‘Maraba Televole’den Meclis fedailiğine bir Alpay Özalan portresi

Alpay Özalan 1996’da neyse bugün de o. Dün takımı adına rakip futbolcuya, hakeme, taraftara saldıran, küfür eden adam bugün partisi adına bar fedaisi gibi diğer milletvekillerine, gazetecilere saldırıyor.

FİKRİ DOĞAN 09 Aralık 2021 PORTRE

Yaşı 40’ın üzerinde olup da 90’lı yıllardaki ‘Televole’ programını hatırlayanlar daha ilk cümlede dikkat kesilecektir bu yazıya. Toprağı bol olsun ve ışıklar içinde uyusun, Maradona o dönemde Türkiye’ye gelmişti. Televole muhabiri de ünlü süper stara ‘Maraba Televole’ dedirmişti mikrofona. Maradona’nın bu sözü program cıngılı olarak yıllarca kullanıldı. Aslında bu iki kelime bir devrin kültürel kalibresinin göstergesiydi. ‘Televole cıvıklığı’ diye bir tabir vardı o yıllarda. Magazinin bile dibiydi çünkü o programlar.

AKP’li Özalan, TBMM’de milletvekilliği düşürülen Gergerlioğlu’nun üzerine yürüdü.

GERGERLİOĞLU SKANDALINDA BAŞROLDE

Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Meclis’ten çıkarılması skandalında bir isim ön plana çıktı. Eskinin futbolcusu yeninin AKP milletvekili Alpay Özalan! Alpay, Gergerlioğlu’nu tek başına Meclis’ten dışarı atıp ‘aferin’ almak için ortalığı birbirine katmıştı hatırlarsınız. Hatta Gergerlioğlu’nun kolundan tutup sürüklemeye bile çalışmıştı. Allah’tan Gergerlioğlu’nu yaka paça tutukladılar da Alpay Özalan zahmetten kurtuldu (!) deyip yazımıza dönelim.

YUMRUĞU SIKILI BİR FEDAİ…

TBMM Genel Kurulu’nda İçişleri Bakanlığı’nın bütçe görüşmeleri sırasında yine tansiyon yükseldi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yanıt vermek üzere kürsüye gelen Özgür Özel, “Şehitleri alkışlatıyormuş gibi kendini ayakta alkışlatma çakallığına kapılmasın” ifadesini kullanınca AKP İzmir Milletvekili Alpay Özalan, Özel’in üzerine yürüdü. Diğer vekiller de araya girince tartışma büyüdü ve yumruklaşmaya varan kavga yaşandı.

TELEVOLE ÜNLÜSÜ BİR FUTBOLCU

Hayatı ‘9 kusurlu’ hareket yapmakla geçen Alpay Özalan, normalde magazinin konusudur. Bakın ‘spor basının’ bile demiyorum, dikkatinizi çekerim. Hem de Televole tarzı magazinin. Normalde ciddiye alıp hakkında kalem oynatacak bir özelliği olmayan Alpay Özalan, vekillikten çok ‘bar fedailiği’ pozlarıyla karşımıza çıkınca, dedim ‘’Hadi eski defterleri karıştırayım da bakalım kimmiş efelerin efesi’’ herkes öğrensin. Malum İzmirli yiğidimiz…

Alpay Özalan ve Hakan Şükür, Televole için ekranda…

ALPAY VARSA OLAY VAR

Futbola Soma Linyit’te başlayıp oradan Altay üzerinden Beşiktaş’a transfer olan Alpay Özalan, yeşil zemine adım attığı günden itibaren adı skandallarla anılan müstesna bir kişilik abidesidir. Siz sanmayın ki Alpay, bu günlerde Meclis’te efelik yapıyor. İstanbul’dan İngiltere’ye oradan Almanya’ya kadar adım attığı her yerde skandalların bir numaralı adamı olmayı başarmıştır kendisi. İftira filan atmıyorum. Bakın Alpay Özalan’ı size anlatayım da neyle karşı karşıya olduğunuzu anlayın. Bir kere baştan yazayım, Alpay, bugün ‘FÖTÜ’cü’ diye arkasından saydırdığı Hakan Şükür için ‘En yakın arkadaşım’ derdi 90’lı yıllarda. Merak eden açsın arşivleri okusun. Alpay, ‘En yakın arkadaşım’ dediği Hakan Şükür’ün bile iki kez burnunu kırmış bir adamdır. Gerisini siz anlayın.

