Neden kimse düşünmüyor bunların burada ne işi var, neden geldiler diye?

KRONOS 05 Mart 2020 GÜNDEM

Ülkeye kabul edilen yabancıların hukuk zeminindeki statülerine dair tanımları paylaşan Emre Kongar, Cumhuriyet’te; ‘Geçici Koruma Statüsü altında olan Suriyeliler üzerinden AB ile Türkiye arasında yapılan karşılıklı pazarlıkların ve bu “insanların”, her iki taraf açısından da, siyasal silah gibi kullanılmalarının çok yanlış olduğunu belirtmek istiyorum:
Unutmayın, Sovyetler’in çöküşünden sonra, “Tarihin Sonu” diye kitap yazan Francis Fukuyama, ortaya çıkan yeni çatışmaları görünce fikrini değiştirmiş ve Küreselleşmenin başa çıkamadığı sorunlar olarak, Terör, Yoksulluk, Beyaz Zehir ve İnsan Kaçakçılığı olarak üç alan belirlemişti! Gerek yurtta gerek cihanda barıştan yana olduğumu, bir kez daha ilan ediyorum!’ diyor.

‘Mülkiyeli’ Baskın Oran, iktidarın izlediği dış politikadan söz ederken uluslararası ilişkilere dair ders mahiyetinde saptamalarda bulunuyor Agos’ta; ‘Herkes fani. Ama coğrafya yani komşularımız kalıcı. Tek Adam Rejimi tükendikten sonra da yaşamaya devam edeceğiz onlarla, Suriye’yle ve Yunanistan’la, diğerleriyle. Bunu akılda tutarak, şu günlerde “dış politika” adına maruz kaldığımız durumlara göz atalım ki olayın vahameti net biçimde anlaşılsın. Durumlar’dan kastım, “şu kadar şehit verdik ama misliyle öldürdük” veya “Şehitler Tepesi asla boş kalmayacak” türünden ölmek ve öldürmek güzellemeleri değil.
“Bu topraklar şehit kanlarıyla yoğurulmazsa ancak arazi olur” türünden hamaset kolaycılığı değil. “İdlib’den çekilirsek sonunda Hatay’dan olmamız kaçınılmazdır. O gözü oyarız, o eli kökünden keseriz” türünden korku hikayeleri değil. “Görev düşsün, bayrağımı alır, koşa koşa cepheye gider, mevziye girerim. Allah nasip eder şehit olur, gazi olurum” ve “Türk askeri soluğu Şam’da almalı, zalim ve canavar Esad’ın başına çuvalı geçirmelidir” türünden ucuz kahramanlıklar da değil.’.

Sınırdaki görülmeyen, görülmek istenmeyen dramı ve insanlığa dair umudu her şeye rağmen canlı tutan gayretleri anlatıyor T24’te Mebuse Tekay; ‘”Madem burada okula gidiyorsun kal işte, neden gitmeye çalışıyorsun” diye soruyorum. “Üç yıl oldu hâlâ vatandaşlık alamadım. Almanya bir yıl kalana vatandaşlık veriyormuş o yüzden gitmek istiyorum. Daha da önemlisi ne biliyor musun? Burada insan yerine koymuyorlar bizi. Hiç arkadaşım yok. Üç senede arkadaşı olmaz mı insanın? Sürekli aşağılıyorlar, ne işiniz var burada, gidin kendi ülkenize bizim hakkımızı yiyorsunuz, diyorlar. Kimse sormuyor, buraya neden geldin diye. Ben durup dururken mi geldim? Savaşı biz mi çıkardık? Neden kimse düşünmüyor bunların burada ne işi var, neden geldiler diye? Benim evimi kim dağıttı? Kim evini bırakıp gitmek ister, mecbur kaldık işte.”
Söyleyecek tek kelime bulamadan sarılıyorum ona. Göz yaşları boynuma akıyor. Milyonlarca Affan ve Amine’ye ne olacak? Ya ölen Mehmetler, Bayramlar, Ali’ler… İnsanlık öldü mü?’.

Tuğçe Tatari de, herkesin mülteci adayı olduğunu yalın ve sert bir şekilde ifade ediyor T24’te; ‘Açıkçası ben savaş karşıtı bir insanım. Son nefesime kadar da ‘barış çığırtkanı’ olmaya yemin etmiş biriyim. Zorunlu askerliğe de karşıyım. Silaha tahammülüm yok. Şiddetin olduğu yerden büyük ihtimalle kaçarım. Yani potansiyel bir mülteciyim. “Kokuyor bu!” “Savaşı bırakıp kaçmış bu!” “Başımıza bela bu!” “Hastalık getirdi bu!” “Kara bu kara!” Denecek… Ve ölüme terk edilecek, dövülecek, aç bırakılacak, hor görüleceklerdenim. Çoğunuz da öylesiniz bence. Sadece dürüst değilsiniz!’.

Günün öne çıkan yorumları Kronos Podcast yayınında:
https://soundcloud.com/user-436877268/050320-kp

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram