Salgın günlerinde bile getirisi eksilmeyen garantili işler…

KRONOS 15 Mayıs 2020 GÜNDEM

İbrahim Kahveci, Karar: 90’lı yıllara döndüğümüzü de defalarca bir çok örnek ile aktarmıştım. 90’lı yılların siyasi aktörleri olan Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz’ın AK Parti programlarında boşuna yer almadıklarını da ifade etmiştim. Tam da kurucu ve ağır kadrolar da partiden bir şekilde giderken… Bu dönüşümü sadece kişiler üzerinde görmüyoruz; söylemler de değişti. İlk dönemlerde söylenen sözlerin tam tersi icraatlara imza atılıyor bugünlerde. Devlet Millete karşı işlenen suçları affedemez derken bugün tersine imza atıyoruz. Açlık yoksulluk hesabını çay ve simitle yaparken, artık borsa ile faiz ile Millete ekonomi anlatıyoruz.

Tuğçe Tatari, T24: Konunun şüphelisi Şirin Ünal. Bir politikacı. Seçilmiş, vekil olmuş. Yani halk için, halk istediği için görevde. Şayet suçsuzsa buna önce halkı inandırmak ve kendini her şeyden önce kamu vicdanında aklanmak zorunda. Bu bir mecburiyet! Tartışmaya açık bir konu değil. Böyle bir şüpheli olaya adı karışan siyasetçi görevinden ayrılır, pozisyonunun sağladığı zırhtan sıyrılır, kendini yargıya emanet eder ve şeffaf bir yargılama için herkesten önce kendisi talepte bulunur, çünkü suçsuzluğuna da güveniyordur, vatandaşı da, düşüncelerini de önemsiyordur… Yargı süreci bitince Ünal da siyasi kariyerine kaldığı yerden devam eder. Yani normalde böyle olması mecburidir zaten. Ama Şirin Ünal bu mecburiyeti unutmuş anlaşılan. Sessiz sedasız görevine devam ediyor, konu unutulsun diye bekliyor adeta! Bize düşen de Şirin Ünal’ın unuttuğu bu zorunluluğu kendisine hatırlatmak. Suçsuzsa ispat edilsin, suçluysa cezasını çeksin. Yeter ki şefaf, yeter ki hakkıyla bir yargılama yapılsın. Gelin bu olayın üzerini kapatmalarına izin vermeyelim, gelin bu ölümün takipçisi olalım.

Hüsnü Mahalli, Korkusuz: Peki Somali’de ne işimiz var? Orada Osmanlı bakiyesi de yok! Türkiye bütün olanaklarıyla her alanda Somali’de işbaşında. Yine BAE ve Suudi Arabistan’a karşı. Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül’ün deyimiyle “Her yerde bu iki ülke Türkiye’nin karşısına çıkıyor”. İkisi de çok zengin petrol ülkesi. Peki ne yapacağız? Karagül’e göre “gidip bu ülkelerin liderlerine kendi evlerinde hesap soralım”. Yani savaş. Halep: 82., İdlib: 83. Trablus: 84., Musul: 85., Dubai: 86., Mekke: 87., Medine: 88., Selanik: 89. ve Mogadişu 90. vilayetlerimiz olacak. Ümmetimize hayırlı olsun. Bay Kemal itiraz ederse onu da Fizan’a sürgüne göndeririz. Allah razı olsun koronadan! O olmasaydı işimiz çok zor olacaktı. Her şeyimizi ona borçluyuz!

Kenan Kırkaya, Yeni Yaşam: O günden sonra “ölü etine aş eren”, yaşarken ruhlarını çürütmüş insan topluluğu bu topraklarda gittikçe artmaya başladı. Zombiler çoğalarak Türkiye’nin her yerini sardı, her yerine yayıldı. En zombiler topluluğunu toplu halde İbrahim Gökçek’in cenazesini kovalarken, mezarına saldırmaya çalışırken gördük. Şimdi bu zombiler mezarlık mezarlık ölülere saldırmaya, mezar taşlarını kırmaya organize olmuş durumda. Bu zombilerin örgütlenme alanı mezarlıklardır. Rejim gittikçe, hiçbir değeri, ilkeyi, ahlakı, yasayı, hukuku, duyguyu, insani olanı tanımayan zombiler rejimine dönüştü. Bunları kah TV ekranlarında 50 kişilik ölüm listeleri açıklarken, komşularına yönelik ölüm planlarını deşifre ederken, kah kendi karanlıkları içinde yüzlerini gösterip “biz sokağa çıktığımızda eşlerinizi (kendi ifadesiyle karılarınızı) çocuklarınızı nasıl koruyacaksanız” tehditleri savunurken görüyoruz. Bunları aynı duygusuzluk ya da iyiye ve güzele olan düşmanlıkları sonucu Nusaybin sokaklarında bebek yaştaki sabilere silahla saldırırken, onları korkutmaya çalışırken görüyoruz.

Günün öne çıkan yorumları Kronos Podcast yayınında:
https://soundcloud.com/user-436877268/150520kp

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram