Kemal Kurkut’un ağabeyi: Yasımızı ancak adalet gelince tutabiliriz

Polis kurşunu ile öldürülen Kemal Kurkut'un ağabeyi Ercan Kurkut Kronos'a konuştu: Mücadelemiz yeni Kemallerin öldürülmemesi içindir. Bu davanın adaletsizlik ile sonuçlanacağını biliyorduk. Acımız halen taze. Yasımız tutulmadı. Yasımızı da ancak adalet gelince tutabiliriz.

METİN YOKSU 18 Ocak 2023 GÜNDEM

23 yaşındaki üniversite öğrencisi Kemal Kurkut, Diyarbakır’da 2017 Newroz kutlamalarında polis kurşunu ile öldürüldü. Diyarbakır Valiliği olaya ilişkin “canlı bomba vuruldu” açıklaması yaptı. Oysa vurulduğu an Kemal’in üstü çıplaktı. Polisler hemen delilleri yok etmeye başladı. Olay yerindeki basın mensuplarından hafıza kartları alınarak silindi. Sadece gazeteci Abdurrahman Gök, görüntüleri saklamayı başardı ve bir gün sonra fotoğraflar basına servis edildi. Olay kamuoyuna yansıyınca soruşturma açıldı ama gazeteci Gök hakkında. Sonra Abdurrahman Gök hapis cezası aldı.

Polise ne mi oldu? Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi dün, Kemal Kurkut’u ‘kasten öldürmek’ suçlamasıyla yargılanan polis Yakup Şenocak’a verilen beraat kararını İstinaf mahkemesinin bozma kararı doğrultusunda “ceza verilmesine yer olmadığına” çevirdi.

Şimdi dava Yargıtay’a gidecek. Ancak Kemal Kurkut’un ailesi umutlu değil. Ağabey Kurkut ‘Başından itibaren devletin tutumunu biliyorduk. İlk andan itibaren bu davanın adaletsizlik ile sonuçlanacağını biliyorduk” diyor. Kronos’a konuşan Ercan Kurkut yargılama sürecini ve küçük kardeşi Kemal’i anlattı

‘İLK ANDAN İTİBAREN ADALETİN GELMEYECEĞİNİ BİLİYORDUK’

Yurt dışında sürgünde yaşayan ağabey Ercan Kurkut, Kemal’in öldürülmesinden bir gün sonra haberdar olduğunu ve o günden bu yana da kardeşinin mezarındaki toprağa dokunup da yasını tutamadığını söyledi. Kardeşi Kemal’in üniversite öğrencisi iken hayallerinin elinden alındığını ve ailesinin 6 yıldır yas içinde olduğuna kaydeden ağabey Kurkut, “Bu yas ancak adalet ile ortadan kalkar.’ ifadesini kaullandı.

Ercan Kurkut ”Adalet mücadelesi yürütmekten kendi acımız ile baş başa kalıp da yasımızı tutamadık. Sadece biz değil, Roboski’den, Emine Şenyaşar’a Medeni Yıldırım’dan Ceylan Önkol’un ailesine kadar kimse yasını tutamadı. Çünkü devlet her güne bir ölüm sığdırdı. Kardeşimin öldürüldüğü ilk andan itibaren biz adaletin gelmeyeceğini biliyorduk. Kemal’den önce de çocuklar öldürüldü. Ondan sonra da öldürülmeye devam etti. Mücadelemiz yeni Kemallerin öldürülmemesi içindir. Yoksa başından itibaren devletin tutumunu biliyorduk. Bu davanın adaletsizlik ile sonuçlanacağını biliyorduk” dedi.

‘KÖTÜLÜK YAPANLARDAN ADALET BEKLENTİMİZ YOK’

Olayın meydana geldiği ilk dakikalarda polislerin delilleri kararttığına dikkat çeken Kurkut, Abdurrahman Gök’ün gazetecilik yaparak görüntüleri saklamayı başardığını hatırlattı. Polislerin ardından Diyarbakır Valiliği’nin de aynı durumu sürdürdüğünü vurgulayan Kurkut, “Eğer gazeteci cinayeti ortaya çıkarmasaydı maalesef bugün biz bunları konuşmayacaktık ve olayın üstü ilk dakikalarda kapatılacaktı. Peki, sadece bunlar mı oldu? Bizim cenazemize dahi işkence yapıldı. Malatya’da cenazemiz yıkanırken suları kestiler. Cenazeye karşı saygıları yok. Barbarca bir yaklaşım var. Ama sadece Kemal’e karşı bu öfke, kin nefret yoktu. Kürde yaşarken de ölü iken de saygıları yok. Sur’da Cizre’de de bunu gördük. Teybet İnan’ın cenazesi günlerce yerde kaldı. İnsanlar çocuklarının cenazesini buzdolabında sakladı. Sadece bu değil. Daha bir iki hafta önce Paris’te katledilen insanların cenazelerini kaçırdılar. Sadece devlet mi bunları yapıyor hayır. Aysel Tuğluk’un annesine yapılanları kimse unutmadı. Bir insan sırf Kürt ve alevi olduğu için cenazesi topraktan geri çıkarıldı. Bir insan öldükten sonra hüküm kalkmıştır. Ve bahsettiğimiz insanlar davası dahi olmayan, suçu dahi olmayan sadece Kürt oldukları için öldürülen sivil insanlardı. Bu kötülükleri yapanlardan adalet beklentimiz o yüzden hiç olmadı. Biz sadece yeniden birileri öldürülmesin diye mücadele ettik etmeye de devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

‘SANIKLARIN ANNEMİN YÜZÜNE BAKIP SIRITMASINI UNUTMADIK’

Yaşananlar karşısında ailesinin özellikle de annelerinin çok yıprandığını dile getiren Ercan Kurkut, “Nasıl beklentimiz olsun adaletten. Dava sırasında mahkeme heyeti ile sanıklar gülerek aynı salona girdiğini biliyoruz. Annemin yüzüne bakıp sırıttıkları günleri unutmadık. Davanın gidişatı başından belliydi. Annem sırf yaşananlar nedeni ile mahkemenin ilk beraat kararı sonrası mahkemelere gitmemeye başladı. Çünkü atılan her sosyal medya mesajında, her konuşmada her mahkemede Kemal bizim için bir kez daha vuruluyordu. Az önce dedim ya acımız halen taze. Yasımız tutulmadı. Yasımızı da ancak adalet gelince tutabiliriz. Dün Kürtler öldürüldüğünde adalet gelmiş olsaydı Kemal öldürülmeyecekti. Bugün de mahkemelerin verdiği bu karar ile Kürtlerin öldürülmesinin yolu bir kez daha açılmıştır. Bölgede elinde silah olan asker, polis, korucuların iştahlarını kabartmıştır. Yeni cinayetlerin kapısının aralığı yeniden açılmıştır. Çünkü cezasızlık bunu sağlıyor. Bunu biliyoruz. Çünkü 1990’lı yıllardaki gözaltındaki kayıplardan, faili meçhul cinayet davalarının seyrinden biliyoruz. Her ölüm sonrası cezasızlık politikası yeni ölümleri getirdi. Bu cezasızlık da aynısını sağlayacak. Mücadelemiz de bunun olmaması içindir. Umarım olmaz ama yaşananlar bunun göstergesidir” değelerdirmesinde bulundu. Kemal Kurkut davası, Şenyaşar Ailesi davası ile Konya’daki Dedeoğulları davasının benzerlikler taşıdığına dikkat çeken Kurkut, “Kürtler öldürülünce adli bir vaka gibi yaklaşım sergileniyor önce ardından da cezasızlık politikası devreye giriyor. Hayır aksine bu insanlar Kürt olduğu için öldürüldü. Bunlar aslında bir katliam ve insanlık suçudur” dedi.

‘KEMAL’İN ÖLÜMÜNÜ DEĞİL SEVDİĞİ MÜZİKLERİ KONUŞABİLSEYDİK’

Ailesi başta olmak üzere 6 yıllık yargı sürecinde siyasetçisinden gazetecisine herkesin yıprandığına değinen Kurkut, “Neden bu ülkede çiçeklerin, böceklerin haberi yapılmıyor. İyi şeyleri konuşmamız gerekirken ölümleri konuşuyoruz. Oysaki biz Kemal’in müziğini konuşmamız gerekirdi. Kardeşim üniversite öğrencisiydi. Ailemizin en küçüğüydü. Kürtçe’de bir söz vardır. Evin küçüğü evin en güzelidir manasına geliyor. Göz bebeğimizdir. Babamızı erken yaşta kaybettik. O yüzden de Kemal’e ayrı bir özen gösterdik. Gitar çalardı keman çalardı. Sevdiği bir genç kız vardı. Ona sevdiğini söylemiş. Şimdi o gencecik kızın gözü yaşlı. Daha 23 yaşındaydı. Direngen bir ailemiz var. Yıllardır mücadelenin içindeydik. Kemal Gezi Direnişi’ne de katılmıştı. Ben de İstanbul’da yaşıyordum. Baktım iki ortalıktan kayboldu. Haber alamadık. Kızdım dedim ne yapacaksan gözümün önünde ol senden haberdar olayım. Newroz’da aynısı oldu. Bana yazdı. Yazıp yazıp siliyordu. Görüyordum onunla yazışıyorduk. Ona tam hayırdır niye yazıp yazıp siliyorsun. Ne yazacaksan yaz diyecektim. Sormadım. Keşke sorsaydım. Biliyordum newroz öncesiydi. Diyarbakır’da newroza gitmek özel bir şeydir. Ama o çocuğun neşesini, gülüşünü öldürdüler. Onun odasında her zaman müzik çalardı. Bizim sesimiz soluğumuzdu. Sesimizi soluğumuzu kestiler” diyerek yaşadığı acısını dile getirdi.

 

SEÇİM ÖNCESİ KATİLLERİ CEZASIZLIK İLE ÖDÜLLENDİRDİLER

Devletten adalet beklentilerinin olmadığını yineleyen Kurkut, “Türkiye kamuoyuna önemli bir görev düşüyor. Özellikle de Kürtlere. Sadece Kemal için değil. Herkes için adalet mücadele ile gelir. Eskiden seçim dönemlerinde vaatlerde bulunurlardı. Şu olayı çözeceğiz. Bu olayın üstüne gideceğiz. Şimdi de bir seçim arifesinde Kürtlerin katillerini cezasızlık ile ödüllendirdiler. Bu da gelecekte de Kürtlere, demokrasi isteyenlere ne yapılacağının kanıtı değil de nedir” diye sordu.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram