Rüzgar nerden esiyor ona bakalım: Bir Ahmet Hakan portresi

Ahmet Hakan'ın kişisel dönüşümü Türkiye İslamcılığının da öyküsü aslında. Timur Selçuk üstad sanki onun için demiş: Sağcıların günüyse sağcı olalım, solcuların günüyse -hişt- solcu olalım, rüzgar nerden esiyor ona bakalım'. Devir değişince herkesten daha çok ‘iktidarcı’ olmayı da başarır Ahmet Hakan.

FİKRİ DOĞAN 07 Kasım 2021 PORTRE

sağcıyla sağcı
solcuyla solcu
çevir kazı yanmasın çevir de çevir
çevir kazı yanmasın devir bu devir

devrim istiyorsanız devrim yapalım
rüzgar nerden esiyor ona bakalım
darbe olsun derseniz darbe yapalım
rüzgar nerden esiyor ona bakalım

sağcıların günüyse sağcı olalım
rüzgar nerden esiyor ona bakalım
solcuların günüyse -hişt- solcu olalım
rüzgar nerden esiyor ona bakalım

herkesi uyutalım yazar olalım
vatan millet üstüne nutuk atalım
bir parti bulalım da üye olalım
hiçbir şey olmasak da bakan olalım

Timur Selçuk üstadın ‘Sakıncalı Piyade’ şiiri ile açalım bu haftayı muhteremler. Şöyle derin bir nefes alın şiiri okuyun ve aklınıza gelen ismi bir kenara not edin. İslamcıklıktan, liberalliğe, oradan Don Juan’lığa, oradan yeniden muhalifliğe ve yeniden yandaşlığa…. Ben bittim tükendim portremizin misafirinin dönmesi bitmedi. Sonra ‘dönek’ diyene de tepki gösterip tavır alıyor beyzadem. Sana ne diyek arkadaş, Mahmut mu diyek?

AĞIR MİSAFİRİMİZ VAR A DOSTLAR, AHMET HAKAN BUGÜN KONUĞUMUZ

Bugün ‘ağır’ misafirimiz var dostlar. Ahmet Hakan konuğumuz bugün. Tam ve müstesna adıyla Ahmet Hakan Coşkun misafirimiz. TGRT’de muıhabirlikle adım attığı medya dünyasında Kanal 7, Sabah Gazetesi, Hürriyet Gazetesi yazarlığından sonta yayın yönetmenliğine uzanan müthiş bir başarı hikayesinin kahramanı (!) kendisi.

Ahmet Hakan Coşkun, Kanal 7 döneminde.

Ahmet Hakan Coşkun, “2018 yılı Medya Oscarları” ödülünü Erdoğan’ın elinden aldı.

Ahmet Hakan Coşkun’la ilgili yazacak o kadar çok şey var ki, denizler mürekkep ormanlar kalem olsa yetmez. Biz en iyisi baştan başlayalım da kronolojik olarak anlatalım Coşkun’u. Hem daha iyi tanır hem de anlarsınız meseleyi kanaatimce.

Ahmet Hakan Coşkun 11 Ağustos 1967 yılında Yozgat’ta dünyaya geldi. Babası eski Silivri Müftüsü Hamdi Coşkun’du. Babasının memuriyeti dolayısıyla Ağrı’dan Amasya’ya oradan Çanakkale ve Balıkesir’e kadar dolaştı ailesiyle. İmam Hatip lisesinin ardından Bursa’daki Uludağ Üniversitesi’nin İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Üniversiteden sonra İstanbul’a geldi. Evet İmam Hatip’liydi ve hatta İlahiyat okumuştu ama gençliğinden itibaren yazmaya çizmeye meraklıydı. İstanbul’a geldikten sonra Hürbakış isimli bir dergide yazılar yazdı. Sonrasında da 1993’te Enver Ören’in TGRT’sinde muhabir olarak medyaya adım attı. TGRT’de tutunamayan Ahmet Hakan, yeni kurulan Kanal 7’de buldu kendini.

O ZAMANLAR İSLAMCI CAMİADA NE MUHABİR, NE SETÇİ, NE IŞIKÇI VAR 

Şimdi KHK ile el konulduktan sonra yerle bir edilen Samanyolu TV daha yeni kurulmuştu. ‘İslamcılar da medyada yer almaya hazırlanıyordu. Cağaloğlu’da uzun süre yayıncılık yapan Zekeriya Karaman, Özkul Eren ve Mustafa Çelik, ‘yukarıdan’ gelen emirle Kanal 7’yi kuruyordu. Eee şimdiki gibi plazalar, devasa binalar falan yok o devirde. En azından İslamcı tayfada yok. Sarıyer Reşitpaşa’da bir triplex villa kiralanmış en üst kat yönetime, orta kat ve en alt kat haber merkezine verilmişti. Stüdyo olarak ise Rumlar’dan kalma bir kilisenin ayin salonu kullanılıyordu. Hatta eski kilisenin rahip odası da yayın odası olarak ayrılmıştı. Kanal 7’nin büyük hissesi Recai Kutan’a, geri kalan ise eski Beyoğlu Belediye Başkanı ve şimdinin Kültür Bakan Yardımcısı Misbah Demircan’ın babası Ali Rıza Demircan’a aitti. O dönemde Zekeriya Karaman ve ekibinin hissesi tek rakamdan oluşuyordu…

Ahmet Hakan Coşkun

Şimdi niye bu kadar detaya indim diye merak ediyorsanız söyleyeyim. Dönemin şartlarını bilin, Ahmet Hakan’ın çıktığı ortamı hayalinizde canlandırın diye yazdım.

KARAMAN, ‘AHMET HAKAN SEN SUN O ZAMAN HABER BÜLTENİNİ’ VE… 

Kanal 7 1994’te yayına başlamıştı ve Ahmet Hakan Coşkun da aynı yılın sonlarına doğru kanala geldi. Şimdi size çok kimsenin bilmediği bir Ahmet Hakan hikayesi anlatayım. O zamanlar İslamcı camiada ne muhabir, ne spiker, ne sesçi, ne setçi yok! Kanal 7, Yücel Çakmaklı ile çalışan Yeşilçam emekçilerinin omzunda yürüyor. Kanalın ana haberini TRT’den ayrılmış Adnan isimli bir beyefendi sunuyor. Günlerden bir gün Kanal 7 yönetimi Adnan beyin maaşını yatıramıyor. Adnan bey birkaç gün idare ettikten sonra yönetime, ‘Bugün akşama kadar maaşımı ödemezseniz, ana haberi sunmam’ diye ültimatom gönderiyor. Akşam üzeri oluyor, kasa tam takır kuru bakır. Maaş gönderilemiyor. Adnan beyin gelmeyeceğini öğrenen Zekeriya Karaman haber merkezine iniyor ve ‘Arkadaşlar, Adnan beyle yollarımızı ayırdık. Aranızdan biri bugün sunsun haberi de seyirciye rezil olmayalım’ diyor. Haber merkezinde teklifi alan herkes ‘Ben yapamam’ deyip kenara çekiliyor. Zekeriya Karaman son çare olarak ‘Ahmet Hakan sen sun o zaman’ diyor. Ahmet Hakan çaresiz ‘Tamam’ dedikten sonra alelacele yeşil renkli bir takım elbise uyduruluyor. Ahmet Hakan o akşam haber dünyasında muhabirlikten spikerliğe adımını atıyor. Sonrasını zaten biliyorsunuz. Bu hikayeyi nereden biliyorum? O gün orada olan ve hala Kanal 7’de çalışan eski bir gazeteci dosttan.

Durun daha bitmedi. Ahmet Hakan’ın ilk gün performansı ‘fena’ bulunmayınca Zekeriya Karaman, ‘Devam etsin bir süre bakalım’ diyor. Hafif Ali Kırca taklidi, biraz okumuşluktan gelen literatüre hakimiyet biraz da hırs bir araya gelince kanal yönetimi ‘Ahmet Hakan’la devam’ kararı alıyor. Önlenemez yükseliş de böylece başlamış oluyor.

HAKKINI VERMEK LAZIM, YILLARCA İSLAMCI CAMİANIN ŞÖVALYESİ OLDU   

Şimdi hakkını vermek lazım. O dönemde o imkansızlıklar içinde iyi de götürüyor Ahmet Hakan işi. İslamcı camia bir anda sahipleniyor Ahmet Hakan’la Ana Haber’i. Sağlam konular, sağlam konuklar, 3 saati bulan haber saati süresi Ahmet Hakan’ın hem popülerliğini hem de izlenirliğini artırıyor. Ahmet Hakan İslamcı camianın şövalyesi oluveriyor bir anda. 28 Şubat günlerine adım adım yaklaşırken hem Kanal 7 hem de Ahmet Hakan reytinglerde en başlara tırmanıyor.

Allah var kanal yönetimi de el üstünde tutuyor Ahmet Hakan’ı. Milli Gençlik Vakfı ağırlıklı izleyici hem yurt içinden hem yurt dışından mektup yağmuruna tutuyor kanalı. (O zaman mail, Twitter, İnstagram  falan yok daha) Hatta Almanya’daki Milli Gençlik Vakfı üyeleri lacivert bir Volvo S 40 alıp gönderiyor Ahmet Hakan’a makam otosu olarak. Otoparkta Ahmet Hakan’ın arabasına ayrı bir yer yapılıyor, o derece yani. Düşünün seneler 1995-96 falan. Kanaldaki en baba araba Doğan SLX. Ona da kanalın yönetim kurulu başkanı Zekeriya Karaman binebiliyor ancak. Diğer otomobiller Doğan, Şahin, Kartal…

O DÖNEMDE EN YAKIN ARKADAŞI KİM AHMET HAKAN’IN, FADİME ÖZKAN

O devirde Ahmet Hakan’ın en yakın arkadaşı kim?  Fadime Özkan. Hani şu akil insan falan seçilen, şimdilerde yandaş medyada köşecilik yapan Fadime Özkan. Tek fark Fadime Özkan o zamanlar başörtülü. Kanalını haber merkezinde kimler yok ki? Cengiz Er, Rıdvan Memi, Nazmiye Yılmaz falan… Haa unutmadan. Şimdinin Güneş Gazetesi yayın yönetmeni ve Ülke TV’deki Sıradışı’nın fanatik yandaşı Turgay Güler de muhabir daha o zamanlar. Turgay’ın o zamanki lakabını ben buraya yazamam diyeyim siz anlayın.

Ana Haberdeki başarısının ardından Ahmet Hakan Coşkun, İskele-Sancak diye bir programa başlıyor. Program hem çok izleniyor hem de çok ses getiriyor. Ahmet Hakan sonraları bu programdan bazı bölümleri birleştirip kitaplaştırdı da hafızam beni yanıltmıyorsa.

Ahmet Hakan’la ilgili en çok konuşulanlardan bir ‘dalak’ meselesiyse biri de ‘beyaz çorap’ hikayesiydi zamanında. Gazetecisinden, politikacısına Ahmet Hakan’la yaşanan her polemikte bu iki mevzu gündeme gelirdi.

28 ŞUBAT DÖNEMİNDE HERGÜN ‘AHMET HAKAN’I ALACAKLAR’ HABERLERİ GELİRDİ 

Refah Partisi 1996’da seçimlerden birinci parti olarak çıkmış, Erbakan’a başbakanlık yolu açılmıştı. 28 Haziran 1996’da Necmettin Erbakan’ın başbakanlığının ilk günüydü ve haliyle ilk canlı yayını için de Kanal 7’yi seçmişti. İşte o canlı yayına Ahmet Hakan, takım elbisenin altına beyaz çorap giyerek çıkmıştı. Allah var beyaz çoraplar da Erbakan’ı bile gölgede bırakacak kadar parlıyordu ekranda. O günden sonra Ahmet Hakan’ın beyaz çorapları moda deyimle viral oldu. Aylarca hatta yıllarca konuşuldu, geyiği yapıldı.

Günler su gibi akıyor. 28 Şubat’ın soğuk günleri yaklaşıyor. Kanal 7 Haber Saati o zamanlar taş gibi muhalefet yapıyor. Hem kanal hem Ahmet Hakan, 28 Şubatçıların baş hedefinde. Kanala bir gün bir yerlerden habere geliyor, ‘Ahmet Hakan’ı bu gece alacaklar’ diye. Yönetim Ahmet Hakan’ı apar topar kaçırıp bir yerlerde saklıyor. Bu süreç uzun süre devam ediyor.

Şimdi ‘dalak’ meselesine de geleyim mi? Herkes yazdı çizdi ama olay esnasında orada olan arkadaşım birinci elden şahit olduklarını anlattı. Hadi oradan devam edeyim. Günler geçmeye devam ediyor ve Ahmet Hakan’ın askerlik saati geliyor. Zaten 30 yaşına gelmiş defalarca tecil ettirmiş Ahmet Hakan Coşkun için ‘askere gitmekten başka’ çare görünmüyor. İşte tam bu noktada İslamcı cinliği devreye giriyor. Kanal yönetimi bir akşam toplanıp olaya çare arıyor. Sonunda Ahmet Hakan’ın bağırsak ameliyatı geçirmesine karar veriliyor. Zaten bağırsaklarından problemli olan Ahmet Hakan hem ameliyat olacak hem de bu sayede askerlikten yırtacak. Plan bu. Plan işleme konuluyor. Ahmet Hakan Fatih’te bir özel hastanede kalın bağırsak ameliyatı geçiriyor. Bağırsaktan birkaç santim alınıyor. Sonra raporlar düzenlenip Kasımpaşa Askeri Hastanesi’ne başvuruluyor. Hastane raporu önce kabul ediyor. Ardından ‘yukarının’ müdahalesiyle rapor geçersiz sayılıyor. Dönem Çevik Bir’lerin devri. Ahmet Hakan’ı ellerine geçirseler çiğ çiğ yiyecekler. Ahmet Hakan da bunun farkında kanal yönetimine ‘Bana bir çare bulun, beni öldürürler, yok ederler’ diye baskı yapıyor.

TURHAN ÇÖMEZ  ‘DALAĞI ALMAMIZ LAZIM DALAĞI’ DİYOR DA BAŞKA BİRŞEY DEMİYOR

Bu kez devreye başka bir tanıdık giriyor. Şimdinin Ergenekon kaçağı eskinin AKP milletvekili, daha eskinin doktoru Turhan Çömez. Çömez o zamanlar Balıkesir’de görevli bir doktor. Ahmet Hakan ve Mustafa Çelik biniyor Mustafa Çelik’in cipine ver elini Balıkesir. Balıkesir-Bandırma yolunda cip takla atıp uçuruma yuvarlanıyor. En azından raporlar öyle diyor. Ahmet Hakan’ı alıp Turhan Çömez’in olduğu hastaneye götürüyorlar. Çömez, ‘Dalağı almamız lazım dalağı’ diyor da başka bir şey demiyor. Ahmet Hakan’ın dalağı (alındığında sağlam mıydı darbeli miydi Allah’la kendi aralarında) alınıyor. Bu arada Mustafa Çelik’te çizik yok çok şükür. Raporlar düzenleniyor ve askeri hastaneye sunuluyor. Askeri hastanedekilere raporları inceliyor, açık arıyor ama bu kez bulamıyor. Çaresiz Ahmet Hakan’a ‘Askerliğe elverişsiz’ raporu veriliyor.  Kaza olduğunda tarihler 30 Aralık 1997’yi gösteriyor.

O dönemde asıl konuşulması gereken ise Ahmet Hakan’ın evliliği meselesiydi. Yazının başında Ahmet Hakan’ın Don Juan’lığından bahsetmiştim. Öyle şeyler yazmak bize yakışmaz. Onları Sedat Peker’in Deli Çavuş’una bırakıyor ve devam ediyorum. Ahmet Hakan popülerliğin verdiği havayla ‘hafif süvari’ takılıyordu o zamanlar. Zaman zaman kanala Ahmet Hakan’ın çapkınlıklarıyla ilgili şikayetler de gelmeye başlayınca Zekeriya Karaman işe el attı. İslamcı camianın şövalyesi baş-göz edilecekti. Aranan gelin adayı da çok uzakta değildi. Milli Görüş’ün lideri Erbakan’ın kızı Zeynep’ti aday. Zekeriya Karaman, Ahmet Hakan’dan da ‘olur’ aldıktan sonra girişimlere başladı. Ancak Zeynep mi istemedi, Erbakan mı damatlığa layık görmedi Ahmet Hakan’ı, o iş olmadı. Sonra da çok fazla dillendirilmeden üstü kapatıldı meselenin.

AHMET HAKAN YAKINDA YAZILARIYLA HÜRRİYET’TE

Askerlikten de yırtan Ahmet Hakan’ın önü açılıyor iyice. İçindeki ‘yazma’ isteğini zapt edemeyen Ahmet Hakan, Yeni Şafak’ta yazmaya başlıyor. Yeni Şafak Ahmet Hakan’a küçük geliyor tabii caizse. O, haber saati ile ulaştığı popülariteyi daha büyük mecralarda değerlendirmek istiyor. Yakın dostu Ergun Babahan’ın gayretleriyle 2001’de Sabah Gazetesi’ne yazar olarak adım attı. Ancak Sabah Gazetesi’nin bünyesi kabul etmedi Ahmet Hakan’ı. İşin açığı Ahmet Hakan da Sabah’tan çok memnun değildi. Yine de 2 sene sürdü Sabah macerası.

Seneler 2004’ü gösterdiğinde de Ahmet Hakan 10 yıllık Kanal 7 macerasını sonlandırarak popüler medyaya çekti kürekleri. Kısa süre sonra Hürriyet Gazetesi’ndeki bir anons yeni rotayı gösteriyordu: Ahmet Hakan yazılarıyla yakında Hürriyet’te.

AYDIN DOĞAN’IN YATINDA ‘ARTIK İSLAMCI DEĞİL, SOLCU MÜSLÜMANIM’ GÜNLERİ

Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök’le kafası uyuşan Ahmet Hakan, 2005’te ‘Tarafsız Bölge’ programıyla CNN Türk’e de attı kapağı. İslamcı camianın ‘şövalyesi’ artık Doğan Grubu’nun gözdesiydi. Reşitpaşa’nın yokuşlu yolları yerini Nişantaşı’nın ışıltılı dünyasına bırakıyordu. The House Cafe’nin baş müdavimiydi artık Ahmet Hakan. Sık sık ‘Ben House cafe’deyken’ diye başlayan yazılar yazıyordu dünün İslamcısı. Adının anılmadığı manken oyuncu kalmamıştı piyasada. Bodrum’da, Aydın Doğan’ın milyonlarca dolarlık yatında patronuna servis yaparken ‘fotoğraf’ veriyordu paparazzilere. Tam da bu dönemde bir röportajında ‘Ben artık İslamcı değilim’ diyordu Ahmet Hakan. ‘Solcu Müslüman’ım’ diyordu Müftü Hamdi Coşkun’un büyük oğlu

Bu arada yeri gelmişken bir mevzuya da değinip öyle devam edelim yazıya. Ahmet Hakan 28 yıldır piyasada. Özellikle 2000’lerden sonra ‘dönekliği, iktidar borazanlığı’ falan konuşulur. O ise hep ayakta kalmanın, kazanan tarafta olmanın derdindedir. Ben kendi kendime ‘Nasıl oluyor bu işler böyle?’ diye düşünürken, Ahmet Hakan’ın 2013’te vefat eden babası eski Müftü Hamdi Coşkun’la ilgili yazdığı bir yazısına denk geldim. Ahmet Hakan babasının fikrinden bahsederken aynen şu cümleleri kullanıyor yazısında: ‘’Hayatım babamın inanmışlığına ve adanmışlığına tanık olmakla geçti: Hatırladığım ilk dönemlerde “Nurcu” idi, Risale-i Nur’lara vurmuştu kendini. İlkokuldaydım. “İsmailağa Cemaati”ne intisap etmiş, en hızlı mürit olmuştu. Orta mektepteydim. MSP’ye sonuna kadar inanmış, “Erbakancı” olmuştu. Tam o sırada İran’da devrimin ayak sesleri işitiliyordu. Babam bir akşam “devrim marşları” kasetiyle gelmişti eve… İran’ın Şiiliği meselesine zerre kadar önem vermiyor, devrimi en ateşli şekilde destekliyordu.’’

CEM KÜÇÜK KÖŞESİNDE TEHDİT EDİNCE: MERHAMET ETTİK DİYE HAYATTASIN  

Ne yalan söyleyeyim. Ahmet Hakan’la ilgili ciltler dolusu kitap yazılsa bu kadar iyi anlatılamazdı mevzu. Anadolu’da ‘Damda gezen keçinin dalda gezen oğlağı olur’ derler. Ahmet Hakan fikriyat konusunda biraz babasına çekmiş zahir!

Neyse çok uzattık yazıyı. Seneler 2015’i gösteriyordu. Daha o zaman Doğan Grubu iktidara teslim olmamıştı. Ara sıra bile olsa dişini gösterip geri çekebiliyordu. Ahmet Hakan da patronundan aldığı güçle iktidarı eleştiren yazılar kaleme alıyordu. 2015 Eylül ayında Star Gazetesi’nde köşecilik oynayan (Yazar demeye dilim varmadı valla) Cem Küçük, köşesinde Ahmet Hakan’ı tehdit eden biz yazı yazdı.

‘’Şizofreni hastaları gibi hala kendini Hürriyet’in Türkiye’yi yönettiği günlerde zannediyorsun. İstersek seni sinek gibi ezeriz. Bugüne kadar merhamet ettik de hala hayatta kalabiliyorsun.’’ diyen Cem Küçük’e dönemin AKP milletvekili Abdürrahim Boynukalın da destek verdi. Boynukalın çektiği bir videoda, Ahmet Hakan için, ‘’Ben bugün Nişantaşı’na evinin önüne gitmeyi düşünüyordum, tek başıma. Gidecektim oraya bekleyecektim, gel bakayım buraya diyecektim. Bizim hatamız bunlara zamanında dayak atmamak olmuş.’’ sözlerini kullanıyordu. Bu tahditlerin ardından 1 Ekim’de Ahmet Hakan evinin önünde 4 kişinin saldırısına uğradı. Burnu ve kaburgaları kırılan Ahmet Hakan, hastanelik oldu. Daha sonra yakalanan saldırganlardan bazılarının AKP üyesi olduğu ortaya çıktı.

AŞAĞI İNEN ASAÖSÖRLE İŞİ OLMAZDI, KISA YOLDAN BIRAKTI O İŞLERİ 

İşin doğrusu yaşananlardan sonra Ahmet Hakan, rotayı bir kez daha kırdı. Bu kez istikamet yıllardır eleştirdiği iktidardı. O günden sonra bir daha iktidar eleştirisi yapmayan Ahmet Hakan, ‘rahatı’ gazeteciliğe tercih etmişti.

Orta sularda bir süre yol alan Ahmet Hakan, 2017’de Kanal D Ana Haber Yayın Yönetmenliği’ne terfi etti. Aynı zamanda 13 yıl sonra yeniden ana haberi de sunacaktı. Ancak 1996’lı yılların üzerinden çok zaman geçmişti. Artık ne medya o medya, ne de Ahmet Hakan o Ahmet Hakan’dı. Kanal D ana haber spikerliği hiç de parlak geçmedi Ahmet Hakan’ın. Baktı ki olmuyor kısa yoldan bıraktı tüm görevleri. Çünkü onun aşağı inen asansörde işi olmazdı.

Ahmet Hakan Coşkun, Demirören Holding ve Hürriyet Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören’i, son yolculuğuna uğurlayanlar arasında yer aldı.

2018’de Demirören, Doğan Medya’yı satın alınca Ahmet Hakan’ın yolu bir kez daha açıldı. Demirören, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Vahap Munyar’ı görevden almıştı. Munyar’la beraber 40 küsür gazetecinin görevine tazminatsız son verildi. (Hala da ödenmedi o gazetecilerin hakları) Ahmet Hakan tam bu dönemde bir kez daha ortaya çıktı. O artık Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni’ydi.

DAYAĞA KADAR KISMEN MUHALİFTİ SONRA EN BİRİNCİ YANDAŞ OLDU

Gençliğinde gıpta ile baktığı, ‘Bir gün biz de bu plazalarda çalışır mıyız’ diye imrendiği yerin tepesindeydi. Kartel medyası diye yıllarca laf söylediği Hürriyet’in en tepesindeydi ve yerini kaybetmeyi hiç düşünmüyordu. Bunun için lazım olan yetenek de Ahmet Hakan’da fazlasıyla vardı. 2015’teki dayak olayına kadar ‘kısmen muhalif’ olan Ahmet Hakan, artık en birinci yandaştı.

Mesela ekonomik kriz ülkeyi mengene gibi kıskaca almıştı. Ama Ahmet Hakan 2020 yılında CNN Türk’te yayınlanan ‘Cumhurbaşkanı Özel’ programında, ‘Şimdi ekonomide olumsuz bir tablo yok. Hatta tam tersine iyiye gidiyor’ diyerek Cumhurbaşkanı’na şirinlik yapıyordu. Dedik ya tek derdi vardı onun. Mevkisini kaybetmemek.

COŞKUN BİRADERLER: KARDEŞİ İMAMOĞLU’NA AJANS HİZMETİ VERİYOR

Şimdi bu kadar şey yazdık, Ahmet Hakan’ın kardeşlerinden bahsetmemek olmaz. Ne alaka? diye soranlara cevabım şudur: Onlar Coşkun Biraderler. Efendim bu Ahmet Hakan’ın iki kardeşi var. Mahmut Fazıl Coşkun ve Abdullah Topel Coşkun. Mahmut Fazıl sinemacı, Abdullah Topel ajans sahibidir. Bizim radarımıza giren Abdullah Topel Coşkun. Zaman zaman Ahmet Hakan’ın köşesinde bazı belediyeler ve şirketlerle ilgili yağlı-ballı yazılar çıkar. Belediyelerin çoğu da ne hikmetse AKP belediyesidir. Mesela Zeytinburnu Belediyesi ve Esenler Belediyesi ile ilgili yazıları hala internette bulabilirsiniz. Bunlar benim bulabildiklerim. Okuyucu, ‘Bayram değil seyran değil Ahmet Hakan AKP’li belediyeyi niye öptü?’ diye düşünürken, işin aslı bundan birkaç sene önce çıktı ortaya. Meğer Abdullah Topel kardeşimiz belediyenin ‘ajans’ işlerini alıyor. Ahmet Hakan da kardeşine ‘destek’ oluyormuş. Bu mevzu patladığında Ahmet Hakan biraz lafı eveledi geveledi ama işi ortaya çıkaranlar belgeli konuşunca bir daha değinmedi.

Hadi bir adım daha atayım. Seneler 2018’i gösteriyordu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri hazırlıkları başlamıştı. Camiadan tanıdığım iletişimci bir arkadaş bana bir projeden bahsetti ve destek istedi. Hatta ‘Bugün toplantı var istersen gel tanıştırayım seni’ dedi. Etiler civarı bir yerdeki ‘ajansa’ gittiğimizde ne göreyim. Ekrem İmamoğlu ve ekibi ajansta. Ben daha ilk şoku yaşarken, iletişimci arkadaş, ‘Ekrem Bey İstanbul’u 3 bölgeye böldü. 2 bölgenin ajans-piar çalışmalarını bizim yapmamızı istiyor’ dedi. Ben ‘Biz’ derken diye sormadan arkadaşım gittiğimiz ajansın sahibini tanıştırdı, ‘Abdullah Topel Coşkun, tanırsın. Ahmet Hakan’ın kardeşi!’’ Anladınız sanırım ne demek istediğimi. Ben başka sebeplerden bir daha toplantıya gitmedim. Sonra ne oldu o toplantının sonucu bilmiyorum. Ama aynı dönemde Ahmet Hakan, ‘tüm riskleri’ alarak Ekrem İmamoğlu’nu programa alıyor, gazetesinde yazılar yazıyordu.

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan Coşkun.

ÇEKİRGE KAÇ KERE SIÇRAR BİLİNMEZ AMA O HER DÖRT AYAK ÜSTÜNE DÜSMEYİ BAŞARIR

Eskiler ‘Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar ama…’ diye bir atasözü söylemiş ama söylerken Ahmet Hakan’ı hesap edememiş. O, ‘kaybetmemek’ üzerine kurulu hayatında kıvraklığı sayesinde her defasında dört ayak üstüne düşmeyi başarıyor. Emin olun yarın devir değişsin herkesten daha çok ‘iktidarcı’ olmayı da başarır.

Son Söz: Hazır yeri gelmişken Ahmet Hakan’ın yazarlığı ile ilgili yazılmış muhteşem bir yazı var internette. Arama motoruna girin, ‘8 adımda Ahmet Hakan tipi yazı yazma kılavuzu’ yazın. Ve mutlaka yazıyı sonuna kadar okuyun. Ne demek istediğimi anlarsınız.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram