Madem Türkiye’de de rastlandı; koronavirüs ve küreselleşme neden konuşulmasın?!

KRONOS 11 Mart 2020 GÜNDEM

Yetkin Report’ta Türkiye’de de ilk vakanın açıklandığı koronavirüsün küreselleşmeye etkisini ele alıyor Murat Yetkin; ‘ABD’nin hem Çin’e hem de Avrupa’ya getirdiği yeni ticaret engelleri ile Rusya’ya ve İran’a görüldüğü üzere siyasi amaçlı yaptırımlar, ayrıca yerel ekonomilerin güçlenmesi, daha COVID-19 virüsü yayılmadan önce bile, bundan otuz yıl önce tanımlandığı şekliyle küreselleşmenin sona ermeye başladığını gösteriyordu. Dünyayı Birinci Dünya Savaşı öncesi koşullarına doğru sürükleyen yeni ve daha tehlikeli bir ulus-devlet modeli ufukta yükseliyor. Brexit, küreselleşmenin sonunun siyasi ilanı gibiydi; koronavirüs ise çok can kaybı pahasına insani ve ekonomik ilanı gibi oldu.’.

Mehmet Yılmaz, İçişleri Bakanı Soylu’nun ‘8 Mart’taki tutumu üzerinden Hükûmetin genel eğilimine dikkat çekiyor, T24’te; ‘Soylu, belli ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden TC Anayasa’sından, AİHM ve AYM kararlarından haberdar değil. Kavrama ve ifade düzeyine bakarsak kısa sürede de öğrenebilecekmiş gibi görünmüyor. Öğrenebilmiş olsaydı, gösteri – protesto yürüyüşü ya da miting yapmak için kimseden önceden izin alınmasının gerekmediğini bilirdi. Vatandaşların, istedikleri yerde gösteri yapabileceklerini, “yasaklı yer ya da yasaklı alan” diye bir kavramın TC hukukunda mevcut olamayacağını da çoktan öğrenmiş olurdu. Soylu’nun içinde yer aldığı hükümet, meşruiyetini Anayasa’dan alıyor ama Anayasa’yı da takmıyor. Verdikleri bu yasaklama kararları AİHM ve AYM’den birer birer döndüğü halde ısrarla bu tavrı sürdürüyorlar. Kendisini her şeyin üstünde gören, kendisini kadir – i mutlak zanneden bir iktidar ile karşı karşıyayız. Türkiye, her geçen gün hukuktan ve demokrasiden biraz daha uzaklaşıyor.’

Yine T24’te Fikret Bila, kurulan Demokrasi ve Atılım Partisiyle birlikte muhalif kanatta neler olabileceğine odaklanıyor; ‘Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı’nı genişletme çabaları seçim ortamına doğru gidilirken Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’ni de kapsar mı? Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklamalardan bu iki yeni partiyi de Millet İttifakı’nda görmek istediği anlaşılıyor. Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nı genişletmeye çabalarken iktidardan hoşnut olmayan her parti ve kesimi “demokrasi cephesi” anlayışı içinde bir araya getirmeye çalışıyor.
Kılıçdaroğlu’nun çabaları karşılık bulur ve iki yeni parti de Millet İttifakı içinde yer alırsa, AK Parti ve MHP’den oluşan Cumhur İttifakı’nın işi çok zorlaşır. Seçim sisteminin yüzde 50 artı 1 çıtasına dayandığı düşünülürse iki yeni partinin Cumhur İttifakı’nın tabanından alacakları destek seçimlerde iktidarı değiştirebilir.’.

Tutuklama esas değil, tedbirdir. Fakat bu ilke, mevcut iktidar döneminde hele son yıllarda çok tartışılır oldu. Fatih Polat da, bu konuda bir sektörleşme benzetmesi yapıyor Evrensel’de; ‘Gazetecileri kriminalize etmek için raporlar hazırlayan yüksek maaşlı Pelikan ekibi de bu sektörün en heveskar unsurlarından birini oluşturuyor. İnsan hakları savunucuları, gazeteciler, politikacılar, seçilmiş belediye başkanları hapsedilsin diye ideolojisiyle, politikasıyla, ekonomisiyle bir sektör tıkır tıkır işliyor. Bu sektörün mağdurları, sadece hapsedilenler de değil. İradeleri gasbedilenler, haber alma hakları ellerinden alınanlar, henüz dışarıda da olsalar, bu sektörün kurbanı durumundalar. Kendi bekası için tehdit gördüklerinin üzerine beton dökmeye hevesli bu yapı ile ‘Böyle bir şey olabilir mi?’ diyerek mücadele edilemeyeceğini hatırlatmaya gerek var mı?’.

CONVID-19 insanlığımıza dair bir hatırlatmada mı bulunuyor? Birgün’de Bülent Usta, neredeyse yerleşen bir yanılsamayı dikkatlere sunuyor; ‘Gerçekliği çelişkileriyle birlikte algılayabildiğimizde, tüketim toplumunun ve kültürünün dayattığı insanın yüceliği ve sınırsızlığına dair yanılsamadan sıyrıldığımız ölçüde, felaketlerle yüzleşebilme ve korkularla yaşamayı öğrenebilme kapasitemizde gelişiyor olacak. Her insanın hayatı, doğum ve ölüm, bağlanma ve ayrılma gibi süreçlerden oluşur. İnsanın yaşamı ve gerçeklik, ancak bu çifte anlamlılıklarla anlaşılabilir, olumlu ve olumsuz yanlarıyla görüp kabul edebildiğimizde. Dünya, mutluluk ve korku verici bir yer… Gerçekliğin taleplerine uygun bir biçimde yaşadığımız ölçüde, hiçbir şey şimdiki kadar kaygılandırmayacak.’.

Günün öne çıkan yorumları Kronos Podcast yayınında:
https://soundcloud.com/user-436877268/110320-kp

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com