Kime göre ‘Yerli ve millî’, neye göre ‘Hain ve terörist’?

KRONOS 21 Mayıs 2020 GÜNDEM

Kutlu Kağan Dalkılıç, Daktilo 1984: Kemalizm ile başlayan ve modern devlet krizi olarak AK Parti ile devam eden bu milliyete dayalı sözleşme ve vatandaşlık sorunu, dün resmî ideolojiyle mündemiç milliyetin dışındaki muhalifleri hainleştirirken, bugün de iktidarın ideolojisiyle mündemiç milliyetin dışındaki muhalifleri hainleştiren bir gelenek olarak devam ediyor. Siz, rızaya dayalı sözleşmeyle kurulduğunu sandığınız devletin hür ve eşit “vatandaş”ı olarak siyasal tercihinizden bağımsız biçimde “kamusal yarar”dan eşit biçimde rol almayı bekleyedurun. Siyasal aidiyetin vatandaşlık ile eşitlendiği ve bunun bir devlet geleneği haline geldiği güzel ülkemizde, muhalif bir akademisyenken cezaevine, muhalif bir sivil toplum aktivistiyken teröristliğe kadar geniş ve görkemli sürgünler sizi bekliyor. Oysa, memleketin gerçek vatandaşı yalnızca günün “milliyete dayalı sözleşme”sine sıkı sıkıya bağlı siyasal aidiyet duyanlar olmaya devam edecektir.

Nazım Alpman, Birgün: Devletin terörle arasındaki mesafesizlik konusunda en kalın dosya gazeteci Hrant Dink Davası’nda yer alıyor. Yetmişten fazla devlet memurunun Hrant’ın katledilmesinde “görev” aldığı kayıtlara geçmiştir. Daha yakın somut örnekleri eski başbakan Ahmet Davutoğlu anılarını yazınca öğreneceğiz. 2015’in 7 Haziran’ı ile 1 Kasım’ı arasında olanları anlatırsa dönemin yetkili ve etkililerinin insan içine çıkacak yüzleri kalmayacağını açıkladı. Hepsine birden topluca bakınca yüksek siyaset alanlarını dolduranların daha samimi olmaları gerekiyor. Eğer demokrasi olsun isteniyorsa bu samimiyet içinde davranmalıdırlar:
-Her devlet terörle arasına mesafe koymalıdır!

Çetin Ünsalan, Paraanaliz: Bir kavgacı üslup, sürekli didişme hali niye? Çünkü uygulamada alacağı sonuçları yine tesadüflere bırakıyor olsa da, yerli tedarik neden önemli, anlaşılmış. Bir hamle yapılıyor ve yine herkesi tartışmaya çekmek isteyen bir yaklaşım ekleniyor. Diyor ki Bakan Albayrak: “Birileri bir dönem ülkemizi ithalat cenneti yapmaya çalıştı.” Şimdi yıl 2020 bu cümleyi neresinden tutacaksınız? Artık hükümet yetkilileri, özeleştiri bile yapmadan kendiyle de mi kavga etmeye başladı? Aşırı değerli TL politikası bir yandan, tarım dahil her türlü disiplini ithalatla yapmaya çalışan Bakanlar öte yandan, bu bizzat AKP’nin ekonomi politikasıydı, hali hazırdaki uygulamalar da bu yöntemle yapılıyor. Unutulmamalıdır ki ülke, tüm uyarılara rağmen bu noktaya getirildi.

Mehmet Tezkan, T24: Erken seçim için ortam müsait, zamanlama uygun! Tabii anketin güvenilirliği, manipülasyon amaçlı olup olmadığı tartışma konusu. Cumhurbaşkanı bu ankete bakıp karar verir mi o da ayrı bir konu. (Gerçi yerel seçim öncesi Cumhurbaşkanı, anketlere inanmadığını, güvenmediğini açıklamıştı.) Ama görünen o ki, AKP seçime bu siyası yapılaşmalarla gitmek istemiyor. Bahçeli’nin barajı düşürme önerisi önemli. Yüzde 8’lik baraj partisini kurtarır. İktidar bununla kalmayacak, muhalefetin karşısına blok olarak çıkmaması içini ittifak yasağı da getirecektir. Her koyun kendi bacağından asılsın diyerek Babacan ve Davutoğlu’nun baraj sorunu yaşamalarını sağlayacaktır. Böylece muhalefetin “voltran” oluşturma hayali suya düşecek. Bu plan Meclis seçimlerinde tutar mı? Tutar. Peki Cumhurbaşkanı seçiminde? İşte orası zurnanın zırt dediği yer. Genel seçime ayrı ayrı giren partiler Cumhurbaşkanı için tek adayda uzlaşır, adı konulmamış ittifak yaparlarsa Cumhurbaşkanı’nın işi zor derim.

Aydın Engin, T24: 15 Temmuz -iyi ki başarısız ve her anlamda salak mı salak- darbe girişiminin ardından AKP Reisi’nin çağrısı ile kent merkezlerinde “demokrasi nöbetleri” adı altında bazı etkinlikler örgütlendi. Stadyum amigosu gibi kalabalığa slogan söyleten cüppeli, şalvarlı, sakallı ve benim yarı yaşında olduğunu sandığım birine yanaşıp “Nöbet ne kadar sürecek” diye sordum. “Partimizi, liderimizi, iktidardan düşürme tehlikesi ortadan kalkana kadar biz zaten hep nöbetteyiz” buyurdu. “Ya seçimle iktidardan düşerse sizin parti” diye aklımca kışkırtıcı bir soru sordum ve on ikiden vurdum. Adam gözlerini kısıp gözlerimin içine baktı ve “Seçim, sandık, silah, tank, tüfek farketmez, mesele iktidardan düşürme maksadıdır. Kahrederiz onları” deyiverdi. Saydıklarımı ve saymayıp sizin sırtınıza yıktıklarımı yan yana getirip hepsine topluca bakarsak Siyasal İslam seçim yoluyla dahi iktidarı bırakmamaya kararlı sonucu çıkarılamaz mı?

Günün öne çıkan yorumları Kronos Podcast yayınında:
https://soundcloud.com/user-436877268/210520-kp

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram