklı bir popülasyona sahip. Çevre ve merkez arasındaki ilişkiyi veba salgını ekseninde işleyen eser, ailelerini salgın nedeniyle yitiren çocukları da konu alıyor.

“SALGINDA ÖLME KORKUSU KİTAPLARDAN ÖĞRENİLMİYOR”

Orhan Pamuk, yeni romanıyla ilgili yayınladığı videoda birçok merak edilen soruya cevap verdi. Pamuk, Veba Geceleri’nde yaşananların koronavirüs salgınıyla gerçek olduğunu belirterek, “Salgın bana acılar içinde ölme korkusu verdi ve onunla baş etmeyi öğretti” dedi. Kitabı yazmaya beş yıl önce başladığını belirten Pamuk, herkesin kendisine “Niye veba ve salgın romanı yazıyorsun?” diye sorduğunu da aktardı. Pamuk, “Ben de onlara halkı karantina önlemlerine uymaya, itaat etmeye zorlayan paşaların, askerlerin, memurların ve doktorların aslında, millete modern hayatı ve laikliği benimsetmek isteyen modernleşme yanlısı siyasetçilere çok benzediğini söylerdim” şeklinde konuştu.


 

Koronavirüs salgınının kendisine öğrettiği yeni bir şey olup olmadığının sorulduğunu anlatan Pamuk, “Kesin bir cevabım var: korku! Salgın bana acılar içinde ölme korkusu verdi ve onunla baş etmeyi öğretti. Bu korkuyu kitapları okuyarak anlamış ama hayal edememiştim. Çünkü korku, hele salgında ölme korkusu kitaplardan öğrenilmiyor” dedi.

“VEBA GECELERİ ÇİZİMLERİ” DE BÜYÜK İLGİ GÖRÜYOR

Orhan Pamuk, daha önce ders de verdiği Columbia Üniversitesi’nin internet sitesinde yer alan 29 Nisan 2020 tarihli söyleşisinde, karantina sürecinden ve yeni romanından da bahsetmişti. Yazar, kitabın 1901 yılındaki üçüncü veba salgını esnasında geçtiğini anlatırken söyleşiye yazarın kendi çizdiği desenler ve resimler eşlik etmişti. Pamuk’un bu çizimleri de büyük ilgi gördü. Çizimlerin de kitapta yer alması bekleniyor. Roman konusunun geçtiği hayali Minger adasının detaylı plan ve haritasını da yapan Pamuk’un Doğu Akdeniz’deki birtakım adalarda gözlem yaptığı tahmin ediliyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com