Levent Göktaş yakalanmadan önce gazetecilere mektup göndermiş: Ne yazdı, neden yayınlamadılar?

Hablemitoğlu cinayetinin firari azmettiricisi Levent Göktaş'ın, yakalanmadan üç gün önce birçok gazeteciye kendi el yazısıyla mektup gönderdiği ortaya çıktı. Mektup, Göktaş'ın yakalandığı haberinden saatler sonra yayınlanırken, gazetecilerin neden Göktaş yakalanana kadar yayınlamadıkları merak konusu oldu.

KRONOS 02 Eylül 2022 GÜNDEM

Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Necip Hablemitoğlu’nun suikastle öldürülmesi davasında azmettirici olduğu gerekçesiyle aranan emekli Albay Levent Göktaş Bulgaristan’da yakalandı. Göktaş’ın yakalanmadan üç gün önce aralarında İsmail Saymaz’ın da bulunduğu birçok gazeteciye kendi el yazısıyla 7 sayfalık bir mektup gönderdiği ortaya çıktı.

Söz konusu gazeteciler, mektubu üç gündür yayınlamazken; Levent Göktaş’ın yakalandığı haberinin duyurulmasından saatler sonra Halk TV’den İsmail Saymaz mektubu yayınladı. Mektubun hangi gazetecilere gittiği ve Göktaş yakalanana kadar neden yayınlanmadığı merak konusu oldu.

halktv.com.tr yazarı İsmail Saymaz, yakalanmadan üç gün önce yazdığı ve gazetecilere gönderdiği mektubu Seda Selek ile Neden Sonuç programında aktardı.

Saymaz, el yazısı ile yazılan mektubun belli bölümlerini aktardı. Mektuptan bazı bölümler şöyle:

‘TSK’NIN KAHRAMAN BİR MENSUBUYUM’ 

“Kamuoyuna saygıyla duyurmak isterim. Ben 1980 yılı Kara Harp Okulu mezunu Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda Tim, Tabur, Alay Komutanlığı yapmış, ülkem, bayrağım, asil milletimin bekası için sayısız girdiğim muharebelerden üç tane üstün cesaret, feraget altın madalyası, 200’e yakın taktirname, 18 adet şerit rozet almış emekli albay avukatım. Herhangi bir örgüt üyesi değil, TSK’nın kahraman bir mensubuyum.

‘DELİLLENMESİ MÜMKÜN DEĞİL’ 

Benim ya da Özel Kuvvetler mensubu subayların, astsubayların bu olayla uzak, yakın alakası yoktur. Yalan, uydurma ve komplodan ibarettir. Delillenmesi mümkün değildir, kesinlikle böyle bir olay gerçekleşmemiştir. Zaten bizim böyle bir suça girmemiz mümkün değildir. Bu konuda yalan söylüyorsam en değer verdiğim çocuklarım hemen ölsünler. Hatta bu yalan ve komplo benim iğne ucu kadar ilişkim olduğunu hukuk içinde kalarak ispatlasınlar ölmeye hazırım.

‘TAM DÜZENLİ BİR YAŞAMA ADIM ATMIŞKEN…’ 

Ben 2005’de emekli oldum. 2005’de emekli oldum. 2006’da avukat oldum. Çatışmasız normal bir hayata adım atmışken avukat bürom FETÖ mensubu polisler tarafından basıldı. Büroma koydukları DVD nedeniyle gözaltına alınıp tutuklandım. FETÖ mensubu polis ve savcılar tarafından emniyette üretildiği ortaya çıktı bu DVD’nin. Bu mahkemede incelenmedi. Adli emanette açılamaz hale getirildi. Dolayısıyla kendi parmak izlerini sildiler, bu nedenle ben tahliye oldum. 50 yaşına girdim. Yaklaşık 2.5 yılı hücre olmak üzere 5.5 yıl cezaevinde yattım. Gözümde bulanıklık nedeniyle görme kaybı oluştu ve 10 Mart 2014’de tahliye olduktan sonra hayata yeniden başladım. Avukatlık büromu yeniden açtım. Tam normal ve düzenli bir yaşama adım atmışken bu kez yine benimle ve Özel Kuvvetler ile hiçbir ilgisi olmayan, saçma sapan bir komplo ile karşılaştım. Bu süreçte haksız ve hukuka aykırı olarak 5.5 yıl hapis yattığım ve yine aynı şeyleri yaşayacağımı bildiğim için gözaltına kararına uymadım. Bu yüzden kaçtım. Üzgünüm ama sizin de taktir edeceğiniz gibi normal bir insan olarak yaşamama izin verilmiyor. Ben sadece yaşam hakkımı geri istiyorum. Hukuk ve adalet istiyorum. Lütfen bana inanın. Necip Hablemitoğlu ismini bile bu hadise ile öğrendim.”

Enver Altaylı ve Erol Olçok ile bağlantısına da mektubunda yer veren Göktaş şu ifadeleri kullandı:

‘EROL OLÇOK’LA GÖRÜŞMEK İÇİN ENVER ALTAYLI’DAN RİCADA BULUNDUK’ 

“Sayın Enver Altaylı bey ile ben hayatımda bir kez görüştüm. Ve aynı zamanda tanıştım. Bu görüşme tarihi de 10 MART 2014 tarihinde CTE’nden çıktığım, 2015 yılında Danışmanlık şirketi kurduğum ve 2015 sonu 2016 başlarında rahmetli Erol Olçok beyle tanışma tarihine rastlar. Bu görüşme tarihi kesinlikle 2001 öncesi, 2002, 2003, 2004, 2005, 2006 ve devamı değildir, olamaz da çünkü görüşme konumuz toplantıya katılan 6-7 kişinin de teyit edeceği gibi danışmanlık şirketimize Antalya Belediyesinin TEDES işinin alınması için. Rahmetli Erol Olçok beyle görüşme bu maksatlıdır.

O tarihler de rahmetli Erol Olçok bey AKP kurucu üyesi ve Medya sorumlusu idi. Antalya ilinde büyük bir TEDES işi vardı. Niyetim Erol Olçok beye bize yardımcı olmasını sağlamaktı. Yaptığımız araştırmada Erol Olçok beyin kıramayacağı dostlarından birinin Enver Altaylı bey olduğunu öğrendik. Yardım istedik ve Enver bey ricamızı kabul etti ve bize Erol Olçok’tan randevu aldı. Toplantıya 6-7 kişi katıldık sunum yaptık Erol Olçok bey çok beğendi. İlgileneceğim dedi. O günden sonra ne Enver Altaylı beyi ne de Rahmetli Erol Olçok beyle görüşemezdik zaten bir süre sonra darbe oldu. Allah rahmet eylesin oğlu ile birlikte şehit oldu. Yani benim sayın Altaylı ile 2004 öncesi 2002-2003-2004-2005-2006 ve devamında asla bir görüşmemiz yoktur. Tanımadığım içinde asla olamaz.”

Göktaş, 7 sayfalık mektubu şöyle bitirdi:

‘ALLAH AFFETSİN’ 

“Ergenekon davasında FETÖ tarafından avukatlık büroma sahte delil konularak alınıp 5.5 yıl hapis yatan ben ‘O tutmadı bunu da deneyelim’ mantığı ile şimdi FETÖ üyesi mi oldum? Mustafa Özcan kimdir? Ben kimim de ondan gelecek bir talimatı gerçek bir subay yapmaz. Yaparsa Allah onu hemen taş yapar. Sadece bana değil Özel Kuvvet Komutanlığını karşı büyük bir günah işleniyor yapanları Allah affetsin.”


 

SAYMAZ’A DÜN AKŞAM ULAŞMIŞ: ‘MEKTUBU BELLİ GAZETELERE GÖNDERDİ’ 

Saymaz, mektubun kendisine ulaşmasına ilişkin ise, “Bu mektubu üç gün önce yazdı ve kamuoyuna ulaştırılması için belli gazetelere gönderdi. Benim duyduğum kadarıyla bu gazetelerden biri böyle bir kişinin mektubunu yayınlamama kararı almışlar. Bu da o çevrelerden dün akşam benim elime ulaşmıştı. Ben bu şerhi anlamakla beraber kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğini düşünmüş, aksi yönde hareket etmeye karar vermiştim. Bunu yazacaktım. Gözaltına alınmasının ardından yayın yönetmemiz Suat Toktaş’a sorarak, onun da iznini alarak yayınlama kararı aldım” açıklamasında bulundu.

‘MEKTUBU SÜMEN ALTI ETMİŞLER’ 

Gazeteci Fatma Sibel Yüksek ise Levent Göktaş’ın üç gün önce gönderdiği mektubun, Göktaş yakalandıktan sonra ortaya çıkmasıyla ilgili kuşkularını sosyal medya hesabından dile getirdi. Yüksek, “Levent Göktaş, Bulgaristan’da yakalanmış. Yakalanmadan (veya teslim olmadan) üç gün önce aralarında @ismailsaymaz‘ın da olduğu bazı gazetecilere 7 sayfalık bir mektup göndermiş ve bu “değerli” gazetecilerimiz mesleklerine bir kez daha ihanet ederek mektubu sümen altı etmişler” dedi. 

‘HABLEMİTOĞLU’NUN ADINI CİNAYETLE SUÇLANDIKTAN SONRA İFADESİ KADAR İNANDIRICIYDI’ 

Yüksek şöyle devam etti: “Tabii Göktaş yakalanınca mektubu sümenin altından çıkarmak icap etti. Sabah Halktv’ye uykulu gözlerle bağlanan İsmail Saymaz, 3 gün önce kendisine gönderilen mektuptan “şimdi haberdar olduğunu” söyleyerek komik duruma düştü. Üste bir de “Benim haberim olsa anında yayımlardım” diye “gazetecilik” cakası attı:) Bu tafra en az Levent Göktaş’ın mektubundaki “Ben Hablemitoğlu’nun adını cinayetle suçlandıktan sonra duydum” ifadesi kadar inandırıcıydı be İsmail. Levent Göktaş olayı ile ilgili gün içinde yazacaklarım olacak.”

Avukat Vural Ergül ise Göktaş’ın uzmanlık alanına dikkat çekerek, “Levent Göktaş İKK eğitimi görmüş, eğitimi vermiş bir üstsubay!Saklandığı yer bilinsin diye mi “el yazısı” ile mektup gönderiyor? Ziyadesiyle dikkat çekici…” yorumunda bulundu.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram