Kahraman ve hain: Suriyeli kozmonot Faris’in hayatı belgesel oldu

Suriye’den kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyeli kozmonot Muhammed Ahmed Faris’in hikâyesini kısa belgesel yapan fotoğrafçı ve reklamcı Charles Emir Richards, önce kahraman sonra da hain ilan edilen bir bilim insanının portresini çiziyor.

SELAHATTİN SEVİ 04 Aralık 2022 SÖYLEŞİ

Matrix’i Hintliler gölge oyunu gibi çekse nasıl bir film ortaya çıkardı?

İyi bir fotoğrafçı olan ve başarılı reklam filmlerine imza atan yarı Türk yarı Amerikalı yönetmen Charles Emir Richards “Suriyeli Kozmonot” belgeseline bu soruyla başlamış. Koç Üniversitesi’nde ders verdiği dönemde öğrencilerini belgesel çekmeye teşvik ederken  ‘Suriyeli Kozmonot’ hikâyesini duyunca bulup söyleşi yapmak istemiş. Bone dergisinin sahibi Damla Kürklü’ye “Böyle bir kişi var, onula söyleşi yapayım mı?” teklifinde bulunmuş. Olur yanıtını alınca küçük bir DSLR kamera ile ön çalışma bile yapmadan hemen kayda başlımış ve 8 saat boyunca Suriyeli kozmonot Faris’le konuşmuş.

Siz tanımıyor musunuz Muhammed Ahmed Faris’i?

Suriye’den kaçıp Türkiye’ye sığınan kozmonot Muhammed Ahmed Faris, yıllar önce Suriye’nin ve bütün Arap dünyasının gururu olarak uzaya çıkmıştı. Uzay mekiğinden bağlantı kurduğu ve “Reis” diye hitap ettiği dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’a uzay yolculuğunda ülkesinin üzerinden üç kez geçtiğini; arkadaşlarının anlatımına göre saniyeler süren bu anlarda mutluluktan vücudunda değişmeler olduğunu söylemiş. Sonra ne mi olmuş? 1987 yılında çıktığı feza seferinden döndüğünde Sovyetler Birliği Kahramanı unvanı ve Lenin Madalyası sahibi olan; ülkesinde halk kahramanı ilan edilen, adı havalimanlarına, okullara, yollara, meydanlara ve parklara verilen Faris 2012 yılında aniden “hain” oluvermiş. O da milyonlarca Suriyeli gibi Türkiye’nin yolunu tutmuş.

Yönetmen Charles Emir Richards’in Suriyeli Kozmonot belgeselini hikâyenin kahramanı Muhammed Ahmet Faris ailesiyle ve çekim ekibiyle birlikte ilk kez Atatürk Kültür Merkezi’ndeki özel gösterimde bugün (4 Aralık) izleyecek. Gösterim öncesi Richards, Kronos’un sorularını yanıtladı.

Koç Üniversitesi’nde çalıştığı dönemde çağdaş anlatımların olduğu modern yapımların ortaya çıkmasına vesile olan Richards, Suriyeli Kozmonot hikâyesini duyunca amacının sadece söyleşi yapmak olduğunu belirtiyor.

Bir öğrencisi “İstanbul’da sığınmacı Suriyeli bir kozmonot var” bilgisini verince heyecanla, “Aa, hemen onu bulmam lazım” diyor Richards. Bone dergisinin sahibi Damla Kürklü’ye “Böyle bir kişi var, onula söyleşi yapayım mı?” teklifinde bulunuyor. Olur yanıtını alınca küçük bir DSLR kamera yola çıkıyor,  amacı sadece işi kotarmak… Faris’i söyleşi için stüdyoya davet ettiğinde çalışmalarını gören arkadaşı Volkan, “O işler öyle olmaz” diyerek müdahale ediyor. Hemen 8 ışıkçı ve “Ne çıkacağı belli olmaz” diyerek daha iyi bir kamera veriyor. Ön çalışma bile yapmadan hemen kayda başlıyorlar ve 8 saat boyunca Suriyeli kozmonot Faris’i konuşturmaya başlıyorlar. Faris, İngilizce bilmesine rağmen kendisini anadilinde daha iyi ifade edebileceğini söyleyince söyleşi Arapça yapılıyor. Sonrasında yapılan 6 saatlik ikinci bir söyleşide ise Suriyeli kozmonot yaşadıklarını bütün ayrıntılarıyla anlatıyor.

KAHRAMAN KOZMONOT ARTIK BİR “HAİN”

Söyleşi dergiye verilse de o günden sonraki iki yıl belgesel için arşiv taraması yapmakla geçiyor. Çünkü Suriye rejimi bir zamanlar kahraman ilan ettiği vatandaşı bilim insanına artık “hain” gözüyle bakıyor. Nedeni ise kozmonotun çocukları ve yakınları Suriye’deki muhalefeti destekliyor, o da rengini pek belli etmiyor. Yıllar önce uzayda geçirdiği 7 gün, 23 saat, 5 dakikanın hiçbir önemi yok… Arşivlerden ve ders kitaplarından adı çıkarılmakla kalınmıyor, caddelerdeki ve parklardaki izleri de siliniyor.

Hikâye gibi belgeselin de bir “Ortadoğu işi” olmasını isteyen Charles Emir Richards, önce arkadaşı Murat Ertel ile konuşuyor. Günün sonunda bu çalışmanın müzikleri olacaktı ve Baba Zula’daki performansıyla rüştünü ispat eden Ertel en uygun kişi olarak ekibe katılıyor.

MATRIX’İ HİNTLİLER ÇEKSEYDİ…

Geliniyior işin en zor kısmına: Arşivlerde yeteri kadar malzeme çıkmayınca görüntünün kotarılmasına kafa yoruyor Richards. “Matrix’i Hintliler gölge oyunu ile çekse nasıl bir film ortaya çıkar?” diye soruyor kendine… Biraz minyatür, biraz Karagöz… Çizimler için doğru kişi de bulunmuş oluyor minyatür dünyasının yükselen yıldızı Murat Palta’nın önerilmesiyle. “Nasıl bir animasyon yapılacağı sorununu da Emre Aypar çözdü” diyen Richards, fotoğrafçı olarak çalışırken her şeyi kendisinin düşündüğünü, oysa burada ekip çalışmasının önemini daha iyi kavradığını belirtiyor. “Jazz ansemble gibi oldu, jazz quartet gibi… Herkesin özel bir parçası var, küçük bir bölümü var, orası ona ait. Ama bütünü de bir şey ifade ediyor…”

GÖRÜNTÜ PEŞİNDE İKİ YIL

Böyle önemli ve tarihsel bir şahsiyetin tamamını da minyatür-animasyon olarak olmasını istemediği için önüne çıkan bütün kapıları tek tek çalıyor yönetmen Charles Emir Richards: “İlk önce NASA’ya ulaştım. NASA inanılmaz yardımcı oldu. “Belki biz bu görüntüleri buluruz size” dediler. Çünkü International Space Station, her şeyi paylaşmaya başlamıştı Amerika ve Rusya’nın uzay çalışmaları hakkında.. Uzay görüntülerini de istiyordum onlardan. Yavaş yavaş böyle şekillenmeye başlayınca ihtiyaçlarımız da belli oldu. Onlar “Bizim video paylaşma iş birliğimiz 1990’da başladı” dedi. Oysa Faris, 87’de çıkmıştı uzaya… Sürekli yazıyorum her yere. Parmaklarım kanıyana kadar yazıyordum ama Ruslar hiçbir şekilde cevap vermiyorlardı. Sonunda Al Jazeera’nın Suriye masasının başındaki kadını buldum. Ona sordum. “Biz de Faris hakkında bir belgesel üzerinde çalışıyoruz ama biz de aynı sıkıntıları yaşıyoruz sizinle, internette gördüğün görüntüler haricinde asla görüntü bulamayacaksın” dediler. Rusya’nın arşivlerinde Faris’in kendi görselleri yok ama yanındaki kozmonotların isimlerini arayarak Faris’in görüntüleri çıkıyor. “Mir”, “Soyuz”, “Soyuz TM-2” ve “Mir Space Station” yazınca, onları arayınca Faris’in görüntüleri de arada kaynıyor. Sonra, “Tamam bu görüntüleri istiyorum” dedim. “Bu görüntüleri ne için istiyorsunuz?” karşılığını verdiler. O kadar bariz ki, Faris için istediğimi belirttim. “Kesinlikle veremeyiz, kusura bakmayın” dediler.”