BELKİ DE TELEVOLE ALPAY’IN İÇİNDEDİR

Alpay, Beşiktaş defansının cebbar, cevval, atak çocuğuydu ama taraftarla arası hiç iyi olmadı. Çünkü Alpay’ın sahadaki hırsını kritik maçlarda gördüğü kırmızı kartlar gölgeliyor, özel hayatı ise ‘Maraba Televole’ kıvamını geçmiyordu. Belki de ‘televole’ Alpay’ın içindeydi. Alpay Özalan, bir havuz partisinde Televole muhabirine ‘aşkı’nı ‘Seviyorum birisini…’ diye başlayan ‘İlk harflerine baksana’ diye biten ilkokul öğrencisi şiiriyle anlatıyordu. Şiirin muhatabı manken hanımefendi ise, ‘Öyle birini tanımıyorum, herhalde kafasını havuza vurdu’ diye cevaplıyordu kendisini. Kader bakın ki, ikili bir yıl sonra evleniyordu da biz de tencere kapak meselinin haklılığını anlıyorduk.

AH O HIRVATİSTAN MAÇI YOK MU!

Dönelim futbol hayatına. Türkiye, 1996 Avrupa Şampiyonası’na katılma başarısı göstererek tarihi bir ilki yaşıyordu. O güne kadar Beşiktaş forması altında fena da oynamayan Alpay da o takımın defansındaydı. Şampiyonada oynadığımız ilk maçı. Maçın 89. dakikasında Vlaoviç’in gole gidişini, Alpay’ın 50 metre boyunca yanında koştuğu Hırvat golcüyü düşürmeyişini, maçı kaybedişimizi, Alpay’ın Fair-Play alışını hatırladınız mı? Milli Takımın o moral bozukluğu ile şampiyonada ‘sıfır’ çekişini de ben hatırlatayım o zaman. Alpay’ın Vlaoviç’i düşürmemesi kendisini dünyaya tanıttı ama ülkedeki kredisini de bitirdi o zaman. Hocası Rasim Kara o anı, “Ben dahil yedek kulübesindeki herkes Alpay’ın o futbolcuyu düşürmesini bekledik. Ama Alpay zor bir zamanda doğru karar veremedi.” diye hatırlıyordu. Takım arkadaşı Ogün Temizkanoğlu ise, “Alpay o oyuncuyu düşürecek diye bekledim. Ama düşürmedi. Ben olsam mutlaka düşürürdüm. Belki de bir sonraki maçlarda oynamak istedi.” diye yorumluyordu.

Alpay’ın tarihe geçen hareketi ve Fair-Play almasıyla ilgili en güzel yorum, ünlü futbol yazarı Benjamin Holland’dan geliyordu: Alpay’ın Fair Play alması Henry Kissenger’in Nobel barış ödülü alması gibi beklenmeyen bir şeydir.

HAKEM ULUYOL’U ALLAH KORUDU

Tarihler bu kez 23 Ağustos 1998’i gösteriyordu. Beşiktaş-Gaziantepspor maçı oynanıyordu ve hakem de Ali Uluyol’du. Olaylı maçta hakem Ali Uluyol, bir pozisyonda Alpay’a kırmızı kart gösterme gafletine düştü. Hakeme defalarca yumruk ve tekme sallayan Alpay’ı ne polis, ne de takım arkadaşları zapt edemedi. Ettiği küfürlere ise sahadakilerle birlikte milyonlarca insan ekran başında şahit oldu. Netice de Alpay 5 maç ceza aldı ve kendi taraftarıyla da bağı biraz daha koptu. Bu dengesiz asi adam artık takıma zarar veriyordu.

BİR JET FADIL VARDI BİR ZAMANLAR

1999 senesi aslında ülkemizde ‘Jet-Fadıl’ yılı olarak kutlansa yeridir. Neden derseniz bugünlerin provasıdır o yıl da ondan. Fadıl Akgündüz namlı bir şahıs, ‘büyük yatırımlar yapacağım, ezilen muhafazakarları paraya boğacağım’ deyu gurbetçilerden milyonlarca mark toplamıştı. O paralarla Türkiye’de ‘İmza’ diye bir otomobil üreteceğini ilan etmiş, gözünü buradaki ‘muhafazakar yatırımcı’ya dikmişti. Hatta bütün TV kanallarının akşam 20.00’de bir saatini kiralamış  ve canlı yayında prototipi dediği bir araçla projelerini anlatmıştı. Sonra Jet Fadıl’ın dediği adam olmadığı falan ortaya çıktı, olan da gurbetçinin parasına oldu falan. Geçelim bunları. İşte o Jet-Fadıl Siirtspor’u satın almış, adını da Siirt Jet-Paspor koymuştu. Reklam olsun diye de dönemin yıldız futbolcularının bonservislerini yüksek meblağlar ödeyerek almıştı. O iş de yalan çıktı normal olarak ama dönemin yıldızları da Siirt Jet-Pa’ya transfer olmuş oldu. Ortada Siirt Jet-Pa diye bir takım olmayınca da bu yıldızlar kiralık olarak başka takımlara gitti hepsi. Alpay da bu furyayı kaçırmamış 2 trilyon 600 milyar gibi… artık kimsenin hesabını yapamadığı uçuk transfer ücretiyle Jet-Pa’lı olmuş, oradan da Fenerbahçe’ye kiralanmıştı.

PORTEKİZ MAÇINDA DA YAPACAĞINI YAPTI

Alpay’ın Fenerbahçe macerası da olaylı geçti tabii ki. 7 sene hizmet ettiği Beşiktaş’la oynadıkları maçta Siyah-Beyazlı taraftarların 90 dakika boyunca ona ve eşine ettiği küfürleri ne yazabilir ne de konuşabiliriz. Alpay’ın Fenerbahçe macerası kısa süreceğe benziyordu. O transfer için takım arıyordu ama ondan önce damgasını vurması gereken bir Avrupa Şampiyonası vardı.

2000 Avrupa Şampiyonası’nda iyi maçlar çıkarıp çeyrek finale yükselen Milli takım, Alpay faktörünü unutmuştu. Portekiz’le oynanan çeyrek final maçı 0-0 devam ederken, maçın 29. Dakikasında Alpay, rakip futbolcu Fernando Couto’ya yumruk attı. Kırmızı kartla oyundan atılan Alpay’ın eksik bıraktığı milli takım maçı 2-0 kaybedip elendi. Dönüşte basının hedefinde Alpay vardı. Tepkilerden bunalan Fehmi Alpay Özalan, Beşiktaş taraftarının tepkisini bahane edip İngiltere’nin Aston Villa takımının yolunu tuttu.

2002 Dünya Kupası’nda başarıdan başarıya koşan Milli Takım’da bir isim çıban başı gibi kendini gösterecekti. Alpay, Brezilya ile oynanan maçın uzatma dakikalarında kırmızı kart görüp oyundan atıldı. O maçı da kaybettik haliyle.

BECKHAM’LA KAVGA ETTİ ADA’DAN KOVULDU

Aston Villa’da fena maçlar oynamayan Alpay içindeki canavarı durduramıyordu. Burada da kırmızı kartlar ve kavgalarla anılan Alpay, bir röportajında, ‘’Burada anneme küfretmiyorlar. Belki de ediyorlar da ben anlamıyorum’ diyerek müthiş bakış açısını ortaya koyuyordu. Hatalı hareketi sonrası gol yemeleri üzerine kendisine kızan kalecilerine okkalı bir Osmanlı tokadı aşk ederek, nirvanaya çıkmıştı bir maçta. 2003 yılında Charlton Athletic maçında kendi taraftarıyla kavga eden Alpay, burada da istenmeyen adam ilan edildi. Hele İngiltere-Türkiye maçında penaltı kaçıran Beckham’a yaptığı hareket sonrası İngilizler Alpay’ı topa tuttu. Öyle ya Beckham İngilizler’in sembol ismiydi ve Alpay ona sahanın içinde yapmadığını bırakmamıştı. İngiltere’de Alpay’ın kuklaları yakıldı. Bir İngiliz gazetesi Alpay için, ‘Yürüyen halkla ilişkiler kabusu’ manşetini attı.

NE JAPONYA NE ALMANYA

İngiltere’de de barınamayacağını anlayan Alpay, bu kez Güney Kore’nin yolunu tuttu. Kore’yi de ‘çok sakin’ diye istemeyen Alpay, oradan da Japonya’nın Urawa Reds takımına geçti. Burada ilk yılında yılın en iyi yabancı futbolcusu seçildi ama gördüğü 3 kırmızı kart sonrasında yönetim Alpay’la sözleşme yenilemedi.

Yanlış tercihlerin adamı bu kez soluğu Almanya’nın Köln takımında aldı. Eski hocası Daum’un çalıştırdığı Köln’de iyi maçlar çıkarak Alpay, 2005’te bir maçta rakibine durduk yerde dirsek attı. Alman federasyonu Alpay’a 4 maç ceza verdi, Köln küme düştü.

Alpay, Köln’de oynarken Fatih Terim tarafından uzun bir aradan sonra Milli Takıma çağırıldı. Herkes bu davete şaşırırken, Alpay şaşıranları kısa süre içinde haklı çıkaracaktı. Millilerimiz İsviçre ile  baraj maçı oynayacaktı. Rakip ilk maçta 2-0 yenildiğimiz İsviçre idi. Maç öncesi Fatih Terim’in motivasyon konuşmasını Alpay yanlış anlamış olacak ki, daha karşılaşmanın 23. Saniyesinde rakibi ceza sahası içinde indirip kırmızı kart gördü. Maça 1-0 geride ve 10 kişi başlamıştık adeta. Sonuçta İsviçre’yi 4-2 yendik ama averajla elenip bir de çıkan olaylardan dolayı dünyanın cezasını aldık. Maç sonu Alpay’ın İsviçreli bir futbolcuyu tekmeleye tekmeleye soyunma odasına gönderişi unutulmazdı.

Köln’e dönen Alpay, 2007 yılında bu kez eski ve yeni hocası Daum’la sorunlar yaşadı ve kadro dışı bırakıldı. Köln’den sonra da aktif futbolculuk kariyerine son verdi.

FUTBOLCUYKEN NEYSE HOCAYKEN DE OYDU

Bir ara teknik adamlığa heveslenen Alpay Özalan, Eskişehirspor’la anlaştı. Sonuç aynen tahmin ettiğiniz gibi. İçinde rahat durmadığı yeşil sahanın kenarında da durmayan Alpay, 5-1 yenildikleri Manisaspor maçından sonra hakeme ve rakip futbolculara saldırdığı gerekçesiyle kovuldu.

Hani dizilerde kullanılan bir replik vardı, ‘Olaylar olaylar’ diye. Alpay’ın olaylarını yazmakla bitiremeyiz. Ben size belli başlıcalarını aktardım fikir sahibi olun diye.

Futbolcu Alpay

Yazıya başlarken Fehmi Alpay Özalan, daha çok magazinin konusudur demiştim. Şimdi yazı biterken kendime bir ekleme yapmak istiyorum. Alpay Özalan aynı zamanda psikiyatrinin de konusudur. 1996’da Hırvatistan maçının 89. dakikasında gole giden Vlaovic’i düşürmeyerek kapıldığı yanlış tercih sarmalında hem kendini hem oynadığı takımları yakan Alpay, kendisi açısından tek doğru tercihi 2018 yılında yaptı. AKP’den İzmir milletvekili oldu.

Bizim açımızdan ise değişen bir şey yok. Bizim için Alpay 1996’da neyse bugün de o. Dün takımı adına rakip futbolcuya, hakeme, taraftara efelenen, saldıran, tehditler ve küfürler eden adamdı Alpay. Bugün de şimdi de partisi adına bar fedaisi kıvamında diğer milletvekillerine, gazetecilere efeleniyor, saldırıyor.

5 ülke 9 takım gezip uslanmayan, vekil olduktan sonra da durulmayan Alpay Özalan’ı bir Yunus Emre şiiriyle uğurlayalım o zaman:

Gezdim Halep Şam,

Eyledim ilmi talep,

Meğer ilim bir hiçmiş,

İlla edep illa edep.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram