Salgında hükümetin maske sattığı ülkede meclisin adaletle imtihanı!

KRONOS 06 Nisan 2020 GÜNDEM

Ülkü Doğanay, Gazete Duvar: Günlerdir kafamda dolaşıp duran şu soru: “Devlet vatandaşını bu denli yalnız bırakır mı?” Bu soruya böyle takılıp durmamı ve devletin, hem de Türkiye gibi bir ülkede, böyle bir siyasi iktidar altında başka türlü davranmasını beklememi, naifçe bir hayalperestlik, hatta sınıf ilişkilerini görmezden gelen ve devleti toplum karşısında idealize eden iflah olmaz bir romantiklik addedebilirsiniz. Bu eleştiriler karşısında diyecek bir şeyim yok. Ama yine de neredeyse tümüyle eve kapanmış bir halde geçirdiğim bu üç hafta boyunca, özellikle de salgın karşısındaki önlem paketlerinin açıklandığı akşamlarda, umarsızca zihnimde dönüp durmasını engelleyemediğim soru bu: “Devlet vatandaşını bu denli yalnız bırakır mı?”

Güven Gürkan Özata, Birgün: Kamu sağlığını korumak devletin görevi. İktidar çıkıp bundan sonra maskesiz çarşıya pazara çıkılmayacak toplu taşımaya binilmeyecek diyor. Bu zamana kadar aklınız nerede diye sormaktan vazgeçtik diyelim. Böylesi bir karar alan hükümetten ne beklersiniz? Her hanede dışarı çıkmaya mecbur olanlara ücretsiz maske dağıtmasını. Fakat seçim zamanı çay kahve dağıtan iktidar o maskeyi satmayı vaat ediyor. Ticaret Bakanı müjdeymiş gibi ulaşılabilir noktalarda maske satışı yapılacak diyor. Çünkü biz onların nazarında hak sahibi yurttaşlar değil, hastalıkta sağlıkta müşteri kılınanlarız. Tek eksiğimiz “velinimet” sayılmamamız. Muhalif olunca milli iradeden dışlanıyoruz ama ne yaparsak yapalım müşteri olmaktan kurtulamıyoruz.

Servet Avcı, Yeni Çağ: Kandil’den yönetileceği iftirası atılan belediye, bir yıldır iftira duvarlarını sözle değil eylemle yıkarken, şimdi de içinde bulunduğumuz salgında kamuya örnek oluyor…Milletinin derdiyle hemdert bir belediye… Üzerindeki ekonomik kısıtlamalardan şikâyet etmek yerine sürekli çözüm peşinde… Yardımlar arttırılıyor, “Bana niye yetişmediniz?” diyecek bir kişi bile bırakmamak için insanüstü çalışılıyor…Ticaret Bakanı’nın maskenin parayla satılacağını söylediği bir düzende sosyal belediyeciliğin gereği yapılıyor… Bağışı belediye üzerinden halkla buluşturmanın önü kesilince, hayırseverler mahalle bakkalındaki, kasabındaki, manavındaki veresiye defterlerini kapatmaya sevk ediliyor…Bir yılın özeti bu değil şüphesiz ama şu veresiye defteri hassasiyeti, devasa bir farkı vurguluyor… Bir avuç imtiyazlı zenginin, nimetleri paylaşmaya kurgulanmış şımarık ailelerin değil de vicdanların hükümranlık kurduğunda nelerin başarılabileceğini gösteriyor…

Eser Karakaş. Ahval: Mesele sadece para toplamak değil; İnşallah bu sıkıntılı günleri geride bıraktığımız zaman bu kampanyada toplanan paraların nereye, kimlere ve hangi meşru nedenlerle aktarıldığının hesabı olabilecek en büyük şeffaflıkla açıklanır. Bu kampanya Türkiye için bir şans da olabilir, kampanyanın biriktirdiği paraların mutlak bir saydamlıkla kamu ile paylaşılması vatandaş ile devlet arasındaki vergi, bağış konularındaki güvensizlikleri de böylece biraz azaltmış olur. Ancak, Sayıştay gibi bir kurumun bile (yüksek mahkemedir, TBMM adına denetim yapar) yetkilerinin tırpanlandığı, Sayıştay raporlarının Meclis’e getirilmesinde sorunlar yaşanan bir yerde şeffaflık beklentilerimin çok ütopik kaçtığının da farkındayım.

Murat Sabuncu, T24: Türkiye bu hafta Meclis’te bir ‘hukuk-vicdan’ testinden geçecek. Ne yazık ki son yıllarda pek çok kez bu teste girildi ve pek çoğunda sınıfta kalındı. Ancak bu kez özgürlük kadar yaşam hakkı da tehdit altında düşüncesinden dolayı hapiste olanların. Üstelik gözden kaçırdığımız, dikkate almadığımız bir önemli konu daha var. Hapistekinin oksijeni haftada bir aile ziyaretidir. O günün hayaliyle yaşar. Tabi aileleri de… Peki şehir sınırlarının kapatıldığı, ulaşımın olmadığı koşullarda bu insanların tek oksijeninin de kesileceğinin farkında değil misiniz? Çoğunu yaşadığı şehirlerden kilometrelerce uzağa taşıdığınız siyasi mahkûmlar, hem ‘kişiye ve topluma karşı suç işleyenler’ bırakılırken içeride kalacak hem de yakınları ile görüşmeleri imkansız hale gelecek. Ve biz rahat rahat hayatımıza devam edeceğiz öyle mi? Chomsky diyor ki ‘uygarlık krizi’ var. Doğru… Ve ‘insani’ bir kriz… Siyasi mahkûmlar, gazeteciler hapiste kalacak, görüşün bile imkansız hale geldiği günlerde öyle mi?

Günün öne çıkan yorumları Kronos Podcast yayınında:
https://soundcloud.com/user-436877268/060420-kp

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram