Sosyal medyanın milli, yerli ve ahlâklı sapıkları!

KRONOS 18 Mayıs 2020 GÜNDEM

Mehmet Yılmaz, T24: Üniversitede ders veren hocayı polise ihbar eden öğrenci, komşusunu kesmeye hazır teyze, küçücük kızlardan mükemmel seks partneri hayal eden üniversite profesörü, kız öğrencilerin fotoğrafına bakarken ağzının suyu akan dekan, bizim yöneticilerimizin öngörüsüzlüğü nedeniyle hayatı alt üst olan Suriyeliye “git memleketinde savaş” öğüdü veren amca… Müstear isim arkasına saklanıp kadınlara nasıl tecavüz edeceğini anlatan tipler de bunlardan. Bunlardan herhangi birisinin, iki küçük çocuğunun olduğunu, eşini el üstünde tuttuğunu, çevresinde sevilen bir insan olduğunu söylesem de yadırgamazsınız; çocuklarını ve eşini her gün dövdüğünü, komşularının ondan yaka silktiğini söylesem de yadırgamazsınız. Kötülük sıradanlaştığı zaman böyle şeyler olur çünkü. Niye seslerini yükseltmiyorlar? Tekrar yazımın başındaki “arketipe” dönüyorum. Bu sıradan kötülere karşı niye sesiniz çıkmıyor? Yaptıklarını onayladığınız için mi?

Ahmet Nesin, Artı Gerçek: Kimler konuşulmadı ki parti başkanlığı için, Süleyman Soylu’dan damat Berat Albayrak’a kadar konuşuldu. Ancak son gelen duyum en ilginci, Hulusi Akar’ın AKP genel başkanı olacağı. Hiç şaşırmadım, zaten bunca karmaşayı da şaşırmadığım için yazdım, son 10 gündür olan saçmalıkları sıralasak bile yeter Türkiye’de yapılan siyaseti anlamaya. AKP’den ayrılıp da kurulan partilerden Ali Babacan’ın kurduğu parti merkez sağ olmaya çalışan bir parti. MHP’den ayrılıp da Meral Akşener’in kurduğu partinin niyeti merkez sağdaki boşluğu doldurmaktı. Hepsi oylarının çoğunu AKP içindeki liberallerden alıyor, İyi Parti durup dururken HDP konusunu ortaya atıp tartışma yaratmadı. Ve eğer bir erken seçim olacaksa AKP seçmenini eski haline getirmek zorunda. Bir genelkurmay başkanından merkez sağ çıkar mı, bilemem ama bunca karmaşa içinde bir de bunu yaşarız, N’olmuş ki, burası 15 Temmuz darbe girişimini önceden haber alıp da durdurmayan, Erdoğanların, Akarların, Fidanların ülkesi, gerisi fasafiso…

Murat Yetkin, Yetkin Report: Aslında vatandaşların belli bir noktada aynı şeyi duyup, aynı şeyi söylemesi ihtiyacı tarihte değişik dönemlerde değişik yönetimlerce hissedilmiştir. Böylelikle kitleleri oluşturan bireylerin tek tek de taahhüt altına girmeleri, kendilerini ortak bir davanın parçası olarak görerek, yöneticileri tarafından gösterilen ortak düşman hedefine birlikte tavır almaları sağlanmak istenmiştir. Ama o yönetimlerin yaptığı temel bir hata vardır. Hedefler ya sadece millî, ya sadece dinsel, ya da ideolojik olmuştur. Bu yüzden de başarısız olmuşlardır. İşte bu nedenle Fransız düşünür Roland Barthes, o yönetimlerin uygulamaları için mealen “Faşizm konuşma yasağı değil, söyleme mecburiyetidir” demiştir. Oysa bu hedeflerin hem milli hem manevi, hem milliyetçi hem muhafazakar düsturlarla belirlendiği günümüz Türkiye’siyle bir alakası olamayacağı herhalde görülüyor. Dolayısıyla yeşil noktanın burada dünyada daha önce eşi benzeri görülmemiş bir birleştirici güç olarak önerildiği anlaşılıyor.

İrfan Aktan, Gazete Duvar: İktidarı dışarıdan sıkıştıracak, muhalefetle onu zorlayacak unsurların da önemli bir bölümü tasfiye edilmiş durumda. Nitekim hâlihazırda muhalif siyasi partilerin adı var, hükümleri yok. Parlamentonun adı var, noterden farkı yok. Muhalefet milletvekillerinin TBMM’deki varlığının, iktidar propagandası için tasarlanmış TV programlarına konan ve “tahammül sınırlarını zorlamayan” “muhalif konukların” işlevinden öte tesiri yok. Anayasanın kitapçığı var, hükmü yok. Yargının da adı var, hükmü iktidarda olmayanlara geçiyor. Yaşam hakkı, kişi güvenliği sadece kâğıt üstünde güvence altında. Yargısız infazın, işkencenin, zorla kaybetmenin cezası yok. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, grev hakkı epeydir rafta vs… Bunlar zaten darbe koşulları değil mi?

Günün öne çıkan yorumları Kronos Podcast yayınında:
https://soundcloud.com/user-436877268/180520-kp

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com