Salgınla gelen adalet fırsatı başka hesaplarla harcanırken…

KRONOS 08 Nisan 2020 GÜNDEM

Elif Çakır, Karar: Geçen hafta kaleme aldığım “Virüs salgınından cezaevlerinde infaz indirimine” başlıklı yazımda “Salgın AK Parti’ye bir fırsat sunabilir. İyi ve dikkatlice hazırlayıp Meclis’e sunacağı infaz indirim yasası ile özellikle son beş yılda oluşan adaletsizliklerin tamirini bir ölçüde sağlayabilir. Yargı sisteminden kaynaklanan sorunlar yüzünden toplumun geniş kesimlerine yayılan mağduriyetleri giderebilir” diye yazmıştım. “Her şerde bir hayır vardır” ayetini referans alan ve her fırsatta dillendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan için de AK Parti için de bu salgın bir fırsat oluşturabilir, adalet mağduriyetleri telafi edilebilir. Hala fırsat kaçmış değil.

Deniz Zeyrek, Sözcü: Unutmayın! Bedenimiz hastalanmasın diye nasıl Koronavirüse savaş açtıysak, Türkiye hasta olmasın diye de antidemokratik uygulamalara, adaletsizliğe savaş açmalıyız. Korona günleri bize çok şey öğretiyor. Bugünleri atlattıktan sonra
yeni bir hayata başlayacaksak, beyaz bir sayfa açacaksak, çok önemli bir görev de siyasetçilere ve yargı camiasına düşüyor:
Adaleti getirmek, demokrasiyi güçlendirmek. Yazdıkları haberler ve siyasi fikirleri nedeniyle cezaevinde olan gazetecilere, siyasetçilere, öğrencilere, akademisyenlere özgürlük, Türkiye’ye demokrasi ve adalet aşısı gibi gelecektir.

Deniz Yıldırım, Cumhuriyet: Son zamanlarda iktidardan talep edilen tedbirler giderek “yasaklama”ya, “olağanüstü hal” ilan etmeye dönük bir sözcük dağarcığı içinden ifade edilir oldu. Virüs yayılımını durdurmak için sokağa çıkmanın sınırlandırılmasını, devletin zor gücünü bu temelde kullanmasını arzulayan bir talep. Ancak politik olarak bu eksik içerik, iktidarın her meseleyi yasakçılıkla çözme siyasetini haklılaştırma potansiyeline sahip. Bugün temel sorun öncelikle yasaklama olmaması mıdır, yoksa çalışmak zorunda bırakılan yüz binlerin hiç değilse bir süre dert etmeden evlerinde kalmalarını sağlayacak bir adımın ısrarla iktidar tarafından atılmaması mıdır? Daha da açık soralım: Bugün iktidar, “tüm yaşamı üç haftalığına durduruyoruz, kimse merak etmesin; işten çıkarma olmayacak, esnaf da batmayacak, maaşlar devlet tarafından karşılanacak” dese, “devlet böyle günler içindir; güçlü devlet böyle belli olur” beyanında bulunsa, sokağa çıkmak zorunda kalanların sayısında zaten ciddi oranda düşüş olmayacak mı? Olacak. Demek ki konu öncelikle yasak eksikliği değil, hak eksikliğidir.

Kemal Okuyan, Sol Haber: Dünya gücü Türkiye’deki kenetlenmelerin boyutunu Patronların Ensesinde’yiz ağına yağan ihbarlardan anlıyorduk. Korona teşhisi konan işçisinin çıkışını sessiz sedasız veren mi ararsınız, onlarca çalışanda virüs çıkmasına rağmen üretime ara vermemekte ısrar eden mi? Test sonuçlarını gizlemek, işçilere zorla taahhütname imzalatmak, onlara haftada topu topu 5 maske vermek, çalışanların üzerine kimyasal sıkarak onları virüsten arındırmaya kalkmak, salgının yayıldığı işyerlerinde çalışmak istemeyen işçileri polis çağırarak terbiye etmek… Kenetlenmenin çok yolu var anlayacağınız… Demem odur ki, siz siz olun, korona günlerinde bu dünya düzeninin kenetlenmesine, insanlık köprüleri kurmasına karşı uyanıklığınızı kaybetmeyin.

Günün öne çıkan yorumları Kronos Podcast yayınında:
https://soundcloud.com/user-436877268/080420-kp

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram