“Artık sınırlama yok, her düşman yüzde 100 savunmasız halde”

Kissinger’e göre Çin ve Amerika'nın üzerinde konuşması gereken ikinci alan yapay zeka. Robotların sadece küresel salgın hastalıklara ve nükleer savaşa değil, başka insanî yıkımlara da yol açabileceğine inanıyor. "Artık hiçbir sınırlama yok. Her düşman yüzde 100 savunmasız halde." diyor.

ÖMER MURAT 04 Haziran 2023 HABER ANALİZ

Seçim süreci herkesin iç siyasete gömülmesine neden oldu. Dış dünyada yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin geleceğini etkileme kapasitesinin düşük olduğunu sananlar az değil. Oysa Türkiye dünyadaki dalgalanmalardan doğrudan etkilenen ülkelerden biridir. Örneğin Erdoğan, Mehmet Şimşek’i yeniden ekonominin başına getirerek uluslararası finansın Türkiye’ye akmasını sağlamaya çalışıyor. Oysa AKP lideri 15 yıl önceki ekonomi modeline dönse bile (ki aynen Naci Ağbal örneğinde olduğu gibi Batı’da biraz para toplamak için blöf yaptığını düşünenler arasındayım), dış sermaya akışının aynı hızda akacağını sanmak yanıltıcıdır. Çünkü uluslararası ekonomiyi sarsıcı bir pandemi sonrasında başlayan Ukrayna savaşı ile ABD – Çin geriliminin tırmanması, bu arada yükselme trendine giren enflasyonu dizginlemek için ABD ve Avrupa merkez bankalarının faizleri yükseltmesi gibi nedenlerle artık uluslararası yatırımcılar oldukça ihtiyatlı bir hale büründü, Erdoğan gibi sağı solu belli olmayan bir otokratın idare ettiği, hukukun üstünlüğünde dünyada sonlarda yer alan Türkiye gibi ülkelere yatırım yapmaya yönelik “risk iştahları” epey azaldı. O nedenle AKP liderinin, Şimşek hamlesiyle hedeflediği neticeleri alamaması hayli olası… Türkiye’de kamunun kısa vadeli (bir yıl içinde ödenmesi gereken) dış borcu Aralık 2021’de 26 milyar dolar iken, bu rakam Mart 2023’de 39 milyar dolara çıktı. Yani Erdoğan’ın acilen para bulması gerekiyor. Oysa uluslararası yatırımcılarda “Önce ekonomide reform yapmaya gerçekten niyeti olup olmadığını görmek için biraz bekleyelim” havası hakim…

Halihazırda uluslararası siyasî sistemde büyük değişimlerin arefesinde bulunduğumuzu gösteren güçlü işaretler var. ABD’nin meşhur eski dışişleri bakanlarından Henry Kissinger, The Economist dergisine ABD ve Çin’in aralarındaki sorunları halletmezlerse on yıl içinde üçüncü dünya savaşının gerçekleşme ihtimalinden bahsettiği uzun bir mülakat verdi. Dünya siyasetinde bir ufuk turu mahiyetindeki mülakatın çarpıcı bazı bölümlerini sizin için özetleyeceğim.

Henry Kissinger, Pekin’de 2019’da düzenlenen Yeni Ekonomik Forumu’na katılmış, bu çerçevede Çin Devlet Başkan Şi Cinping’le görüşmüştü.

ŞU ANKİ DURUM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİNE BENZİYOR

Önce 19. yüzyıl diplomasisi uzmanıydı, daha sonra Amerika’nın Beyaz Saray ulusal güvenlik danışmanlığını ve dışişleri bakanlığını yürüttü ve son olarak 46 yıldır da siyasî liderlere danışmanlık ve elçilik yapıyor, uluslararası ilişkiler konusunda ondan daha fazla deneyime sahip kimseyi bulmak zordur.

Pekin’de Amerika’nın Çin’i bastırmak için her şeyi yapabileceği sonucuna varmış durumdalar. Washington’da ise Çin’in dünyanın lider gücü olarak ABD’nin yerini almak için entrikalar çevirdiği fikri hakim. Kissinger kaygılı: “Her iki taraf da diğerinin stratejik bir tehlike oluşturduğuna kendini ikna etmiş durumda. Büyük güçlerin çatışmasına giden yoldayız.”

Kissinger, Çin ve Amerika’nın teknolojik ve ekonomik üstünlük için artan rekabetinden endişe duyuyor. Rusya Çin’in yörüngesine girerken ve Ukrayna savaşı Avrupa’nın doğu kanadına gölge düşürürken, yapay zekanın Çin-Amerikan rekabetini daha da şiddetlendirmesinden korkuyor. Dünya genelinde güç dengesi ve askeri teknolojinin altyapısı o kadar hızlı ve çok yönlü değişiyor ki, ülkeler bu altyapının üzerinde yeni bir düzen kurabilmelerini sağlayacak muayyen ilkelerden yoksunlar. “İki tarafın da çok fazla siyasi taviz marjının olmadığı ve dengenin herhangi bir şekilde bozulmasının feci sonuçlara yol açabileceği klasik birinci dünya savaşı öncesi durumdayız” diyor.

Kissinger’a göre insanlığın kaderi Amerika ve Çin’in iyi geçinip geçinemeyeceğine bağlı. Özellikle yapay zekanın hızlı ilerlemesinin, iki ülkeye aralarındaki sorunlara bir çözüm bulmak için sadece beş ila on yıl bıraktığına inanıyor.

Çin liderliği, Batılı siyasetçilerin küresel kurallara dayalı bir düzenden bahsettiklerinde, bununla gerçekte Amerika’nın kuralları ve Amerika’nın düzenini kastettiklerini düşünüyor. Keza Batı’nın kendilerine önerdiği, Çin’in uslu durması halinde ayrıcalıklar tanınması şeklindeki küçümseyici pazarlıktan rahatsızlar, çünkü yükselen bir güç olarak bu ayrıcalıkların zaten kendilerinin hakkı olduğuna inanıyorlar. Çin’de Amerika’nın kendilerine asla eşit davranmayacağını ve davranacağını düşünmenin ahmaklık olduğuna inananlar var.

Çin ve Amerika’nın Tayvan konusunda nasıl davranacağı asıl sınamadır. Sorun şu ki, her iki tarafın da taviz vermek için fazla marjı yok. Bugüne kadar her Çinli lider Tayvan’ın Çin toprağı olduğu hususunu dile getirmiştir. Diğer yandan, hadiselerin şu anki gelişimine bakılırsa, ABD’nin Tayvan’ı kaderine terk etmesi dünyadaki konumunun zayıflaması anlamına gelecektir.

Bazı Amerikalılar yenilmiş bir Çin’in demokratik ve barışçıl hale geleceğine inanıyor. Ancak Kissinger tarihte bu yönde bir emsal görmemektedir. Ona göre komünist rejimin çökmesinin ideolojik çatışmaya dönüşen bir iç savaşa yol açması ve küresel istikrarsızlığı arttırması daha da muhtemeldir. Bu nedenle “Çin’i çözülmeye sürüklemek ABD’nin çıkarına değil” diyor.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Henry Kissinger ile geçen yıl New York’da görüşmüştü.

UKRAYNA SAVAŞI NASIL BİTECEK?

Kissinger, Rusya’nın 2014’te ele geçirdiği toprakların çoğundan vazgeçmesi gerekeceğini söylüyor ancak gerçek şu ki herhangi bir ateşkeste Rusya’nın en azından Sivastopol’u (Kırım’ın Rusya’nın Karadeniz’deki ana deniz üssünü barındıran en büyük şehri) elinde tutması muhtemel. Rusya’nın bazı kazanımlarını kaybedip diğerlerini elinde tuttuğu böyle bir çözüm, hem memnuniyetsiz bir Rusya hem de memnuniyetsiz bir Ukrayna bırakabilir. [Kissinger’ın âfâkî konuşmayacağını düşündüğümden, söylediklerinden şu an böyle bir barış formülü üzerinde durulduğunu çıkarabiliriz.]

Fakat Kissinger bu formülün gelecekte yeni çatışmalara yol açacağı uyarısında bulunuyor: “Avrupalıların şu anda söyledikleri bana göre son derece tehlikeli. Avrupalılar şöyle diyor: ‘Onları (Ukrayna’yı) NATO’da istemiyoruz, çünkü bu çok riskli. Bu nedenle onları silahlandıracağız, onlara en gelişmiş silahları vereceğiz.” Fakat Kissinger Ukrayna’nın bu kadar güçlü bir orduyu idare edebilecek tecrübede bir idareye sahip olmadığına dikkat çekiyor: “Ukrayna’yı öyle bir noktaya kadar silahlandıracağız ki, Avrupa’nın en iyi silahlanmış, ama stratejik açıdan en az deneyimli liderliğine sahip ülkesi olacak.”

Avrupa’da kalıcı bir barış tesis etmek için Batı’nın iki büyük adım atması gerekiyor: Bunlardan ilki, Ukrayna’nın NATO’ya katılması, böylece Rusya’nın dizginlenmesidir. İkincisi ise Avrupa’nın istikrarlı bir doğu sınırı yaratmanın yolu olarak Rusya ile yakınlaşmayı tasarlamasıdır.

PEKİN, RUSYA ÇÖZÜLÜRSE ORTA ASYA’NIN SURİYELEŞMESİNDEN KORKUYOR

Çin’in Rusya’nın Ukrayna’daki savaştan sağ salim çıkmasında öncelikli bir çıkarı var. Çin lideri Şi Cinping, Putin’le yakın bir ortaklığa sahip. Pekin, Rusya’nın çözülmesi halinde Orta Asya’da yaşanacak güç boşluğunun “Suriye tipi bir iç savaşa” yol açmasından endişe ediyor.

Çinlilerin Ukrayna’da arabuluculuğa soyunması, savaşın sona erdirilmesini ulusal çıkarları için gerekli görmeleriyle ilişkili. Rusya’nın çökertilmesine karşı çıksalar da Ukrayna’nın bağımsız bir ülke olarak kalması gerektiğini kabul ediyorlar ve (Putin’i) nükleer silah kullanılmamasına yönelik ikaz ediyorlar. Hatta Ukrayna’nın NATO’ya katılma isteğini bile kabul edebilirler. Kissinger “Çin bunu kısmen ABD ile çatışmak istemediği için yapıyor. Yapabildikleri ölçüde kendi dünya düzenlerini yaratıyorlar” diyor.

Çin’in Tianjin kentinde bu yıl yedincisi düzenlenen Dünya İstihbarat Kongresinde (WIC) akıllı teknoloji ürünleri sergilendi. Fotoğrafta zeka oyunu oynayan yapay zeka robotu görülüyor.

YAPAY ZEKA, NÜKLEER SİLAH KADAR TEHLİKELİ

Kissinger’e göre Çin ve Amerika’nın üzerinde konuşması gereken ikinci alan yapay zeka. Uzmanlarının bile yapay zekanın gücünün hangi boyutlara ulaşacağını bilmediklerini belirtiyor. Robotların küresel salgın hastalıklara, sadece nükleer savaş değil, başka insanî yıkımlara da yol açabileceği bir kapasitenin henüz başında olduğumuzu belirten Kissinger yapay zekanın beş yıl içinde güvenlikte kilit bir faktör haline geleceğine inanıyor. Onun yıkıcı potansiyelini, 16. ve 17. yüzyılların yıkıcı savaşlarına neden olan fikirleri yayan matbaanın icadına benzetiyor.

Yapay zekanın askeri teknolojide kullanımı, eşi benzeri görülmemiş bir yıkıcılık dünyasında yaşamamıza sebebiyet verecek. Kontrolü insanda olması gerektiğine dair kurala rağmen kendi kendine çalışan, durdurulamaz silahlar ortaya çıkabilir. Kissinger “Askeri tarihe bakarsanız, tüm rakiplerinizi yok etmenin hiçbir zaman mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Oysa artık hiçbir sınırlama yok. Her düşman yüzde 100 savunmasız halde.” diyor.

Yapay zeka ABD ve Çin kapışmasının nasıl gelişeceğini de belirleyebilir. Tarih, bu türden iki güç karşı karşıya geldiğinde normal sonucun askeri çatışma olduğunu göstermektedir. Ancak şu an normal bir durumla karşı karşıya değiliz. Çünkü askeri çatışmanın nükleer savaşa dönüşmesi halinde “karşılıklı mahvolma” (mutually assured destruction) söz konusudur ve yapay zekanın askeri teknolojide kullanımı benzer ihtimalleri daha da büyütmektedir.

27 Mayıs’ta 100 yaşına giren Kissinger, mülakatı “Her halükarda (ne olacağını) ben göremeyeceğim” sözleriyle bitirmiş.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com