BÜTÜN KAPILAR KAPALI

Tamam Suriye bir vatandaşını rejimi desteklemiyor diye “hain” ilan edip izini siliyordu, Rusya’ya ne oluyor?

Richards, bunu da Rusya’daki derin sansür ve otosansür geleneği ile açıklıyor. Herkes ne olduğunu bilmese de “Aman başıma bir şey gelmesin” diye düşünüyorlar… Resmi olmasa da, baştan hayır diyeyim, başıma bir şey gelmesin” mantığı…

Bu yorucu sürecin ardından Rusya’nın bir zamanlar dost olduğu Mısır, Lübnan gibi ülkelerde yapılan taramalar da sonuç vermiyor ve az görüntü ile yetinmek zorunda kalıyor ekip. Buldukuları görüntüleri de küçük birer restorasyondan geçiriyorlar.

KOZMONOT FARİS UNUTUULMAYACAK!

İlk kez 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gösterilen belgesel için,”Faris’in hikâyesi bence çok büyüktü.” diyen Richards, belgesel çalışması boyunca -hep meşgul olduğu için- Faris ile görüşemediklerini, oğlu Huzeyfe vasıtasıyla iletişim kurduklarını aktarıyor. “Ama sözüm kendimeydi” diyor: “Bir misyon üstlendim kendi kendime… Suriye, Rusya ne kadar yok etmek isterseniz bu belgesel bir belge olacak ve Faris’i hayatta tutacak. Aslında Faris’in hiç ihtiyacı yok, herkes biliyor ama bunu kendime özel misyon belirledim.”

Hafız Esad’ın oğlu Beşşar Esad’ın ve Rusya’nın çabalarına anlam veremeyen Charles Emir Richards, bu çağda bir kişinin ismini silmenin çok kolay olmadğına inanıyor: “Aslında artık bir şey silme imkânı yok. Herkesin, her yerden yani internet o kadar deli bir medya oldu ki, iyi veya kötü her şeye, her anda, her yerden ulaşabiliyorsun ama bu hikâyeler ne kadar doğru ne kadar yanlış anlatılıyor? Ancak onlara müdahale edebiliyorsun. Bir tarafta Putin, Esad şu anda diyelim çok kötü bir propaganda kampanyasını yürütüyorlar Faris için. Bu da onun belki karşı tarafı olur. Yani, bilgi kontrolünün artık kaldığını düşünmüyorum. Bilgiye ulaşılabilirlik zor ya DA kolay ama data olarak her yerde, her şey duruyor. Garip bir şekilde bilginin yayılmasını artık engelleyemiyorsun. Hükümetler bile engellemeye çalışıyor ama başarısız oluyor. Kaç kere Çin’e gittim. Facebook çalışmıyor, WhatsApp çalışmıyor, Twitter, Instagram çalışmıyor ama oradaki gençlere sorduğumda, “Ne yapıyorsunuz?” dediğimde, hemen telefonuma bir VPN indirdiler. Biraz daha yavaş ama yürüyor.”

DİJİTAL ARKEOLOGLUK

Charles Emir Richars söylediklerinde haklı olsa da bu o kadar kolay değil. Onun yaptğı bir tür dijital arkeologluk. Antik çağ eserleri gibi, bazı görüntüleri bulup yan yana getirmeye ve anlam yüklemeye çalışıyor.

Bunun gerekli olduğunu belirten Richards, “Türkiye’nin Soğuk Savaş Dönemi’ni çok araştırıyorum. Araştırırken sağ, sol meselelerini ne kadar iyi, ne kadar kötü… Kim sağcı, kim solcu onu tartışmak istemiyorum ama iki tarafta da derin bir romantizm var. Hikâyeler çok büyük, inanılan şeyler çok büyük, bahis çok büyük. İnanılmaz büyük bahis. İki taraf ta diyor ki, “Dünyayı ben kurtaracağım. Benim düşündüğüm yol, en iyi yol”. Şey var ya, en iyi ordu tavşan ordusu mu, en iyi kurbağa ordusu mu… yani böyle iyi veya kötü böyle bir dünya vardı. Ama Soğuk Savaş’tan sonra, büyük ideolojiler görmüyorum ben. Arkasında duracağın, gençliğin arkasında duracağı şey yok. Ben Esad’ın yerinde olsaydım, Esad gibi ülkeyi ülke değil de, kendi mal varlığım olarak gördüğüm zaman Esad’ın Faris’i neden silmek istediğini anlıyorum. Öyle bir ağalığa girince tabii ki başka alternatif kahramanların olmasını istemiyorsun. Başka bir bakış açısı, başka bir dünyanın oluşunu… Onu görünmez hale getirmek istiyorsun. O çemberin içinde her şeyin döndüğünü, grilerin parçasının senin seçeneklerin olmasını istiyorsun. O yüzden Faris’in Esad için neden tehlikeli olduğunu anlıyorum.” ifadelerini kullanıyor.

OTOKRAT YÖNETİMLERİN İŞİ ZOR

Son yıllarda otokrat yöneticilerin muhalefet istemediklerini hatırlatan Richards sözlerini şöyle sürdürüyor: “Niye bir muhalefet istersin ki? Yani insanlara, halkına hizmet etmeyen bir hükümetsen karşı hiçbir sesi istemezsin tabii ki. Karşı bir ses istersen bile, Putin’in bir tane kurduğu liberal gazete ve televizyon organı var ya, kontrol edilebilir bir muhalefet istiyorsun. Bu insanlar evet, bir şekilde kendini ifade etmeye geliyor ama “Bunun, benim kontrolümün içinde olması lazım. Bağımsız bir şey, böyle diktatoral rejimler için zor olduğunu… Hatırlıyor musun? Trupm da, Zelensky’e gitmişti. “Size istediğiniz askeri yardımı yapacağız ama Joe Biden’ın oğlunun hakkında bize biraz çamur vermen lazım”. Zelensky çamuru vermeyince askeri yardımı kesmişti Trump. Artık böyle bir dünyada yaşıyoruz. Hayal etsene, Eisenhower ile Kennedy’nin seçimi zamanında böyle bir ahlaksızlık söz konusu olabilir mi?”


 

“SURİYE, RUSYA, İRAN… SIZIYOR İŞTE”

Dünyada baskılar arttıkça alternatif yolların da artacağını söyleyen Richards, “İran’da sürekli skandallar oluyor, yani, her gün bir şeyler sızıyor oradan ama. Önüne çıkmak bana, çok katılmıyorum sana. Sızıyor, istesen de… Ne bileyim… yumruğunu ne kadar sıkarsan, parmaklarının arasından çıkıyor şeyler. Her gün görüyorum İran’daki şeylerle ilgili. Washington Post her gün bir şey yayınlıyor, New York Times da. Yoksa interneti kestiler, internet bağlantılarını kestiler, İran’dan yayın yapmaya çalışanların hepsini tutuklamaya çalışıyorlar ama bir şekilde çıkıyor.”

Charles Emir Richards

HAYATA BELGESELLE DÖNÜŞ

Belgeselle birlikte mesleğe yeni başlamış gibi hissettiğini söyüyor Charles Emir Richards: “Bir sıfırlanma hissediyorum. Yani, 28 yaşından beri reklam yaptım, hâlâ da yapıyorum. Bakınca 25 senedir reklam yönetmenliğği yapıyorum. Bir reklam, bir reklam daha kendini unutuyorsun. Bir insan olarak ben de bir şeyleri merak edebiliyorum, kendimi ifade etmek istiyorum. Bunları unutmuşum. Yani o yüzden, şeyi bile düşünüyorum. Acaba güzel bir okula gidip belgesel masterı falan mı yapsam? O kadar çıtır hissediyorum.”

“BENZER BİR DURUM OLSA NASIL KAÇARIM?”

Yarı Türk yarı Amerikalı olan, ailesine düşkünlüğünü sosyal medyada bile her fırsatta ortaya koyan Richards, belgesel süreci ile birlikte akşam yastığa başını koyduğunda düşünmeye başladığını, benzer bir durum başına gelirse, “Havalimandan mı kaçarız? Denizden Yunanistan’a mı giderizdiye?” diye düşündüğünü söylüyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram